"2018, 2017'den daha iyi olacak"
Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirilen Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu Toplantısı'nda, bütün sektörleri ilgilendiren konuların kapsamlı olarak değerlendirildiğini belirtti.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın inisiyatifiyle kurulan DEİK'in, 32 yıldır Türkiye'de ekonomiye, ihracata hizmet ettiğini anımsatan Başbakan Yıldırım, Kurulun, yeni yönetimiyle bütün coğrafyalarda hizmet vermeye devam ettiğini bildirdi.
İhracatın, ülkenin geleceği, refahı ve kalkınması için olmazsa olmaz olduğuna işaret eden Yıldırım, "Biz ancak ve ancak daha fazla satarak, daha fazla üreterek artı değer oluşturabiliriz. Aksi halde bir yandan cari açık diğer yandan bütçe açığıyla, çifte açıkla sorunlarımızı kalıcı olarak çözmemiz çok kolay olmayacak. O bakımdan bir yandan ihracatı artıracak her türlü mekanizmaları kullanırken diğer yandan da dünyanın içinde bulunduğu değişimi okuyabilmemiz lazım." diye konuştu.
"İNSAN KAYNAĞIMIZ FAZLASIYLA VAR"
Toplantıda, güzel fikirlerin sunulduğunu aktaran Yıldırım, şöyle devam etti:
"Otomotiv sektöründe önümüzdeki belki 10 yıl içindeki değişim bugüne kadar birikimlerimizi atıl duruma getirebilir. O yüzden bu değişimi okumak ve bu değişimi, dönüşümü gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Otomotiv bizim bir numaralı ihracat kalemimiz olduğuna göre dünyanın gittiği yönün tersine veya dünyanın gündeminden ayrı kalamayız. Bunun için de daha fazla akıl terine ihtiyacımız var. Daha fazla yazılım, elektronik, insan kaynağına ihtiyacımız var. İnsan kaynağımız fazlasıyla var. Gelişmiş ülkelerin kıt olan kaynağı bizim ülkemizde mevcut. Genç nüfusumuz, büyük bir enerji kaynağımız var. Önemli olan bu kaynağı ülkemizin geleceği, istikbali, kalkınması, büyümesi için en iyi şekilde sevk ve idare etmemiz. Bu önemli. Sanayi 4.0, yapay zeka, büyük veri, siber güvenlik... Bunlar geleceğin hayatımızda yer alacak en önemli alanları. Bunlar belki bizim kuşaktaki insanlar için çok anlam ifade etmeyebilir ama genç kuşaklar için gelecek demek."
Günümüzde sürücüsüz araçtan, mekanik yapılardan ziyade elektronik ve yazılım ağırlıklı ürünlerden bahsedildiğini bildiren Yıldırım, "Yani alın terinden daha ziyade akıl terinin hakim olacağı bir dünyadan bahsediyoruz. Her şey 'e'leşiyor. Eleştirmeyi bırakıp 'e'leşmeye adım atmamız lazım. Daha çok mesai harcamamız lazım. E-ticaret, e-ihracat, e-devlet, her şey elektronik ortamda yapılır hale geldi. 10 yıl önceki cep telefonunun bugünkü marifetlerini anlattığımız zaman insanlar gülümsüyor ama bugün yaşıyoruz. Adeta bir bağımlılık oluşturdu ve seyahatteyken, evdeyken, iş yerindeyken faaliyetlerimizden de geri kalmıyoruz. Yani zaman ve mekan mefhumu bir anlamda artık geride kaldı. Her zaman, her yerde işimizi de takip ediyoruz, toplantılarımızı da yapıyoruz." değerlendirmesini yaptı.
