"Sadece ittifak üzerinden yerel seçimlerin konuşulmasını doğru bulmuyoruz"
Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Balıkesir Öğretmenevi'nde AK Parti İl Başkanlığı tarafından düzenlenen basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet
Özhaseki ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz'ın görüşmesine ilişkin
detayları sorması üzerine Kurtulmuş, "Dünkü görüşmeden sonra arkadaşların
da ifade ettiği gibi bir muhabbet görüşmesi, bir iyi niyet görüşmesiydi. İki
arkadaşımız birbirini zaten yakinen tanıyan arkadaşlar. Onlar, gayriresmi
olarak, henüz resmi görüşmelere başlanmadan bir muhabbet ortamında bir araya
gelmiş ve karşılıklı olarak temenniler ifade edilmiştir. Dolayısıyla yapılan
görüşme, bir resmi görüşme ve karar verilmiş bir durum değildir." diye
konuştu.
"HENÜZ TEMENNİ SAFHASINDAN ÖTEYE BİR ADIM ATILMIŞ DEĞİL"
AK Parti'nin gelenekleri bulunan bir parti olduğunu aktaran Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Bu ilk temasla, ilk gayrı resmi görüşmeden sonra heyetler arasında resmi görüşmelere geçilebilir. AK Parti'nin kendi müzakere ortamları vardır, kararı bu ortamlarda alırız. Yani partinin MYK, MKYK'sinde ve sonunda genel başkana konu arz edilir. Bundan sonraki süreçte müzakerenin nasıl devam edeceği, ne şekilde olacağı kararlaştırılır. Henüz temenni safhasından öteye bir adım atılmış değildir. Karşılıklı olarak her iki taraf da iyi niyetle böyle bir meselenin olabileceği konusunu bir dost meclisinde konuşmuşlardır. Bu, bir resmi görüşme değildir. Bundan sonra resmi görüşmeler eğer gerekiyorsa devam edecek. Bu anlamda biz, AK Parti olarak, Türkiye'yi yöneten siyasi partiyiz. Herhangi bir şekilde, her seçim bölgesinde en iyi, halktan en fazla oy alabilecek, partiyi en iyi taşıyabilecek adayımızı, meclis üyelerimizi de düşünürsek adaylarımızı tespit etme sürecindeyiz. Eğer bu süreç içinde şartlar oluşursa, müzakereler o noktaya gelirse ittifakın her iki parti ve millet için de hayırlı olacağına kanaat getirilirse ittifakgörüşmeleri devam eder."
"BU SÜRECİN NEZAKETLE YÜRÜTÜLMESİ LAZIM"
Kurtulmuş, "MHP'nin İstanbul'da aday çıkarmayacağı söz konusu. 'AK Parti olarak her yerde aday çıkaracağız.' demek, MHP'yi bir yerde üzmüyor mu? Güçlü olduğu illerde MHP, AK Parti'ye karşı aday çıkarmazken siz, güçlü olduğunuz yerlerde aday çıkaracak mısınız?" sorusunu, şöyle yanıtladı:
"MHP ile AK Parti, iki ayrı öncelikleri, programları farklı olan siyasi kurumdur. Sağ olsun Devlet Bahçeli'nin devlet adamlığı vasıfları dolayısıyla özellikle geçtiğimiz dönemde belli konularda yakın iş birliği içinde olunmuştur. FETÖ'ye, teröre karşı mücadelede, Türkiye'nin uluslararası manipülasyon ve saldırılara karşı mücadelesinde MHP, çok anlamlı ve önemli tarihi destekler vermiştir."
