Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, sosyal paylaşım
sitesi Twitter hesabından açıklama yaptı.
Ünal, Birinci Sanayi Devrimi'nde (1784) insan gücü ve
fiziksel becerilerin, İkinci Sanayi
Devrimi'nde (1870) akıl ve bilişsel becerilerin, Üçüncü Sanayi Devrimi'nde
(1969) ise akıl ve bilgi teknolojilerinin öne çıktığını, şimdi ise dijital
çağın içinde olunduğunu belirtti.
İlk üç sanayi devriminde ham maddeler altın, petrol,
demir ve benzeri madenler iken, bugün dijital çağın ham maddesinin insanların
dijital ortamda bıraktığı izlerden oluşan kişisel ve kurumsal verileri olduğunu
ifade eden Ünal, içerik sağlayıcıların aynı zamanda veri sağlayıcısı olduğuna
dikkati çekti. Ünal, bugün dünyanın en kıymetli ham maddesi veriyi elinde bulunduranların
tüm dünya üzerinde yeni bir tür veri veya dijital sömürgecilik tahakkümü kurmak
istediklerini kaydetti.
Ünal, "İnsandan türeyen verileri çeşitli
algoritmalar sayesinde işleyen 'veri madenciliği' diyebileceğimiz bir işlem
süreci ile karşı karşıyayız. Dijital çağ, bu verileri, hemen her alanda tekrar
insanı kuşatmak için veri madenciliği üzerinden devreye sokmaktadır. Veri
ekosistemine dayalı platform ekonomisinin kalbini işte bu büyük veri
madenciliği oluşturmaktadır.
Kullanıcıların verilerinin büyük çoğunluğu çevrimiçi (online) işlemlerden
türemektedir." ifadesini kullandı.
"ÖNCE
VERİLERİNİZİ ALDILAR, SONRA KONTROLÜ"
Bu verilerin çeşitli algoritmalar sayesinde tekrar insan
hayatlarını manipüle etmek, dijital tüketime sevk etmek üzere reklam hedeflemesi
aracı olarak kullanıldığını ifade eden Ünal, şöyle devam etti: "Bu konu
son dönemde sıkça gündeme gelmekte ve film endüstrisine de konu olmakta 'Then
they took control.' (Önce verilerinizi aldılar, sonra kontrolü) Bu durum bize
geçmişe dair bir şey hatırlatmaktadır. Kenya'nın kurucu devlet başkanı Jomo
Kenyatta 'Misyonerler Afrika'ya geldiğinde bizim topraklarımız, onların
İncil'leri vardı. 'Dua edelim.' dediler, gözlerimizi kapattık, açtığımızda
bizim İncil'imiz, onların toprakları vardı.' diyor.
Bugün dijital platformlarda bize ücretsiz sunulan
hizmetler farkına varmadan bizi ürün haline getirmektedir. Her bir teknoloji
şirketi tüm verilerimiz üzerinden bizim bile farkında olmadığımız
özelliklerimizi, alışkanlıklarımızı hatta eşimizle yaptığımız tartışmaları,
arama motorları üzerinden tüm ilgi alanlarımızı ellerinde tutuyorlar."
"ABD'NİN İLK
KURULUŞ YILLARININ VAHŞİ BATISINI ARATIR NİTELİKTEDİR"
Cambridge Analytica örneğinin veri madenciliğinin siyasal
iletişim kampanyaları üzerindeki etkisini ortaya koyduğunu vurgulayan Ünal,
şunları kaydetti: "ABD ve Fransa’daki seçimlerde Brexit referandumunda
birçok parametre ile veya herhangi bir kullanıcının 70’e yakın Facebook
beğenisine bakarak yüksek doğruluk oranlarında hangi partiye veya adaya oy vereceği
tahmin edilmiştir. Bu yönüyle siber, özel hayatın gizliliği, kişisel verilerin
korunması, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması anlamında ABD'nin
ilk kuruluş yıllarının vahşi batısını aratır niteliktedir, henüz kendi hukuku
oluşmamış durumdadır."
