Gençlere
bilgelik eğitiminin verilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan,
gençlerin maddi amaçlardan çok iyi insan olma gibi hedeflere yönlendirilmesi
gerektiğini söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof.
Dr. Nevzat Tarhan, Darıca’da sosyal medyada yazdığı notun ardından yaşamına son
veren Furkan Celep’in intiharına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Batı’da bu tip
intiharlar daha yoğun
18 yaşındaki gencin ölümünden önce sosyal medyada
paylaştığı mektubun çok manidar olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan,
“Mektupta içki ve uyuşturucu etkisinde olmadığını, haftalardır düşündüğünü
söylüyor. Böyle bir kararı alırken ‘Artık hayatımı bir araba ve ev için yaşamak
çok anlamsız’ diyor. En altta da annesinin, babasının ve abisinin suçu
olmadığını ama babası ve abisi ile dertleşemediğini, şefkat hissedemediğini söylüyor.
Şimdi bu aslında şu anda Batı’da, Hollanda’da, Belçika’da, İngiltere’de rutin
olan bir olay. Hemen hemen her gün bir olay var. Hatta İngiltere’de 16-24 yaş
arasındaki kişilerin trafik kazasına bağlı ölüm oranından daha çok intiharlı
ölümler var” dedi.
Güvenli bağlanma
duygusu eksikliği olabilir
Mektuptan görüldüğü üzere intihar eden gencin yalnızlık
yaşadığının anlaşıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Güvenli bağlanma duygusu çok önemli. Çünkü insanı hayata
bağlayan, yaşamasına anlam katan şey güvenli bağlanma duygusunu yaşamasıdır. Bu
güvenli bağlanma duygusu küçük yaşta anneyle başlar. Daha sonra erkek çocuk,
babasıyla, abisiyle, dayısıyla, amcasıyla kurabiliyor. Ama bağlanma duygusu
için kişinin yalnızlığını gidermesi gerekiyor. Güvenli bağlanma yaşayamayan
gençlerde üç türlü tepki oluşuyor. İlk tepkide depresyona giriyorlar ve
psikiyatrik tedavi görüyorlar, ikinci tepkide alkol veya başka maddeye
yöneliyorlar bağlanma duygusunu tatmin için. Üçüncü tepkide ise bu gençte olduğu
gibi intihar ediyorlar. Bağlanma duygusu olmadığı zaman kişi kendini yalnız,
korumasız ve savunmasız hissediyor. Gündüz işinde veya dersini çalışıyor ama
akşam evine geldiğinde yalnızlık hissediyor.”
Gençler ev ve
araba dışında amaçlara yönlendirilmeli
Kişilerin hayatında soyut amaçların bulunması gerektiğine
dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Örneğin Batı’da buna Çek Cumhuriyeti de
dahil gençler yürüyüş yapıyorlar, yürüyüşte açılan pankartlarda ‘Hayatta
uğrunda çabalayacağımız bir şey yok, neden yaşayalım?’ yazıyor. Gençlere
baktığımızda böyle feryatlar var. Uğrunda yaşanacak amacımız yok diyorlar. Bu
ne demektir? Bu gençlere aileleri ev ve arabadan başka amaç koymamış. Bu
hayatın sonuna geldiklerinde nasıl bir insan olacakları ile ilgili amaç sunulmamış.
Anne ve babalar koymadığı gibi, eğitim sistemi de böyle bir amaca
yönlendirmemiş. ‘Hayattaki amacın evin ve arabana sahip olmaktır' diyorlar.
Ancak insanın hayattaki amacı, anlam arayışı bu gençlere lisede, ilkokulda,
ortaokulda öğretilemez mi? Eğitim sistemimizin bunu öğretmesi gerekiyor”
ifadelerini kullandı.
