Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Psikiyatri
Uzmanı Prof. Dr. Aslıhan Dönmez, “annelik hüznü” olarak da bilinen
lohusa sendromunun doğum sonrasındaki ilk iki haftada yoğun yaşandığını
belirterek ilk bir ayda kendiliğinden sona erdiğini söyledi.
Lohusa sendromu ile doğum sonrası
sendromunun karıştırılmaması gerektiğini belirten Prof.Dr. Dönmez
şunları söyledi:
“Lohusa sendromu, doğumdan sonra
kendini mutsuz, gergin, kaygılı hissetme, sık ağlama isteği, uykuya dalma
güçlüğü ve iştah kaybı gibi belirtilerin eşlik ettiği durumdur.
Genellikle doğum sonrasındaki ilk iki
haftada yoğun yaşanır ve ilk bir ayda kendiliğinden sonlanır. Dolayısıyla
herhangi bir profesyonel yardım gerektirmez. Bu süreyi aşan durumlar daha ciddi
bir klinik tablo olan doğum sonrası depresyonun geliştiğini düşündürmelidir.
Doğum sonrası depresyonda
belirtiler annelik hüznüne göre daha şiddetlidir, bebeğe karşı ilgi kaybı,
kendine ve/veya bebeğe zarar verme düşünceleri eşlik eder. Böyle bir durumda
mutlaka acilen bir psikiyatriste başvurmak gerekir.”
Aşırı mükemmeliyetçi anneler risk altında
Doğum yapan kadınların yüzde
80’inde lohusa sendromu görüldüğünü belirten Prof.Dr.Dönmez, “Özellikle
geçmişinde depresyon öyküsü olan, stresli yaşam olayları bulunan, aile ve
sosyal desteği yetersiz olan, bebeğin sağlık durumunda bir sorun olan, “zor”
bir bebeğe sahip olan annelerde annelik hüznü daha sık görülür. Ayrıca mükemmeliyetçi,
kaygılı, kendini aşırı eleştiren, kendine güveni az olan kişilik yapısı da lohusa
sendromu gelişimi açısından risk etkenidir” diye konuştu.
Sosyal destek çok önemli
Lohusa
sendromunun atlatılmasında sosyal desteğin önemine dikkat çeken Prof.Dr.
Aslıhan Dönmez, “Bu destek hem psikolojik anlamda hem de bebeğe bakım anlamında
verilmelidir. Annenin kendine de kısa da olsa vakitler ayırması için imkân
yaratılabilir. Doğum sonrası depresyon durumunda şüphe ediliyorsa mutlaka vakit
kaybetmeden bir psikiyatriste başvurulmalıdır” tavsiyesinde bulundu.
YORUMLAR