Haber: Narin DEMİRCİ
Pandemi öncesinde fotoğrafçılık yaptığının ve her şeyin o stüdyoyu nostaljik bir ortama dönüştürmek gayesiyle başladığını belirten Ahmet Yaman, “Nostaljik bir fotoğraf stüdyosu oluşturmak ve böylece akıllarda kalmak istedim. Modern bir ofis olsun istememiştim. Öyle başladı serüven. Hem çekimlerde insanlara kolaylık sağlamak hem de düğünlerinde annelerinin babalarının kıyafetlerini giyip onları kendi fotoğraflarında yaşatsınlar, onların duygularını yaşasınlar istemiştim. Ancak pandemiyle birlikte fotoğrafçılık sektörü sekteye uğrayınca müze tarzına dönüştürmeyi düşündüm stüdyoyu. Sosyal medyanın gücüyle insanlar ziyaret etmeye başlayınca yayıldı. Şimdi insanlar gelip ücretsiz bir şekilde ziyaret edebiliyorlar. 90’lar bakkalımız var içinde. Oradan da alışveriş yapabiliyorlar. İnsanlar buradan mutlu bir şekilde ayrılıyor” diye konuştu.
“İnsanlarımız buraya tek seferlik gelmiyor”
90’lar evinde insanların kendisinden bir şeyler bulduğunun özellikle altını çizen Ahmet Yaman, “İnsanlarımız buraya tek seferlik gelmiyor. Sürekli geliyorlar. Çünkü kendilerinden bir parça var burada. Hep yaşanmışlıklar ve anılar var. Bu da onları mutlu ediyor. Malum zor zamanlardan geçiyoruz. İnsanlar en azından burada bir rahatlama hissediyorlar” diyerek onları mutlu etmenin kendisini de mutlu ettiğini söyledi.
“İnsanların hediyelerine fiyat biçemedim”
Girişin ücretsiz olduğunu da sözlerine ekleyen Yaman, “Çünkü burayı oluştururken kafamdaki konsept için sosyal medyadan duyuru yapmıştım. Hediye yağdı. Burada gördüğünüz her şey hediyedir. Ben de insanların hediyelerine fiyat biçemedim. O yüzden hep ücretsiz olacak” dedi. Üsküdar’da bulunan 90’lar evine uzaklardan gelemeyenler için de proje ürettiklerini kaydeden Yaman, “Çiçek Abbas minibüsü oluşturdum ve böylece “Çocukluğunuzu ayağınıza getiriyoruz” diye 90’lardan bir gün yaşatmak için festivallere katılmaya başladık. Zaman zaman belediyelerle anlaşıp onların belirlediği alanlarda oyunlar oynattırıp, bir kısmı için de 90’lar bakkalını oluşturduk” dedi.
“Dışarıdan stres getirmek yasaktır”
Kapının girişinde asılı olan “Dışarıdan stres getirmek yasaktır” tabelasına da açıklık getiren Yaman şöyle konuştu, “Dışarda herkes stresli. Kimse kimseyi on saniye bile bekleyemiyor. Kamu kurumlarında kimse kimseyi bekleyemiyor. Biz 90’larda hastane kuyruklarında saatlerce bekler sabrederdik. Şimdi 5-10 dakika randevumuz gecikse strese bürünüyoruz. O yüzden benim buraya koyduğum tek kural stresin getirilmemesi. Çünkü 90’lar stresten uzak olunan, komşuluğun, birlikteliğin olduğu, sokakların güvenli olduğu yıllardı.”
“Çocuklar anne-babasının oynadığı oyunu oynayınca aynı dili konuşuyorlar”
90’lar evinin aile içi iletişimi güçlendirdiğine ve ebeveynler ile çocukları arasındaki kuşak çatışmasını ortadan kaldırdığına işaret eden Yaman, “Aile-çocuk mutluluğu yaşanıyor. Çocuklar anne-babasının oynadığı oyunu oynayınca aynı dili konuşuyorlar. Çocuğun en mutlu olduğu saatler anne-babasıyla vakit geçirdiği saatlerdir. Mesela Süper Mario oynayan ebeveyn ile çocuk aynı yaşta gibi oluyor ve iki taraf da çok mutlu oluyor. Ben kendi kızımla da evde Kızma Birader oynuyorum. Ziyaret eden insanları uzaktan izlediğimde ‘İyi ki burayı açmışım’ diyorum. İnsanlar mutlu oluyor ve mutluluk vücuda şifadır. Stressiz ortam vücuda şifadır. Ben de onları mutlu ettikçe mutlu oluyorum. Asıl misyonum insanlar üzerinde tebessüm oluşturmak. Önce çay-kahve-gazoz olayımız yoktu. Ama insanlar geldiklerinde vakit geçirmek istediklerini söylediler. Böylece başladık. Ve alanımız küçük olduğu için farklı insanların birbirleriyle de iletişimi güçlendi burayla birlikte. Sanki yıllardır arkadaşmış gibi oluyorlar. Bu dönemde ‘hemencilik’ ve tahammülsüzlük başladı. Her şeye kolay ulaşıyoruz ve daha fazlasını istiyoruz. Özenti olayı çok fazla. Bu durumu gördükçe üzülüyorum” dedi.
“İnsanlar sobanın kokusunu yaşamak istiyor”
Kış dönemlerinde insanlara 90’ların dost meclisini ve aile ortamını yaşatmak adına soba başı sohbetler de yapıldığını belirten Yaman, “Kışın soba yakıyoruz. İnsanlar kestane pişirip çocukluk arkadaşlarıyla buluşup burada muhabbet edebiliyor. Çünkü o yıllarda hep böyleydi. 90’lardaki yaşamı bugüne uyarladık. Geçenlerde randevu alan bir grup ‘Biz sobanın kokusunu almak istiyoruz. Sobayı yakar mısınız?’ dediler bize. Bu tarz can alıcı cümleleri duyuyoruz. ‘Sobanın kokusunu yaşamak istiyoruz’ diyorlar” ifadelerine yer verdi.
“Hayalim 90’ların misafir odasını yapmak”
90’lı yıllarda misafirden başka kimsenin giremediği ve adeta zırhlı bir alan gibi korunan misafir odasını da es geçmediğine dikkat çeken Yaman, hedefinin o yıllara ait misafir odasını hayata geçirmek olduğunu kaydederek, “İki katlı bahçeli bir eve dönüştürmeyi düşünüyorum. Bir katı tamamen ev olsun. İnsanlar oturma odasını, mutfağı, misafir odasını ayrı incelesin. Hayalim 90’ların misafir odasını yapmak. Dokunmadığımız, giremediğimiz alandı orası” dedi.
YORUMLAR