Türkiye, Suriye ve Irak kaynaklı tehditlerle köşeye sıkıştırılamaz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afyon NG Güral Termal Otel'de düzenlenen 26. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın kapanış programında konuştu.

Erdoğan, üç gün boyunca kampta yapılan çalışmaların ülke ve parti için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

Erdoğan, AK Parti'nin Türkiye'nin en büyük siyaset ailesi olduğunu ve her gün daha da genişleyen, büyüyen, birbirine kenetlenen bu ailenin bir mensubu olmaktan iftihar ettiğini belirterek, "AK Parti'nin en önemli özellklerinden biri de vefanın, dayanışmanın, kardeşliğin partisi olmasıdır. Birileri, bizim partimizdeki değişimle ilgili ifadelerimizi, aslında neyi anlattığımız, neyi kast ettiğimiz çok belli olduğu halde, ısrarla farklı yönlere çekmenin gayreti içindedir. Halbuki AK Parti'nin nasıl ortak geçmişini, ortak geleceğine dönüştürme iradesine sahip büyük bir parti olduğunun en güzel ispati işte bu toplantıdır." ifadesini kullandı.

Bu büyük birlik, beraberlik, kardeşlik, dava ve yol arkadaşlığının asla kişilerle kail olmadığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti: "Şahsım dahil hiç kimse elbette kendini davamızın üzerinde göremez ama aynı zamanda bu davanın her bir ferdi ülkemize, milletimize, medeniyetimize, tarihimize yaptığı hizmetler itibarıyla başlı başına bir kahramandır. Hiç kimse bilmese, hiç kimse takdir etmese de ben bunların hepsini de çok iyi biliyorum ve her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. İyi ki varsınız, iyi ki sizlerle yol arkadaşlığı yaptım, iyi ki tüm bu başarıların altına sizlerle birlikte imza atma şerefine nail oldum, iyi ki geleceği de sizlerle birlikte inşa etme şansına sahibim. Bir faniye bundan daha büyük mutluluk nasip olabilir mi?"

 

EN HAFİF TABİRİYLE AKIL TUTULMASIDIR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'ye yönelik her saldırının, ülkenin önüne çıkarılan her engelin, musallat edilen her belanın sorumluluklarını daha da arttırdığını vurguladı.

AK Parti'yi yıkmadan Türkiye'yi yıkamayacağını görenler olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ülkemizle birlikte partimizi de hedef alıyorlar. Bunun için bizim birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi her zamankinden çok daha güçlü tutmamız gerekiyor. Milletimize hizmetkar olarak başladığımız bu yolda, aynı şekilde devam ettiğimiz müddetçe Allah'ın izniyle bize kimse zarar veremez. Bize verdiği desteğe karşılık milletimize şükran borcumuzu ödemenin tek bir yolu vardır, o da çok çalışmaktır, daha çok proje üretmektir, daha çok yatırım yapmaktır, refahı daha çok artırmaktır.   

Milletimiz istiklali ve istikbali için geçmişte Çanakkale'den İstiklal Harbimize kadar tüm seferberliklerde, daha sonra terörle mücadelede, 15 Temmuz'da, sınır ötesi harekatlarımızda gözünü kırpmadan hayatını ortaya koymuştur. Böyle bir milleti, ana muhahlefet partisinin yaptığı gibi yalanla, çarpıtmayla, istihzayla, hatta çoğu kere alenen hakaretle kendine ram edeceğini sanmak en hafif tabiriyle akıl tutulmasıdır. Biz milletime gönülden bağlı olduğumuz, her işimizi de milletimizin gönlüne girmeyi amaçlayarak yaptığımız için 15 yıldır iktidardayız."

 

BİRER SİYASİ CESET HALİNE DÖNÜŞMÜŞLERDİR

İktidara ilk geldikleri yıllarda ülkede vesayet odaklarıyla hareket etmeyi, milletin rızasını kazanmaya tercih edenlerin bulunduğunu gördüklerine işaret eden Erdoğan, bugün onların hiçbirisinin esamesinin okunmadığını, bölücü örgüt ve uzantılarının buram buram ihanet kokan eylemleriyle, bölge halkıyla birlikte tüm milleti sindireceklerini, devlete diz çöktüreceklerini sandıklarını aktardı.

Erdoğan, "Teröristler dağlarda birer birer imha edilirken, onların uzantıları da artık kimsenin ne dediklerine, ne yaptıklarına bakmadığı birer siyasi ceset haline dönüşmüşlerdir." dedi.