MHP'nin AK Parti'ye katılmadığını, AK Parti ile birleşmediğini ve ortaya yeni bir parti çıkmadığını vurgulayan Numan Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu: "İki parti var, onların öncelikleri ve adayları var. Biz, iki parti arasında nasıl iş birliği yapılacağının zeminini konuşuyoruz. Dolayısıyla bu sürecin nezaketle yürütülmesi lazım. Dünden bugüne olmuş, bitmiş bir mesele olmadığı için hem bizim hem MHP'nin önceliği, kendi adaylarını en iyi şekilde bulmak ve bu adaylar üzerinden seçime gitmek. Her siyasetin, her seçimin kendi şartları vardır. Bu şartlar olgunlaştığında karşılıklı müzakereler de resmi düzeye gelir ve ondan sonra eğer gerçekten burada milletin, partilerin siyasi menfaatleri varsa bir yol bulunur. Sanki iki ayrı partiyokmuş, iki parti tek bir parti halinde birleşmiş ve ortak bir programla ortaya çıkıyorlarmış gibi bir algı, esas partileri rencide eden bu olur. Burada çok hassas olmak lazım."
Kurtulmuş, 15 Temmuz'dan bu yana ana konularda MHP ile iş birliği yapıldığını anımsatarak, bu iş birliğinin genel seçimde taçlandığına ve pratik bir sonuç alındığına dikkati çekti.
Yerel seçimler için de iş birliğine dönük çalışmalar olduğunu ve partilerin ön kabul içinde olmadan öncelikle kendi konularını müzakere edeceğini anlatan Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Sadece ittifak görüşmeleri üzerinden yerel seçimlerin konuşulmasını doğru bulmuyoruz. Diğer partiler için de aynı şekilde. Kaldı ki yerel seçimlerin kendi doğası var. Zaten bazı yerlerde adaylar üzerinden kendiliğinden oluşan bir örtülü ittifak olur. Yerel yönetimlerde geçen seçimlerde yaptığımız gibi 'Cumhur İttifakı' şemsiyesi altında iki partiye oy verilmesi şeklinde bir şey zaten olamayacak. Geçen seçimde birçok milletvekili seçilecekti ama şimdi tek bir belediye başkanı seçilecek. Dolayısıyla o belediye başkanının mutlaka bir partiden ya da bağımsız katılıyorsa bağımsız olması gibi bir durum söz konusu. Türkiye siyasetinin, yerel seçimlerin sadece ittifak üzerinden okunmasının doğru bir yaklaşım olmadığı kanaatindeyim."
AK Parti'nin yerel seçimler kapsamındaki aday istifa sürecinin belirlenip belirlenmediğinin sorulması üzerine Kurtulmuş, "Yaklaşık bir takvim var. Önümüzdeki hafta yapacağımız MYK'da büyük ihtimalle bu takvim netleşecektir." diye konuştu.
Bir gazetecinin kur dalgalanmalarına ilişkin önlemlerin ne zaman hayata geçeceği sorusunu Kurtulmuş, şöyle yanıtladı: "Maalesef karşı karşıya kaldığımız mesele, bir uluslararası sistemin içindeki bazı güç odaklarının Türkiye'ye karşı açık bir saldırısıdır. Adını böyle koymak lazım. Dolayısıyla burada hepimizin bir dayanışma içinde olması gerekiyor. Bu süreçte 'Nasılsa kurlar yükseldi, biz de bunu fırsat bilelim' diyerek, fırsatçılık yapan kimsenin yaptığı fırsatçılık, yanına kar kalmayacaktır. Bu kadar açık söylüyorum. Ricamız, bu tür fahiş fiyatlarla piyasayı bir şekilde bozan, zehirleyenlere karşı ilgililere başvurularınızı yapın. Çünkü bu dalga, geçecek. Bizim bu süreçte yapmamız gereken, tezgahı dağıttırmamak. Yani fabrikalar, çiftlikler, kesimhaneleri dağıttırmayacağız. Fahiş fiyatla satanlara sormak lazım, Allah korusun bu tezgahlar dağıldığında kime satacaklar? Onların da menfaatine değildir bu. Bir taraftan fahiş fiyattan satanlar, bir taraftan 'daha da pahalansın' diye stokçuluk yapanlar, Türkiye'nin yüz karasıdır. Böyle milli bir mücadele verdiğimiz dönemde, bunların tolere edilmesi, bunlara müsamaha gösterilmesi mümkün değildir."