"TÜRKİYE ÜÇ KAT BÜYÜDÜ"
Türkiye'de 15 yıldır devam eden güven ve istikrarın Türkiye'yi bugünlere taşıdığını vurgulayan Yıldırım, şunları söyledi:
"Bu bir gerçek. Türkiye üç kat büyüdü. Hem kişi başına düşen milli gelir hem de genel itibarıyla ülke gayri safi milli hasılası büyüdü. Satın alma gücü paritesine göre dünyanın 13. büyük ekonomisiyiz. Tarımda Avrupa'nın bir numarasıyız. Daha birçok anlamda ülkemiz yavaş yavaş elde ettiği göstergelerle hak ettiği yere geliyor. Ben ilk defa 58. Hükümet'te Ulaştırma Bakanı olarak başladığımda, Türkiye'nin dünya havacılığından aldığı pay yüzde 0,45'ti, şu anda yüzde 2'nin üzerine çıktık."
"ADININ NE OLDUĞUNUN ÖNEMİ YOK"
DEİK Yönetim Kurulu ile yaklaşık iki saat süren toplantıda, Kurul üyelerinin, gelecek iş planlarını, geleceğin Türkiyesi için görüşlerini, beklenti ve önerilerini paylaştığını vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gördüğümüz ortak birkaç noktanın burada altını çizerek tekrar etmek istiyorum. Bu salonda bulunan, bu masanın etrafında bulunan herkes istikrarın ve güvenin, ülkemizin geleceği, büyümesi, ihracatımızın, üretimimizin artması, gençlerimize, kadınlarımıza, insanımıza daha fazla iş, aş imkanı için olmazsa olmaz olduğunun altı çizildi. Yine burada üretimde, yatırımda, istihdamda sürdürülebilirliğin sağlanmasının mutlaka düşük faiz, düşük enflasyon ile mümkün olacağının bir kez daha altı çizildi. Bunun yanı sıra millileştirme ve yerlileştirme... Burada da şunu ayırt etmek lazım. Bu ülke topraklarında, bu ülkenin hukukuna, kanununa bağlı bütün şirketler milli ve yerlidir. Adının ne olduğunun önemi yok, değil mi ki Türkiye'de faaliyet gösteriyor, istihdam oluşturuyor, yatırım yapıyor, katma değer üretiyor, o şirket özbeöz Türk şirketidir. O yüzden bu konudaki bazı yanlış değerlendirmeleri asla ve asla kabul etmiyoruz."
Bu sürecin dinamik olduğunu, bir seferde tamamlanamayacağını ifade eden Yıldırım, 15 yıl önce konuşulan şeylerin bir çoğunun şu anda geçersiz olduğunu söyledi. Yıldırım, o dönemde Sanayi 4.0'dan, elektrikli ve sürücüsüz araçtan, e-ticaretten bahsedilmediğini, yazılımın bir ihracat kalemi olarak dahi görülmediğini, bugün ise teknoloji şirketlerinin anlı şanlı asırlık şirketlerden daha değerli olduğunu ifade etti.
"İNSAN KAYNAĞIMIZ VAR"
Toplantıda, 10 yıllık bir yazılım firmasıyla 100 yılık bir otomotiv firmasının satış rakamlarının söylendiğini, arada yazılım firması lehine 5 kat farkın olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Her şey dönüyor dolaşıyor akılla emekle sabırla gayretle elde ediliyor. Ülkemizin bu anlamdaki potansiyeli yüksek. Bizim mutlak üstünlüğümüz olmayabilir. Doğalgazımız, petrolümüz olduğunu düşünüyorum ama şu an için gün ışığına çıkaramadık. Bizim ondan daha değerli insan kaynağımız var. Bu üstünlüğü en iyi şekilde değerlendireceğiz ve ülkemizi 2023 hedeflerine emin adımlarla taşıyacağız." diye konuştu.
Binali Yıldırım, etrafında ateş çemberi olan Türkiye'nin "bu şartlar altında bırakın yıllık yüzde 7'nin üzerinde büyümesinin, ayakta kalmasının bile" başka ülkeler tarafından büyük bir başarı olarak görüldüğünü dile getirdi.
