Davutoğlu: İspanya'yı suçlamak mümkün mü?

Başbakan Ahmet Davutoğlu, temaslarda bulunmak üzere geldiği Berlin'de Alman mevkidaşı Merkel'le basın toplantısı düzenledi. Davutoğlu, Hayat Boumeddiene ile ilgili 'Bu kadın, Türkiye'ye Madrid'den geliyor. Madrid'den önce nerelere gitti bilemiyoruz. Şimdi bu konuda İspanya'yı suçlamak mümkün mü?

Davutoğlu, iki ülke ilişkilerine vurgu yaparak, “Başbakanlık görevini aldıktan sonra Yunanistan ve Makedonya dışında yurt dışına yaptığım ilk ziyareti Almanya’ya yapmaktan da büyük bir mutluluk duyuyorum. Çünkü Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkiler herhangi iki ülke arasındaki normal ilişkilerin çok ötesinde ilişkilerdir. Her şeyin ötesinde çok köklü, tarihi bir dostluğa dayanmaktadır. Ayrıca sadece hükümetler arası ilişki değil, toplumlararası ilişki, halklar arası ilişki mahiyeti taşımaktadır. 3 milyonu aşkın Türk kökenli vatandaşımız ve Alman vatandaşı Almanya’da yaşıyorlar. Ayrıca on binlerce Alman Türkiye’de sadece turist olarak değil, milyonlarca gelen turistin yanında binlercesi de sayısı gittikçe artacak şekilde Antalya’da, Alanya’da değişik yerlerde daimi olarak yaşıyorlar. Herhalde Avrupa’da çok az halk böylesine iç içe geçmiş ilişkilere sahip” dedi.

YABANCI DÜŞMANLIĞI GEÇMİŞ DÖNEMLERDE OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE İNSANLIK İÇİN BİR TEHDİT MAHİYETİ TAŞIMAKTADIR”

İki ülke ilişkilerinin daha iyi bir noktaya gelmesi gerektiğini kaydeden Davutoğlu, “Ayrıca uluslararası alandaki gelişmelerde Türkiye ve Almanya, iki istikrar unsuru olan Avrupa’da ve Avrupa çevresinde demokrasi, ekonomik kalkınması ve istikrarıyla önemli istikrar faktörleri olan iki ülke arasındaki iş birliği uluslararası alanda da çok ciddi bir çözüm kaynağına ulaştırabilecek potansiyele sahiptir. Bugün bu perspektifle tam bir dostluk anlayışı içinde çok verimli görüşmeler yaptık. Her şeyden önce sayın Merkel’in de vurguladığı gibi Almanya’da yaşayan Türk kökenli vatandaşlar her şeyden önce dostluk köprüleridir. Her geldiğimizde iki ülke olarak vurguladığımız husus entegrasyona açık olunması gerektiği gerçeğidir. Ama aynı zamanda Almanya’daki Türklerin kendi kültürlerini, dillerini ve kendi geleneklerini sürdürmeleri ve Almanya’daki çok kültürlü hayatın en doğal sonucudur” dedi.

Paris’te yaşanan saldırı hakkında da konuşan Davutoğlu, “Bu çerçevede özellikle son dönemdeki dün Paris’te birlikte olmaktan, omuz omuza yürümekten büyük bir mutluluk duyduk. Çünkü uluslararası teröre karşı Avrupa’da çok kültürlülüğü tehdit eden bu aşırı akımlara karşı bütün dünyanın tam bir bilinç ile ortak hareket etmesi önemli. Dün Paris’te otaya konan tablo büyük bir önem taşıyor bu anlamda. Bir kez daha Fransa halkına buradan taziyelerimiz sunuyoruz ve dayanışmamızı ifade ediyoruz. Aynı şekilde bu tablonun dünyadaki bütün aşırıcılıklara, çok kültürlülüğü tehdit eden yabancı düşmanlığına karşı da olmasını gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü yabancı düşmanlığı geçmiş dönemlerde olduğu gibi bugünde insanlık için bir tehdit mahiyeti taşımaktadır. Nereden ve hangi kökenden gelirse gelsin teröre karşı da, insanları dışlayan, ötekileştirenler bütün yaklaşımlara karşı da birlikte olmak durumundayız. Sayın Merkel’in son dönemlerde özellikle Almanya’da çok kültürlük üzerine yaptığı açıklamalar ve Alman Hükümeti’nin tutumu konusunda memnuniyetimizi ifade etmek istiyorum. Avrupa’da camilere karşı gittikçe artan saldırılar başta olmak üzere, İslamofobik bir takım eylemler konusunda da aynen terör faaliyetleri karşısındaki ortak tutumumuzu sergilemek Avrupalılar olarak bizlerin kıtamızın kültürünü koruma bağlamında çok önemli bir mesuliyet. Ben Almanya’da Türkleri bu anlamda bir başarı hikayesi olarak görüyorum. Hiçbir terör ve şiddet eylemine karışmadan Almanya’da Alman kültürleriyle birlikte kendi kültürlerini yaşamaları, Almancayı Türkçe gibi iyi konuşmaları ama Türkçeyi unutmamaları bu yönde eğitimde gerekli tedbirlerin alınması hepimizin ortak hedefi. Türk-Alman Üniversitesinin kurulması benim yakından takip ettiğim ve onur duyduğum bir gelişmedir. Ümit ederiz ki Bu Türk-Alman Üniversitesi dostluğumuza önemli katkılarda bulunsun ve aynı zamanda Almanya’da da benzer eğitim kurumlarıyla Türk-Alman dostluğu yeni nesillerde kökleşmiş bir şekilde devam etsin” dedi.

