Taylan, 28 Şubat'ın hayatında bıraktığı izleri anlattı!
Ülfet Vakfı Kurucu Başkanı Abdullah Taylan, 28 ŞUBAT'ın hayatında bıraktığı izleri anlattı.
Taylan yaptığı açıklamada, ''1994 yılında Farukiyye
Medresesi ve 1996 yılı sonu KAHRAMANMARAŞ Ülfet Vakfını kurdum. 4 Şubat 1997
yılında tanklar demokrasiye balans ayarı bahanesiyle, SİNCAN'da üzerimize
yürütüldü. 28 Şubat 1997 yılı MGK'da, Türkiye'yi İslamdan soyutlama belgesi
kurula onaylatıldı. BÇG adında kurulan bir heyet, her yere korsan bir mahkeme
kurdu. Ben, BÇG tarafından 1997 mart ayında hesaba çekildim. Her gün onlar
tarafından hesaba çekilme beklentisi artık tabiiydi. Bu hesab ilk olarak, bir
rahlenin üzerinde, Karar defterimi denetlemeleri ile oldu. El - Ezher
Üniversitesinde okumam, Kılık ve Kıyafetim, misvak, Rahleler, talebeler, K.
Kerim ve Arapça kütüphanem, suç aleti olarak tespit edildi. Bu hesap, emniyet,
adliye koridorlarına ve mahkeme salonlarına taşındı'' dedi.
Her hafta kapıyı çalmadan içeri giren BÇG heyeti, bazen gece yarılarında çay içmeye geldiklerini söyleyen Taylan, ''Onlarca defa, İl emniyet müdürlüğüne çağrıldım. Dört sefer, ayrı basit davalarla savcılığa sevk edildim ve iki seferde ayrı davadan mahkemede, hakime hesap verdim. İki sefer evim ve Vakıf, üst seviyede arama ve tarama operasyonu geçirdi. Kütüphanemdeki Arapça kitaplarım için müftülükten getirilen ilahiyatçı bilirkişi, karşısında on bine yakın kitap görünce, bunların hangi örgüt kitapları olduğunu bilmiyorum deyip bizi bir örgüt olarak lanse ediyordu, ancak emniyet mensubu yetkili şahıs, şahsi kültürel bir kütüphane olduğunun ifadesini, öğrencilerden kabul eder ve öyle zabta geçirdi. Allah ondan razı olsun, aksi halde kitaplarıma el konulur ve bende bir örgüt mensubu olarak hakim karşısında olurdum'' dedi.
Abdullah Taylan daha sonra şöyle konuştu;
Hakim karşısında ben SANIK, talebelerimde TANIK olarak duruşmadayız. Yaptıklarım ne ise, mahkemede onu şerefle savundum. Tanık olan talebelerime, doğrudan taviz vermeyin, size neyi öğretir ve nasıl muamele ediyorsam, onu hiç çekinmeden söyleyin. Avukatlarım Eski Başbakan YARD. Av. Veysi Kaynak, Av. Şerif EREYMAN, Av. Mehmet Özkan ve bilahare Av. Metin Doğan beylerdi. Mahalle muhtarım, Hilmi Yabasunun fedakarlığınıda hiç unutamam. Kendilerine, bu asil duruşlarından dolayı, çok teşekkür ediyorum, Allah onlardan razı olsun.
Bununla beraber, başta baş örtüsü ve diğer tüm milli ve manevi değerlerimiz için, her mücadelenin içinde bulunuyorum. Suçum dinine, vatanına ve bayrağına sadık, insan yetiştirmek. Yetiştirdim Elhamdulillah. Bütün bunların kararı, takipsizlik ve beraatla sonuçlandı.
1996 ve 2006 yılları arası, on yıl Vakıf ve Hizmet, tamamen engellenip atıl bırakıldı. Yıpranmam için, fırsatçılar her türlü ucuzluğa tevessül ettiler. Ancak, ben onların hakikatı anlamaları için, hep dua ettim. Yılmadım, yorulmadım ve ümidimi kesmedim. İnandığım yolda, yüz akıyla devam ettim. Bugün yüz yüze ve göz göze devam ediyoruz.