"AYNI ANDA 4 TERÖR ÖRGÜTÜ İLE MÜCADELE EDEN BAŞKA ÜLKE YOK"
Türkiye'nin hedeflerine emin adımlarla yürüdüğünü, geleceğini inşa ettiğini, bir yandan da bölgenin istikrarı için aktif görev üstlendiğini vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aynı anda 4 terör örgütü ile mücadele eden başka bir ülke yok. 15 Temmuz gibi bir olayı dünyada başka bir ülke yaşamış olsaydı darmadağın olurdu. Ayakta kalması mümkün olmazdı. Bu da bizim milletimizin istiklaline, demokrasisine, geleceğine aşık bir millet olduğunun en açık kanıtıdır. Ben bu vesileyle bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilere hayırlı uzun ömürler diliyorum.
Afrin'de ülkemizin bekası, sınırlarımızın bütünlüğü, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği ve Suriye'de yaşayan insanların huzuru için kahramanca mücadele eden aslanlarımıza selam gönderiyorum."
Başbakan Yıldırım, toplantıda dile getirilen konular üzerine Bakanlar Kurulu'nda ve ilgili bakanlıklarda çalışacaklarını, üzerlerine düşen görevleri yapmaya devam edeceklerini aktardı.
İş aleminin de üzerine düşen görev ve sorumluluklarının olduğuna dikkati çeken Yıldırım, küçük hesapları bir kenara bırakacaklarını, büyük fotoğrafa odaklanıp, büyük Türkiye hayali ile daha fazla çalışıp, üretip, istihdam sağlayacaklarını vurguladı.
Devlet olarak, kamu gücünü ve siyasi güçlerini kullanarak, iş aleminin derdiyle dertleneceklerini belirten Yıldırım, daha fazla satın almak değil daha fazla satmak için kafa yoracaklarının altını çizdi.
FAİZ VE ENFLASYON
Bugün seçtikleri 5 stratejik alanda özel teşvik tedbirleri uyguladıklarını bildiren Yıldırım, şu değerlendirmede bulundu:
"Bunlar, yüksek ve orta teknoloji gerektiren ürünlerin imalatı. Petrokimya, bilgi iletişim teknolojileri, yazılım, siber güvenlik, enerji teknolojileri, yenilenebilir enerji sistemleri, sanayide dönüşüm bunlardan bazıları. Finans sistemimiz, bankacılık sistemiz, hiç bir tereddüde yer vermeyecek kadar bütün uluslararası göstergeleri karşılayacak düzeydedir. Bütün göstergeler iyi de neden faizler istediğimiz düzeyde değil? Neden enflasyonda bu seneyi, beklentilerin üzerinde kapattık? Bu sorunun cevabını biliyoruz. Bu sorunun cevabından sadece biz sorumlu değiliz. Türkiye'de iş yapan herkes sorumludur. Bu bir ortak sorumluluktur. Bir seferberlik anlayışı içerisinde bu mücadeleyi birlikte yapmamız gerekiyor. Bankacılık sektörümüz, sanayi sektörümüz sorumluluk alacak, devlet sorumluluk alacak zaten almak durumunda, alıyoruz. El birliği ile enflasyonu da faizi de sürdürülebilir bir düzeye, tercihen yüzde 7'lerin altına çekmek mecburiyetindeyiz. Bunu başarır Türkiye. Şartlarımız müsait."
Yıldırım, bu konuya zaman harcayacaklarını, sektörlerle tek tek toplantılar yapıp önerileri aldıklarını, mart ayının ortasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile değerlendirmeleri yapıp, konuya ilişkin kararları kamuoyu ile paylaşacaklarını bildirdi.
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin çok zor şartların üstesinden geldiğine işaret ederek, 2017 için felaket senaryoları yazan uluslararası değerlendirme kuruluşlarının üç sefer düzeltme yönüne gittiklerini anımsatarak, bu süreçte konuları hayatın içinden insanlarla istişare edip, tedbirler, kararlar alıp uygulamaya koyduklarını belirtti.
Bu konuda, ihracatçılar, hizmet ve konut sektörü, tüketiciler ve toplumun tüm paydaşlarıyla konuştuklarını hatırlatan Yıldırım, sonra bu konuları, Bakanlar Kurulu'nda değerlendirerek, bir seri tedbir ve yasal düzenleme yapıldığını aktardı.