“IRAK VE SURİYE’NİN İSTİKRARA KAVUŞMASI KONUSUNDA ORTAK ÇALIŞMAYA HAZIRIZ”

İkili görüşmelerde birçok uluslararası meseleyi ele aldıklarını ifade eden Davutoğlu, “Sayın Merkel’le tabi uluslararası konuları da kapsamlı şekilde ele aldık. Türkiye ve Almanya bir çok hususta ortak perspektife sahip. Bir kez daha Patriot füzeleri konusunda sağlanan katkı sebebiyle teşekkürlerimi burada bir kez daha ifade etmek istiyorum. Suriye ve Irak’ta olan gelişmeler sadece sınır ülkesi olan Türkiye için değil, Avrupa içinde ve dünya içinde bir tehdit teşkil ettiğini son gelişmeler açık bir şekilde ortaya koymuştur. Biz bu konularda daha yakın bir işbirliği, daha yakın bir istişare yapmamız hususunda bir mutabakata vardık. Özellikle Balkanlar’da, Karadeniz’de, Kafkasya’da, Ukrayna krizinde ve Ortadoğu’daki gelişmelerde Türkiye ile Almanya’nın birlikte çabası büyük barış yönünde büyük bir ivme katacaktır. Irak’ta Almanya’nın sağladığı destek konusunda da Türkiye bu anlamda gelebilecek taleplere olumlu yaklaşmaktadır. Birlikte Irak ve Suriye’nin istikrara kavuşması konusunda ortak çalışmaya hazırız. Türkiye ile Almanya arasındaki dostluk siyasi düzeyde, ekonomik düzeyde, kültürel düzeyde gittikçe ivme kazanacaktır” dedi.

Türkiye’nin AB üyeliği için Almanya’dan destek beklediklerini de kaydeden Davutoğlu, “İnşallah bir gün Türkiye Avrupa Birliği üyesi olduğunda bu noktada Almanya’nın desteğine büyük ihtiyaç hissetmekteyiz. Kültürlerarası, dinler arası çatışma üzerinden Avrupa kıtasını bölmeye çalışanlara en iyi cevabında verileceğini düşünüyoruz. Türkiye’nin AB’ye girmesi bu anlamda medeniyetlerin, dinlerin bu kıtada buluşması ve barışçıl bir şekilde kıtamızı yeniden inşa etmesi konusunda güçlü bir iradeyi yansıtacaktır. Almanya’nın şu ana kadar verdiği desteğe teşekkür ediyoruz, önümüzdeki dönemde de desteğin aratarak devamında büyük fayda mülahaza ettiğimizi ifade etmek istiyorum. Yine ekonomik ilişkilerde Almanya bizim en büyük ticaret ortağımızdır. Geçen sene 38 milyar dolarlık ticaret hacmimiz vardı. 2014’te ilk 10 ayda 31 milyar dolar, bunun en kısa zamanda 50 milyar dolara çıkartılması kademeli bir şekilde 100 milyar dolarları bulması çok uzak hedefler değildir. Daha çok alman yatırımını Türk piyasasında görmek istiyoruz. Türk-Alman ilişkilerinin ekonomik, siyasal, kültürel anlamda en üst düzeye çıkması yönünde de çok sağlam siyasi iradeye sahibiz. Bu ziyaretimin bu sağlam iradeyi göstermesi bakımından önemli bir fırsat teşkil ettiğini düşünüyorum. Tekrar misafirperverliğiniz için teşekkür ediyorum ve ilk fırsatta da sizi Türkiye’de görmek arzusunu ifade ederek davetimi yineliyorum” dedi.

