Mültecilerin yarısı psikolojik sıkıntı yaşıyor

Suriye'deki savaştan ailelerini korumak için kaçan 12 milyon Suriyeli (bunların yarıdan fazlası çocuk) ulaştıkları ülkelerde tedavi altına alındı, fiziksel yaraları sarıldı. Ne yazık ki, daha az görülür bir yara izi için yeterli tedavi uygulanmadı. Zihinsel sağlık sorunlarıyla boğuşan Suriyeli mülteciler, savaşın psikolojik bedellerini ödüyor.

Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, mültecilerin travmatik geçmişleri hakkında şu bilgileri verdi:


SESSİZ ZİHİNSEL KRİZ

“Şiddetin korkunç etkileri, savaş bölgesinden ayrıldıktan sonra bile devam ediyor. Suriyeli mültecilerin en az yarısında travma sonucu ortaya çıkan psikolojik sıkıntılar ve zihinsel hastalıklar var.

Mültecilerin yüzde 70'ten fazlası şiddete tanık oldu, yüzde 50'si ise doğrudan şiddet mağduru.

Mültecilerin üç büyük potansiyel travmatik geçmiş var: Suriye'de bir savaşa girmek, mülteci olmak ve yeni bir yabancı ülkeye gelmek.

Sonuç olarak travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon da dahil olmak üzere mültecilerin yarıdan fazlası en az bir çeşit zihinsel rahatsızlığı tecrübe etti. Bulgular ayrıca, yetişkin mültecilerin yüzde 40'ının kabus gördüğünü ve yüzde 50'sinin de flashback travmaları yaşadığını ortaya koyuyor.

Çocukların yüzde 40'ı şiddete tanık oldu ve yüzde 26'sı ailelerine yapılan saldırıyı seyretti. Her 5 Suriyeli çocuktan birinin travma sonucu ortaya çıkan psikolojik rahatsızlığı var.

Savaşın bugün bittiğini varsaysak bile, savaş travmasının yıkıcı etkileri yıllarca devam edecektir. “Savaşı sona erdirmek gerekir” demek doğru olmakla birlikte mevcut koşullarda gerçekçi değildir, ancak bundan etkilenen insanlar için daha iyi bir zihinsel sağlık hizmeti sunulabilir. Sistematik bir terapi yaklaşımı geliştirmek yapılması gereken tek gerçekçi yaklaşımdır. Yani, sistematik tarama, psikoeğitim, psikolojik sıkıntıların erken tanınması, düşük seviyeli müdahaleler, gerektiğinde uzman tedavisi sunulması gibi.”


PSİKOLOJİK DESTEK TEMEL İHTİYAÇ OLMALI

Mültecilerin sığındığı ülkelerde zihinsel sağlık desteğiyle ilgili harcamanın yok denecek kadar az olduğunu belirten Psikolog Mehmet Başkak, yapılması gerekenler hakkında şunları söyledi:

“Zihinsel sağlık desteğine erişim, aşırı kısıtlı kaynaklar nedeniyle sınırlı olabilir, ancak bu desteğin temel bir ihtiyaç olarak devletler tarafından oluşturulması şarttır.

Ev sahibi ülkelerin sağladığı psikolojik bakım seviyesi şu anda krizin ölçeğiyle çelişkilidir. Tedavi edilmediği takdirde, travma temelli sorunlar, kronik zihinsel hastalıklara dönüşmesi yüksek bir riske sahip ve yüzbinlerce mültecinin bu durumda olduğunu düşündüğümüzde bu sadece bireyler değil tüm toplum için ciddi riskler taşımaktadır.

Mültecilerin zihinsel sağlık hizmetlerine erişimindeki en büyük engel genellikle dil ve kültürel engellerdir. Mülteciler zihinsel sağlık tedavisinin aşırı derecede damgalandığı ve insanların yardım istemediği ülkelerden geliyor.

Buna ek olarak, mültecilerin aldığı destek kapsamlı olmalıdır. Sağlık hizmetleri, mevcut topluluk destek mekanizmaları ve sosyal ve eğitim hizmetlerini de içermelidir. Bu hizmetlerden oluşan bir sistem entegrasyon sürecine yardımcı olur ve bu da uzun vadeli zihinsel rahatsızlıkların riskini en aza indirecektir. Araştırmalar, ev sahibi ülkenin ana dilini öğretmenin özellikle mülteci çocuklar için yararlı olduğunu ve dil ediniminin daha düşük travma sonrası stres bozukluğu oranları ile ilişkili olduğunu göstermiştir.

Mülteciler için barınak ve yiyecek sağlama gibi acil çözümlere öncelik verilmesinin neden anlaşılabilir olduğu anlaşılıyor. Ancak yeterli zihinsel sağlık bakımının sağlanamaması, hem mülteciler hem de ev sahibi topluluklar açısından zararlı, hatta yıkıcı etkilere neden olabilir. Mültecilerin sığındığı tüm ülkeler, mülteci ve sığınmacılar için temel zihinsel sağlık desteğine yatırım yapmalıdır.”