Kurtulmuş, ilgili bakanlıkların bu konuya ilişkin hassas çalışmalar yürüttüğünü dile getirerek, "Tespit edilen stokçular ya da fahiş fiyatlarda satanlar hakkında yasal işlemler yapılıyor. Gerekirse bu tedbirler daha da ağırlaştırılır. Mühim olan milletimizin üretim gücünün korunması, tezgahının dağıttırılmamasıdır. Bunu sağlayacak fiyat spekülasyonlarına Türkiye, asla göz yumamaz." ifadesini kullandı.
Bir gazetecinin mazot fiyatlarının yüksekliğine değinmesi üzerine Kurtulmuş, Türkiye'de tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi ve desteklenmesi için çok ciddi destek verildiğini vurguladı.
Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti: "Mühim olan, Türkiye'nin tarımsal ürünlerinin gerçekten rekabetçi, dünya pazarlarında satılabilir bir noktaya getirilmesidir. Bunun için de gayret sarf ediyoruz. Tabii eksikler de var. Hala önemli bir tarım nüfusunu barındıran bir ülkeyiz. Özellikle şehirleşmenin bu kadar yoğunlaştığı bir dönemde, tarımsal üretimi artırabilmek için tarım nüfusunun da belli yerlerde kalmasını temin etmek, Türkiye'nin bir meselesidir. Buna bu şekilde yaklaşıp elimizdeki imkanlar çerçevesinde, bu destekleri sürdürmeye gayret ediyoruz."
ADALETE, HALKLAR ARASINDAKİ EŞİTLİĞE DAYANAN YENİ BİR DÜNYA SİSTEMİ
Kurtulmuş, Türkiye'nin yerel seçim sürecine doğru gittiğini anımsatarak, AKParti'nin seçim çalışmalarını hızlandırdığını kaydetti.
En kısa sürede ortaya koyacakları adaylarla sahada başarılı bir seçim çalışmasını yürüteceklerini anlatan Kurtulmuş, şöyle konuştu: "Önceki gün New York'ta yapılan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın yapmış olduğu konuşma, bu konuşma çerçevesinde Türkiye'nin dünya siyasetindeki yerini yeniden belirleyen, açık bir şekilde dünyaya bunu bir şekilde ilan eden fevkalade önemli konuşmasıydı. Bu konuşma gerçekten dünya tarihine geçecek konuşmalardan birisiydi. Bu konuşmadaki bir kaç önemli konu ana başlıkları oluşturdu. Bunlardan bir tanesi dünyada adalete, hakkaniyete ve halkların arasındaki eşitliğe dayanan yeni bir dünya sistemi kurulmasına duyulan ihtiyacın dile getirilmesiydi. En üst perdeden bunu dile getirmeye devam ediyoruz. BM Genel Kurulu'nda bunun dile getirilmesi önemliydi. Bunun sadece bir temenni değil, bir teklif şeklinde gündeme getirilmesi de fevkalade değerlidir."
Kurtulmuş, BM'nin yeniden yapılandırılması, BM Güvenlik Konseyi'ndeki veto sahibi 5 üyenin statüsünün yeniden gözden geçirilmesi, dünyanın 5'ten büyük olduğu gerçeğinin bir kere daha dile getirildiğini anlatarak, veto sahibi ülkelerin yer değiştirmesinin ve dünyanın farklı bölgelerinden, farklı kıtalardan, farklı inanç gruplarından, farklı kültürel, etnik geçmişten ülkelerin de burada sürekli bir şekilde temsil edilmesi gereğinin belki de bu kadar üst noktadan dünya gündemine bir kez daha getirildiğini anımsattı.