İslam dininin terörle adlandırılmasının yanlış olduğuna da vurgu yapan Davutoğlu, “Terör terördür, teröristte teröristtir. Önüne bir sıfat koyduğunuzda hele hele bir dini sıfat koyduğunuzda kolektif bir suç oluşturmak isteyenlere bir malzeme vermiş olunulur. İslam ile terör yan yana gelmez. Dünyada eğer Müslümanların sayısıyla teröre bulaşanların oranına baktığınızda bunun çok marjinal kaldığını açıkça görürsünüz ve bu terör örgütlerinin Müslüman olmayandan çok Müslümanları öldürmüş olduğunu da görürsünüz Irak’ta Suriye’de dünyanın her yerinde. Dolayısıyla terör ile herhangi bir dini, herhangi bir milliyeti birleştirmek doğru değil. İslam terörü dendiği andan itibaren bütün Müslümanların potansiyel bir terörist gibi görülmesi riski var. İslam ile terör yan yana kullanıldığında İslam adının kendisindeki barış anlamına gelen İslam yerine bu dini unsurlar istismar edilerek insan canına kastedenleri aynı kategoride değerlendirmiş olursunuz. Dolayısıyla mesela Norveç’te 2011 yılında katliam yapıldığında, terör yapıldığında bizim hiçbir zaman aklımızdan bu bir beyaz, Avrupa terörüdür, Hıristiyan terörüdür demek geçmedi. Çünkü doğru değil. Bu terminolojiyi kullanırken çok dikkat etmek lazım. Kesinlikle terör örgütü neyse onun adıyla anılmalıdır. El Kaide’yse El Kaide ama İslam ile yan yana terör kullanılmaması gerekir. Hıristiyanlık da kullanılmaması gerekir, Musevilik de kullanılmaması gerekir. Hinduizm veya Budizm’de de kullanılmaması gerekir. Aksi takdirde tamda teröristlerin istediği tuzağa düşmüş olunur. Eğer Müslümanlar arasından bir grup terör suçuna bulaşmış kişi çıkmışsa bunu bütün Müslümanlara mal ettiğiniz anda gerçek anlamda bir dini çatışmanın önü açılır. Bu pozisyonumuz ilkeseldir ve dünyanın her yerinde de Almanya’da da değişik vesilelerle bu vurgulanmıştır. NSU cinayetlerini işleyenler biz hiçbir zaman Alman ya da Hıristiyan terörü gibi adlandırmayı düşünmedik çünkü Alman kültürünün ne kadar derin felsefi arka planı olduğuna en iyi ben şahidim. Bu kültürü yakından tamına fırsatı bulan biri olarak. Hıristiyanlığın aynı zamanda bir barış mesajı taşıdığına Hazreti İsa’yı tanıyanlar bilir. Dolayısıyla İslam da tarih boyunca İstanbul üzerinde herkes bilir ki değişik kültürlerin, dinlerin yaşadığı bir medeniyet birikimidir, hiçbir şekilde terörle yan yana anılmaması icap eder” dedi.

“TERÖR OLAYINDA ADI GEÇEN HAYAT BOUMEDDİENE İLE İLGİLİ İSTİHBARATI TÜRK KAYNAĞI YAPMIŞTIR”

Davutoğlu, “Kadın teröristin Türkiye’den geçerek Suriye’ye gitmesinde kendinizi suçlu olarak görüyor musunuz?” sorusu üzerine, “Kesinlikle bunu haksız bir suçlama olarak görürüz. Suriye’deki krizden dolayısıyla en büyük bedeli Türkiye ödemiştir. Şu anda dünya mülteci tarihinde belki de en geniş kapsamlı mülteci akınına şahit olan Türkiye’dir. Ülkemizde 2 milyon Irak ve Suriye’den kaçan mülteci var. 1 milyon 700 bini Suriye’den kaçtı, bunun 1 buçuk milyonu Suriye rejiminden kaçtı, 500 bin civarında da Irak ve Suriye’den DEAŞ teröründen kaçtı. Türkiye eğer sınırlarını kapatmış olsaydı, mültecilere insani gerekçelerle de sınırlarını kapatmış olması gerekirdi. Eğer biz sınırlarımızı açık tuttuysak teröristlerin geçişi için değil, babası annesi öldürülen çocukların, kocası öldürülen masum kadınların ülkemize gelip güvenlik bulması için sınırı açık tuttuk. Birileri eğer Türkiye’yi suçlarsa o zaman döner ona şunu sorarız: Yarın sınırları kapatırız, ama öbür tarafta Suriye rejiminin bombaları altında katledilen her çocuğun vebali o sınırları kapatma kararını almamızı isteyenlerin üzerinde olur. Uluslararası toplum bu meseleyi çözmek zorundadır” dedi.

