"Türkiye'nin içinde yer almadığı bir güvenlik konseptinin hayata geçmesi mümkün değil"

Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Genel Merkez'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Bir basın mensubunun Hakkari üs bölgesindeki patlamaya ilişkin sorusu üzerine Çelik, "Rapor tamamlanmak üzere, Milli Savunma Bakanı'mız bugün ya da yarın açıklanacağını söyledi." diye konuştu.

Konunun yakından takip edildiğini, olay olur olmaz Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanlığı yetkililerinin bölgeye gittiğini, görgü tanıklarını dinlediğini belirten Çelik, askeri ve idari soruşturmanın devam ettiğini söyledi.

Şemdinli ve Yüksekova başsavcılıklarının soruşturmalarının da sürdüğünü ifade eden Çelik, bu müessif kazanın, kundağı motorlu 175 milimetrelik topta meydana gelen bir kaza neticesinde ortaya çıktığını aktardı.

İlk incelemelerde silahta, mühimmatta, namlunun yarılması gibi bir sorun olmadığının görüldüğünü anlatan Çelik, prosedürlere de bakıldığını dile getirdi.

Namluların operasyonlardan önce test edildiğini, kazanın olduğu topun yakın zamanda testten  geçirildiğini ve göreve elverişli olduğu raporunun verildiğini belirten Çelik, prosedürlerde de atlanan bir hususun bulunmadığını kaydetti.

Raporda detayların olduğunu, silahın çalıştığını ancak daha sonra geriye doğru oluşan bir basınç neticesinde herkesi üzen ve şehitlerin verildiği kazanın meydana geldiğini anlatan Çelik, "Şundan herkesin emin olmasını isteriz. Bu mesele dışarıdan bir saldırıyla gerçekleşmemiştir. Herhangi bir terör örgütü saldırısı, drone saldırısı, o silaha dışarıdan yapılan bir saldırı neticesinde olmamıştır. Sosyal medyadan bununla ilgili pek çok spekülasyon çıktı. Bunları çok yakından takip ettik. Herhangi bir şekilde böyle bir şey olmadığı Milli Savunma Bakanımız tarafından açık şekilde ifade edilmiştir." diye konuştu.

Çelik, patlamanın Afyon'daki mühimmat patlamasıyla bir benzerliğinin de bulunmadığını bildirdi. İdari, askeri ve başsavcılıkların soruşturmasının devam ettiğini vurgulayan Çelik, rapor ortaya çıktığı zaman ayrıntılarının şeffaf şekilde kamuoyuyla paylaşılacağını söyledi. 

"İNSANİ BİR ZİYARETTİR"

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın bir ziyaretine ilişkin soruya karşılık Çelik, Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilerinin kanunlarla belirlendiğini, Başkanlığın son derece saygın bir kurum olduğunu belirtti.

Ziyarete ilişkin çıkan tartışmaları izlediklerini aktaran Çelik, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın takdir ettiği bir ilim adamı ve yönetici olduğunu söyledi. Çelik, "Bu tartışmalar neticesinde de Sayın Cumhurbaşkanı'mız bu görüşünün kamuoyuyla paylaşılmasını istemiştir." dedi.

Erbaş'ın FETÖ ve PKK terör örgütüne karşı, gençlerin bunların sapkın ideolojilerinden korunması, milletin sahih İslam anlayışıyla daha yoğun şekilde buluşturulması konusunda son derece gayretli bir ilim adamı ve yönetici olduğunu ifade eden Çelik, Erbaş'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da takdir gördüğünü kaydetti.

Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu çalışmaları sebebiyle Fetullahçı Terör Örgütü ve PKK terör örgütü gibi birtakım terör örgütlerinin de hedefindedir. Geldiği günden beri ortaya koyduğu çalışmalar, hükümet tarafından takdir edilmektedir. Bu ziyaret insani bir ziyarettir. Her insani ziyaretten siyasi sonuçlar çıkarmaya, ideolojik tartışma yapmaya başlarsak bunun sonu gelmez. Kendisi de ifade etti. Buraya gidildiğinde resimler aile tarafından çekiliyor, paylaşılıyor. Diyanet İşleri Başkanı'nın bu kıyafeti söz konusu ediliyor. Diyanet İşleri Başkanı'mızın zaten kıyafeti bellidir. O kıyafetle ziyaretlerini yapıyor. Hasta ziyaretinin ideolojisi ve siyaseti olmaz. Pek çok siyasetçi siyasi sebeplerle de insani sebeplerle de ziyaret yapıyor. Eğer insani sebeple yaptığımız ziyaretleri illa siyasi bir formata oturtmaya kalkarsak kimse kimseyi kendi düşüncesiyle bire bir uyuşan kimse haricinde ziyaret edemez hale gelir. Dolayısıyla insani bir ziyaretten böylesine siyasi, ideolojik sonuçlar çıkarılmasını doğru bulmuyoruz. Diyanet İşleri Başkanı'mız, Cumhurbaşkanı'mız, Hükümet'imiz tarafından takdir edilen bir ilim adamıdır, gayretli bir ilim adamıdır, başarılı bir yöneticidir."

"GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ORTAK DEĞERİMİZDİR"

Son zamanlarda her vesilenin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili tartışmaya dönüşmesini doğru bulmadıklarını vurgulayan Çelik, istiklal mücadelesinin dahi başkomutanı, Cumhuriyet'in kurucusu, ülkenin ilk Cumhurbaşkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün her zaman hak ettiği saygıyı göreceğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında 10 Kasım'da devlet heyetinin Atatürk'ü şükranla, minnetle andığına işaret eden Çelik, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk ortak değerimizdir. AK Parti siyaseti açısından bu saygının altı her zaman Cumhurbaşkanı'mız tarafından çizilmiştir. Yöneticilerimiz de bu anlayışa sahiptir." ifadesini kullandı.

Tarihsel kişilikleri, liderleri eleştirirken saygı sınırlarının aşılması ya da desteklerken bunun tabu haline getirilmesi yaklaşımlarına öteden beri karşı olduklarına dikkati çeken Çelik, Cumhuriyet'in kurucusu ve istiklal mücadelesinin Başkomutanı olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün her zaman saygı göreceğini dile getirdi.

"Öğrenci Andı"na ilişkin Danıştaya sunulan temyiz dilekçesi metninde kusuru bulunan Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü ile iki avukatın görevden alınması anımsatılarak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin konuya ilişkin sözlerinin sorulması üzerine Çelik, "Sayın Bahçeli'nin eleştirileri haklıdır, bu eleştirilere biz de katılıyoruz." ifadesini kullandı. Çelik, Bahçeli'nin de haklı olarak eleştirdiği ve temyiz dilekçesindeki söz konusu bölümün, AK Parti'nin görüşünü yansıtmadığının altını çizdi.

Bunun, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "millet" tanımıyla da bağdaşmadığını vurgulayan Çelik, "Ayrıca Sayın Bakanımızın başkanlığında, Bakanlık adına oluşturulan temyiz dilekçesine ilişkin görüşü de yansıtmamaktadır. Sayın Bakanımızın başkanlığında oluşturulan görüşe aykırı olarak, bu konuyla ilgili avukatların kendi tasarruflarıyla koyduğu bir bölümdür orası." diye konuştu.

Çelik, "milletin, kendi çağdaşı olan milletlere göre geç milletleşme sürecine girdiği" şeklindeki bir yaklaşımı kesinlikle kabul etmediklerinin altını çizerek, şöyle devam etti: "Sayın Bahçeli'nin de dediği gibi tarihi ve sosyolojik olarak büyük bir hatadır, ayrıca ahlaki olarak da büyük bir hatadır bu ifade. Biraz anlaşıldığı kadarıyla Batı'da üretilen 'ulus-devlet' teorilerinden etkilenerek 'kes-kopyala-yapıştır' şeklinde bir anlayışla bu buraya zerk edilmiş.

Sayın Milli Eğitim Bakanımız tarafından bir görüş oluşturuluyor, bu temyiz dilekçesine dönük olarak. O temyiz dilekçesindeki görüşte, şimdiye kadar sahiplendiğimiz millet tanımı, milli bilincimiz, kimliğimiz, varlığımızla ilgili son derece kapsamlı bir değerlendirme yapılıyor. Ve esasında temyiz dilekçesi içerisinde bunun verilmesi gerekirdi. Fakat Bakanımızın ve Bakanlığımızın oluşturduğu görüşe rağmen, oradaki avukatlar tarafından bu paragraf bu şekilde oraya ekleniyor. Kontrol etmesi gereken bürokratlar da hiçbir şekilde bunu kontrol etmiyorlar. Netice olarak bu avukatlarla ilişik kesilmiştir, bu bürokratlar da görevden alınmıştır."

"BAHÇELİ'NİN ELEŞTİRİSİNİN DOĞRU OLDUĞUNU İFADE EDİYORUZ"

Söz konusu meselenin duyulduğu ve Bakan Selçuk'a bu konu iletildiği andan itibaren, meselenin öncesinden fark edildiğini bildiren Çelik, "Bakanlık ve Bakanımızın görüşü hilafına aykırı bir biçimde buraya yerleştirilen hem doğru olmayan hem de Sayın Bakanımızı çok üzen bu yaklaşım, o anda Sayın Bakanımız konuyu inceletmiş." ifadesini kullandı.

Çelik, netice itibarıyla bu sosyolojik, tarihi olarak hatalı ifadenin temyiz dilekçesinden çıkarılmasına ve temyiz sürecinin de bu şekilde devam etmesine karar verildiğini bildirdi.