Pozitif psikoloji
dersleri duygusal zekâyı yükseltiyor
Son yıllarda Mutluluk Bilimi diye yeni bir bilim dalının
ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerine şöyle devam etti:
“Batı dünyası bunu keşfetti. Bunun resmi karşılığı da
Pozitif Psikoloji. 2015’te Harvard Üniversitesi, 2017 yılında Yale Üniversitesi
ve 2019’da Bristol Üniversitesi ders olarak işlemeye başladı. İngiltere’deki
Bristol Üniversitesi’nin web sayfasında ‘İntihar salgınına karşı çözüm olarak
bu dersi koyduk’ yazıyor. Biz Üsküdar Üniversitesi olarak bu dersi Harvard
Üniversitesi’nden önce yani 2013’te işlemeye başladık. Bu dersi okuyan
öğrencilerin ön testlerini ve son testlerini yaptık. Bu dersi aldıktan sonra
öğrenciler, babalarıyla, arkadaşlarıyla ilişkilerinin düzeldiğini, öfke ve
sinirlerini daha iyi kontrol edebildiklerini, kendilerini daha iyi
hissettiklerini belirttiler. Derslerde bu çocukların duygusal zekâlarının yüzde
20 yükseldiğini tespit ettik. Pozitif psikolojinin ders içeriğine baktığımız
zaman kendini tanıma, öz bilinç, başkalarını tanıma, sosyal bilinç, empati,
özyönetim, ilişki yönetimi, minnettarlık eğitimi gibi konular var. Bu konuların yanı sıra uzlaşmacılık modülü,
bağışlayıcılık modülü, motivasyon modülü gibi modüller var. Bu modüllerle biz
çocuklara akademik başarı ile birlikte hayat başarısını da veriyoruz. Bilgelik
eğitimi bu bağlamda çok önemli. Toplum olarak ve eğitim sistemi olarak bunu
başarabilmemiz gerekir”
Duygusal
sorunların yönetimi önemli
İntihar eden gencin duygularını yönetememiş olabileceğini
belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Geride bıraktığı mektubundan da anlaşılacağı
üzere duygusal sorunları ile ilgili çözümler üretememiş gibi. Duygusal zeka,
duygusal sorunlarına zekice çözüm üretebilme kapasitesidir. Mantıksal zeka ise
hayattaki problemlere karşı zekice çözümler üretebilme özelliğidir. Duygusal
zekâda sorunların çözümü için stratejiler geliştirme, zekice çözüm üretebilme,
duygular yerine başka duygular koyabilmek gerekir. Bunun öğrenilmesi gerekiyor”
dedi.
Önlem alınmazsa
benzer örnekler artabilir
Gerekli önlemler alınmazsa bu tip olayların artış
gösterebileceği uyarısında bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Önlem alıp bu tür
olayları aşağı çekebildiğimiz kadar çekeceğiz ya da önümüzdeki on yıllarda bu
tür olaylarla karşılaşacağız. İntihar eden gencimizin ümit duygusunu
kaybettiğini de gözlemliyoruz. Ümit duygusu bilgelik eğitiminde çok önemli.
Kişinin ümidini ayakta tutabilme ve yükseltme becerisini öğretmeye çalışıyoruz.
Bunun için olayları doğru yorumlamak gerek. Otantik mutluluk öğretiliyor.
Otantik mutlulukta her şartta umudunu kaybetmemeyi ve mutlu olmayı başarabilmek
var. Bu konuda gencimiz tamamen rehbersiz kalmış. Gencimizin belki bir
psikiyatrik yardım alamamış ama en azından birinin rehberliğine ihtiyacı vardı”
şeklinde konuştu.
Gençler için tek
seçenek spor değil
Bu olaydan ailelerin, öğretmenlerin ve eğitim camiasının,
gençlik politikalarını belirleyenlerin dersler çıkarması gerektiğini belirten
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gençleri sadece sporla mutlu edemeyiz. Şu anda
gençlik deyince, gençler spora kendisini verince mutlu olacak sanılıyor. Tamam
o bir seçenek ama her genç buna uygun değil ki. Bazı gençler felsefi
sorgulamalar yapıyorlar, varoluşu sorguluyorlar. Her genci spor yapmaya sevk
edemeyiz, o seçeneklerden biridir ama tek seçenek o değildir” diye konuştu.
Varoluş bunalımı
mı?
Furkan Celep’in yazdığı nottan düşünen ve sorgulayan bir
genç olduğunun anlaşılabildiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İyi bir
mecraya girseydi, belki iyi bir felsefeci olacaktı. Sorunları fark etmiş
aslında. 20, 30, 40 yaşında pek çok kişinin fark ettiği sorunları bu yaşta fark
etmiş. Bu kişi aslında varoluş bunalımı yaşamış, çözememiş. Gençlere varoluş
problemini çözmeyle ilgili hayatın anlamını çözmeyle ilgili yardım etmek ve
rehber olmaya ihtiyaç var. Gençlik politikalarını belirleyenlerin bunu ele alıp
benzer olayların tekrarlamaması için çalışma yapmaları gerekiyor” dedi.
Bu olayın ardından sosyal medyada iyilik-kötülük
meselesinin tartışıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Niye kendine
kıydın diyorlar. Kötü olanlar suç makinası oluyor, çıkarcı oluyorlar.