Bunların sonucunda 2017'de herkesi şaşırtan ama kendilerinin beklediği bir netice alındığını ifade eden Binali Yıldırım, "2018, 2017'den daha iyi olacak. Bundan emin olabilirsiniz. Türkiye'nin, Türk özel sektörünün bu gücü var. Kamu bir yatırım yapıyorsa özel sektör 9 kat yatırım yapıyor. Türkiye özel sektör yatırımıyla büyüyor. Zannederler ki Türkiye, kamu yatırımlarıyla büyüyor. Böyle bir şey yok. 1 trilyon yatırımız var. Bunun 100-120 milyarı bizim, gerisi özel sektörün yatırımı." bilgisini paylaştı.
Dünya Bankası'na bağlı Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası'nın (IBRD) yayımladığı bir raporunda, Türkiye'ye de yer verdiğini belirten Yıldırım, Türkiye'nin alt yapısının son 15 yılda, dünyaya örnek olacak şekilde geliştiğine dikkati çekti.
Raporda bölünmüş yollar, demiryolları ve havaalanlarına ilişkin rakamsal veriler olduğunu ifade eden Yıldırım, "Diyor ki, 'Bölünmüş yollarda iller arasındaki ortalama seyahat süresi 1,5 saat kısaldı. İllerin kendi arasındaki ticareti yüzde 40 arttı. Trafik kazalarındaki ölümlerde yüzde 62 azalma oldu. Havaya verilen egzoz salınımlarında kayda değer azalma oldu.' Bir başka şey daha söylüyor, 'Bu bölünmüş yollar, ülkedeki genel işsizliğin yüzde 1 oranında azalmasını sağladı. Doğudan batıya doğru göç durdu, hatta tersine göç başladı.' Bunu doğrulayan sonuçları, 2018 sayımlarında da gördük." diye konuştu.
Havacılıkta da Türkiye'nin büyük bir başarı öyküsü ortaya koyduğunu vurgulayan Yıldırım, bu nedenle dünyanın en büyük havalimanını Türkiye'nin yaptığını dile getirdi.
"50'DEN FAZLA ÜLKEYE ULAŞIYORUZ"
Başbakan Yıldırım, zenginlik merkezlerinin Batı'dan Doğu'ya giderken, Türkiye'den geçtiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:
"Türkiye Avrasya coğrafyasını Afrika'ya, Avrupa'yı Kafkasya'ya, Ortadoğu'ya ve Uzakdoğu'ya bağlayan, adeta bir buluşma yeri. 3-3,5 saat uçuşla 50'den fazla ülkeye ulaşıyoruz. 30 trilyon dolarlık bir yıllık gayri safi hasılanın olduğu bir pazara, 1,6 milyar nüfusa hitap ediyor. Dolayısıyla ülkemizin potansiyeli çok yüksek. İçindeyiz, ne kadar önemli olduğumuzu tam görmüyoruz. Türkiye'nin ne kadar önemli olduğunu anlamak için dışarı çıkıp oradan bakmak daha belki isabetli olur. Onu yurt dışına gittiğimizde muhataplarımız daha iyi bir şekilde anlatıyorlar."
Konuşmasının sonunda DEİK Başkanı ve yönetim kurulu üyelerine teşekkürlerini ileten Yıldırım, toplantının verimli ve faydalı olduğunu kaydetti.
DEİK Yönetim Kurulu Toplantısı'nda, yatırım ortamının iyileştirilmesi, dış ticaret, finansman ve bankacılık, yurt dışı müteahhitlik hizmetleri, lojistik, turizm, enerji, bilişim ve bilgi güvenliği, imalat sanayisi, Ar-Ge, gıda ve tarım, otomotiv, perakende, Avrupa Birliği ve Brexit ile iş gücü piyasasına ilişkin konular değerlendirildi.
Toplantıya, Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile DEİK Yönetim Kurulu üyeleri katıldı.
Son günlerde yaşadığımız taciz olayları alçakçadır. Ne gerekiyorsa devlet olarak bizim yapmamız gerekiyor. İnsanı yaratılmışların en şereflisi olarak gören bir anlayışla politika geliştirmeye devam edeceğiz.