Depremde
yaşanabilecek olası can ve mal kayıplarının önüne geçmek için güvensiz
yapıların acilen yenilenmesi gerektiğini vurgulayan Özdemir, vatandaşlara
oturdukları binanın riskli yapı olup olmadığını nasıl anlayacakları konusunda
bilgiler aktardı. Özellikle 2000 yılından önce yapılmış binaların çoğunun
riskli bina sınıfına girdiğini belirten Özdemir; yapımında hazır beton
kullanılmaması, bodrum katında rutubet olması, kolon ve kirişlerde paslanmalar
ve çatlaklar bulunması, bodrum katlarında su izolasyonu olmaması, tadilatlar
nedeniyle taşıyıcı kolon ve kirişlerin kesilmesi gibi durumların bir binanın
riskli yapı olduğuna işaret ettiğini söyledi.
17 Ağustos depreminin 19. yıldönümü kapsamında
açıklamalarda bulunan Siltaş Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat
Özdemir, Türkiye’nin birinci derece deprem kuşağında konumlandığının altını
çizerek kentsel dönüşümün ülkemiz için kritik düzeyde önemli olduğunu
vurguladı. Binlerce insanın yaşamını yitirmesine, binlerce konut ve iş yerinin
ağır hasarına neden olarak ülkemizi derinden sarsan Marmara depremi felaketinin
inşaat sektöründe bir devrim başlattığını belirten Murat Özdemir, Türkiye’nin
depremle yaşamayı öğrenerek yeni acıların önüne geçmek için güvenli yapılardan
taviz vermemesi gerektiğini ifade etti.
“Depreme karşı
güvenli yapı çok lüks ve pahalı yapı anlamına gelmiyor”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verilerine göre
Türkiye’deki yaklaşık 20 milyon yapı stoğunun 7,5 milyonunun riskli olduğunu
hatırlatan Özdemir, bir doğa olayı olan depremin doğal afete dönüşmemesi için
alınması gereken önlemlere dikkat çekti. Yeni projelerin Deprem Yönetmeliği’ne
uygun olarak, kaliteli mühendislik hizmeti altında ileri teknoloji malzemelerle
tasarlanması gerektiğini belirten Özdemir, mevcut güvensiz yapıların da bu
çerçevede yenilenmesinin şart olduğunu söyledi. Ülkemizin yapı stoğunu
güçlendirerek olası depremlerdeki can ve mal kayıplarının çok büyük oranda
azaltılmasının mümkün olduğunu ifade eden Özdemir, depreme karşı güvenli
yapıların çok lüks ve pahalı yapılar anlamına gelmediğini belirtti.
Riskli yapı nasıl
anlaşılır?
AFAD verilerine göre Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde
92’sinin deprem kuşağında bulunduğunu hatırlatan Murat Özdemir, depremin çaresi
kentsel dönüşümün sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için vatandaşlara da
büyük rol düştüğünü söyledi. Vatandaşlara oturdukları binanın riskli yapı olup
olmadığını nasıl anlayacakları konusunda bilgiler aktaran Özdemir; “Halkımızın
büyük çoğunluğu oturdukları binanın riskli yapı olup olmadığının ne yazık ki
farkında değil. Kentsel dönüşümün girmediği yerlerde oturan vatandaşlarımız
adım adım yaklaşan Marmara depremine hazırlıksız. Bu durum ülkemiz için çok
büyük bir tehlike arz ediyor. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun'a göre riskli yapı; ekonomik ömrünü
tamamlayarak teknik verilerle yıkılma ve ağır hasar görme riski tespit edilmiş
olan yapılar olarak belirtiliyor. Bu doğrultuda özellikle 2000 yılından önce
yapılmış binaların çoğu riskli bina sınıfına giriyor. Yapımında hazır beton
kullanılmaması, bodrum katında rutubet olması, kolon ve kirişlerde paslanmalar
ve çatlaklar bulunması, bodrum katlarında su izolasyonu olmaması, tadilatlar
nedeniyle taşıyıcı kolon ve kirişlerin kesilmesi bir binanın riskli yapı
olduğuna işaret ediyor. Özellikle bu olumsuz özelliklere sahip binalarda oturan
vatandaşlarımızın, riskli yapıların hayati önem taşıdığını unutmayarak
binalarını yenileme konusunda gerekli çalışmaları acilen başlatmalarını tavsiye
ediyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
YORUMLAR