Türkiye'de her üç kişiden biri obez!
Dünya Sağlık Örgütü'nün vücutta yağ oranının erkeklerde yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 35'in üzerine çıkması olarak tanımladığı obezite, değişen beslenme alışkanlıkları, yüksek kalorili gıdaların daha sık tüketilmesi ve hareketsiz yaşam tarzı nedeniyle tüm dünyada giderek daha fazla görülüyor.
Vücutta sağlığı bozabilecek şekilde anormal veya aşırı düzeyde yağ depolanması anlamına gelen obezite artık ciddi bir halk sağlığı problemi olarak kabul ediliyor. Obezitenin son 20 yıldan bu yana ülkemizde de sık görüldüğünü belirten Acıbadem Adana Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Emre Bozkırlı obeziteye karşı uyarı ve önerilerde bulundu.
Obezite kronik bir hastalıktır
Obezite; genetik, metabolik, çevresel ve davranışsal faktörlerin etkileşimleri sonucu ortaya çıkan ve yaşam kalitesini düşüren birçok ek hastalığa neden olabilen kronik bir rahatsızlık olarak kabul ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre obezite hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde yaygın ve yetişkinlerin yanı sıra çocukları da tehdit ediyor.
Türkiye’de her 3 yetişkinden 1’i obez!
Ülkemizde 2013 yılında yayınlanan bir çalışma erişkinlerde obezitenin 12 yıllık bir dönemde yaklaşık olarak yüzde 70 oranında arttığını ortaya koyuyor. Yine aynı çalışmanın sonuçlarına göre Türkiye genelinde erişkinlerin yüzde 72’den fazlasının “fazla kilolu”, yüzde 36’sının da obez olduğu görülüyor.
Kalp ve damar hastalıklarına davetiye çıkarıyor
Obezite başta; diyabet, hipertansiyon, kan yağlarında yükseklik ve bunların sonucunda yükselen kalp krizi oranı ve inme gibi kalp-damar hastalıklarına yol açabiliyor. Obeziteden muzdarip hastaların yakındığı sorunlar bunlarla da bitmiyor. Obez hastalar ayrıca:
• Karaciğer yağlanması
• Akciğer hastalıklarına bağlı solunum güçlüğü
• Uykuda nefesin durması ve horlama ile karakterize uyku apnesi sendromu
• Depresyon ve kaygı bozuklukları,
• Diz eklemlerinde kireçlenme ve ortopedik rahatsızlıklar
• Adet dönemi bozuklukları
• Çocuk sahibi olmakta güçlük
• Ve safra kesesinde taş
gibi birçok ciddi hastalıkla da karşı karşıya kalabiliyorlar. Kanser de obeziteye bağlı olarak görülme sıklığı artan hastalıklar arasında. Yapılan çalışmalar vücutta yağ dokusunun artışının başta meme ve kalın bağırsak kanseri olmak üzere birçok kanser türü ile de ilişkili olduğunu ortaya koyuyor.
Kontrol altına alınabilir
Obezitenin kontrol altına alınabilir bir rahatsızlık olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Bozkırlı, kilosunu kontrol etmekte sorun yaşayan bireylerin öncelikle bu konuda uzman bir hekime başvurarak bu sıkıntıya yol açabilecek metabolizma kaynaklı problemlerin tespiti için muayene olmalarını ve ilgili tetkikleri yaptırmalarını öneriyor. İncelemeler sonrasında tedavi gerektiren bir durum saptanması halinde medikal tedavi ile duruma müdahale edilebiliyor.
Doğru beslenin ve hareketsiz yaşamdan vazgeçin!
Her insanın mutlaka doğru ve dengeli beslenmeyi öğrenmesi ve uygulaması gerektiğini belirten Bozkırlı, az yiyecek tüketmenin kilo verme anlamına gelmediğine, bu şekilde kilo verilmesinin de düşünülenin aksine kişinin sağlığında olumsuz sonuçlara neden olabildiğine dikkat çekiyor. Kilo vermenin kas dokusundan değil yağ dokusundan gerçekleşmesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Bozkırlı “Bunun için sağlıklı beslenmenin öğrenilmesi şart” diyor. Dengeli beslenmenin yanı sıra kişilere hareket etme alışkanlığının kazandırılması da obeziteye karşı mücadelede önemli bir araç. Bunu yaparken kişilerin vücut yapılarına uygun egzersizlere yönlendirilmesi sakatlıkların önüne geçilmesi açısından elzem.
Bitkisel ilaçlara dikkat!
Obezite tedavisinde dengeli beslenme ve hareketli yaşamın yanı sıra tedaviye destek amaçlı kullanılabilecek ilaç alternatifleri de mevcut. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Emre Bozkırlı bu ilaçların mutlaka bir Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı kontrolünde kullanılması gerektiğine dikkat çekiyor. Kilo verme amacı ile internetten veya diğer pazarlama yöntemleri ile temin edilen bitkisel ilaçlar konusunda dikkatli olmak gerektiğini belirten Bozkırlı “Etkileri bilimsel olarak bilinmeyen bu ürünlerin kullanılması çok tehlikeli olup hayati risk bile yaratabiliyor. Bu nedenle hastalarımızın ilgili doktorlarının önermediği, satış esnasında bitkisel-zararsız olarak lanse edilen ürünleri bile kullanmamaları gerekli” uyarısında bulunuyor.
Obezitenin değerlendirilmesi
Obezite iki şekilde değerlendirilebilir. Birincisi kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesi (vücut ağırlığı / boy x boy) ile hesaplanan vücut kitle indeksine (VKİ) bakılarak yapılır. Bunun dışında göbek deliği etrafından ölçülen bel çevresi de obezitenin değerlendirilmesinde kullanılabilir.
Vücut kitle endeksine göre obezite
• VKİ < 18.5 düşük kilolu, ≥ 18.5 ile < 25 normal kilolu,
• VKİ ≥ 25 ile < 30 fazla kilolu,
• VKİ ≥ 30 ile <35 Sınıf I Obezite,
• VKİ ≥ 35 ile < 40 Sınıf II Obezite
• VKİ ≥ 40 Morbid Obezite
Bel çevresine göre obezite
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği tarafından kilo fazlalığı ve obezite tanısı için ülkemizde kullanılması önerilen bel çevresi değerleri aşağıdaki gibidir.
• Kadınlarda fazla kilolu > 80 cm
• Kadınlarda obez > 90 cm
• Erkeklerde fazla kilolu > 90 cm
• Erkeklerde obez > 100 cm