Balcıoğlu, "Öncelikle bizim insanımızı Kahramanmaraş'a getirmemiz lazım"

BLC GROUP Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Balcıoğlu, katıldığı televizyon kanlında asrın felaketi depremler sonrası kent ekonomisinde yaşanan gelişmelerle ilgili değerlendirmede bulundu.

BloombergHT’de Zeynep Özyol’un sunduğu ‘60 dakika’ programının canlı yayın konuğu olan BLC GROUP Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Balcıoğlu, biran önce üretime geçilmesinin şart olduğunu söyledi.

Konuşmasına basın mensuplarına teşekkür ederek başlayan Başkan Balcıoğlu, şunları kaydetti:

“Depremde bir şey yapamadık. Keşke daha fazlasını yapabilseydik. Deprem hiç bilinen bir deprem değil. Ne kitapların yazdığı ne hocaların anlattığı bir depremden başka bir şey yaşadık. Bu deprem gibi bir şey değildi. Ama işte deprem bir kere olurdu. Arkasından birkaç artçı olurdu. Ayın 20’sinde AFAD'ın söylediği 20.272 artçı deprem olmuş.

Depremdeki halimiz şu, yemek yaparken elinize bir bıçak keser, kanar peçeteyle kapatırsınız. Biraz sonra kan durur, işinize devam eder unutursunuz ama gece yattığınızda zonklamaya başlar. Çok kötü olur ve yapacak hiçbir şeyiniz yoktur. Bizim o feryadımız herhalde bayramdan sonra arşı alaya çıkacak gibi. Çünkü babamızı kaybetmişiz, annemizi kaybetmişiz, çocuğumuzu kaybetmişiz. Kardeşimizi kaybetmişiz. Yakınlarımızdan çok yakınlarımızı kaybetmişiz ve hiç dediğim gibi bilinmedik bir süreç yaşadık ve bitti. Biz farkına varsak da varmamak da bitti. Şimdi ne olacak diye döndük. Baktık evimiz yok, yağmur yağıyor. Başımızı sokacak bir yerimiz yok. Bu şunun suçu bunun hatası diye bir şey demiyoruz. Çünkü diyeceksiniz ki, insanlar gitsin spor salonunda yatsın. Spor salonu yıkıldı, misafirhanede yatsın, orası yıkıldı, camilerin birçoğu yıkıldı. Yani barınacak yağmurdan başını sokacak bir yer arıyorlar insanlar. Öncelikle bunu bulmamız lazım.

GSM operatörlerinin söyledikleri biz bunu tespit edemiyoruz ama yaklaşık 650-700.000 kişinin olduğu Kahramanmaraş'ta 70.000 kişinin yaşadığını söylüyorlar. Akşamdan sonra hayalet bir şehire döndük. Ev yok işimize bakalım dedik. İşimizde yok, yıkılmış, kırılmış, dökülmüş. Ve şimdi yeni bir deprem geliyor. Maraş'a ekonomik bir deprem geliyor. Bu da sigortacılara yaşadığımız bir deprem. Sigortacı belki kar etmek için normal zamanda doğrudur ama para vermek istemeyince. Eksik bildirim diye bir kalemleri var. Eksik bildirime sokmaya çalışıyorlar. Herkese diyorlar ki, bize fatura getirin. Neyiniz kırıldıysa hemen ödeyelim. Biz de gidip sizden fatura istiyoruz diyoruz. Kimse bir reformun fatura verin, yaptıracağız. Verdiğimiz fatura 100 liraya sigorta ettiğimiz yer için 300 TL çıktığında siz eksik bildirdiğiniz diye bize alacağımız 100 liranın yarısını daha aşağısını vermeye çalışıyorlar, veriyorlar zaten. Bu bizim suçumuz mu değil.

Bugün şunları konuşacağız, 3.000 TL olan ev kirası 15.000 TL olmuş. Bunu biz yapmadık. Bizim oralarda evden yük indirme asansörü 1.000 TL, 1.200 TL 4.500 liraya ben 3 tane dolap indirebildim. Bunları biz yapmadık ama cezasını biz çekiyoruz. Bu ikinci depremi yaşayacağız. Hemen önümüzde bu bitmedi. O biter bitmez bir üçüncü deprem daha yaşayacağız. Peki bu sigorta tarafıyla ilgili herhangi bir adım, bir, bir gelişme var mı yani önce hani ekspertiz raporlarının tamamlanması süreçleri çok yavaş ilerliyordu. Onlar şimdi biraz hızlandı mı bari? Hayır. 2 ay oldu. Ben hala bitiremedim işimi, arkadaşlarımın bir çoğu bitiremedi ki benim öyle çok karmaşa bir işimde olmamasına rağmen.