DEAŞ’tan en fazla etkilenen ülkenin Türkiye olduğunu ifade eden Davutoğlu, “DEAŞ teröründen de en fazla etkilenen Türkiye’dir. Türkiye, sınırında hiçbir terör faaliyeti istemez. Yabancı savaşçılar konusunda ise biz defalarca bütün Avrupa ülkelerine, bütün dünya ülkelerine istihbarat işbirliği için çağrıda bulundu. Türkiye 35 milyon turistin her sene geldiği bir ülke. İsimlerine bakarak kimseyi terörist yada terörist değil gibi bir kategoriye tabi tutamayız. İstihbarat gelmesi lazım ki şu kişiler şüphelidir diye Türkiye gerekli tedbirleri alabilsin. Ve nitekim bize verilen isimlerden 7 bin kişi, aralarında Alman vatandaşları da var, 7 bin kişiye sınıra giriş yasağı koyduk. 1500-2000 kişiye de aralarında yine Alman vatandaşları, Fransız vatandaşları da var geldikleri anda geriye deport ettik. Bize gelen bütün istihbaratı değerlendiririz. Bu istihbarat üzerinden istihbarat teşkilatları arasında yakın bir temas olur” dedi.

Fransa’dan kaçan kadın terörist hakkında da konuşan Davutoğlu, “Fransa terör olayında adı geçen Hayat Boumeddiene ile ilgili istihbaratı Türk kaynağı yapmıştır, herhangi bir önceden uyarı gelmediği halde biz kendi istihbari çalışmalarımızla bunu tespit ettik, hemen Fransız istihbarat teşkilatına haber edildi, Türk ve Fransız istihbaratı şu anda birlikte çalışıyor. Ama bu kadın, Türkiye’ye Madrid’den geliyor. Madrid’den önce nerelere gitti bilemiyoruz. Şimdi bu konuda İspanya’yı suçlamak mümkün mü? Türkiye’yi suçlamak mümkün mü? Türkiye’nin tek suçu Suriye’ye sınırı olması mı? Biz her türlü istihbarat işbirliğine hazırız. Her türlü. Terör faaliyetlerine karşı Türkiye en net tavrı almıştır, Afganistan’da da mücadeleye katılmıştır dünyanın her yerinde. Ama bu konuda Türkiye’ye haksız suçlama yöneltilmesine kesinlikle tahammül etmeyiz. Elinde kimin delil varsa bunların ortaya çıkarılması lazım. Türkiye 911 kilometrelik sınırını koruyabilmek için olağanüstü çaba saf etmektedir, geçişleri engellemek için” dedi.

Yabancı savaşçılara karşı işbirliğine hazır olduklarına da vurgu yapan Davutoğlu, “Yabancı savaşçılar kim olursa olsun ister Avrupa’dan gelmiş, ister Suriye rejiminin yanında savaşmak için başka ülkelerden gelen yabancı savaşçılar olsun bütün yabancı savaşçıların Suriye’yi terk etmeleri konusunda yapılacak her türlü çalışmaya biz destek veririz, yapılacak her türlü istihbarat çalışmasında yer alırız. Ama herkesin de kabul etmesi gereken bir husus var ki Türkiye Suriye krizinde en büyük krizi ödemiştir. Fransa’da Paris saldırısında bir gün önce İstanbul’da yine bir terör saldırısı oldu. Biz bütün müttefiklerimizden bekleriz ki Paris saldırısında ben orada yürüyenler arasındaydım, gururla söylüyorum. Aynı duyarlılığı İstanbul’daki terör saldırısında da Türkiye’yle beraber gösterilmeli. Aynı duyarlılık Reyhanlı geçen sene olduğu zaman ben Almanya’daydım, 2013 mayısında. Reyhanlı saldırısında da bu yine Suriye kaynaklı bir terör saldırısıydı. Türkiye 50’ye yakın vatandaşını kaybetti. O zamanda bu uluslararası dayanışmayı Paris’te gördüğümüz bu dayanışmayı bütün bu olaylarda da görmek konusunda da tabi Türkiye’nin haklı talebi vardır. Özetle Türkiye hiçbir zaman hiçbir terör örgütüne müsamaha göstermemiştir. Hiçbir terör saldırısı karşısında sessiz kalmamıştır. Tek çabası, tek gayreti Suriye rejiminin bombardımanları, kimyasal silahlarından kaçan masum insanlara kucak açmaktır. Kim ne derse desin Türkiye bu insani politikasını sürdürmekte de kararlıdır” dedi.

