Ak Partinin kurulduğu yıllarda gençlik
kollarında görev alarak çalışmalara katılan Bağcı, bugünün şartlarıyla partinin
kurulduğu ilk yılı da kıyasladı. Bağcı; “O günlerden bu günlere şöyle dönüp bir
baktığımda öncelikle hey gibi günler diyerek huzur içerinde geçen zamana
bakıyorum. O dönemin koşullarını ele aldığımızda zor şartlar altında bir parti
kuruluyor, teşkilat çalışmasına başlanılıyor ve halkın teveccühü ile iktidar
oluyor.” Dedi.
Bağcı Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesinin
sorularına içtenlikle cevap verdi. İşte Kahramanmaraş Baro Başkanı Vahit Bağcı
ile yapılan dev röportajın ayrıntıları;
1:
Yeni Anayasa ve partili cumhurbaşkanlığı sistemi ne demek?
Bugün ülkemizdeki mevcut Anayasası’nın bir darbe
anayasası olduğunu göz önüne aldığımızda bu oluşumun öncelikli gerekçesi devlet
sistemini kontrol altına almaktı. Bağımsız ve hür bir anayasa darbelerle
oluşturulan baskıcı anayasalardan ziyade daha şeffaf, hür ve demokratik bir
işleyişe hâkim olmalıdır. Demokratik ve
özgürlükçü yeni bir anayasa eksikliğini yaşayan devlet sistemimizin tek bir
şeye ihtiyacımız var; o da, bu işi başaracak siyasi cesaret ve milli iradedir.
Türkiye Cumhurbaşkanımız ve Ak Parti Genel Başkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan milli ve manevi duygular içerisinde ülkemizin,
devletimizin ve milletimizin bu ihtiyacını temin etmek için sabır ve azim
içerisinde bir adım atmıştır. Ülkenin, milletin ve devletin istikbalini ve
istiklalini gözeten, dış mihraklardan tamamen bağımsız, insan ve vicdan odaklı,
hukuk ve adaleti adil bir şekilde sağlayan, milli ilke ve prensipler içerisinde
yeni bir anayasa hazırlanmıştır.
Bugün ülkemizde cumhurbaşkanımız aynı zamanda
partisinin genel başkanı olarak görev yapıp ülkesine ve milletine hizmet
etmektedir. Şimdi biz ülkemizde yeni anayasa ve cumhurbaşkanlığı hükümet
sistemini hedeflerken temel amacımız çift başlılığı ve dezenformasyonu
önlemekse şayet bu hususta partili cumhurbaşkanlığı sistemine karşı olmak
bilakis gereksiz bir tutumdur.
Nitekim seçilen cumhurbaşkanı hem ülkenin başı hem de
yürütmenin başı olmaktadır. Aksini iddia edenlere kısa bir önermede bulunalım.
Dayalı döşeli bir evin var lakin muslukların himayesi bir başkasına ait olsa, suya
ihtiyacın olduğunda ikinci bir otoriteden ricada bulunacaksın. Bugün ülkemizde
merhum cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın başbakanlıktan cumhurbaşkanlığı dönemine
geçtiğinde partisi ile yaşananlar bariz ortada.
Bugün ülkemizde merhum cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’in başbakanlıktan cumhurbaşkanlığı dönemine geçtiğinde partisi ile
yaşananlar da ortada. Tarih bize dünden ibret almak için bugüne kılavuz olup
yarının vizyonunu emin adımlarla atmamız için vardır.
İtiraz edenler hakikate vakıf olup doğru olanın ne
olduğu bilincinde olmasına rağmen sadece kurulu himaye düzenleri yıkılacağı
için demokrasi ve özgürlük adını kullanıp demokrasi ve özgürlüğü de kendi
emellerine alet etmektedirler. Cumhurbaşkanı aynı zamanda partisinin genel
başkanı olması ülkede çıkabilecek suiistimalleri önleyerek istikrarı güvence
altına alacaktır.
