Dulkadiroğlu Belediyesi Kültür Şube Müdürlüğü tarafından
bastırılan kitabı Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mesut Tuğrul’a hediye
eden Avgın ve Bilginer özellikle kitap fuarında kitaplarına olan ilgiden memnun
olduklarını söylediler.
Kahramanmaraş’taki Mevlevihane’nin tarihine ışık tutan ve
Osmanlı Arşivlerinden de yararlanarak hazırlanan kitapla ilgili konuşan
Araştırmacı-Yazar Ali Avgın Mevlevilik ’in Hz. Pir Muhammed Celaleddin-i Rumi
tarafından kurulan bir tasavvuf okulu olduğunu, Tarih boyunca Mevlevihanelerin,
Ülkede güzel sanatlar akademileri gibi faaliyet gösterdiğini söyledi.
130 MEVLEVİHANE’NİN
90’I TÜRKİYE’DE
Dünya üzerindeki 130 kadar Mevlevihane’nin 90’na yakınının
Türkiye sınırları içerisinde olduğunu fakat 30 kadarının mimari yapı olarak
bugüne kadar gelebildiğini vurgulayan Avgın şöyle konuştu; “Maraş Mevlevîhânesi
de bunlardan biriydi. DuLkadiroğlu Alaüd-devle Bozkurt Bey'in en önemli
vakıflarındandı. 1510 yılında Yum Dede Zaviyesi olarak kûşad edilmişti. Ta ki 1
Şubat 1920 tarihinde Fransızlarca yakılana dek... Daha sonra 1941 yılında
“tarihî niteliği yoktur” gerekçesiyle vakıflarca satıldı. Bir dönem köy garajı
olarak kullanıldı. 1965 yılında ise yerine betonarme dükkânlar yapılarak
şimdiki Saatçılar Pasajı ismiyle anılan Manifaturacılar Çarşısı oldu. 410 yılık
Mevlevihane'den geriye ise sadece, Yum Dede ya da Gaffar Baba olarak bilinen
mütevazı, mahzun bir türbe kaldı.
ALAÜDDEVLE
MEVLEVİHANE’Yİ AMACI DIŞINDA KULLANANLARA BEDDUA ETTİ
Vakıf sahibi Alaüd-devle Bey, “malımın en iyisi ve hâlisiyle
yaptırdığım” dediği bu yerleri; amacı dışında kullananlara, değiştirmeye kalkan
ve tahrifat yapanlara “Allah'ın laneti, O zalimler üzerine olsun.” Derken;
“Ancak, onun onarımı, ebedileştirilmesi, şartların uygulanıp desteklenmesi,
kayıtların yapılması ve tespiti, sözleşme hükümlerinin tanıtılması, maddeler ve
maddelerin sınırlarının korunmasında emeği geçenlerden Allah razı olsun”
diyerek dua etmektedir. Bu kitabı hazırlamaktaki esas amacımız; Alaüd-devle
Bey'in bu duasına mazhar olabilmek ve Maraş Mevlevîhânesi'nin vakfiyesine uygun
ihya edilmesine vesile olabilmektir. Bu gayeye erişebilmek için; bize destek
olan herkese, özellikle bu kitabın basımını üstlenen Dulkadiroğlu Belediye
Başkanı Sayın Necatı Okay Beyefendiye çok teşekkür ediyoruz.”
MEVLEVİLİK BİR
TASAVVUF OKULUDUR
Araştırmacı-Yazar Ali Avgın’la tüm araştırmalarını
kitaplaştıran KSÜ Öğretim Görevlisi Mesut Bilginer’de kitabın içeriğiyle ilgili
bilgiler verdi. Bilginer; “Bilindiği üzere Mevlevîlik, Hz. Pir Muhammed
Celâleddin-i Rûmî tarafından kurulan bir tasavvuf okuludur. Mevlevîlik,
özellikle Osmanlı Devleti’nin üç kıtada hüküm sürmeye ve hizmet etmeye
başladığı dönemde, 130 kadar Mevlevîhâne ile bulunduğu coğrafyada bir irfan
mektebi ve aynı zamanda, bir güzel sanatlar akademisi olarak faaliyet
göstermiştir. Söz konusu, 130 kadar Mevlevîhâneden, 90 kadarı Türkiye sınırları
içinde olup bunlardan ancak 30 kadarı mimari yapı olarak günümüze
gelebilmiştir.” Dedi.
