Meme kanserinde 'Bu Rakamlar' hayat kurtarıyor!

Meme kanseri tüm dünyada kadınlarda en sık görülen kanser türü. Ortalama 8 kadından biri, hayatının bir döneminde meme kanseri tanısı alıyor. Dünyada her yıl 2 milyonun üzerinde kadında yeni meme kanseri saptanıyor ve her yıl 600 binin üzerinde kadın meme kanserinden hayatını yitiriyor. Oysa meme kanseri erken saptandığında ölüm oranları belirgin olarak azalıyor ve erken tanıyla meme koruyucu cerrahi tedaviler mümkün oluyor.

Öyle ki sadece memede sınırlı meme kanseri tanısı alan kadınlarda hastalıksız 5 yıllık yaşam şansı yüzde 90’ın üzerinde oluyor. İşte bu noktada pek çok kadının aklına şu soru takılıyor: Erken tanı için neler yapmalıyım? Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Meme Kliniği Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Füsun Taşkın, meme kanserinde erken tanı için hangi yaşta hangi yöntemlere başvurulması gerektiğini anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.


KENDİ KENDİNİ MUAYENE

20 YAŞINDAN İTİBAREN: Kendi kendini muayene meme kanseri taraması olmasa da, pek çok kadın memesinde yeni gelişen bir kitleyi kendi kendine muayene sırasında fark ediyor. Bu nedenle 20 yaşından sonra; ayda bir kez, adet döneminin bittiği hafta, kendi kendine muayene çok önemli. “Ancak kendi kendini muayene kanser ölümlerini azaltmaz, mamografik taramanın yerini almaz” uyarısında bulunan Prof. Dr. Füsun Taşkın, “Dolayısıyla her ay yapılan meme muayenesinde ele gelen bir kitle tespit edilmese bile 40 yaşından sonra düzenli mamografi taraması asla ihmal edilmemeli” diyor.


KLİNİK MUAYENE

25 YAŞINDAN İTİBAREN: Memeyle ilgili yakınması olan kadınların yanı sıra hiçbir şikayeti olmayan kadınlar da 25 yaşından itibaren meme polikliniklerinde yıllık meme muayenesi yaptırabilirler.


ULTRASONOGRAFİ

30 YAŞ ALTINDA: Ergenlik dönemiyle birlikte ve özellikle 30 yaş altı genç kadınlarda, meme yakınması olduğunda ilk basamak görüntüleme yöntemi meme ultrasonografisidir. Prof. Dr. Füsun Taşkın, ultrasonun 40 yaşından itibaren mamografiyi tamamlayıcı olarak kullanılan güvenilir bir yöntem olduğunu belirterek, şunları söylüyor: “Ultrasonografi hem kitle, hem de kitle oluşturmayan meme kanserini saptama ve değerlendirme duyarlılığı yüksek bir yöntem. Memede var olan tümörün yapısının ve özelliklerinin anlaşılmasını sağlıyor.” Meme biyopsilerinin önemli bir kısmının ultrasonografi kılavuzluğunda yapıldığını vurgulayan Prof. Dr. Füsun Taşkın, “Ultrasonografi iyonizan radyasyon içermez ve her yaşta, güvenle kullanılabilir” diyor.


DİJİTAL MAMOGRAFİ (TOMOSENTEZ VE KONTRASTLI MAMOGRAFİ)

40 YAŞINDAN İTİBAREN: Güvenilirliği bilimsel olarak kanıtlanmış olan mamografi, meme kanseri taramasında “altın standart” yöntemdir. Dolayısıyla kadınların hiçbir meme yakınması olmasa bile 40 yaştan itibaren yıllık ‘tarama mamografisi’ yaptırmaları yaşamsal öneme sahip. “Mamografik tarama meme kanserinin erken tanısını sağlar ve kanser ölümlerini ortalama yüzde 30 azaltır” diyen Prof. Dr. Füsun Taşkın, şöyle devam ediyor: “Mamografiyle erken tanı sayesinde etkin tedavi sağlanıyor. Böylelikle ölüm oranları azaldığı gibi, daha az yan etkili tedaviler, meme koruyucu tedaviler mümkün oluyor.” Meme yakınması olan kadında ‘tanısal amaçla’ yapılan mamografide ise taramadaki gibi bir yaş sınırı olmuyor. Meme yakınması ya da kanser kuşkusu olan kadınlara gebelik ve emzirme dönemi de dahil, her yaşta mamografi yapılabiliyor.


Tomosentez: Tomosentez, mamografi cihazının bir modifikasyonudur ve mamografi gibi iyonizan radyasyonla çalışan 3 boyutlu bir kesit görüntüleme yöntemidir. Prof. Dr. Füsun Taşkın meme dokusu yoğun (dens) olan kadınlarda mamografinin kanser saptama duyarlılığının azaldığına dikkat çekerek, “Yeni mamografi teknolojilerinden tomosentez, dijital mamografiye kıyasla kanser saptama duyarlılığını belirgin olarak artırıyor. Kesit görüntüleme ile, dijital mamografiden daha detaylı bir değerlendirme sağlıyor ve saptanan kuşkulu bulgularda biyopsi yapma olanağı sunuyor” diyor.


Kontrastlı mamografi: Kontrastlı mamografi ile meme MR görüntülemede olduğu gibi; damardan kontrast madde verilerek, tek bir mamografi seansıyla mevcut hastalıkların detaylı değerlendirilmesi, hastalık yaygınlığının daha net anlaşılması, ek odakların saptanması ve karşı memenin detaylı değerlendirmesi sağlanıyor. Prof. Dr. Füsun Taşkın günümüzde teknolojinin ilerlemesi sayesinde; tek bir cihazla düşük radyasyon dozuyla dijital mamografi, tomosentez, stereotaktik ve tomosentez meme biyopsi ve işaretleme işlemleri, kontrastlı mamografi, otomatik dansite ölçümü işlemlerinin mümkün olduğunu, böylece daha az inceleme basamağı ile daha hızlı ve konforlu tanı sağlandığını belirtiyor.


MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME (MRG)

35 YAŞINDAN İTİBAREN: Meme kanserini saptamada en duyarlı yöntem olan meme MRG, kendine özgü sınırlılıkları nedeniyle normalde kanser taramasında kullanılmazken, meme kanseri için yüksek riski olan kadınlarda taramada temel yöntemdir. Yüksek riskli kadınlarda; genç yaşlarda yıllık MRG, 35 yaşından itibaren de yıllık mamografiyle birlikte MRG öneriliyor. “Meme MRG’nin kanser saptama duyarlılığı çok yüksek olup, özellikle mamografik taramadan fayda görmeyen genç kadınlarda kanserin erken saptanmasına ve etkin tedavisine katkı sağlıyor” diyen Prof. Dr. Füsun Taşkın, şunları söylüyor: “Tanısal amaçla da meme MRG yapılabiliyor. Yeni meme kanseri tanısı almış kadınlarda evrelemede, meme implantlarının değerlendirilmesinde, mamografi ve ultrasonografi ile çözülemeyen klinik problemlerde çok başarılı sonuçlarla kullanılan Manyetik Rezonans Görüntüleme iyonizan radyasyon içermiyor.”