8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın inisiyatifiyle kurulan
DEİK'in, 32 yıldır Türkiye'de ekonomiye, ihracata hizmet ettiğini anımsatan
Başbakan Yıldırım, Kurulun, yeni yönetimiyle bütün coğrafyalarda hizmet vermeye
devam ettiğini bildirdi.
İhracatın, ülkenin geleceği, refahı ve kalkınması için
olmazsa olmaz olduğuna işaret eden Yıldırım, "Biz ancak ve ancak daha
fazla satarak, daha fazla üreterek artı değer oluşturabiliriz. Aksi halde bir
yandan cari açık diğer yandan bütçe açığıyla, çifte açıkla sorunlarımızı kalıcı
olarak çözmemiz çok kolay olmayacak. O bakımdan bir yandan ihracatı artıracak
her türlü mekanizmaları kullanırken diğer yandan da dünyanın içinde bulunduğu
değişimi okuyabilmemiz lazım." diye konuştu.
"İNSAN
KAYNAĞIMIZ FAZLASIYLA VAR"
Toplantıda, güzel fikirlerin sunulduğunu aktaran
Yıldırım, şöyle devam etti:
"Otomotiv sektöründe önümüzdeki belki 10 yıl
içindeki değişim bugüne kadar birikimlerimizi atıl duruma getirebilir. O yüzden
bu değişimi okumak ve bu değişimi, dönüşümü gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz.
Otomotiv bizim bir numaralı ihracat kalemimiz olduğuna göre dünyanın gittiği
yönün tersine veya dünyanın gündeminden ayrı kalamayız. Bunun için de daha
fazla akıl terine ihtiyacımız var. Daha fazla yazılım, elektronik, insan
kaynağına ihtiyacımız var. İnsan kaynağımız fazlasıyla var. Gelişmiş ülkelerin
kıt olan kaynağı bizim ülkemizde mevcut. Genç nüfusumuz, büyük bir enerji
kaynağımız var. Önemli olan bu kaynağı ülkemizin geleceği, istikbali,
kalkınması, büyümesi için en iyi şekilde sevk ve idare etmemiz. Bu önemli.
Sanayi 4.0, yapay zeka, büyük veri, siber güvenlik... Bunlar geleceğin
hayatımızda yer alacak en önemli alanları. Bunlar belki bizim kuşaktaki
insanlar için çok anlam ifade etmeyebilir ama genç kuşaklar için gelecek
demek."
Günümüzde sürücüsüz araçtan, mekanik yapılardan ziyade
elektronik ve yazılım ağırlıklı ürünlerden bahsedildiğini bildiren Yıldırım, "Yani alın terinden
daha ziyade akıl terinin hakim olacağı bir dünyadan bahsediyoruz. Her şey
'e'leşiyor. Eleştirmeyi bırakıp 'e'leşmeye adım atmamız lazım. Daha çok mesai
harcamamız lazım. E-ticaret, e-ihracat, e-devlet, her şey elektronik ortamda
yapılır hale geldi. 10 yıl önceki cep telefonunun bugünkü marifetlerini
anlattığımız zaman insanlar gülümsüyor ama bugün yaşıyoruz. Adeta bir
bağımlılık oluşturdu ve seyahatteyken, evdeyken, iş yerindeyken
faaliyetlerimizden de geri kalmıyoruz. Yani zaman ve mekan mefhumu bir anlamda
artık geride kaldı. Her zaman, her yerde işimizi de takip ediyoruz,
toplantılarımızı da yapıyoruz." değerlendirmesini yaptı.
"TÜRKİYE ÜÇ
KAT BÜYÜDÜ"
Türkiye'de 15 yıldır devam eden güven ve istikrarın
Türkiye'yi bugünlere taşıdığını vurgulayan Yıldırım, şunları söyledi:
"Bu bir gerçek. Türkiye üç kat büyüdü. Hem kişi
başına düşen milli gelir hem de genel itibarıyla ülke gayri safi milli hasılası
büyüdü. Satın alma gücü paritesine göre dünyanın 13. büyük ekonomisiyiz.
