2000 yılından önceki riskli yapılar acilen yenilenmeli
Türkiye'yi derinden etkileyen 17 Ağustos 1999 depreminin 19. yıldönümünde kentsel dönüşümün ülkemiz için kritik önemine dikkat çeken Siltaş Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Özdemir, yaklaşık 20 milyonluk yapı stoğunun 7,5 milyonunun deprem riski altında olduğunu hatırlattı.
Depremde yaşanabilecek olası can ve mal kayıplarının önüne geçmek için güvensiz yapıların acilen yenilenmesi gerektiğini vurgulayan Özdemir, vatandaşlara oturdukları binanın riskli yapı olup olmadığını nasıl anlayacakları konusunda bilgiler aktardı. Özellikle 2000 yılından önce yapılmış binaların çoğunun riskli bina sınıfına girdiğini belirten Özdemir; yapımında hazır beton kullanılmaması, bodrum katında rutubet olması, kolon ve kirişlerde paslanmalar ve çatlaklar bulunması, bodrum katlarında su izolasyonu olmaması, tadilatlar nedeniyle taşıyıcı kolon ve kirişlerin kesilmesi gibi durumların bir binanın riskli yapı olduğuna işaret ettiğini söyledi.
17 Ağustos depreminin 19. yıldönümü kapsamında açıklamalarda bulunan Siltaş Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Özdemir, Türkiye’nin birinci derece deprem kuşağında konumlandığının altını çizerek kentsel dönüşümün ülkemiz için kritik düzeyde önemli olduğunu vurguladı. Binlerce insanın yaşamını yitirmesine, binlerce konut ve iş yerinin ağır hasarına neden olarak ülkemizi derinden sarsan Marmara depremi felaketinin inşaat sektöründe bir devrim başlattığını belirten Murat Özdemir, Türkiye’nin depremle yaşamayı öğrenerek yeni acıların önüne geçmek için güvenli yapılardan taviz vermemesi gerektiğini ifade etti.
“Depreme karşı güvenli yapı çok lüks ve pahalı yapı anlamına gelmiyor”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’deki yaklaşık 20 milyon yapı stoğunun 7,5 milyonunun riskli olduğunu hatırlatan Özdemir, bir doğa olayı olan depremin doğal afete dönüşmemesi için alınması gereken önlemlere dikkat çekti. Yeni projelerin Deprem Yönetmeliği’ne uygun olarak, kaliteli mühendislik hizmeti altında ileri teknoloji malzemelerle tasarlanması gerektiğini belirten Özdemir, mevcut güvensiz yapıların da bu çerçevede yenilenmesinin şart olduğunu söyledi. Ülkemizin yapı stoğunu güçlendirerek olası depremlerdeki can ve mal kayıplarının çok büyük oranda azaltılmasının mümkün olduğunu ifade eden Özdemir, depreme karşı güvenli yapıların çok lüks ve pahalı yapılar anlamına gelmediğini belirtti.
Riskli yapı nasıl anlaşılır?
AFAD verilerine göre Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 92’sinin deprem kuşağında bulunduğunu hatırlatan Murat Özdemir, depremin çaresi kentsel dönüşümün sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için vatandaşlara da büyük rol düştüğünü söyledi. Vatandaşlara oturdukları binanın riskli yapı olup olmadığını nasıl anlayacakları konusunda bilgiler aktaran Özdemir; “Halkımızın büyük çoğunluğu oturdukları binanın riskli yapı olup olmadığının ne yazık ki farkında değil. Kentsel dönüşümün girmediği yerlerde oturan vatandaşlarımız adım adım yaklaşan Marmara depremine hazırlıksız. Bu durum ülkemiz için çok büyük bir tehlike arz ediyor. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun'a göre riskli yapı; ekonomik ömrünü tamamlayarak teknik verilerle yıkılma ve ağır hasar görme riski tespit edilmiş olan yapılar olarak belirtiliyor. Bu doğrultuda özellikle 2000 yılından önce yapılmış binaların çoğu riskli bina sınıfına giriyor. Yapımında hazır beton kullanılmaması, bodrum katında rutubet olması, kolon ve kirişlerde paslanmalar ve çatlaklar bulunması, bodrum katlarında su izolasyonu olmaması, tadilatlar nedeniyle taşıyıcı kolon ve kirişlerin kesilmesi bir binanın riskli yapı olduğuna işaret ediyor. Özellikle bu olumsuz özelliklere sahip binalarda oturan vatandaşlarımızın, riskli yapıların hayati önem taşıdığını unutmayarak binalarını yenileme konusunda gerekli çalışmaları acilen başlatmalarını tavsiye ediyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.