Çocuklarda El-Ayak-Ağız Salgınına Dikkat!
El-Ayak-Ağız hastalığı bazı virüslerin neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Etken olan enterovirüs: sıklıkla Uzakdoğu ülkelerinde görülmektedir. Coxsackie ise ülkemiz ve Avrupa ülkelerinde daha sıktır. Yrd. Doç. Dr. Ferit Durankuş, ''Bu virüs daha çok yaz ve sonbahar mevsimlerinde görülmektedir. Grip salgınlarından sonra salgın yapabilen ikinci önemli etkendir.
Kalabalık yaşayan toplumlarda, çevre düzenlenmesinin bozuk olduğu ülkelerde, kişisel hijyenin iyi olmadığı toplumlarda, virüs bulaşmış su ve besinlerin bulunduğu ortamlarda sık görülür. Etken vücut salgıları ile veya bu enfekte salgılarla temas etmiş yüzeylerden bulaşabilir. Solunum yolundan damlacıkla, direk salgı teması ile, oyuncaklarla, ellerle, dışkı ile bulaşabilir’’ dedi.
Vücuda burun veya ağızdan giren virüs mukozal bölgeden lenf nodlarına ulaşır. Burada çoğalır ve viremi meydana getirir. Sinir sistemine, deriye, kalp dokusuna ve diğer sistemlere kan yolu ile ulaşır. Viremi sonunda gittiği organlarda hücre hasarı sonucunda hastalığı meydana getirir. Birçok farklı organı tuttuğu için klinik bulguları da çeşitlilik gösterir. Çocuklarda bu virüslere karşı koruyuculuk düzeyi düşük olduğundan enfeksiyon hastalık semptomları ile seyrederken, erişkinlerde asemptomatik de olabilir.
Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ferit Durankuş, El-Ayak-Ağız Hastalığı hakkında merak edilenleri anlattı.
El-Ayak-Ağız hastalığının en tipik özelliği çocuk yaş gurubunda özellikle de üç yaş altında görülmesidir. Bulaşmayı takiben kuluçka dönemi 5-7 gündür. İlk klinik bulgular halsizlik, kırgınlık halidir. Bunu düşük düzeyde bir ateş takip eder. Ateş 38-38,5 C dir. Ateşin süresi ortalama 3 gündür. Bu süre 7 güne kadar da uzayabilir. Bu ateşli dönemde boğaz ağrısı, yeme sorunları iştahsızlık eşlik eder. Bunun neticesi oral alım kısıtlanır ve çocuklarda sıvı kayıpları görülebilir. IV sıvı vermeyi gerektirecek düzeyde olabilir.
Döküntüler ateşle beraber veya ateşten kısa süre sonra çıkabilir. Döküntüler ağız boşluğunda daha sonra da deride gözlenir. Eğer deride döküntü olmaz sadece ağız boşluğunda kalırsa “herpangina” olarak adlandırılır. Ağız boşluğunda sıklıkla arka kısımda yer alır. Küçük, yuvarlak karakterde, sarımsı renkte, zemini eritemli, hemen hemen hepsi birbirinin aynı boyutunda, fazla ağrılı olmayan yaralar şeklindedir. Bu lezyonlar ağız boşluğu çevresinde de görülebilir.
Derideki döküntüler makülopapüler, veziküler karakterde olur. Elde avuç içinde, ayak tabanında, ekstremitelerde ve gluteal bölgededir. Zemini yine kırmızı renkte, içi sarımsı renkte sıvı ile dolu, elipsoid lezyonlardır. Geç dönemde bazı çocuklarda tırnaklar kendiliğinden yatağından sökülür ve düşer. Tanı için bu tariflenen üç bulgu önemlidir: Ateş, ağız bulguları ve döküntü olması tanı için yeterlidir. Hastalık 7-10 gün kadar sürer. Ancak virüsün vücut salgılarında ve dışkıda atılımı ile haftalar sürebilmektedir.
Tanı klinik bulgulara dayanır. Viral tetkikler gereksizdir. Ancak herhangi bir komplikasyon gelişmiş, kritik bulguları olan, yoğun bakımda tedavi gören vakalarda istenebilir. Virüs ağız salgısından, dışkıdan, derideki lezyonlardan izole edilebilir.
Tedavide direk etkin bir antiviral ajan yoktur. Antipiretik analjezikler kullanılabilir. Aspirin kullanılmamalıdır. Ağızdaki yaraların bakımı için lokal uygulamalar, ağız spreyleri, vitamin ve eser element (çinko) desteği verilebilir. Deri lezyonlarının bakımında serum fizyolojik ile yapılacak bakım çoğu kez yeterlidir. İlave bakteriyel bir enfeksiyon yoksa antibiyotik verilmemelidir.
Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ferit Durankuş,
El-Ayak-Ağız Hastalığından korunma yollarını anlattı.
El yıkama alışkanlığının çocuklara kazandırılması
önemlidir. El yıkamak en önemli koruyucu uygulamadır. Oyuncakların ve
çocukların bulunduğu ortamların temizliği önem taşır. Virüs çok fazla dayanıklı
değildir. Sabunla dahi etkisiz hale gelebilmektedir. Hasta çocukların özellikle
ateşli olduğu dönemlerde izolasyonu önem taşır. Ancak uzun süre dışkı ile virüs
atılabildiği için çok sıkı bir izolasyon yapılmaz. Ateşsiz çocuğun yuvaya,
kreşe gitmesinde bir sakınca bulunmamaktadır. Bu etkene karşı bir aşı
bulunmamaktadır. Hastalık düzeldikten sonra diğer aşıları uygulanabilir, bir
engel teşkil etmez.