Cambridge Üniversitesinin uluslararası hukuk ve siber
uygulamalar alanında yaptığı bir çalışmada ilk kural olarak "Ülkelerin
egemenliği siber dünyada da geçerlidir." tespitinin yapıldığına dikkati
çeken Ünal, şu değerlendirmeyi yaptı: "Ülkelerin vatandaşları aynı zamanda
siber ağların kullanıcıları ve kaçınılmaz olarak her ülke kendi vatandaşlarını
hukuk zemininde korumak istiyor. Siber dünyanın egemenleri (Google, Facebook,
Twitter vb.) buna pek yanaşmak istemese de ülkeler siber dünyada da egemenlik
haklarını koruyacaklardır. Zaman bize ülkelerin siber dünyadaki tüm
aktiviteleri hukuk zeminine taşıyacaklarını gösterecektir. Cambridge
Üniversitesinin çalışması bize aynı zamanda diğer ülkelerin egemenlikleri
altındaki topraklarda bulunan siber altyapıya yönelik siber operasyonlara da
kısıtlamalar getirmektedir."
"SİBER
VATAN"
Siber egemenliklerle birlikte kaçınılmaz olarak
"siber vatan"ın da konuşulmaya başlanacağını vurgulayan Ünal, şu
paylaşımlarda bulundu: "Geçtiğimiz iki yüzyılda kara, hava, deniz ve uzay
sahanlığını konuştuk. Şimdi önümüzde konuşmamız gereken bir siber sahanlık ve
bir siber vatan var. Türkiye olarak Doğu Akdeniz'de 'mavi vatana' ilişkin
haklarımızı nasıl koruduysak 'siber vatana' ilişkin haklarımızı da aynı şekilde
koruyacak, sosyal ağların kullanıcıları olarak, 55 milyon vatandaşımızın
haklarını siber dünyanın egemenlerinin insafına bırakmayacağız.
Bu anlamda AB ülkeleri ve ABD, siber dünyadaki
gelişmelere karşı yeni siber hukuk çalışmalarını hızlandıran ülkelerdendir. Bu
ülkeler, dijital ve sosyal medya platformlarına sorumluluk yükleyerek denetim,
düzenleme ve yaptırımları hukuk normlarına dönüştürmeye başlamışlardır.
Amerikan hukuku platformların tarafsız kalmasını, içeriğe
ilişkin herhangi bir müdahalede bulunmamasını, editoryal süreçlerden
kaçınmasını kurallaştırmış, 'Bu kurallara uyan platformlar hukuki, cezai ve
idari sorumluluktan kurtulurlar.' kaidesini getirmiştir. Avrupa Birliği sosyal
ağ sağlayıcıları bilgi toplumunun hizmet sağlayıcıları olarak görmekte ve
internet ortamına ilişkin iki kırmızı çizgi koymaktadır. Bunlar
dezenformasyonla ve terörle mücadeledir. Platformlarda bu ikisine aykırı
içerikler hukuka aykırı görülür, kaldırılmaları istenir. AİHM de nefret söylemi
konularında platformların aynı hareket tarzında olmasını buyurmaktadır. Çin'in
siber egemenlik anlayışı, siber egemenliğe dair katmanlı bir yaklaşımdır."
Ünal, paylaşımında fiziksel ve teknik temele dair siber
dünyanın altyapısının, uygulama ve merkezleriyle birlikte ele alındığı bir
şemaya da yer verdi.
2019 yılı itibarıyla dünyada ekonomik faaliyet gösteren
en büyük ilk 30 şirketten Microsoft, Amazon, Apple, Alphabet (Google) ve
Facebook'un ilk beş sırayı paylaştığını hatırlatan Ünal, şunları kaydetti:
"Bugün Türkiye için çizilecek yol haritası, gelecekte yeni kurulacak
dijital/algoritmik düzende, milli ve yerli teknolojilerle, siber vatanı koruyarak kendi verisini bir ham madde olarak
gören, buna uygun içerik üreten ve bunu dijital ortama yükleyen bir upload
toplumu mu, yoksa veri ham maddesinin uluslararası dijital algoritmik düzen
tarafından işlendiği ve içeriğe dönüştürülmüş yeni veriyi indiren ve tüketen
bağımlı bir download toplumu mu olacağımızın kararını vermektir. Aksi takdirde
bedenleri bizim tarafımızdan yetiştirilen, zihinleri siber dünyanın egemen
sömürgecileri tarafından kullanılan nesillerimiz olacaktır."
YORUMLAR