ALAÜDDEVLE BOZKURT
BEY’İN VAKFİYESİ İLE KURULDU
Maraş Mevlevihane’sinin Dulkadiroğlu Bey’i Alaüddevle
Bozkurt Bey tarafından 1510 tarihli vakfiyede belirtildiği üzere Yum Dede
Zaviyesi olarak kurulduğunu dile getiren Bilgimer kitapla ilgili şöyle konuştu;
“Zaviyenin tarihçesi, Yum Dede’nin meşrebi ve hangi tarihten itibaren
Mevlevîhâne olduğuna dair hakkında günümüze ulaşan yeterli bilgi
bulunmamaktadır. Hâlbuki Mevlevîhânelerde defterler tutulduğu ve günlük
olayların, misafirlerin ve mutfak faaliyetlerinin kaydedildiği bilinmektedir.
Fakat Maraş Mevlevîhânesi 1 Şubat 1920 tarihinde Fransızlar tarafından
yakıldığı ve yangından arta kalan harabe de 1941 yılında Vakıflar tarafından
satıldığı için günümüze intikal eden bir defter veya benzer bir belge
bulunmamaktadır.
Maraş Mevlevîhânesi hakkında bilgi ve belgeye
ulaşabileceğimiz kaynaklardan birinin de Halep Mevlevîhânesi olabileceği
düşünüldü. Ancak, Sezai Küçük’ün “Mevlevîliğin Son Yüzyılı” isimli kitabında
“Halep Mevlevîhânesi'ndeki eserlerin Şam Esed Kütüphanesine devrolunduğu;
hiçbir kitap ve belgenin incelenmeye açık olmadığı” bilgisine ulaşınca mâlum
sebeplerden dolayı umudumuzu kestik.
OSMANLI ARŞİVLERİNDEN
YARARLANDIK
T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı
Osmanlı Arşivlerinden de istifade etmeye çalıştık. Özellikle, Maraş
Mevlevîhânesi’nin son Şeyhi Mehmet Selim Dede’nin Mevlevîhâne'nin tamiri için
gösterdiği gayrete ve Sultan II. Abdülhamit Han’ın şahsî hâzinesinden tamir
masraflarını üstlendiğine dair belgeler başta olmak üzere bazı belgelere
ulaştık. Osmanlı Arşivlerinde daha başka belge bulunabilir mi? Bu konuda tekrar
bir tarama yapılabilir. Bunun yanı sıra, Konya’daki kütüphanelerde de yeni bir
tarama yapılabilir. Çünkü Zaviyelerde görev yapacak Postnişinlerin
görevlendirmeleri Âsitane (merkez dergâh) tarafından yapılmaktadır. Bu sebeple,
Maraş Mevlevîhânesi ile Konya Çelebilik Makamı arasında gerçekleştiğini
düşündüğümüz ve bizim ulaşamadığımız mektuplara ve benzeri belgelere
ulaşılabileceği düşünülmektedir.
Maraş Mevlevîhânesinde görev yapan postnişinlerden biri de
Gaffar Baba’dır. Özellikle, Yrd. Doç. Dr. Lütfü Alıcı tarafından latinize
edilerek yayınlanan “Hâmi- i Maraşî Divanı” bu konuda etraflıca bilgi
vermektedir.
MEVLEVİHANE
SAVAŞLARDA DESTEK OLMUŞTUR
Ayrıca, Prof. Dr. Ahmet Cahit Haksever’in araştırmalarına
göre ’’Mevlevi Şeyhi Ahmet Remzi Akyürek Dede’nin 25 Ağustos 1911- 12 Ocak 1912
tarihleri arasında (H. 1327) Maraş, Halep, Urfa, Kilis, Şam, Antep, Antakya,
Trablusşam, Kudüs, Hama, Humus ve Lazkiye Mevlevîhâneleri’nde tahkikat ile
görevlendirildiği" bilinmektedir. Bunun yanı sıra, Ahmet Remzi Dede de,
detaylı bir şekilde bahsettiğimiz üzere Selim Dede ile birlikte Mücahidin-i
Mevlevi Alayı’na katılmıştır. Selim Dede'nin 13 dervişi ile katıldığı ve
Konya’dan 26 Şubat 1915’te ayrılan Mücahidin-i Mevlevi Alayı, önce Şam’a, sonra
da Cebel-i Lübnan’a giderek hazırlanan karargâha yerleşti. O tarihte Halep
Mevlevîhânesi Şeyhi olan Ahmed Remzi Dede de 28 dervişiyle beraber gönüllü
olmuş; Halep Mevlevîhânesini erzak ve mühimmat deposu haline getirmiş ve üç
sene boyunca Şam’daki Emevî Camii’nde Mesnevi dersleri vermişti. Her iki
sebepten dolayı Mehmet Selim Dede ile Ahmet Remzi Dede’nin hem Maraş’ta hem de
Şam ve/veya Halep’te görüştükleri düşünülmektedir. Ahmet Remzi Dede’nin
hazırladığı ve Konya âsitânesine arz ettiğini düşündüğümüz araştırma
raporlarına ve varsa hatıratına da ulaşılması halinde Maraş Mevlevîhânesi ve
Selim Dede hakkında yeni bilgiler ortaya konulabilir.