Biz 100 liraya sigorta ettirdiğimiz sigorta şirketimize 50 TL vermeye çalışacak ve 50 TL verecek. Biz ne yapacağız, işimizi ayağa kaldırmak için bir de 50 TL bulup işimizi ayağa kaldırmak istiyoruz. Çünkü bitmemiş batmamış her şey yok olmamış henüz bir tarafta. Mecbur nereye gideceksiniz? Faizine bakmadan bankaya gideceksiniz. Yani az para çok para demeyeceksiniz. Bankaya gideceksiniz bankada KGF kredileri var. Size 5.000 liradan fazla vermiyorlar ve değişken faizli. Devlet kendine mi güvenmiyor ki , değişken faizli bana para veriyor ya biz zaten ölmüşüz neyin hesabı bu bilmiyorum ama değişken faizli bugün %3 ama yarın %15 bilmiyoruz ama buna rağmen bankaya gidip de bu 50 liranın üstünü tamamlamaya kalktığınızda bankacı doğal olarak size bir soru soruyor. Tamam kardeş vereyim. Ama bana ipotek ne vereceksin, eviniz yok ipotek veremiyor, iş yeriniz yok. Ne vereceksiniz? Şimdi üçüncü depremde bu gelecek arkasından. Peki evet, yani bu sıraladığımız sıkıntıların bir çözümü veya bunun bir öngörüsü sunulan destek ve teşvikler içerisinde yok mu? Biz daha başlayamadık ki bunları göremedik. Yani bunlar sonradan olacak şeyler. Şimdi öncelikle bizim insanımızı Kahramanmaraş'a getirmemiz lazım. İstihdam tarafını kurtarmak için ne yapmamız lazım? Biz evet işimizi krediyle falan çözeceğiz ama o insanların gelip bir an önce yerlerini bulması lazım. Neden? Çünkü herkesin borcu var. Bizim borçlarımız ertelendi, silinmedi. Yok olmadı. Biz nasıl ödeyeceğiz? Borcumuzu iş adamının kredi borcu var. Çalışanının kredi kartı borcu var, ev taksiti var, araba taksiti var, buzdolabı taksiti var ve bunları ödemenin tek yolu bizim çalışmamız. Biz illaki çalışmalıyız ama bunun için birinci gerekli olan şart insanların yağmurdan soğuktan başını sokacakları bir konteynırlarının olması çadır olmuyor. Neden konteynır? Çünkü daha Nisan yağmurları var, bilmem neler var arkada. Bu insanlar, sayın Cumhurbaşkanı’nın bir yılda TOKİ'de konut yapacağımız sözü var. Bunun gerçek olduğunu varsayalım, yetiştiğini varsayalım. Bugünden bu insanlar 2 kış daha yaşayacaklar, evleri olmayacak. Bu insanları iğreti tutmak doğru olmayacak ve benim önerim. Şu diyoruz ki biz kendi arkadaşlarımızla konuştuğumuz devlet insanlarından, çalışandan vergi alıyorsa bu vergiyi almasın, onlara ödesin, eksikse  üstüne 1.000 TL, 2.000 TL da kendi koysun 10.000-11.000 TL para ödesin. Bu ilk baktığınızda devlete yük gibi görünen bir şey nedir? Devlete 10 TL yük olacak ama biz çalışıyorsak bu yükü devlet karşılayacak. Ama biz çalışıyorsak ben fatura keseceğim KDV ödeyeceğim, vergi ödeyeceğim. 25 öderken devlete devlet 10 onu çalışana ödeyecek. Ben çalışırsam ihracat artacak tabii bölgenin tekrar hayata ayağa kalkması için çalışırsam dış ticaret açığı azalacak. Ben çalışırsam bir sürü yan sanayi çalışacak.

Bakın geçen yıl sizinle konuştuk diye hatırlıyorum. 142 ülkeye ihracat yaptı Kahramanmaraş. Sayalım desek, biz 10 ülke, 20 ülke, 30 ülke, 40 ülkeyi sayarız. 142 ülke bizi kapıda beklemedi. Evet biz gittik, mücadele ettik, fiyat kırdık, kalitemizi arttırdık. Şunu yaptık, bunu yaptık sattık. Ama şimdi şimdi bu insanlar bize iyilik yaptılar. Ceza şartlarımız vardı. Ayın 15 ine yetiştiremez iseniz 300.000 € ceza ödersiniz. Bunları sildiler deprem oldu diyor ama bizim en yakın rakibimize gittiler ve bunları almak zorundalar.

Biz ihracatı yapamazsak biz çalışamazsak bakın ne olur? Biz çalışamaz isek Denizli, İzmir, İstanbul, Bursa, Sakarya, Adapazarı’na ham madde veriyoruz, %35 iplik üretiyoruz. Bunu veremezse bunlar çalışamaz depolardakilerle yürüyor 1–2 aydan beri ama bunun arkası yok, bunlar çalışamazlar. Bunlar çalışmazsa bizim müşterilerimiz kaçacaklar. Ve bir daha bu müşterileri bizim bulma şansımız yok.”