Tarımda Avrupa'nın bir numarasıyız. Daha birçok anlamda ülkemiz yavaş yavaş
elde ettiği göstergelerle hak ettiği yere geliyor. Ben ilk defa 58. Hükümet'te
Ulaştırma Bakanı olarak başladığımda, Türkiye'nin dünya havacılığından aldığı
pay yüzde 0,45'ti, şu anda yüzde 2'nin üzerine çıktık."
"ADININ NE
OLDUĞUNUN ÖNEMİ YOK"
DEİK Yönetim Kurulu ile yaklaşık iki saat süren
toplantıda, Kurul üyelerinin, gelecek iş planlarını, geleceğin Türkiyesi için
görüşlerini, beklenti ve önerilerini paylaştığını vurgulayan Yıldırım,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gördüğümüz ortak birkaç noktanın burada altını
çizerek tekrar etmek istiyorum. Bu salonda bulunan, bu masanın etrafında
bulunan herkes istikrarın ve güvenin, ülkemizin geleceği, büyümesi,
ihracatımızın, üretimimizin artması, gençlerimize, kadınlarımıza, insanımıza
daha fazla iş, aş imkanı için olmazsa olmaz olduğunun altı çizildi. Yine burada
üretimde, yatırımda, istihdamda sürdürülebilirliğin sağlanmasının mutlaka düşük
faiz, düşük enflasyon ile mümkün olacağının bir kez daha altı çizildi. Bunun
yanı sıra millileştirme ve yerlileştirme... Burada da şunu ayırt etmek lazım.
Bu ülke topraklarında, bu ülkenin hukukuna, kanununa bağlı bütün şirketler
milli ve yerlidir. Adının ne olduğunun önemi yok, değil mi ki Türkiye'de
faaliyet gösteriyor, istihdam oluşturuyor, yatırım yapıyor, katma değer
üretiyor, o şirket özbeöz Türk şirketidir. O yüzden bu konudaki bazı yanlış
değerlendirmeleri asla ve asla kabul etmiyoruz."
Bu sürecin dinamik olduğunu, bir seferde
tamamlanamayacağını ifade eden Yıldırım, 15 yıl önce konuşulan şeylerin bir çoğunun
şu anda geçersiz olduğunu söyledi. Yıldırım, o dönemde Sanayi 4.0'dan,
elektrikli ve sürücüsüz araçtan, e-ticaretten bahsedilmediğini, yazılımın bir
ihracat kalemi olarak dahi görülmediğini, bugün ise teknoloji şirketlerinin
anlı şanlı asırlık şirketlerden daha değerli olduğunu ifade etti.
"İNSAN
KAYNAĞIMIZ VAR"
Toplantıda, 10 yıllık bir yazılım firmasıyla 100 yılık
bir otomotiv firmasının satış rakamlarının söylendiğini, arada yazılım firması
lehine 5 kat farkın olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Her şey dönüyor
dolaşıyor akılla emekle sabırla gayretle elde ediliyor. Ülkemizin bu anlamdaki
potansiyeli yüksek. Bizim mutlak üstünlüğümüz olmayabilir. Doğalgazımız,
petrolümüz olduğunu düşünüyorum ama şu an için gün ışığına çıkaramadık. Bizim
ondan daha değerli insan kaynağımız var. Bu üstünlüğü en iyi şekilde
değerlendireceğiz ve ülkemizi 2023 hedeflerine emin adımlarla
taşıyacağız." diye konuştu.
Binali Yıldırım, etrafında ateş çemberi olan Türkiye'nin
"bu şartlar altında bırakın yıllık yüzde 7'nin üzerinde büyümesinin,
ayakta kalmasının bile" başka ülkeler tarafından büyük bir başarı olarak
görüldüğünü dile getirdi.
"AYNI ANDA 4
TERÖR ÖRGÜTÜ İLE MÜCADELE EDEN BAŞKA ÜLKE YOK"
Türkiye'nin hedeflerine emin adımlarla yürüdüğünü,
geleceğini inşa ettiğini, bir yandan da bölgenin istikrarı için aktif görev
üstlendiğini vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aynı anda 4 terör örgütü ile mücadele eden başka
bir ülke yok. 15 Temmuz gibi bir olayı dünyada başka bir ülke yaşamış olsaydı
darmadağın olurdu. Ayakta kalması mümkün olmazdı. Bu da bizim milletimizin
istiklaline, demokrasisine, geleceğine aşık bir millet olduğunun en açık
kanıtıdır. Ben bu vesileyle bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilere
hayırlı uzun ömürler diliyorum.