"İNSANİ DİPLOMASİ" KAVRAMI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşması sırasında dile getirdiği ve Türkiye'nin son yıllarda dünya diplomasisine kazandırdığı bir kavramın daha altını çizmek istediğini anlatan Kurtulmuş, şöyle devam etti: "O da insanı diplomasidir. Özellikle bütün dünyanın hele hele gelişmiş ülkelerin 'göçmen' dediğiniz zaman tüyleri diken diken olur. Efendim 'illegal göç' dediğiniz zaman o insanları sanki bu dünyaya ait değillermiş, insan değillermiş gibi bir muameleye tabi tutarlarken, Türkiye'nin insani diploması kavramı çerçevesinde milyonlarca göçmeni özellikle Suriye ve Irak kökenli göçmeni kendi bünyesinde kabul etmesi, bunları da bir dostluk, kardeşlik vazifesi olarak kabul etmesi ve bununla ilgili fevkalade önemli bir yükü de yükleniyor olması gerçekten önemli. Kaldı ki son örneğinde gördüğünüz gibi İdlib'de hemen hemen bütün ülkeler, bizim dışımızdaki ülkeler İdlib meselesine kendi bölgesel, siyasi çıkarları çerçevesinden bakarken, Türkiye İdlib meselesine İdlib'de oluşacak yeni insani dramın önlenmesi, yaklaşık 4 milyona yakın bir nüfusun bombalanarak, göçe zorlanarak yerinden, yurdundan edilmesi ve belki on binlerce insanın haksız yere ölmesini önlem için Türkiye cansiparane şekilde mücadele etti.
İdlib ile ilgili Astana'da başlayan süreç, arkasından Tahran Zirvesi'nde Türkiye, Rusya ve İran'ın ortak bir anlayış içinde hareket etmeye çalışması ve özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın orada ısrarla ateşkes çağrıları üzerinden odaklanması Türkiye'nin insani diplomasiye verdiği önemin bir parçasıydı. Çok şükür İdlib konusunda Ruslar ile varılan mutabakat sonucunda İdlib'de orada hem göçün olmamasını sağlayacak hem de sivil insanların korunmasını sağlayacak bir plan üzerinde anlaşıldı. Ümit ederiz ki bu plan herhangi bir provokasyona meydan verilmeden başarıyla uygulanır ve Türkiye'nin İdlib özelinde ortaya koymuş olduğu bu insani diplomasi meselesi de bütün dünyaya örnek olur."
IRKÇILIK, YABANCI DÜŞMANLIĞI VE MÜSLÜMAN KARŞITLIĞI
Kurtulmuş, Türkiye'nin ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve Müslüman karşıtlığına karşı mücadelesini kararlılıkla sürdürdüğünü ifade ederek, "Özellikle Avrupa'da ve ABD'de bu üç konudaki gelişme, sadece oradaki yabancılara ya da Müslüman azınlıklara zarar vermiyor, aynı zamanda bu ülkelerin kendi halkları arasında da o halkları zehirleyen toplumsal bir etki oluşturuyor. Dolayısıyla Türkiye'nin bu ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve Müslüman karşıtlığına karşı vermiş olduğu mücadeleyi BM'ye Sayın Cumhurbaşkanımızın taşıması ve bunun dünya gündeminde önemli bir yer alacak olması önemliydi." yorumunu yaptı.
Yine bu konuşmada bir diğer önemli başlığın da BM'nin gençlik organizasyonunun oluşturulmasıyla ilgili teklif olduğuna işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Bu teklif öyle görülüyor ki önümüzdeki dönemde tartışmaya açılacak ve çok tartışılacak. Böylece dünyanın giderek artan genç nüfusunun gerçekten daha iyi yetiştirilmesi ve dünyanın geleceğinde ortak bir gençlik hareketi oluşturulabilmesi için Türkiye görüşlerini ortaya koyuyor ve bunun merkezinin de İstanbul'da olması teklifi gündeme getirilmiştir. Bugün bunlar aslında dünyadaki mazlum milletlerin, mağdur milletlerin, haksızlığa uğrayanların, emperyalizmin baskısı altında inleyen milletlerin sözcüsü olan bir siyasi liderin cansiparane bir şekilde ortaya koymuş olduğu görüşlerdir. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanımızın bu yıl ki BM Genel Kurulu konuşması uzun süre hatırlanacak. Gündeme getirdiği teklifleriyle zaman zaman dünya siyasetinin gündemini de işgal edecek ve özellikle kimsesiz olan, çaresiz olan, haksızlıklara uğrayan milyarlarca nüfusa sahip mazlum milletler için umut vesilesi olacak bir konuşmaydı. Bu vesileyle bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanımıza bu değerli, anlamlı çabası ve insanlığa, dünya barışına katkısı dolayısıyla milletimiz adına teşekkürü bir borç bilirim."