Kapitalist ahlak oluyor. ‘Acımasız olsaydın, neden karıncaya merhametli
oluyorsun. Bak kendine kötülük yaptın’ diyorlar. İşte Batı’nın bulduğu çözüm
bu. Böyle kişilere ‘Acımasız ol, merhametsiz ol. Özgül ol, savaşçı ol’ deniyor.
Bu da toplumsal huzuru bozan bir şeydir. Gençlerin çoğu böyle olduğu zaman,
böyle durumlarda ne oluyor? Annesiz babasız, sokaklarda ölen, evlenmeyen ve
toplumsal faydası olmayan kendi çıkarı peşinde koşan kişi ortaya çıkıyor” dedi.
Bu gence toplumsal
fayda öğretilebilirdi
“Furkan Celep’e ne tavsiye edilebilirdi?” diyen Prof. Dr.
Nevzat Tarhan, “Bize bir şekilde gelseydi bu çocuğa mentorlük yapılırdı. İyi
bir mentorlükle bu gence hayatta üreterek mutlu olmanın, toplumsal fayda ile
bireysel fayda arasında denge sağlayarak mutlu olmanın, kendisi ile barışık
olmanın yolları öğretilirdi. Bunun karşıtı ‘Acımasız ol, zalim ol, savaşçı ol
ve sadece kendi çıkarını düşün.’ Buna karşı önerilen çözüm, Batı’nın çözümü bu.
Bu çözüm sonucunda da ne oluyor? Toplumsal barış bozuluyor. Zaten onu yapan
kişi mutlu olamıyor. Acımasız oluyor ama bir noktada duruyor, suç işliyor. Suça
becerikli oluyor. Pişmanlık duymadığı şeyler yapıyor” dedi.
Fazla eleştiriyle
büyütülen çocuklarda benlik algısı düşük oluyor
Bu çocuğun acımasız olması halinde çevresine çok fazla
zarar verebileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ya bağımlılığa
yönelirdi ya istismar olaylarına yönelirdi. Toplumda bakıyorsunuz birçok ihmal
ve istismar vakaları var. Bu çocuk başkasına zarar vermektense kendine zarar
verip hayatını bitirmek istemiş. Ama buna zalimce bir çözüm bulsaydı, başkasını
öldürürdü, zevk alırdı. Ondan tatmin olurdu. Bu çocuğun benlik algısı düşük
olabilir. Fazla eleştiriyle büyütülen çocuklarda bu olur. Eleştiriyle büyütülen
çocuklarda kendine güven düşer. Eğer hayatta anlam yoksa da böyle durumlar
ortaya çıkar. Çünkü çocuk kendini değersiz ve yetersiz görüyor. Yetiştirildiği ortamda
özgüvenini besleyici eğitim verilmemiş olabiliyor. Her şeyden sen sorumlusun
tarzında bir eğitim vurgulamak istediğim. Eleştirinin dozu kaçmış bir eğitim
verilmiş olabilir. Elbette büyüdüğü şartları bilmiyoruz, genelleme yapıyorum.
Bu çocuklar yalnız kaldığı için yalnızlığa karşı kendi çözümünü üretemiyor.
Çözüm üretemediği için de dışardan gelen her yanlıştan kendini sorumlu tutuyor.
Kendinin sebebiyet verdiğini düşünmek tarzında yanlış bir zihinsel algısı
olabilir” diye konuştu.
Aile Sağlığı merkezlerinde
uzman psikolog olmalı
Böyle olayların önlenmesinde iyi bir rehberlik hizmetinin
etkili olabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu konuda sosyal destek
önemli. Bu genç intihar edeceğine ilişkin mutlaka bir ipucu vermiştir. Bir
uzmana götürülmüş mü, sosyal çalışmacıdan destek almış mı şu an bilemiyoruz. Şu
an İngiltere’de böyle bir sistem var. İngiltere’de her bölgeden sorumlu
psikiyatrist var. Orada biri intihar ettiği zaman ‘Bu kişi sana geldi mi?’ diye
o uzmandan bilgi isteniyor. İngiltere
çözüm olarak bunu üretmiş. Bizim Aile Sağlığı merkezlerinde birer klinik
psikolog gönderilmesi ve bununla ilgili bir çalışma yapılması gerekiyor. Arşiv
çalışması yapılması gerekiyor. Böyle bir durumda devlette nereye başvuracağı
çocuğun aklına gelmemiş olabilir. Bu durumdaki kişilerin yardım için
başvuracağı bir sistem kurmamız lazım. Kendini böyle hisseden kişinin Aile
Sağlığı Merkezi’ndeki psikoloğa gidebilmesi lazım. Kısa vadede bu yapılabilir.
Orta ve uzun vadede de bununla ilgili eğitimler verilebilir” diye konuştu.
YORUMLAR