Bu süreçte bir de eğitim, hizmet, himmet ve yardımlaşmanın istismar edildiğini Erdoğan, böylece devlet ve toplum hayatının içine bir kanser hücresi gibi sızmaya çalışanların ortaya çıktığını belirtti.

 

DAHA ÇOK KİTAPLAR YAZILACAK

FETÖ denen bu ihanet çetesinin, emniyet, yargı, ordu, eğitim, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları içindeki militanları aracılığıyla el koymaya, millete boyunduruk vurmaya çalıştığını anımsatan Erdoğan, "Bugün onların hepsi mahkeme salonlarında hukuka hesap verirken, milletimizin vicdanında çoktan mahkum edildiler. İşte şimdi yalanlar ve bu yalanlarla kendilerini kurtarma gayretleri... Bunlarla ilgili davalar da yavaş yavaş sonuçlanmaya başladı." ifadesini kullandı.

Erdoğan, salonda bulunanlara, bu kişilerin mahkemelerde yaptıkları şovlara ve yurt dışında yürüttükleri provokasyonlara bakmamaları gerektiği çağrısında bulunarak, "Şu anda yargı önünde hesap verenler, davalar bitip kendilerini hükümlü olarak cezaevlerinde bulduklarında yaptıkları ihaneti düşünecek çok zamanları, etraflarında bunu kendilerine hatırlatacak çok kişileri olacak." diye konuştu.

Herhalde 15 Temmuz gecesinin, 16 Temmuz gün ve gecesinin değerlendirilmesi yapıldığında bu ümmetin nelerden kurtulduğunun çok iyi bilineceğine işaret eden Erdoğan, o gece bütün olanlar masaya yatırıldığında ise daha çok kitap yazılacağını kaydetti.

Erdoğan, "Bir gerçeği çok iyi yakalamamız lazım ve bilmemiz lazım. 911 kilometre bir Suriye sınırı ve burada çok ciddi bir devlet yapılanması ön çalışmaları var, en batısından en doğusuna. Bugün biz buna sessiz kalırsak ki geciktik, o zaman bu yapılanma orada ne yapacaktır, tahakkuk edecektir." dedi.

Erdoğan, "Bir millet ki hep söylüyorum, söylemeye devam edeceğim. Yani F-16'ların altına bu kadar büyük bir cesaretle yatabiliyorsa, tankların altına Sabri'ler kendini atabiliyorsa, topların karşısında durabiliyorsa, bütün o taramalıların karşısında durabiliyorsa buradaki imanın söndürülmesi mümkün değildir. Aslolan da o değil mi? Hep söylüyoruz, 'İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek, sinede yüktür.' Paslı yüreklerle passız olanlar o gece savaştılar ve bunun neticesini aldık." değerlendirmesinde bulundu.

Yıllarca samimi duygularını istismar ettikleri insanların nafakalarından artırarak verdikleri paralarla kurdukları sefahat düzenlerini yurt dışında sürdürenlerin akıbetinin karanlık olduğunu vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin FETÖ ile ilgili girişimlerinin yavaş yavaş da olsa netice vermeye başladığını bildirdi.

 

Erdoğan, şöyle konuştu: "Şu anda mahkumiyet kararları da onlara ulaştırılıyor, ulaştırılacak. Yurt dışındakilerin de tavrını çok daha iyi göreceğiz. Biliyoruz da şimdi uluslararası hukuk açısından da göreceğiz. Ne doğuda ne de batıda artık bu örgütün hiçbir mensubu eskisi kadar rahat değildir, olamayacaktır. Bugün olmazsa yarın ama birgün mutlaka FETÖ ihanet çetesi mensubu herkes ülkesine ve milletine yaptığı ihanetin hesabını verecek. Artık vatansız olduklarını marifet gibi anlatanların, gittikleri her yerde sığıntı gibi muamele gördüklerini fark ettiklerinde yaşayacakları pişmanlığın bir faydası olmayacak. Muteber alimlerimizi yaptıkları çalışmalar, ortaya koydukları görüşler, FETÖ'nün sadece devletimiz için değil aynı zamanda dinimiz içinde de paralel yapı kurduğunu gösteriyor.

Açık konuşmak, adını doğru koymak lazım. FETÖ, başladığı yer neresi olursa olsun, geldiği nokta itibarıyla fasık, sapkın, ehli sünnet akaidine mugayir bir harekete dönüşmüştür. Bunun için de FETÖ, tarihteki her fasık hareket gibi dinimizle ve milletimizle ilgili karanlık düşünceleri olan kimselerin doğal müttefiki, kullanılmaya elverişli aracı haline gelmiştir. İslamın ana çizgisinden yani sıratı müstakimden sapan her yapıya kollarını, kucaklarını, imkanları sonuna kadar açan Batı'nın bunları niçin böylesine sıkı bir şekilde sahiplendiğini artık daha iyi anlıyoruz."