Afrin'de ülkemizin bekası, sınırlarımızın bütünlüğü,
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği ve Suriye'de yaşayan insanların huzuru
için kahramanca mücadele eden aslanlarımıza selam gönderiyorum."
Başbakan Yıldırım, toplantıda dile getirilen konular
üzerine Bakanlar Kurulu'nda ve ilgili bakanlıklarda çalışacaklarını, üzerlerine
düşen görevleri yapmaya devam edeceklerini aktardı.
İş aleminin de üzerine düşen görev ve sorumluluklarının
olduğuna dikkati çeken Yıldırım, küçük hesapları bir kenara bırakacaklarını,
büyük fotoğrafa odaklanıp, büyük Türkiye hayali ile daha fazla çalışıp, üretip,
istihdam sağlayacaklarını vurguladı.
Devlet olarak, kamu gücünü ve siyasi güçlerini
kullanarak, iş aleminin derdiyle dertleneceklerini belirten Yıldırım, daha
fazla satın almak değil daha fazla satmak için kafa yoracaklarının altını
çizdi.
FAİZ VE ENFLASYON
Bugün seçtikleri 5 stratejik alanda özel teşvik
tedbirleri uyguladıklarını bildiren Yıldırım, şu değerlendirmede bulundu:
"Bunlar, yüksek ve orta teknoloji gerektiren
ürünlerin imalatı. Petrokimya, bilgi iletişim teknolojileri, yazılım, siber
güvenlik, enerji teknolojileri, yenilenebilir enerji sistemleri, sanayide
dönüşüm bunlardan bazıları. Finans sistemimiz, bankacılık sistemiz, hiç bir
tereddüde yer vermeyecek kadar bütün uluslararası göstergeleri karşılayacak
düzeydedir. Bütün göstergeler iyi de neden faizler istediğimiz düzeyde değil?
Neden enflasyonda bu seneyi, beklentilerin üzerinde kapattık? Bu sorunun
cevabını biliyoruz. Bu sorunun cevabından sadece biz sorumlu değiliz.
Türkiye'de iş yapan herkes sorumludur. Bu bir ortak sorumluluktur. Bir
seferberlik anlayışı içerisinde bu mücadeleyi birlikte yapmamız gerekiyor.
Bankacılık sektörümüz, sanayi sektörümüz sorumluluk alacak, devlet sorumluluk
alacak zaten almak durumunda, alıyoruz. El birliği ile enflasyonu da faizi de
sürdürülebilir bir düzeye, tercihen yüzde 7'lerin altına çekmek
mecburiyetindeyiz. Bunu başarır Türkiye. Şartlarımız müsait."
Yıldırım, bu konuya zaman harcayacaklarını, sektörlerle
tek tek toplantılar yapıp önerileri aldıklarını, mart ayının ortasında
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile değerlendirmeleri yapıp, konuya ilişkin
kararları kamuoyu ile paylaşacaklarını bildirdi.
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin çok zor şartların
üstesinden geldiğine işaret ederek, 2017 için felaket senaryoları yazan
uluslararası değerlendirme kuruluşlarının üç sefer düzeltme yönüne gittiklerini
anımsatarak, bu süreçte konuları hayatın içinden insanlarla istişare edip,
tedbirler, kararlar alıp uygulamaya koyduklarını belirtti.
Bu konuda, ihracatçılar, hizmet ve konut sektörü,
tüketiciler ve toplumun tüm paydaşlarıyla konuştuklarını hatırlatan Yıldırım,
sonra bu konuları, Bakanlar Kurulu'nda değerlendirerek, bir seri tedbir ve yasal
düzenleme yapıldığını aktardı.