"Bu bürokratlar görevden alınmıştır, avukatlarla ilişik kesilmiştir." diyen Çelik, şunları söyledi: "Temyiz süreci devam edecektir. Dilekçeden o bölüm çıkarılarak devam edecektir. Biz tarihin bilinen zamanından beri var olan bir milletiz. Milletleşme sürecimizin yeni ortaya çıktığı gibi bir yaklaşım tarihi ve sosyolojik olarak büyük bir hatadır. AK Parti'nin yaklaşımına da büyük bir hatadır.

Ayrıca AK Parti hükümetleri döneminde, Cumhurbaşkanımızın bizzat himayesinde başbakanlığı, cumhurbaşkanlığı döneminde bilinen tarihimizin ulaşabildiğimizin bütün eserlerinin ihya edilmesi konusunda, tarihi köklerimizle bugünümüz arasında doğru köprüler kurulması hususunda çok önemli bir gayret ortaya çıkarılmıştır. Bu eserlerle milli kimliğimizin, varlığımızın ve bilincimizin tazelenmesine önem verilmiştir."

Çelik, "Çeşitli ulus-devlet, uluslaşma teorilerini millet diye çevirerek, bunlardan etkilenerek başka coğrafyalardan üretilmiş bu kavramsallaşmaları böyle 'kes-kopyala-yapıştır' şeklinde son derece yüzeysel bir şekilde milletimizin değerlendirmesine dönük bir yaklaşım olarak herhangi bir şekilde kabul etmemiz mümkün değildir. Bu ifadeler akademik olarak da doğru değildi." açıklamasında bulundu.

Dolayısıyla bu hadisenin fark edildiği andan itibaren harekete geçildiğini yineleyen Çelik, "Bizzat Sayın Bakanımız, bundan rahatsızlık duyduğunu açık bir şekilde ifade etmiştir. Kendisinin başkanlığında, Bakanlık tarafından oluşturulan görüşe de aykırı bir ifadedir bu. O görüş bununla bağdaşmamaktadır. Sayın Bahçeli'nin bu eleştirisinin doğru olduğunu ifade ediyoruz... Bundan sonrasında o bölüm çıkarılacak dilekçeden ve temyiz süreci devam edecek." diye konuştu.

"TEZLERİ ANLATMASI İÇİN ÖNEMLİ VE VERİMLİ BİR ORTAM OLMUŞTUR"

Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Birinci Dünya Savaşı'nın sona erişinin 100'üncü yıl dönümü dolayısıyla anma etkinliklerine katılmasının muhalefet tarafından eleştirilmesine yönelik soru üzerine ise Türkiye Cumhuriyeti olarak bu platformlarda bulunulmasının çok önemli olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Paris'teki törenlere katılarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin tezlerini anlatma fırsatı bulduğunu belirten Çelik, şu ifadeleri kullandı: "Cumhurbaşkanımızın temaslarında, yansıyan fotoğraflarda görüldüğü gibi Cumhurbaşkanımız ve Türkiye merkezi bir roldedir. Bunlar devletin çeşitli kademelerinde olgunlaştırılan görüşlerle bu katılımlar Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilmektedir. Bunlar uygun bulunduğu takdirde de bu katılımlar gerçekleşmektedir.

Dolayısıyla tarihimizin çok önemli bir dönüm noktası ve bu çerçevede bitimin 100'üncü yılının anıldığı Birinci Dünya Savaşıyla ilgili olarak, Türkiye'nin tezlerinin anlatılması, Türkiye Cumhuriyeti'nin orada temsil edilmesi, zatı devletlerinin orada beraber olduğu devlet ve hükümet başkanlarına bu tezleri anlatması için önemli ve verimli bir ortam olmuştur."

"GÜVENLİK MESELESİNDE DE TÜRKİYE MERKEZİ BİR ROLDEDİR"

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un "Avrupa Ordusu" açıklamasının olduğu ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in de buna destek verdiği belirtilerek, "ABD Başkanı Donald Trump'ın bu çıkışa eleştirileri söz konusu. Sizce 'Avrupa Ordusu' fikri, NATO'daki çatlağı derinleştirir mi?" sorusu üzerine Çelik, Avrupa Ordusu meselesinin bundan sonra çok tartışılacağını kaydetti.

Çelik, Avrupa Birliğinden (AB) yapılan açıklamaların, "Avrupa'nın korunması, daha çok koordinasyonun sağlanması, Avrupa içerisindeki devletlerin kapasitesinin belli bir koordinasyon çerçevesinde Avrupa savunması için seferber edilmesi" şeklinde olduğunu aktardı.

Bunun öteden beri konuşulduğunu ama AB liderlerince de "Bu kesinlikle NATO'ya alternatif bir oluşum değildir." şeklinde belirtildiğini anlatan Çelik, şunları kaydetti: "İlk defa bir Amerikan Başkanı Avrupa entegrasyonuna karşı bir laf söyledi. Başkan Trump açıkça şunu söylüyor; 'Sizin güvenliğinizi biz sağlıyoruz ama siz bize yeterince ödeme yapmıyorsunuz' şeklinde görüşlerini net ve meydan okuyucu bir şekilde Avrupa liderlerine söylüyor. Ve ilginç bir şey oldu, o da şu; ilk defa Merkel, bu açıklamalar karşısında 'Geleneksel ittifaklara güvenemeyeceğimizi, Avrupa'nın kendi başının çaresine bakması gerektiğini düşünüyorum.' şeklinde bir ifade kullandı. Açık şekilde Transatlantik İttifakı'nda bir çatlağın ortaya çıktığını gösteriyor.