2:
Yeni sistemin kabul edilmesinin ardından seçim kanununda bir değişiklik olmalı
mı? Dar veya Daraltılmış bölge hangisi gelmeli?
Sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın Genel Başkan olarak Ak Partinin başına geçmesiyle birlikte bu
konuların hassas bir şekilde ele alınacağı ve kapsamlı bir şekilde saha
çalışması oluşturarak analiz değerlendirmelerinde bulunulacağı kanaatindeyim.
Eksikliğin tespiti işleminin ardından
kapsamlı bir değerlendirme sonucunda gerekli seçim stratejisi koşul ve
konjonktürü hazır hale gelecektir. Şimdiden seçim sistemi hususunda dar yâda
daraltılmış bölge diyerek bir noktaya varmayalım. Fotoğrafa geniş kareden
bakarak süreci genel anlamda ele olmalıyız. Ülkemiz için gerekli olan seçim
sistemi neyse o mutlaka temin edilecektir.
3:
Uzun süredir Ak Partide siyaset yaptınız. Erdoğan’ın yuvaya dönmesiyle sizce Ak
Partideki siyaset nasıl şekillenecek?
Ak Partinin ilk kurulduğu yıllarda ben
genç bir avukat iken gençlik kollarında görev alarak çalışmaya başlamıştım. O
günlerden bu günlere şöyle dönüp bir baktığımda öncelikle hey gibi günler
diyerek huzur içerinde geçen zamana bakıyorum. O dönemin koşullarını ele
aldığımızda zor şartlar altında bir parti kuruluyor, teşkilat çalışmasına
başlanılıyor ve halkın teveccühü ile iktidar oluyor.
Bunu hep düşündüğümde gözlerimin önüne bir
liderin profili gelmiştir. Bu liderin cumhurbaşkanı olarak sevdam dediği
partisinden ayrıldığı anda da bir burukluk hissetmiştim. Şimdi yeniden ve
kaldığı yerden durmadan devam etmek üzere cumhurbaşkanımızın genel başkan
olarak partisinin başına geçmesi siyaseti pozitif bir şekilde olumlu
etkileyeceğini düşünüyorum.
4:
Milletvekilimiz Mahir Ünal’ın Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirilmesini
bir STK başkanı olarak nasıl görüyorsunuz?
Sayın Mahir Ünal, 2003
yılında AK Parti Siyaset Akademisinde dersler vermiş, 2004’ten bu yana
gerçekleşen tüm seçimlerde AK Parti’nin seçim kampanyasını hazırlayan strateji
ekiplerinde yer almıştır. Irak, Malezya, Kıbrıs, Lübnan, Mısır gibi birçok
ülkede seçim kampanyalarını yöneten strateji ekiplerinde de görev alan Ünal
2009 yılında AK Parti 3. Olağan Büyük Kongresi’nde MKYK üyeliğine seçilmiş ve
AR&GE Başkan Yardımcılığı görevine getirilmiştir.
Aynı yıl AK Parti Siyaset
Akademisi Koordinatörlüğünü üstlenen Ünal daha sonra 2011 Genel Seçimleri’nde
Kahramanmaraş’tan Milletvekili seçilmiş ve Grup Başkanvekilliği görevine
getirilmiştir. 24, 25, 26. Dönemlerde Kahramanmaraş Milletvekilliği ve AK Parti
Grup Başkanvekilliği yapan Mahir Ünal Kültür ve turizm bakanlığı görevini
yürütmüş bilgi ve deneyim sahibi bir siyaset bilimcidir.
Bu kadar bilgi ve birikim
sahibi bir hemşerimizin Kahramanmaraş milletvekilliği görevinin yanı sıra
partinin MKYK ve MYK kadrosunda yer alarak cumhurbaşkanımız ve Ak Parti genel
başkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın strateji ekibinde yer alıp genel başkan
yardımcısı ve parti sözcüsü olması bizleri ziyadesi ile mutlu etmektedir.