Bugün, inşaatı devam eden Farukiyye İlim, İrfan ve Kültür Külliyesinin temelini, Namık Kemal Mahallesinde 1997 yılında attıklarını söyleyen Taylan, ''Durdurmak zorunda kaldık ve alabildiğince zorluklarla karşılaştık. Hamd olsun bugün, daha güzel bir yerde daha kapsamlı bir projeyle yirmi yıl sonra Kahramanmaraş'a bu güzide şaheser eseri, Allah'ın yardımıyla kazandıracağız.
Mısır KAHİREDE 35 / C statüyle T.C. Millİ Eğitim Bakanlığının resmi öğrencisi olarak, El Ezher Üniversitesi Arap Dili Ed. FAKÜLTESİ Genel Böl. Mezun olmuş ve Yüksek Öğretim Kurumundan denkliğimi almışım. Vatani görevimi yapmak için, evraklarımı askerlik şubesine takdim etmiş ve subaylık kararıda almıştım. Ancak bütün bu haklar, bir gün sabahladığımda benden alınmıştı. Üniversite denklik hakkım benden alınmış, artık bir lise mezunu ve subaylık hakkı benden alınmış sade bir er olarak askere çağrılıyordum ve hemen akabinde asker kaçağı olarak zor duruma düşürüldüm ve aranıyordum. Ancak Allah beni bütün hesaplardan korudu'' dedi.
Vakıf hakkında, bir taraftan soruşturma geçirirken, diğer taraftanda özel aile hayatında da zor duruma düştüğünü belirten Abdullah Taylan, ''Talebelerimden hiç taviz vermedim, onlar için her şeye katlanıyorum. Onlar için ekmek dahi zor buluyorum, fırınlardan iki üç günlük bayat ekmek, sırtta torbayla getiriyorum. Sebze halinden atık sebzeleri, kamyonetle getiriyor, çocuklara ayıklatıyorum. İki üç kg sağlam sebze, yan olur yada olmazdı, onunla geçinirdik. Etimiz hiç yoktu, bir Hacı efendi gönül dostumuz Allah rahmet etsin, bize kasaptan kemik alır kaynatır, suyunu getirirdi. Bunu azar azar, tat versin diye yemekte kullanıyorduk. Bir gün bize et suyunu getirmez oldu, sebebini sorunca gözleri doldu ve ağlayarak dediki, benim size getirdiğim kemikler, bağ evinde Kangal köpekleri olan bir iş adamına artık verilecek. Talebeler ve biz bu şartlarda geçiniyorduk. Kuran Kurslarında okuyan hafızlar, yaşları gereği kurslarından atılmışlardı. Bütün bu hafızları, şartlara bakmaksızın vakfa aldım. Artık onlarada, çok zor şartlarda hizmet ediyordum. Onları sokakta bırakamazdım, bütün kapılar onlara kapanmış ve hafızlıklarını kaybedebilirlerdi. Talebelerimden hafızlar, mukabele okumaları için gittikleri camilerde, bazı söz sahibi gönüllü kuruluş yöneticileri, Ülfet Vakfı talebelerine burda yer yoktur deyip geri gönderiyorlardı. Hafız talebelerimin umudu olan, bayram harçlığı onlara fazla gören, bu zatları bir türlü anlayamadım. Ancak bu talebeler, Hamd olsun bugün değişik kademelerde vatana ve millete hizmet vermektedir. Onlarla gurur duyuyorum. Hiç bir yerde moral bulamıyor, herkes kendi bakış açısıyla, hizmetimizi kısırlaştırmaya çalışıyor ve bizi yalnız bırakıyorlar. Ancak samimiyetle, hizmetlerine devam ettiklerini söyledi.
Açık İmam - Hatip Lisesinin açılması için, çok çaba gösterdiklerini belirten Taylan, ''Okulun açılması için, yeterli öğrenci sayısını bulamıyoruz. Kahramanmaraş İmam - Hatip LİSESİ müdür yardımcısı, Hacı Parlak hocamız, bu sayıyı tamamlarsanız, açık İmam HATİP Lisesini açabiliriz dediler, komşu illerden, öğrenci getirip, Hamd olsun Kahramanmaraş'ta ilk açık öğretim, İmam - Hatip Lisesini açmış olduk. Hafız ve diğer talebelerimizi oraya kayd ederek, İmam - Hatip Lisesini ayakta tutmaya çalıştık. Bu konuda duyarlı olan değerli hocamız, Hacı Parlak hocasına ve diğer hocalara çok teşekkür etti.