Bu, Macron tarafından bir şekilde gündeme getirildi. Başkan Putin başka bir yaklaşım getirdi. Çok şaşırtıcı şekilde Başkan Trump'tan sert tweet'ler geldi. Doğrudan Fransa'yı, Başkan Macron'u suçlayarak, Alman işgalini hatırlatarak, bir bakıma 'Sizi Alman işgalinden biz kurtardık. Siz bu orduyu Amerika'ya Çin'e ve Rusya'ya karşı kurmak istiyorsunuz' şeklinde bir yaklaşım ortaya koydu. Bu açık bir çatlak ve kırılmadır. Bunun nereye gideceğini hep beraber göreceğiz."

Çelik, "Şunu bizim iyi takip etmemiz gerekir; ister NATO ister Avrupa Ordusu olsun, her ne olursa olsun, Avrupa'nın güvenliği daim olmak üzere, Balkanların güvenliği, Orta Doğu ve Kafkas bölgesi birlikte düşünüldüğünde Avrupa'nın güvenliğinin, Türkiye olmadan sağlanması mümkün değil." dedi.

Türkiye'nin içinde yer almadığı bir güvenlik konseptinin hayata geçmesinin mümkün olmadığını belirten Çelik, "Bu çatlağı da takip ediyoruz ama bu bir kere daha gösteriyor ki pek çok meselede olduğu gibi güvenlik meselesinde de Türkiye merkezi bir roldedir." ifadesini kullandı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert'in Kaşıkçı cinayetine ilişkin ses kayıtlarını ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun "Bir diplomat olarak dinlemesi doğru olmazdı." ifadesini değerlendiren Çelik, mutlaka bilgisi olduğunu, ayrıca CIA Başkanı Gina Haspel'e de gereken bilginin verildiğini hatırlattı.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un yaptığı açıklamanın ise "son derece yanlış" olduğunu dile getiren Çelik, "Kendisi bu delilleri neye göre değerlendirmiş? Kimseyi şahsen suçlamıyoruz ama 'hiçbir şekilde meselenin de örtbas edilmesi konusunda bir tutum içerisinde olmayacağız' dedik. Yani birisi şahsen 'şu kişi suçludur' derse de bu tablonun içinde değiliz. 'Bu kişi kesinlikle suçlu değildir' derse de biz bu tablonun içerisinde değiliz. Biz hakikatin peşindeyiz." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kızılcahamam toplantısında bu işi bizzat takip edip, hakikatin ortaya çıkmasını sağlayacağına ilişkin konuşmasını hatırlatan Çelik, "Şöyle bir gayret görüyoruz; hakikatin ortaya çıkmasından ziyade 'belli kişilerin gündeme oturtulması, belli kişilerin gündemden çıkarılması' şeklinde herkes bir siyasi projeye göre davranmak istiyor. Türkiye'nin bu konuda bir siyasi projesi yoktur." dedi.

Çelik, Kaşıkçı cinayetinde değerlendirmenin hukuki ve istihbarat süreçleriyle görülebileceğini belirterek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yargılamanın Türkiye'de yapılmasına ilişkin çağrısını yineleyip tüm dünyayı bu çağrıya destek vermeye davet etti.

"EMİR KİM TARAFINDAN VERİLMİŞTİR?"

Yargılamayı uluslararası hukuk standartlarına uyan şeffaf bir şekilde yapacaklarını belirten Çelik, şunları söyledi: "Nihayetinde Suud Başkonsolosluğu Suud toprağıdır ama Türkiye Cumhuriyeti topraklarının içindedir. Aynı zamanda bu saldırının yapılmasını kendi topraklarımız içinde olmasından dolayı kendimize yapılmış bir saldırı olarak da kabul ediyoruz. Basın özgürlüğüne, insan hayatına, Viyana Sözleşmesi'ne dönük bir saldırıdır ama aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin saygınlığına dönük bir saldırıdır. Dolayısıyla bunların burada yargılanması gerekir."

Bu saldırıyı yapanların eylemi işlerken nasıl bir planlama ve organizasyon şeması içinde hareket ettiklerinin görülmesi gerektiğini de ifade eden Çelik, "Bu, üst düzey bir emir vermeden gerçekleştirilmez. Tüm dünyanın aradığı cevap budur; üst düzey emir kim tarafından verilmiştir? Çok net, bunun ortaya çıkması lazım. Bu kişilerin şeffaf bir şekilde sorgulanması lazım." diye konuştu.