 

YARGI BU, KARARINI VERMİŞ, MESELE BİTMİŞTİR 

Erdoğan, son 2 asırda birçok bölgede ortaya çıkan farklı hiziplerin, hatta her ne kadar mücadele ediyor gibi gözükseler de DEAŞ ve El Kaide türü yapıların fikri nüvesini oluşturan hareketlerin gerisinde hep Batı'nın elinin gölgesinin olduğunu ifade edererek, "PKK nereye sığınıyor? Batı'ya. DEAŞ nerede? Batı'da. Batı'dan gelip Türkiye üzerinden Suriye'ye de girmek istediler. Yakaladıklarımızı zaten gönderdik. Peki Feto nerede? O da Batı'da. Şu anda Batı'da Ali'siz Alevilik var mı? Var. Onları da kendi içinde ayrıca parçamalaya gayret ediyorlar. Bununla da kalmıyorlar çok ciddi parasal destekler vermek suretiyle de bunların güçlenmesine, oradaki faaliyetlerini sürdürmesine de destek veriyorlar." diye konuştu.

FETÖ'nün de Avrupa'nın değişik ülkelerinde çok ciddi destekler almak suretiyle yapılandığını dile getiren Erdoğan, "Kendilerine sorduklarımızda aldığımız cevap şu, 'İltica ettiler.' Ne demek iltica ettiler? Bunlar hain, bunlar katil, bunlar kesinlikle şu anda terörist. Bizim mahkemelerimizin bunlar hakkında verdiği kararlar var. Bizden tabii birilerini istemeye kalkıyorlar. Kusura bakmayın. Bizden istediklerinizi alabilmeniz için önce istediklerimizi de bize verin. Senden istediğim zaman 'yargı' diyorsun. Bizden istediğiniz zaman kusura bakmayın, bizde de yargı. Yargı bu, kararını vermiş, mesele bitmiştir." ifadelerini kullandı.

 

EZANIN GÜCÜ, SİLAHIN GÜCÜNE GALEBE ÇALMIŞTIR

Genel Başkan Erdoğan, AK Parti olarak tüm bu fitne ve terör odaklarına karşı Türkiye'nin ve milletin beka müdafaasıyla birlikte sahih İslam anlayışını yüceltmenin mücadelesini de verdiklerini belirtti. Milletin bağımsızlık ve gelecek mücadelesiyle sahih İslam geleneğini temsilinin bin yılı aşkın süredir içiçe geçtiğini vurgulayan Erdoğan, "İşte bu sebeple 15 Temmuz gecesi, salanın gücü, ezanın gücü, silahın gücüne galebe çalmıştır. Rabbimden kıyamete kadar da milletimizi bu yoldan ayırmamasını diliyorum." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin başında dolanan kara bulutların hiçbirinin diğerinden bağımsız olmadığının altını çizen Erdoğan, şunları söyledi: "Her kim Gezi olaylarıyla ihanetin ilgisinin olmadığını söylerse bilin ki ya cahildir ya da kendisi de aynı ihanetin içindedir. Her kim bölücü terör örgütünün eylemleriyle DEAŞ'ın ülkemize yönelik saldırılarının alakasının bulunmadığını iddia ediyorsa bilin ki ya dünyadan bihaberdir veya o da aynı dünyanın bir parçasıdır. Her kim ülkemize yönelik ekonomik tecrit operasyonlarıyla Avrupa Birliğinin sözlerini yutma pahasına takındığı tavrın aynı eller tarafından kotarılmadığını öne sürüyorsa bilin ki ya hiçbir şeyden anlamıyordur ya da her şeyi biliyordur."

Suriye ve Irak'taki gelişmelerin de Türkiye'den bağımsız olmadığına işaret eden Erdoğan, Kuzey Afrika, Akdeniz ve Karadeniz’deki gelişmelerin de Türkiye ile ilgisinin bulunduğunu söyledi. 