"TÜRKİYE DAHA DA İLERİYE GİTMEK MECBURİYETİNDEDİR"
Kurtulmuş, Türkiye'nin güçlü bir ülke olmasının önüne geçilmeye çalışıldığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bir başka önemli konu da Türkiye'nin tam da bu sebeplerden ve benzer başka sebeplerden dolayı güçlü ve büyük Türkiye olma mecburiyetidir. Türkiye çok şükür ekonomide, siyasette, teknolojide, sosyal yapıda daha güçlü bir Türkiye olmak için yoluna devam diyor. Geçtiğimiz hafta sonu yine hepimizin iftiharla izlediğimiz İstanbul'daki TEKNOFEST, Türkiye'nin gelmiş olduğu teknolojik başarısında, Türkiye'nin en üst düzeydeki teknolojik ürünleri üretebilme becerisi ve teknolojide milli, yerli teknolojiyi destekleme kabiliyeti göstermesi bakımından önemliydi. Türkiye güçlü olmak zorundadır. İçeride dirliğini, birliğini sağlayan, milli bağımsızlığını koruyarak farklılıkları arasında topyekun bir millet olduğunu hissederek, ele güne muhtaç olmadan kendi teknolojisini kendisi üreterek, kendi sanayisini kendisi güçlendirerek, ekonomisinde de bu kazanmış olduğu zenginlikleri topluma yayarak Türkiye daha da ileriye gitmek mecburiyetindedir. Tam da önümüzdeki belki 10 yılları oluşturacak Türkiye siyasetinin ana noktası burasıdır. Türkiye'nin böyle olmamasını sağlamak için, eğer Türkiye güçlü bir teknolojiye, güçlü bir savunma sanayisine, bağımsız bir ekonomiye, dünya sistemi içinde dilediğini her platformda dile getiren bir öz güvene sahip olursa, birilerinin bundan açıkçası rahatsız olacağı ortadadır."
Kurtulmuş, Türkiye'nin bu sebeple Gezi Parkı olaylarıyla başlayan süreçten itibaren sürekli birtakım manipülasyonlarla, birtakım krizler oluşturma gayretleriyle, birtakım operasyonlarla karşı karşıya kaldığını dile getirdi.
Numan Kurtulmuş, "Gezi Parkı olayları, arkasından 17-25 Aralık olayları, 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve bütün bunların arasında zaman zaman gündeme gelen ekonomik manipülasyonlardan sonra, Türkiye tam da yeni bir yönetim sistemine geçtikten hemen sonra, yani Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra açık bir ekonomik saldırı ile karşı karşıya kalmıştır. Allah'a çok şükür bu millet nasıl 15 Temmuz'u cesaretle bertaraf ettiyse, bundan sonraki süreci de inşallah cesaretle bertaraf edebilecek bir kabiliyete sahiptir." değerlendirmesinde bulundu.
Kararlı ve cesur olup rasyonel davranacaklarını aktaran Kurtulmuş, "Gerçekçi kararlarla Türkiye ekonomisinin daha da güçlü hale getirilmesi için bu saldırıları geride bırakacağız ve inşallah Türkiye yoluna güçlü bir Türkiye olarak devam edecektir. Bunun için hepimizin, bütün milletimizin bu operasyonlara, bu manipülasyonlara karşı uyanık olması herhalde önümüzdeki dönemin en önemli hususiyetlerinden birisidir." şeklinde konuştu.