Kaşıkçı'nın cesedinin bulunması gerektiğini de vurgulayan Çelik, "Bütün bu sorular ortaya çıkmadan kimsenin bu örtbas etme faaliyeti de ya da buradan bir siyasi proje çıkarma faaliyeti de herhangi bir sonuç vermez. Bu dünyanın gözü önünde gerçekleştirilmiştir ve dünya tarihinden, vahşi eylemlerden bir tanesidir." tespitinde bulundu.

Çelik, katillerin Suudi Arabistan yetkililerinin elinde olduğunu, onların da bu katillerden emri kimin verdiğini öğrenip ve dünya kamuoyuyla paylaşabileceklerini dile getirerek, "Türkiye hakikatin peşindedir. Hadisenin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmasının peşindedir. Fransa'dan Amerika'ya kadar her gün ya örtbas etmeyle ilgili ya da manipülasyonla ilgili bir sürü beyanat geliyor. Açıklama yaptığımızda da hemen ertesi gün özür dilenmeye başlıyor. Bu böyle yürümez. Türkiye'nin durduğu yer en doğru yerdir, bu pozisyonun desteklenmesini bekliyoruz." değerlendirmesini yaptı.

FRANSA DIŞİŞLERİ BAKANI LE DRİAN'IN AÇIKLAMALARI

Ömer Çelik, Kaçışçı cinayetiyle ilgili Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian'ın Erdoğan'a ilişkin sözlerinin sorulması üzerine, "Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian'ın Cumhurbaşkanı'mıza dönük ifadelerini açık ve net bir şekilde kınıyoruz. Türkiye'de dönük ifadelerini de kınıyoruz. Fransa gibi köklü bir devletin Dışişleri Bakanı'nın bu kadar sorumsuz, bilgisiz bir şekilde konuşmasını şaşırtıcı bulduğumuzu ve yadırgadığımızı ifade etmek istiyoruz." diye konuştu.

Bilgilerin, istihbarat teşkilatı tarafından Fransa istihbaratıyla da paylaşıldığına dikkati çeken Çelik, şunları söyledi: "Eğer Fransız kurumları arasında bir koordinasyon problemi varsa, Fransa gibi köklü bir devlette böylesine takip edilmesi gereken bir konuyu Fransız Dışişleri Bakanı takip etmiyorsa onların problemi. Fransız Dışişleri Bakanı konuyu takip ediyorsa ama kendi istihbarat  teşkilatı kendisine bilgi vermemişse bu da ayrı bir problemdir. Bilgi verildiği halde böyle konuşuyorsa bu tabii ki kınanacak bir eylemdir."

Çelik, Fransa Dışişleri Bakanı'nın geçmişte Suriye'de de aynı şekilde davrandığını hatırlattı.

Avrupa devletleri içerisinde bu konuya ilişkin yaklaşım farklılıkları olduğuna işaret eden Çelik, Almanya ve Fransa'nın görüşleri arasında da bariz farklar bulunduğuna vurgu yaptı.

Bu konuda ülkelerin gerçeği öğrenmekten ziyade, bir sonraki aşamada kendi ülkesinin çıkarlarıyla ilgili nasıl bir pozisyon alacağını değerlendirdiğini anlatan Çelik, "Bu son derece sakıncalı bir durumdur. Fransa Dışişleri Bakanlığı bu açıklamasıyla maalesef bu denklemin içine düşmüştür, yaptığı iş yanlıştır. Bilgisizce konuşuyor. Kendi istihbarat teşkilatından haberi yok, haberi varsa da utanılacak bir iş yapmıştır." diye konuştu.

"LİBYA'NIN DAHA ÇOK MÜDAHALEYE DEĞİL DAHA AZ MÜDAHALEYE İHTİYACI VAR"

Çelik, Türkiye'nin Libya Konferansı'ndan neden çekildiğine ilişkin bir soru üzerine de Türkiye'nin öteden beri Libya'daki tüm tarafların masada olması gerektiğini düşündüğünü anımsattı.

Libya'da hiç kimsenin Libya'yı daha çok bölecek, ayrıştıracak herhangi bir siyasi projenin içerisinde olmaması gerektiğinin altını çizen Çelik, şöyle devam etti: "Buradaki temel prensibimiz şu; Libya'nın daha çok müdahaleye değil, daha az müdahaleye ihtiyacı var. Dolayısıyla tarafların Libya'nın kendi dinamikleriyle bütünleşmesini sağlayacak, bu tarafları bir araya getirecek bir motivasyon üretmesi, cesaretlendirme içerisinde olması gerekir diye değerlendiriyoruz ama maalesef Türkiye gibi Libya konusunda merkezi rolü olan bir ülke, orada Cumhurbaşkanı Yardımcımız başkanlığında bir heyet tarafından temsil edilirken, şöyle bir tablo fark edilmiştir; Türkiye'nin davet edilmediği ve gayriresmi bir toplantı yapıldığı görülmüştür ve bu sorgulanmıştır."