 

BİZ SURİYE'YE GİTMEDİĞİMİZDE SURİYE BİZE GELİYOR

Balkanlar ve Kafkaslar'ı hem coğrafi hem insani ilişkiler hem de stratejik olarak "canımızdan bir parça" olarak tanımlayan Erdoğan, şunları kaydetti: "Biz bu şekilde sayınca birileri hemen karşımıza dikilip, 'Siz daha Türkiye'nin iç meselelerini çözemiyorsunuz, niçin bu kadar geniş bir coğrafyayla ilgileniyorsunuz?' diyorlar. Halbuki çok derin akrabalık ve dostluk ilişkilerimizin bulunduğu bu coğrafyalardaki gelişmelerin hiçbiri bizim içişlerimizden, milli güvenliğimizden, bugünümüzden ve geleceğimizden ayrı düşünülemez. Bizim kimsenin içişlerine karıştığımız yok. Biz sadece kendi içişlerimizi güvence altına almaya çalışıyoruz. Biliyoruz ki Suriye'de kaos olursa biz burada nasıl huzur içinde yaşayacağız. Zulümden kaçan 3 milyonun üzerindeki Suriyeli kardeşimiz ülkemizde barınmıyor mu? Biz Suriye'deki gelişmelere sırtımızı dönsek bile krizin sonuçlarından kaçabilir miyiz? İşte biz Suriye'ye gitmediğimizde Suriye bize geliyor.

Kendimizi aldatmayalım, bir gerçeği çok iyi yakalamamız lazım ve bilmemiz lazım. 911 kilometre bir Suriye sınırı ve burada çok ciddi devlet yapılanması ön çalışmaları var. En batısından en doğusuna. Bugün biz buna sessiz kalırsak ki geciktik, o zaman bu yapılanma orada ne yapacaktır? Tahakkuk edecektir. İşte Cerablus'tan müdahaleyi yaptık ki Sayın Obama döneminde kendileriyle defaatle bunları konuştuk, maalesef hep oyalama, oyalama, adım atılamadı. Artık bu dönemde daha bekleyemeyiz dedik ve Cerablus'a girdik. Hani hep söyledim ya artık kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz dedik ve Cerablus'a girme olayı işte bu adımın ta kendisidir."

Erdoğan, Türkiye'nin güneyde Cerablus'a ardından Er-Rai'ye hemen arkasından da Dabık'a kadar indiğini belirtti.

Durmadan güneye doğru devam ettiklerini ve El Bab'a da girdiklerini anımsatan Erdoğan, "El Bab'a inince bazıları iyice tutuştu. Halbuki biz buralarda kiminle mücadele ettik? DEAŞ'ın kendisiyle mücadele ettik, buraları DEAŞ'tan temizledik. Dünya bir taraftan DEAŞ ile ilgili bize fatura keserken biz DEAŞ ile burada mücadele veriyorduk. Teröristlere bunlar ücretsiz silah verirken biz ücretimizle dahi bunlardan silah alamıyorduk ama mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdürdük ve 2 bin kilometrekarelik alanı güvence altına aldık. 100 bin civarında buradan ayrılmış olan Arap kardeşlerimiz geldi, kendi topraklarına yerleşti." diye konuştu.

Erdoğan, terör örgütlerinden boşalan bölgeye vali tayin ettiklerini, buralarda hastane ve okul çalışmaları yaptıklarını, bunu hala devam ettirdiklerini söyledi.

"Her an bizim sınırdaki illerimiz tehdit altındadır. Hatay'dan al gel Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Mardin bütün buralarda bir tehdit var. Eğer biz tedbirimizi almayacak olursak bugün üç, beş, on, yirmi havan topu geliyorsa yarın başka bombalar buraya inmeye başlardı." diyen Erdoğan, angajman kurallarını uygulamak suretiyle gerekli dersleri verdiklerini ve karşı tarafı sindirdiklerini ifade etti.

 

İDLİB'DEKİ ÇATIŞMASIZLIK BÖLGESİ

Şimdi ise olayın daha farklı bir boyuta doğru ilerlediğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Halep'ten kimler kaçmak zorunda kaldı? Oradaki kardeşlerimiz. Halep nedir? Ya Halep bizim kardeşlerimiz. Bugün Gaziantep'e bak orayı Halep'ten ayıramazsın, hep bunlar içi içedir. Halep'teki o insanlar o varil bombalarının altından mecburen İdlib'e kaçmak zorunda kaldılar. Bugün milyonlarca insan İdlib'de ama her an yine tehdit altındalar. Öyleyse bize düşen bir görev de İdlib idi ve Astana'da bunun çalışmalarını yaptık. İran, Türkiye, Rusya bu çalışmaları yaptık. ABD de büyükelçilik seviyesinde bunlara katıldı. Alınan kararları şimdi biz İdlib'de uygulamaya koyduk. Neydi o? Çatışmasızlık bölgesi. Öyleyse bu bölgenin korunması nasıl olacaktı? İşte dışarıda Rusya içeride de Türkiye olarak biz Özgür Suriye Ordusu ile bu çalışmayı yürütüyoruz. Dün itibariyle adımı atılan, bu sabah ise uygulamaya başlayan süreç şu anda devam ediyor ve herhangi bir sıkıntı olmadan Özgür Suriye Ordusu ile beraber bizim de desteğimizle oradaki gayret, sakin bir şekilde devam ediyor. Mesele, İdlib'de planlanan bu stratejiyi hayata geçirmek."

