"Ebeveyn olmak tüm dünyaya, insanlığa olan
sorumluluğumuzun kısa adıdır. Bir can dünyaya getirmek, büyütmek ve onun yaşam
boyunca yürüdüğü her yolda, temas ettiği her insanda rolümüzün olması anlamına
geliyor. Ebeveyn olmanın doğrusu yok fakat yanlışı var. Doğrusu evrensel olan,
herkes için geçerli olan bilgileri içeriyor fakat çizgisi ebeveyn – çocuk
arasındaki iletişimin içinde farklı renklerde yerini buluyor. Bu nedenle tek
doğrudan bahsedemiyoruz. Oysaki yanlışına baktığımız zaman uzun uzun listeler
çıkartabiliyoruz.
Ebeveynlik çocuğun her döneminde farklılaşabiliyor.
Bebekliğin getirdiği bakım sürecindeki tutum ile okul öncesi ve sürecindeki
tutumlar değişiyor. Eğitim sistemimizin kendi kültürümüz ve geleceğimiz baz
alınarak net ve sürdürülebilir bir forma girememesi çocuğu eğitim hayatına
başlayan ebeveynlerin tutumlarını oldukça değiştirebiliyor. Herkes çocuğu için
en iyiyi istiyor. En iyiyi istemek herkes için bir hak olmakla birlikte ona
giden yol yorucu bir yarış halindedir. Eğitim geldiğimiz noktada oldukça pahalı
ve fazlaca emek isteyen bir sürece dönüştü. Gerek anne, babalar gerekse
çocuklar bu süreçte üzülüp yoruluyor.
Okul yaşamının getirdiği zorluklar, ebeveynlerin
beklentilerini karşılayamamak, öğretmen otoritesi, akran zorbalığı gibi birçok
konu ile karşı karşıya kalan çocuk çeşitli davranış bozuklukları ile kendisini
ifade etmeye çalışabilir. Gerek ebeveynler gerekse öğretmenler olarak her davranış
bozukluğunun arkasında başa çıkılamamış bir durum olduğunu bilerek dikkat
etmeliyiz.
Merkezime gelen ve çocuğu ile ilgili danışan ebeveynlerin
çoğu akademik başarının artmasını talep ediyor. Çocukla ilgili sorular
sorduğumda tırnak yeme, alt ıslatma, kaygılı iletişimsizlik, öfke, kilo gibi
çeşitli davranış bozuklukları olduğunu görüyorum ve ebeveynler ısrarla çocuğun
akademik başarısına odaklanmak istiyor. Hepsinin bir bütün olduğunu
anlatıyorum. Gerek davranış bozuklukları gerek akademik başarı gerekse
duygudurumu ile ilgilenmek gerektiğini anlatıp seansları o şekilde planlıyorum.
Tırnak yemek, alt ıslatmak, çekingenlik ve benzeri
davranış bozuklukları çocukların bir şeyleri çözemedikleri, bazı konularla başa
çıkamadıklarını anlatmanın bir yoludur. Çok önemli göstergelerdir. Davranış
bozukluğunu görmezden gelmek çocuğun iç dünyasındaki sorunu görmezden
gelmektir. Dikkatin dışında her sorun büyür ve daha fazlasına sebep olabilir.
Çocukların dünyasında minik şeyler bir davranış bozukluğuna sebep olabileceği
gibi aynı değerde minik bir dokunuş sorunu ortadan kaldırır.
Konu akademik başarı iken diğer konuların da önemli
olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Bir yandan da akademik başarıyı kendi
bilincimiz ve yapabilirliğimizle değerlendiriyor olabilir miyiz? Çocuğunuzu
tanıyor musunuz? Sizin beklentilerinizin dışında o ne istiyor? Onun kendini
tanımasına yardımcı oluyor musunuz? Kendi beklenti ve isteklerinizi bir elbise
gibi ona giydirip içini doldurup taşımasını mı bekliyorsunuz? Tüm bu soruların
cevabı çok önemli…
Sanatsal yönü daha kuvvetli olan bir çocuğu “Sen
büyüyünce doktor olacaksın” diye kodladığınızda belki de işini sevmeyen, içinde
özlemleri olan, insanlara yeterince hizmet edemeyen bir doktor üretmiş
olabilirsiniz. Bu durum gerçekten faydalı mı?
YORUMLAR