Kahramanmaraş Ak Parti il
yönetimi çalışmalarında da yakın mesai içerisinde olduğumuz sayın Mahir Ünal
Bey bizlere çok büyük deneyimler kazandırmış, olayları objektif bir şekilde
analiz ederek sonuca başarılı bir şekilde varmanın niteliklerini göstermiştir.
Üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne inanan, sınıf ayrımı yapmayarak
vatandaşın hizmetine koşan bir değerli büyüğümüzün genel başkan yardımcısı
olması, ilimize, ülkemize, milletimize ve devletimize katacağı çok güzel
başarılar olacaktır.
5:
Kahramanmaraş’ın Ankara’daki siyaseten temsil gücünü nasıl görüyorsunuz? Bu güç
Kahramanmaraş’a hizmet olarak yansıyor mu?
Kahramanmaraş buram buram huzur kokan
memleketimizdir. Tarihin derinliklerine adını yazdıran, insanı ve insanlığı ile
kahramanlık ünvanını alan bir şehirdir. Başbakan yardımcısı Veysi kaynak, Ak
Parti genel başkan yardımcısı ve parti sözcüsü olan sayın Mahir Ünal, Türk
Parlamenterler Birliği başkanı sayın Nevzat Pakdil, içişleri komisyon başkanı
sayın Celalettin Güvenç, milletvekillerimiz, bürokratlarımız ve şairlerimiz ile
ilimize ve ülkemize ışık tutmaktadırlar.
Benim en çok üzerine duracağım konu sayın
Mahir Ünal beyin kültür ve turizm bakanı olmasıyla birlikte hem ilimizde hem de
ülke genelinde kültür ve turizm hizmetlerinin renkli bir şekilde kalkınarak
ilerlediğine şahit oldum. Ardından başbakan yardımcısı olan sayın Veysi kaynak
beyin çalışmaları hız kaybetmeden kaldığı yerden ilerlettiğini, bilhassa
mülteciler ile ilgili konularda kapsamlı çözümler gerçekleştirdiğini gördüm. Başbakan
yardımcımız, genel başkan yardımcımız, milletvekillerimiz, büyükşehir ve ilçe
belediyelerimiz ve sivil toplum kuruluşlarımız ile koordinasyon içerisinde plan
ve programlar eşliğinde daha kapsamlı çalışmalar icra ederek ilimize, ülkemize,
milletimize ve devletimize hizmet etmeye gayret edeceğiz.
6:
Özelikle Katar’a yaptırımlarının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgedeki
rolünü nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye, üç kıtanın birleştiği,
medeniyetlerin kurulduğu, dünyanın kalbi konumunda yer alıp, yaşadığı her
devirde adından öncü ve halis bir millet ve ülke olarak söz ettirmiştir.
Horasandan intikal eden erenlerin Anadolu’ya aşıladığı ışık olan ahilik ile
şekil alıp, yardımlaşma ve dayanışmayı bir bütün haline getirmiştir. Bu manevi
ve tarihi ülkü aynı hassasiyetle halen günümüzde kaldığı yerden devam
etmektedir.
Türkiye yalnızca seksen milyonun değil,
dünya genelinde üç yüz milyon Türk âlemi ve toplamda bir buçuk milyar Müslüman
âleminin sancağıdır. Türkiye düşerse Ortadoğu düşer, Türkiye düşerse Asya
düşer, Türkiye düşerse balkanlar düşer, Türkiye düşerse sahra altı Afrika
düşer. Bütün bu saydığımız değerlerin ayakta durabilmesi için Türkiye her zaman
dik durmalı, iri olmalı ve diri kalmalıdır.