Neden bu resmi toplantının dışında gayriresmi bir toplantı yapıldığı ve bu gayriresmi toplantıya Türkiye'nin neden davet edilmediği sorulduğunda ise herkesin topu birbirine attığını aktaran Çelik, "Heyetimiz, Türkiye Cumhuriyeti'ni doğru, güçlü bir şekilde temsil ederek bu muameleyi kabul etmeyeceğini söyleyerek, Cumhurbaşkanı'mızla da istişare halinde bu konferanstan çekilmiştir." dedi.

Bazılarının Libya'yı daha çok bölecek organizasyonların içinde gözüktüğünü belirten Çelik, Türkiye'nin olmadığı bir masada Libya'yla ilgili tüm ülkeyi kucaklayacak ve halkı için anlamlı gelecek ifade edecek bir siyasi çözüme ulaşılmasının mümkün olmadığını vurguladı.

Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer bu konferans Türkiye'de olsaydı, biz ev sahipliğimizin bu şekilde illegal, gayriresmi bir zirveyle istismar edilmesine müsaade etmezdik. Ayrıca herhangi bir masada olması gereken herhangi bir ülkenin dışlanmasına müsaade etmezdik. Dolaysıyla bu organizasyonu tertip edenler, Libya'nın geleceği ile ilgili anlamlı bir siyasi çözümün peşinde olmadıklarını Libya'da daha lokal çıkarların peşinde olduklarını göstermişlerdir. İtalya'nın ev sahipliğini istismar etmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti heyeti de böyle bir yanlış tablonun içinde bulunmayacağını göstererek, esasında Libya halkının yanında olduğunu göstermek suretiyle de bu konferanstan çekilmiştir."

CHP ile İYİ Parti arasındaki ittifak görüşmesi ile AK Parti'nin yerel seçim hazırlıklarına ilişkin sorular üzerine Çelik, "Bizim açımızdan Cumhur İttifakı sürüyor. Cumhur İttifakı'na her iki parti de güçlü bir şekilde bağlılığını sürdürüyor." ifadesini kullandı.

AK Parti'nin kendi pozitif ajandasına odaklanmış olarak yerel seçimlere hazırlandığını belirten Çelik, diğer partiler arasında bu temasların olduğunu ve siyasetin bu şekilde hareketleneceğini söyledi.

"Cumhur İttifakı ayaktadır, Cumhur İttifakı yoluna devam etmektedir." diyen Çelik, diğer partilerin çeşitli konulardaki arayışlarını izlediklerini anlatarak, şöyle devam etti: "İlginç tartışmalar oluyor. Bunlar siyaseti güçlendiren, sivil siyasete katkı veren tartışmalar mıdır? Yoksa geçmişte olduğu gibi belli sayıda milletvekilinin milli iradeyi ihlal edecek bir şekilde başka partiye gönderilmesi, getirilmesi şeklinde maalesef siyasi tarihimize büyük bir yanlış olarak geçmiş manevralar mıdır?

Her şey kamuoyunun gözü önünde gerçekleşiyor. Biz kendi ajandamıza odaklıyız. Görüşmeler sonucunda o açıklamalar yapılıyor. Bunlarla çok da ilgili olmadığımızı söyleyebilirim."

"TAKVİMİ ADAYLARI KESİNLEŞTİRDİKTEN SONRA BELİRLEYECEĞİZ"

Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında bir heyetin aday takvimleri konusundaki çalışmaları gerçekleştirdiğini ve bu çalışmaların büyük oranda tamamlandığını söyledi.

Bu hafta sonu temayül yoklamalarının yapılacağını bildiren Çelik, bunların içinden referansları ve sahadaki performansı en uygun olanların aday olarak belirleneceğini ifade etti.

Takvimle ilgili kesin bir şey söyleyemeyeceğini belirten Çelik, "Takvimi, adayları kesinleştirdikten, temayüller geçtikten sonra belirleyeceğiz. Bunu paylaşacağız. Uzun sürmeyecek." diye konuştu.

"MİLLETİN BÖYLE BİR MESELESİ YOKTUR"

CHP Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz'ın "Türkçe ezan" ile ilgili açıklamasına ilişkin soruya Çelik, "CHP ezana saldıran bu şahsı disiplin kuruluna sevk ederek doğru bir iş yapmıştır." yanıtını verdi.

Bunun, Türkiye'nin acı hatıralarından biri olduğunu vurgulayan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ezan-ı Muhammedi'ye saldırmak ruhuyla, manasıyla ve biçimiyle bir bütünlüğü olan bu evrensel çağrıyla kavgalı olmak yanlış bir ruh halinin neticesidir. Geçmişte de Türkiye bu acı hatıraları yaşadı. Bunların geride bırakıldığını düşünüyorduk. Ama  bir takım aydınlar tarafından da ifade edilen bir durum oldu. Maalesef bazı hastalıklar genetik oluyor ve bunun tedavisi yok.

CHP'nin bu şahsı disiplin kuruluna sevk etmesi ve bu şahsın bu sözlerine karşı olunması Türkiye'nin geldiği aşama ve olgunluk açısından CHP'nin de böyle  bir tutum alması açısından anlamlıdır."