Kurtulmuş, Türk milletinin ekonomideki dalgalanmalar konusunda endişeye düşmemesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: "Milletimiz hiç endişelenmesin. Ekonomi hocası olarak söylüyorum, eğer ekonominin şartlarından kaynaklanan bir kur dalgalanması olsaydı, bundan endişe ederdim. Ama ekonomi şartlarından kaynaklanan hiçbir makro dengeden dolayı bu duruma gelinmedi. BM Genel Kurulu'nda Cumhurbaşkanımız 'Dünya barışı nasıl kurulur' diye gayret ederken, maalesef ABD Başkanı Trump ise 'Dünya barışı nasıl önlenebilir, nasıl ülkeleri baskı altına alabiliriz', onun konuşmasını yapmaya çalıştı. Ne yazık ki Amerikan menşeli bir saldırıyla Türkiye ekonomisinde kur operasyonları başlatıldı. Ama milletimiz ve devletimiz el ele bu operasyonları geride bırakıyor ve inşallah sağlam bir şekilde cesaretle, rasyonel bir şekilde yolumuza devam edeceğiz."
"ADAYLARDA 5 KRİTER ARANACAK"
Yaklaşan yerel seçimlerle ilgili AK Parti'nin yeni stratejilerinin olduğunu da dile getiren Kurtulmuş, "Türkiye artık 2019 Mart ayında yaşayacağımız yerel seçim atmosferine doğru yavaş yavaş geliyor. Bu yerel seçimin Türkiye siyaseti bakımından çok önemli olduğunu söylemeye gerek bile yoktur. Şundan dolayı çok önemli. Bu yerel seçimler yeni sisteme geçtikten sonra yapacağımız ilk seçim olacak. Dolayısıyla bu seçimde milletimizin hangi yönelim içinde olduğunun ortaya konulması, anlaşılması bakımından da bu seçim önemlidir." dedi.
Kurtulmuş, seçim çalışmalarına başlayan ilk partinin AK Parti olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Üç haftadır, bu hafta üçüncü haftası oldu, benim başkanlığımda seçim strateji heyetimiz çalışmalarına başladı. İlgili genel başkan yardımcısı arkadaşlarımız sahadaki seçim çalışmalarına kadar, son güne kadar her seçimde olduğu gibi bu grubumuz bütün süreçleri kontrol ederek yoluna devam edecek. Önce aday tanıtımları, aday tespitleri, arkasından kampanyanın oluşması, arkasından bu kampanyanın yürütülmesi ve AK Parti her seçim çevresinde, her seçim bölgesinde adaylarını çıkaracak ve her seçim bölgesinin en iddialı partisi olarak seçime girecektir. Bunun için de gayretle çalışıyoruz."
Adaylarda 5 temel özellik aradıklarına işaret eden Kurtulmuş, "Artık bu seçim partinin adayları taşıdığı bir seçim değil, adayların partiyi taşıdığı bir seçim olacak. Bu özelliklerden birisi adaylarımızın tevazu sahibi olması olacaktır. Yani vatandaşın sofrasına dizini kırıp oturmasını bilen, vatandaşla tüm meseleleriyle birebir ilgilenebilen, kibir kuleleri gibi yukarıdan bakıp dolaşarak değil, halkın arasında, her tarafta var olan ve halkın dertleriyle ilgilenen adaylarla bu süreçleri yürüteceğiz." diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, ayrıca adayların adalet duygusunun çok güçlü olmasına bakacaklarını aktararak, "Yani eşini, dostunu, akrabasını koruyan, kollayan değil, tanıdığına, köylüsüne, hemşehrisine değil, gerçekten liyakatli olanları bulup çıkartacağız. Sadece başkan adaylarımızda demiyorum. Aynı zamanda meclis üyesi adaylarımızın ve bütün bu seçimde diğer illerimizde de aday olacak adaylarımızda bu kriterleri arayacağız. Ayrıca mutlaka ehliyet sahibi olması, yani işini en güzel şekilde yapabilecek bilgiye, beceriye ve tecrübeye sahip olması, liyakat sahibi olması aradığımız bir başka özellik olacak. En önemlisi de sadakat sahibi olmasıdır." İfadelerini kullandı.