Kökleri kurutulmuş sanılan ama aslında
sadece dalları budanan asırlık çınarın hayat damarlarındaki sırlı memba suyu
asil ve milli dava ahlakıdır. Hürriyet, istiklal ve istikbal için mücadeleci
bir ruh ile yeniden, kaldığı yerden, tarihin derinlerinden ve hep birden
yeşereceği dava gününe hazırlanan yeni bir Türkiye vardır. Bu yüzden
cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın diğer dünya bölgelerinde olduğu
gibi Ortadoğu da rolü çok büyüktür.
Dünya gündeminin tepesine oturan Katar
geriliminin çözüme kavuşturulması için yoğun ve kapsamlı bir diplomasi
çalışması yürütürken Katar'la yaşanan gerilimde tansiyonun düşürülmesi için
Türkiye olarak her türlü katkıyı sunmaya hazır olunduğunu göstermiş olup
sergilediği azim ve gayretli çalışmalar ile de sulhu sağlamıştır.
7-
CHP Lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ nun Adalet Yürüyüşünü Nasıl
Değerlendiriyorsunuz?
Son yaşanan
hadiseleri göz önüne alarak kapsamlı bir süzgeçten geçirip değerlendirme
yaptığımızda ortaya çıkan sonuç CHP lideri sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun adalet
aramak adına yürüyüşü gerçekten adaleti arzu eden bir girişim olmadığı kanaatindeyim.
Adalet yürüyerek değil düşünerek ve o düşünceyi
adil kurallar çerçevesinde uygulayarak temin edilir.
Nitekim
sayın Kemal Kılıçdaroğlu bunu yapmamaktadır. CHP bu ülkenin ilk
partisidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün genel başkanlığını yaptığı bir
partidir. Maalesef Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve genel başkanlığını
yaptığı CHP ile sayın Kılıçdaroğlu’ nun yöneticiliğini yaptığı CHP arasında çok
büyük bir uçurum ve ayrım var. Öte yandan adalet
yürüyüşü eyleminin başlangıcına baktığımızda CHP’li bir vekilin vatana ihanet
suçlamasıyla açılan bir davanın yargılanması sürecinde ortaya çıkmıştır.
Ben bunu
fırsata çevirmek ülke gündeminde kendilerinden söz ettirmek ve dezanformasyon
sürecini inşa ederek yeni gezilerin oluşmasına zemin hazırlandığı
kanaatindeyim. En önemlisi Ankara’dan İstanbul’a yürüyüş aşamasında zaman
kazanıp bunu 15 Temmuz gününe yakın bir sürede sonlandırarak kalabalık bir
kitle ile sözüm ona adalet diyerek farklı bir mecrada eylemin oluşması
hedeflenmektedir.
Kahramanmaraş
Baro Başkanı olarak böyle bir eylemi doğru bulmuyorum. Adalet provokatörlük ile
değil selim bir şekilde erdemlerin çalıştırılması ile temin edilir. Bu eylemin
olumsuz bir durum teşkil etmemesini ümit ederim.
CHP içinde
adaleti adil bir şekilde sağlayacak hukuk ve erdem sahibi vatansever bir genel
başkanın demokratik bir şekilde başa gelerek ülkemizin yüzüncü yılına sayılı
zaman kala ülkemizin, milletimizin ve devletimizin kalkınmasında katkısının
olmasını niyaz ediyorum.
Hayatta en
hakiki mürşüd ilimdir. Mürşid olan ilim ise irfan erdemidir. İlim ile irfan
erdeminde bütünleşip kalkınmanın yollarını aramadığımız sürece gerçek adaletten
söz etmiş olamayız. CHP’li vatandaşlarımızın akli selim hareket edip
provokasyona düşmemesini ümit ediyorum. Unutmamamız gereken bir gerçek varsa
şayet o da; Adını altın harflerle tarihin sayfasına yazdıran ecdadımız ve
şehitlerimiz şahittir ki, başka bir Türkiye yok.
YORUMLAR