Bir milletvekilinin daha önce söylediği, "Bazı başsavcılar var. Bu başsavcılar, siz bunları iktidardan düşürün, biz bunları yargılamasını biliriz." ifadeyi anımsatan Çelik, şu değerlendirmede bulundu: "Buna benzer demokrasiye karşı tutumlar, bu Ezan-ı Muhammedi'ye karşı olmak gibisinden milletimizin ortak değerlerine karşı tutumlar bütün bunlar niye CHP'den türüyor sürekli. CHP bunların memba haline gelmiştir. Niçin bu parti ideolojik olarak milletle kavga etmek üzere kurgulanmış, seferbere edilmiş bir siyasetin peşinden koşmaktadır. Bunun anlamlı bir şekilde yerli yerine oturtulması lazım.

Ezanımıza karşı bu saygısızlığı yapan kişinin disiplin kuruluna sevkedilmesi iyidir ama bunun ötesinde daha geniş bir yazılıma daha geniş bir yazılım güncellemesine ihtiyacı var CHP'nin. Buradaki temel mesele, otoriter bir cumhuriyet anlayışından, demokratik bir cumhuriyet anlayışına geçen bir siyasal tutum niçin üretememektedir. Bu gelinen çağda, ortamda."

"DİL TARTIŞMASINA İNDİRGEMEK YANLIŞ"

Bunu bir dil tartışmasına indirgemenin yanlış olduğuna işaret eden Çelik, "Orijinalini duyduğu anda her Müslüman bunu, mesajının ne olduğunu anlıyor. Bunu dil tartışması üzerinden yürütmek aslında her zaman için Türkiye'de ezanla, ezanın manasıyla ruhuyla ve mesajıyla işi olmayanların ve kavga edenlerin meselesi haline gelmiştir. Milletin böyle bir meselesi yoktur. Ezan-ı Muhammedi milletimizin varlığını, merkezini teşkil etmektedir. Milli varlığımızın, bilincimizin merkezini teşkil etmektedir. Ama disiplin kuruluna gönderilmesini olumlu karşılıyoruz." diye konuştu.

"BAHSETTİĞİ GİBİ BÜYÜK BİR MİKTAR ORTADA YOK"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan yardımlarıyla ilgili iddialarına ilişkin soruya Ömer Çelik, şu cevabı verdi: "Bahsettiği konu, vatandaşlarımızın bir kısmının sadece 15 Temmuz şehit ve gazileri değil, daha sonra bir saldırı da şehit olanlar için yaptığı yardımlarla ilgili çok cüzi bir miktardır. Bu cüzi miktarın nasıl değerlendirileceği, nasıl bunun şehit ve gazi yakınlarımızla döndürüleceği konusunda da bir vakıf kurulmak üzeredir. Sayın Kılıçdaroğlu, 'toplanan paralar niçin verilmedi' gibisinden diyor. Bahsettiği gibi büyük bir miktar ortada yok.

Şehit aileleri ve gazi yakınları için bu cüzi miktarın en iyi şekilde değerlendirilmesi için aile bakanımızın bizzat takibi ve kontrolünde bir vakıf çalışması tamamlanmak üzeredir. Herhangi bir problem yok. Bahsedilen cüzi miktara göre kat be kat fazla zaten devlet, hükümet elinden geleni yapmıştır. Bu konu çok yakından takip edilmektedir."

Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şehit aileleri ve gazilere olan büyük ilgisi ile AK Parti'nin bu konuyla ilgili çalışmalarının bilindiğinin altını çizdi.