“TÜRKİYE’NİN AB’YE GİRİŞİ AŞIRICILARIN, DİN ÇATIŞMASI, KÜLTÜR ÇATIŞMASI ÇIKARMAK İSTEYENLERİN ALANINI DARALTIR”

Davutoğlu konuşmasında, AB’de Türkiye’nin tam üyeliğine karşı olunması sonrası oluşan kültürlerarası çatışmalarla ilgili bir soru üzerine, “Bu konudaki görüşlerime biraz daha açıklık getirmekte fayda var. Benim kastettiğim şu. Her konuda da aynı kanaati taşırım. Bir meselede olumlu bir süreç başlatılırsa ve bir başarı hikayesi oluşursa bu başarı hikayesi dışındaki alternatiflerin alanı daralır. Yani kültürel birliktelik konusunda çok güzel örnekler teşkil ettiğimiz zaman kültürel gerilim, çatışma isteyenlerin etki alanları daralır. Türkiye’nin AB’ye üyeliği bizim için, Türkiye için en azından bir medeniyetler projesiydi. Öyle büyük bir proje ki hala bir araya gelindiğinde Avrupa kıtasındaki çok kültürlülüğü ve Türkiye üzerinden demokratik Avrupa değerlerinin bütün dünyaya ve çevre bölgelere etkisi bakımından da olağanüstü bir imkan sağlayacağına biz inanıyoruz. O zaman böyle inanıyorduk, bugünde böyle inanıyoruz.

Ve Avrupa kıtasının sayın Merkel’in de çok güzel vurguladığı gibi İslam, Hristiyanlık, Musevilik bütün bu kültürleri bünyesinde barındıran bir geleneği var. Türkiye’nin Avrupa Birliğine girişi bu güzel örneği başarı hikayesine dönüştüreceği için aşırıcıların, din çatışması, kültür çatışması çıkarmak isteyenlerin alanını daraltır. Yani hep beraber aynı şeyi savunduğumuzda, dünkü Paris resmi o bakımdan önemliydi. O Paris resminde biz de vardık, bütün Avrupa ile vardık, bu resim gibi bir gün AB Türkiye’yi de içine alacak şekilde çok kültürlü bir resim verdiği zaman Avrupa zirvelerinde her Müslüman da kendini Avrupa içinde Avrupa’nın bir parçası olarak addedecek. Bunun getireceği bir olumlu başarı hikayesi var” dedi.

Teröre karşı bir arada olmanın en önemli mesaj olduğunu dile getiren Davutoğlu, “Ama Avrupa resmi verildiğinde orada hiç Müslüman olmadığı zaman başka bir Avrupa resmi ortaya çıkar. Avrupa’da yaşayan Müslümanlar için bir başarı hikayesine ihtiyaç var. Bugün Aydan hanıma ki ben sayın Merkel’e ve bütün Alman hükümetine takdirlerimi ifade ettim. Türk dosyasını, entegrasyon dosyasını işliyor olması Almanya’nın başarısıdır. Aydan hanımın başarısıdır, Almanya’nın başarısıdır: Nasıl Aydan Hanım’ın bu resim içinde yer alması dışlayıcı değil tam tersine bir başarı hikayesi olarak, terör ve şiddeti teşvik etmek isteyen Müslümanlarla Hristiyanlar bir arada olamaz diyenlere en güzel cevaptır. Bir Avrupa resminde Türkiye olduğu zaman, Türk liderler olduğu zaman o resim bütün dünyaya şu mesajı verecektir. Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler kimler olursa olsun dünyada barışı isteyenler aynı taraftadır, dünyada şiddet, tiranlık, zorbalık savunanlar başka bir taraftadır. O resmi birlikte oluşturabiliriz. Bizim Avrupa kıtasına bakışımız budur. Türkiye olarak Avrupa’nın bir parçasıydık asırlardır millet olarak, şu anda da Avrupa’nın bir parçasıyız. Asyalı kimliğimiz Avrupalı kimliğimizi örtmez, ona renk katar. O bakımdan ben yine aynı tezi savunuyorum. Bir gün AB’de Türkiye yer aldığında eminim bu Avrupa’ya de en güzel mesaj olacaktır, Avrupa’da yaşayan bütün haklara da ve dünyaya da verilebilecek en güzel evrensel barış mesajı olacaktır diye düşünüyorum. İnşallah bir gün o günleri hep beraber görürüz” dedi. (İHA)