"Toplum şizofreni konusunda yeterli bilgiye sahip değil"
Abdi İbrahim Otsuka ve Şizofreni Dernekleri Federasyonu iş birliği ile gerçekleştirilen "Türkiye Şizofreni Algısı, Bilgi Düzeyi ve Şizofreniye Bağlı Damgalama ve Ayrımcılık Araştırması"nın sonuçlarına göre, toplumun şizofreni konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı tespit edildi.
Abdi İbrahim Otsuka ve Şizofreni Dernekleri Federasyonu
iş birliği ile gerçekleştirilen "Türkiye Şizofreni Algısı, Bilgi Düzeyi ve
Şizofreniye Bağlı Damgalama ve Ayrımcılık Araştırması"nın sonuçlarına
göre, toplumun şizofreni konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı ortaya
çıktı.
Dünya Ruh Sağlığı Günü kapsamında düzenlenen basın toplantısında, şizofreni konusunda toplumun bilgi düzeyini ve var olan ön yargıları ortaya koyabilmek, bu alanda somut ve gerçekçi çözümler üretilmesine olanak sağlayabilmek amacıyla yapılan araştırmanın sonuçları açıklandı.
Toplantıya, Abdi İbrahim Otsuka Şirket Yöneticisi Elif Elkin, Şizofreni Dernekleri Federasyonu Başkanı Doç. Dr. Haldun Soygür, Şizofreni Dernekleri Federasyonu Kurucu üyeleri Prof. Dr. Köksal Alptekin ile Prof. Dr. Mustafa Yıldız katıldı.
İstanbul başta olmak üzere, TÜİK verilerine göre cinsiyet, yaş ve sosyo-ekonomik statüyü temsil edecek şekilde 12 ilin verilerinin alındığı ve bin 30 kişinin katıldığı araştırma, toplumun şizofreni konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını da ortaya koyuyor. Sonuçlara göre, toplumdaki bireylerin yüzde 61,7'si şizofreni hakkında bilgi sahibi olduğunu, yüzde 38,4'ü ise bilgisinin olmadığını ifade ediyor.
Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 69'u şizofreni tedavisinde doğru ve etkili ilaç kullanımının önemini belirtiyor. Yüzde 34,8'lik bir kesim ise şizofreniyi hiçbir zaman iyileşmeyecek bir hastalık olarak görürken yüzde 23,9'luk kesim şizofreninin tedavisinin olmadığını sanıyor.
"Damgalamanın önlenmesi için toplum desteği şart"
Toplantıda konuşan Abdi İbrahim Otsuka Şirket Yöneticisi Elif Elkin, tüm ruh sağlığı hastalıklarında olduğu gibi, şizofrenide de en büyük sorunun toplumdaki ön yargılardan kaynaklandığını belirterek, şunları kaydetti: "Bu araştırma damgalamanın boyutunu çok çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Maalesef hala şizofreninin bulaşıcı olduğunu, tedavisinin olmadığını düşünen bir toplumuz. Bu hastalıkla mücadele eden birinin sosyal meslekler olarak tanımlayabileceğimiz öğretmenlik, bakıcılık, doktorluk gibi işler yapmaları istenmiyor. Hatta komşumuz, iş arkadaşımız, çalışanımız veya yolculukta yanımızda oturan kişi olmasını bile istemiyoruz. Toplumun yüzde 46,7 gibi bir kesimi bu konuda yapabileceği bir şey olmadığına inanıyor, yüzde 36,8'inin ise hiçbir fikri yok. Yani yüzde 84'e yakın bir kesim bu konuda çözümün parçası olmaya hala çok uzak. Bu gerçekten çok büyük bir oran. Abdi İbrahim Otsuka olarak, kurulduğumuz günden bu yana damgalama konusunu esas mücadele alanımız olarak belirledik. Araştırmayla da gördük ki aslında bugüne kadar çok doğru bir yolda ilerlemişiz. Bu araştırmanın, şizofreni konusunda farkındalık yaratmasının ötesinde, bundan sonra hep birlikte yeni çözümler ortaya koyabilmemize, güçlü ve somut adımlar atabilmemize imkan sağlayacağına inanıyorum. Yani damgalamanın önlenmesi için toplum desteği şart."
"Şizofreni, tüm dünyada halk sağlığı sorunu olarak ele alınmalı"
Toplantıya katılan Doç. Dr. Haldun Soygür, Prof. Dr. Köksal Alptekin ve Prof. Dr. Mustafa Yıldız da araştırmaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Doç. Dr. Soygür de hastalık denilen şeyin aslında çok zor bir insanlık hali olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Hastalık zor, giderek daha da çok artan ve önemli hale gelen ruhsal rahatsızlıklar daha da zor ve o arada hepsinin de belki en zoru şizofreni. İnsanın duygu, düşüncelerinde, davranışlarında bir dizi rahatsızlığın ortaya çıktığı ve insanın toplumdan biraz uzaklaşma eğilimi gösterdiği ve kendine özgü içe kapanım dünyasına doğru gittiği bir rahatsızlık şizofreni. Şizofreni, tüm dünyada aslında ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak da ele alınması gereken bir mesele. Çünkü herhangi bir insanın başına bu rahatsızlık geldiğinde sadece o kişi bu rahatsızlıktan etkilenmiyor. Onun yakınları, ailesi, dostları pek çok insan bu rahatsızlıktan etkileniyor. Biyolojik, psikolojik, kültürel, sosyal olarak pek çok şey yerinden oynuyor ve bambaşka bir yaşam başlıyor."
Gelinen noktada, hem dünyada hem Türkiye'de şizofreni hastalığına yönelik ayrımcılığın nasıl azaltılacağına yönelik çalışmalar olduğunu dile getiren Soygür, çalışmanın Türkiye'yi temsil eden bir çalışma olması bakımından önem taşıdığını söyledi.
Prof. Dr. Köksal Alptekin de şizofreni kavramıyla toplumun birbirinden giderek uzaklaştığını ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu: "Aslında bu hepimizi ilgilendiren bir konu. Türkiye'de her yıl 30 bin yeni şizofreni hastası ekleniyor. Türkiye'de şu an taradığımız zaman ortalama 300 bin şizofreni hastası var, yaşam boyu baktığımız zaman ortalama 600 bin şizofreni hastası, şizofreni kelimesiyle karşı karşıya. Aileyi de düşünürsek bu yaklaşık en az 2 milyon kişiyi ilgilendiren bir durum. Şizofreni kelimesi koyduğunuz zaman toplumda bir buna yakın olan, bunu yaşayan kişiler var, bir de buna uzak mesafede kalanlar, korkanlar var. Araştırmanın ilginç sonuçlarından biri toplumun şizofreniyle ilgili hep olumsuz mesajlarla karşılaşması. Özellikle ölüm, cinayet haberleri. Biz biliyoruz ki tedavi oldukları zaman bu hastalıkta ciddi bir azalma var."
Toplantı, Prof. Dr. Mustafa Yıldız'ın katılımcıların sorularını yanıtlamasının ardından sona erdi. (AA)