Bunların sonucunda 2017'de herkesi şaşırtan ama
kendilerinin beklediği bir netice alındığını ifade eden Binali Yıldırım,
"2018, 2017'den daha iyi olacak. Bundan emin olabilirsiniz. Türkiye'nin,
Türk özel sektörünün bu gücü var. Kamu bir yatırım yapıyorsa özel sektör 9 kat
yatırım yapıyor. Türkiye özel sektör yatırımıyla büyüyor. Zannederler ki
Türkiye, kamu yatırımlarıyla büyüyor. Böyle bir şey yok. 1 trilyon yatırımız
var. Bunun 100-120 milyarı bizim, gerisi özel sektörün yatırımı."
bilgisini paylaştı.
Dünya Bankası'na bağlı Uluslararası İmar ve Kalkınma
Bankası'nın (IBRD) yayımladığı bir raporunda, Türkiye'ye de yer verdiğini
belirten Yıldırım, Türkiye'nin alt yapısının son 15 yılda, dünyaya örnek olacak
şekilde geliştiğine dikkati çekti.
Raporda bölünmüş yollar, demiryolları ve havaalanlarına
ilişkin rakamsal veriler olduğunu ifade eden Yıldırım, "Diyor ki,
'Bölünmüş yollarda iller arasındaki ortalama seyahat süresi 1,5 saat kısaldı.
İllerin kendi arasındaki ticareti yüzde 40 arttı. Trafik kazalarındaki
ölümlerde yüzde 62 azalma oldu. Havaya verilen egzoz salınımlarında kayda değer
azalma oldu.' Bir başka şey daha söylüyor, 'Bu bölünmüş yollar, ülkedeki genel
işsizliğin yüzde 1 oranında azalmasını sağladı. Doğudan batıya doğru göç durdu,
hatta tersine göç başladı.' Bunu doğrulayan sonuçları, 2018 sayımlarında da
gördük." diye konuştu.
Havacılıkta da Türkiye'nin büyük bir başarı öyküsü ortaya
koyduğunu vurgulayan Yıldırım, bu nedenle dünyanın en büyük havalimanını Türkiye'nin
yaptığını dile getirdi.
"50'DEN FAZLA
ÜLKEYE ULAŞIYORUZ"
Başbakan Yıldırım, zenginlik merkezlerinin Batı'dan
Doğu'ya giderken, Türkiye'den geçtiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:
"Türkiye Avrasya coğrafyasını Afrika'ya, Avrupa'yı
Kafkasya'ya, Ortadoğu'ya ve Uzakdoğu'ya bağlayan, adeta bir buluşma yeri. 3-3,5
saat uçuşla 50'den fazla ülkeye ulaşıyoruz. 30 trilyon dolarlık bir yıllık
gayri safi hasılanın olduğu bir pazara, 1,6 milyar nüfusa hitap ediyor.
Dolayısıyla ülkemizin potansiyeli çok yüksek. İçindeyiz, ne kadar önemli
olduğumuzu tam görmüyoruz. Türkiye'nin ne kadar önemli olduğunu anlamak için
dışarı çıkıp oradan bakmak daha belki isabetli olur. Onu yurt dışına
gittiğimizde muhataplarımız daha iyi bir şekilde anlatıyorlar."
Konuşmasının sonunda DEİK Başkanı ve yönetim kurulu
üyelerine teşekkürlerini ileten Yıldırım, toplantının verimli ve faydalı
olduğunu kaydetti.
DEİK Yönetim Kurulu Toplantısı'nda, yatırım ortamının
iyileştirilmesi, dış ticaret, finansman ve bankacılık, yurt dışı müteahhitlik
hizmetleri, lojistik, turizm, enerji, bilişim ve bilgi güvenliği, imalat
sanayisi, Ar-Ge, gıda ve tarım, otomotiv, perakende, Avrupa Birliği ve Brexit
ile iş gücü piyasasına ilişkin konular değerlendirildi.
Toplantıya, Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekci, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile DEİK
Yönetim Kurulu üyeleri katıldı.
Son günlerde yaşadığımız taciz olayları alçakçadır. Ne
gerekiyorsa devlet olarak bizim yapmamız gerekiyor. İnsanı yaratılmışların en
şereflisi olarak gören bir anlayışla politika geliştirmeye devam edeceğiz.
YORUMLAR