Abdullah Taylan daha sonra şöyle konuştu;
İstanbul Eyüp İmam - Hatip lisesinde okuyan iki kız yeğenim, İstanbul'da baş örtüleri yüzünden mağdur edilmiş, onları Kahramanmaraş İmam - Hatip Lisesine nakillerini aldık. İki yıl aynı zamanda onları günlük takip ediyorum. Hamd olsun ikiside mezun oldular. Bu vesileyle, dönemin İmam - Hatip LİSESİ yöneticilerine, çok teşekkür ediyorum. Kahramanmaraş Arslanbey İlk Öğretim Okulun'da, okuyan kızım, başörtüsünden dolayı ciddi bir sıkıntı çekmekte, bazen teftiş ihtimali üzere idareciler, baş örtülü bayan öğretmenleriyle beraber, bodruma gizlenmeleri sağlamaktadır. Dönemin, Arslanbey İlk Öğretim Okulu yöneticilerine, çok teşekkür ediyorum. Böylece, aynı zamanda, ailece sabırla bir travma geçiriyoruz. Biz bütün zorluklara göğüs gererek, hizmetimize şerefle devam ettik, korktuğumuz ve çekineceğimiz hiç bir icraatımız olmadı. Allah'a güvendik ve ona olan güvenle hiç kimseden çekinmedik. Allah için hizmet ettik, karşılığını sadece ondan bekledik.
İlahiyat Fakültesi'nden Yüksek Lisans için gelen akademik çalışmaları takip etmekte ve öğrencilerime ders vermede, hiç taviz vermedim. Bu gün bu şartlarda ortaya getirilen, onlarca akademik tezde emeğimiz var, elhamdulillah.
O günün şartlarında, hiç bir zorluğu göz önünde bulundurmadan, aynı zamanda irşadımdanda taviz vermedim. İl ve ilçelerde, ev sohbetleri ve tüm platformlarda, gençliğin din adına zararlı akımlara yem olmasın diye, çaba gösterdim.
Sosyalist PKK terör örgütünün, kapanına düşmesin diye Doğudan gelen talebelerimize, candan kapı açtım ve onları kardeşlik duygusuyla, milli ve manevi değerlerle donatarak, milletimize kazandırdım. Ancak maalesef, bu imani çalışmamıda kendi kör ırkçı bakışıyla, vicdansızca değerlendirip, kapı kapı dolaşıp dostlarımıza, bizi kendi dar kafatası düşüncesiyle aktaran, mücahidlerde oldu. Yani sırtımızın üzerinden tanklar geçerken, yaramıza tuz döken bu ucuz mücahidler, Elhamdulillah hedeflerinde kısır kaldılar. " Allah size yardım ederse, hiç bir güç size GALİB gelemez."Bu gün bütün bu gençleri gördüğümde, bütün zorluklarım mutluluk oluyor. Ellerinde silah değil, Kuran vardı ve göğüslerinde iman ve vatan sevgisi vardı. Zor günlerimin, gizli kahramanlarını saygıyla anıyorum. Allah onlardan razı olsun.
Türkiye 15 Temmuz hain darbe girişimiyle, yeni bir döneme girmiş oldu diyen Taylan, ''Artık vesayet ve darbe dönemleri, son buldu. Yeniden adaletli, kardeş, ahlaklı ve kalkınan bir Türkiye Ruhuyla, bu millet yek vücüd oldu. 28 Şubat 1997 ve 15 Temmuz 2017 hatıralarda, kim bu milletin değerleriyle oynarsa, kayb eder, yok olur ve tarihe, milletine hain olarak geçer.
"Allah hainlerin hesabını boşa çıkarır
28 Şubatta bu millet Sabrıyla, 15 Temmuz'da KANIYLA, milli ve manevi değerlerine sahip çıkarak vatanına sadakatını göstermiştir. Allah birliğimizi beraberliğimizi ve kardeşliğimiz daim ve kaim etsin. Türkiyemiz üzerine olacak, bütün oyun ve hesapları boşa çıkartıp, boyunlarına dolasın. "Benim başarım, ancak Allah'tandır."Biz kardeşiz, birbirimizi duada unutmayalım'' diyerek sözlerini tamamladı.