"MECLİS'TEKİ BÜTÜN PARTİLER YARARLANACAK"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Oda ve borsa başkanlarının aday olup seçilemediği takdirde tekrar göreve dönmesine yönelik kanun teklifi verildi. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'ndan tepki, adı İzmir için geçen Mahmut Özgener'den açıklama geldi. Buna niye gerek duyuldu?" sorusunu ise şöyle yanıtladı: "Hükümet bunların sivil toplum örgütü olma vasıf, boyut ve niteliklerinin daha güçlendirilmesine dönük olarak gelen talebe olumlu karşılık verdi. Rifat ve Mahmut Bey bu tartışmalar sırasında kendilerine dönük birtakım düzenleme yapıldığı şeklindeki haberlere tepki göstererek, buna karşı çıktıklarını söylüyorlar. Bu kuruluşların sivil toplum niteliğinin güçlendirilmesi, buralardaki yetenekli arkadaşlarımızın siyasetteki hareket alanlarının daha da rahatlatılması için bu düzenlemeyi yapacağız. Bundan sadece AK Parti değil, Meclis'teki bütün partiler faydalanacak."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dünkü grup toplantısında "Ekonomiyi işin ehline değil damada bıraktınız." dediğinin hatırlatılması üzerine Ömer Çelik, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ailesi üzerinden siyaset yapmayı çok sevdiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu'nun zaman zaman kendi ailesini de işin içine karıştırarak siyaset yaptığını belirten Çelik, "Kılıçdaroğlu'nun bu aile meselelerini karıştırmaması gerekir. Karşısında bahsettiği kişi Türkiye Cumhuriyetinin bir bakanıdır ve ekonomi yönetiminden sorumludur. Dolayısıyla Bakanımıza dönük olarak bir eleştirisi varsa, politikaları ve Bakanlığını yönetmesiyle ilgili bir eleştirisi varsa, Türkiye'nin ikinci partisinin genel başkanı olarak bunları ifade eder ve uygun cevaplar da kendisine en güçlü şekilde verilir." diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun siyasetle ilgili söyleyeceği bir şey olmadığını ifade eden AK Parti Sözcüsü Çelik, şunları kaydetti: "Hayatınızda yönettiğiniz bütün kurumlarda başarısız olmuşsunuz. Ekonomiyle ilgili söyleyeceğiniz bir şey yok. Şimdiye kadar söylediklerinizin kimse tarafından ciddiye alındığını görmedik. Nerede bir kurumla ilgili olarak, işin başına geçmişseniz ya o kurum batmış ya da seçim başarısızlıklarıyla damgalanmış bir hale gelmiş. Dolayısıyla aile ilişkileri üzerinden siyaset yapmak, bir siyasetçinin asla içine girmemesi gereken bir alan. Eğer bir siyasetçi bir başkasının ailesiyle ilgili olarak konuları gündeme getiriyorsa, emin olun o başkasına herhangi bir zarar vermez, sadece kendi saygınlığına zarar verir. Geçen sefer de benzer bir şey yaptı. Askerlik üzerinden hem Cumhurbaşkanımızın ailesine, orada da durmadı, kendi ailesini de işin içine kattı.

Ben de kendisine şunu söyledim; siz hem Cumhurbaşkanımızın ailesinden hem de kendi ailenizden özür dilemelisiniz. Siyasete aile konularını karıştırmayın. Eğer bakanımızla ilgili varsa bir eleştiriniz, söyleyebilecek bir sözünüz, ortaya koyabilecek bir politikanız varsa koyun, ona da uygun cevap en güçlü şekilde verilecektir. Fakat maalesef bu çok kötü bir alışkanlık. Bu alışkanlığı bütün bu uyarılara rağmen sistematik bir biçimde sürdüren, siyasetin seviyesini düşüren tutum maalesef Kılıçdaroğlu'ndan gelmektedir. Kendisini aile kavramına daha saygılı olmaya, siyaseti siyasal alan içerisinde yapmaya, siyaset üretme kapasitesini artırmaya ve siyaseti iyi yapma konusunda daha çok kafa yormaya davet ediyoruz. Ne kendi ailesini ne başkasının ailesini herhangi bir şekilde bu işlerin içine karıştırmasın."

"KILIÇDAROĞLU HİÇBİR ULUSLARARASI ZİRVEYE KATILMADI"

Bir basın mensubunun "Kılıçdaroğlu, dörtlü liderler zirvesi toplantısının sonunda tüm terör örgütlerinin tek tek sayıldığını ancak PKK/YPG ve PYD'nin isimlerinin olmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetin insanları kandırdığını söyledi. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz." sorusuna ÖmerÇelik, Kılıçdaroğlu'nun hiçbir uluslararası zirveye katılmadığını, hiçbir zaman Başbakanlık yapmadığını anımsatarak, "Fakat hiç mi yanında dış politika danışmanı yoktur. Gerçi en son dış politikayla ilgili görev yapanın dış politikadan anlamadığını, ezanımıza saldırdığını gördük. Dolayısıyla dış politikada istihdam edilenlerin de mantalitesinde böyle bir program var. Ortaya çıkıyor." ifadelerini kullandı.

Bu zirvelerde kararların ortak bir şekilde alındığını, ortak bir iradeyle çıktığını anlatan Çelik, şöyle devam etti: "Orada deniyor ki, 'Fırat'ın doğusunda istikrarsızlaştırıcı, bölücü, ayrılıkçı faaliyetlerde bulunanlar' diyerekten doğrudan PYD/YPG terör örgütünü işaret eden bir tutum ortaya koyuyor. Biliyorsunuz daha önce Kılıçdaroğlu'nun bunlara terörist demekten kaçınarak 'Daha çok vatanını savunan oluşumlar.' dediği şeklinde bir şeye de şahit olmuştuk."

SAYI BELLİ DEĞİL

Belediye başkan adaylığına başvuranların sayısının belli olup olmadığının da sorulduğu Çelik, şu anda sayıyı bilmediğini söyledi.

Ömer Çelik, "Yoğun talep geldiği için başvuru süresini cumaya kadar uzattık. Cuma günü kesinleştikten sonra zaten temayüller olacak. Temayül yoklamaları sırasında ben de bir ilde olacağım. Bu bilgileri sizlerle paylaşırız." değerlendirmesini yaptı.