Hakkında yeterince bilgi sahibi olunamayan konulardan biri
de yaklaşık 1026 dervişten oluşan Mücahidin-i Mevlevi Alayı’nın akibetidir.
Prof. Dr. Nuri Köstüklü'nün araştırmalanna göre cihada katılan dervişlerin bir
kısmı yaşlılık, hastalık ve yol şartlan sebebiyle şehit olmuş; ekserisi gazi
olarak dönmüştür. Ama kimlerin dönebildiği mesela Maraş'tan katılanların kimler
olduğu ve hangilerinin dönebildiği bilinmemektedir.
MEVLEVİHANE’Yİ
DEĞİŞTİRMEYE KALKANLARA LANET OKUNDU
Bunların dışındaki arşiv belgelerine ve bilgilere ulaşarak
kitabımıza almaya çalıştık. Şüphesiz ki en önemli kaynaklardan biri de Prof.
Dr. İbrahim Solak tarafından yayınlanan "Dülkadiroğlu Alaüddevle Bozkurt
Bey’in Vakfiyesi"dir. Vakıf sahibi Alaüddevle Bey “malımın en iyisi ve
hâlisiyle yaptırdığım” dediği bu yerleri; amacı dışında kullananlara,
değiştirmeye kalkan ve tahrifat yapanlara; “Allah’ın laneti, O zalimler üzerine
olsun.” derken, “Ancak, onun onarımı, ebedileştirilmesi, şartların uygulanıp
desteklenmesi, kayıtların yapılması ve tespiti, sözleşme hükümlerinin tanıtılması,
maddeler ve maddelerin sınırlarının korunmasında emeği geçenlerden Allah razı
olsun” diyerek dua etmektedir.
ŞUAN SAATÇİLER
ÇARŞISI OLARAK BİLİNEN YER
Bu sebeple, Maraş Mevlevîhânesi, vakfiyeye uygun olarak ihyâ
edilmeli; Mevlevihane’nin bulunduğu bin m2 lik alan,(Saatçılar Garajı olarak
bilinen yer) istimlâk edilerek aslına uygun bir mimari projeyle bu şehre
yeniden kazandırılmalıdır. Maraş Mevlevîhânesi’nin dörtyüzon yıllık (Vakfiye
1510- Yangın 1920) bir dergâh olduğu ve genelde her dergâhın bitişiğinde bir
hâzire (mezarlık-hâmuşân) olduğu düşünülürse, burada bulunan mezarların
akibeti; türbede medfun bulunan zât-ı şerifin kim olduğu (Yum Dede mi Gaffar
Baba mı?) eğer mezarlar nakledilmişse ayrıca araştırılmalıdır.
Araştırmacılarımızın çalışmalarıyla, Mevlevîhânenin son Şeyhi Mehmet Selim
Dede’nin mezarının nerede olduğunun tespit edileceğini ümid ediyoruz.
TÜRBENİN KAPISINDAKİ
KİTABE DİKKATİMİZİ ÇEKTİ
1995 yılında konuyu araştırmaya başladığımızda türbenin
kapısında dikkat çeken bir kitabe bulunmamaktaydı. Bu türbenin, bir
Mevlevîhâne’den geriye kalan bir yapı olduğunu ortaya koyabilmek için 1997
yılında Hattat Yusuf Şükrü Şafak tarafından mermer üzerine talik hatla "Ya
Hazret-i Meviânâ" levhası çalışılmış ve türbenin girişine sabitlenmiştir. Ne
yazık ki, yakın tarihe kadar Sultan II. Abdülhamit Han'ın tamirat kitabesinin
de nerede olduğu da bilinmiyordu. Yazarımız Ali Avgın'ın şahsi gayretleriyle
gün yüzüne çıkmış ve asıl olması gereken yere taşınmayı beklemektedir.
Dergâh’la ilgili elimizde sadece bir kaç fotoğraf
bulunmaktadır. Özellikle, Sultan II. Abdülhamit Han’m tamir ettirdiği eserlerin
fotoğraflarını arşivlediği bilindiğinden yapılacak araştırmalarla yeni
fotoğraflar ortaya çıkacağı düşünülmektedir. Özellikle tarihçilerimizin ve
yetkili kuramların geniş kapsamlı yapacağı araştırmalarla, Maraş Mevlevîhânesi
ile ilgili birçok bilinmeyenlerin gün yüzüne çıkacağını umuyoruz.
YORUMLAR