 

YENİ BİR KOBANİ YAŞAMAK İSTEMİYORUZ

Erdoğan, İdlib ve Afrin'in Türkiye ile iç içe olan yerler olduğunu, buralarda var olan sıkıntıyı gidermek zorunda olduklarını dile getirdi.

PYD/YPG denilen terör örgütünün sıradan bir örgüt olmadığını belirten Erdoğan, "En doğudan Akdeniz'e oluşturulmak istenen bir terör koridorunu biz bozmak mecburiyetindeyiz, buna müsaade edemeyiz. Eğer biz buna müsaade edersek yeni bir Kobani yaşarız, kusura bakmasınlar. Biz yeni bir Kobani yaşamak istemiyoruz ve bunu yaşatmayacağız. Gerçek hak sahibi olanlar buralardan sürülmüştür. Hak sahipleri de yerlerine gelecek. Bizim bu topraklarda gözümüz yok. Oraların gerçek sahipleri de yerlerine yerleşsin istiyoruz, derdimiz bu. Aynı durum Irak için de geçerlidir. Kuzey Irak yönetiminin referandum adımı Irak ile birlikte tüm bölgede bitip tükenmek bilmeyecek çok kanlı, çok can acıtıcı ve hepsinin de sonuçları bizi ilgilendirecek bir sürecin başlangıcı anlamına geliyor." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimlikleri herkesçe malum olan bir takım ellerin bölgeyi, burada yaşayan herkesin felaketine yol açacak şekilde yeniden dizayn etmeye çalıştığını vurguladı.

Telafer'de daha önce yarısı Sünni yarısı Şia 400 bin Türkmenin olduğunu, bu insanların tehdit altında Telafer'i terk ermek zorunda kaldıklarını anımsatan Erdoğan, şu anda Telafer'de 8-10 bin civarında Türkmenin olduğunu ifade etti.

Bu kişilerden yaklaşık 100 binin değişik yollarla Türkiye'ye geldiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bütün bunların üzerinde durmak bizim için bir görev değil mi? Efendim, şöyle, böyle diyorlar. Kardeşlerim ne derlerse desinler. Biz ensar ve muhacir kültüründen gelmiş bir medeniyetin mensuplarıyız. Bunu bir defa böyle göreceğiz. Kılıçdaroğlu şöyle demiş. Kılıçdaroğlu ne derse desin, HDP şöyle demiş, ne derse desin. Hakk ne diyor biz ona bakacağız ve yola da böyle devam edeceğiz. Umutmayalım, ta Hint Yarımadasına üç beş tane mazlumun ahını dindirmek için kadırgalarını gönderen ecdadın mensupları, torunlarıyız. Öyleyse duramayız. İmkanımız neye el veriyorsa biz buna duyarsız kalsak bile göz göre göre gelen kötü sonuçlardan kurtulamayız. Bölgesel yönetimi kararından döndürmek için başlattığımız ve başlatacağımız yaptırımları eleştirenler yarın gerçekten çok büyük felaketler yaşanmaya başladığında acaba nasıl bir çözüm öngörüyorlar. Lütfetsinler de bunu da bilelim. Sırtında yumurta küfesi taşımayanlar için oturdukları yerden ahkam kesmek elbette çok kolay." 

Erdoğan, geçtiğimiz günlerde bölgdeki kanaat önderleriyle bir araya geldiğinde istisnasız hepsinin ülkeye bağlılıklarının tam olduğunu ama bazılarının da kafalarında soru işaretleri bulunduğunu gördüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Bölgenin bağrına saplanan referandum hançerini birileri Kürtlerin hakkı kılıfıyla pazarlamaya çalışıyor ve buna da müşteri buluyorsa yapmamız gereken çok iş var demektir. Suriye'de kurulmaya çalışılan terör kantonlarına en küçük bir muhabbeti, en küçük bir olumlu yaklaşımı olan zihnini ve gönlünü bölücülük fitnesine kaptırmış demektir. Kim ne derse desin, ne düşünürse düşünsün. Biz, Türkiye'nin, Suriye ve Irak kaynaklı tehditlerle köşeye sıkıştırılmasına izin vermeyeceğiz. Saldırıları kendi topraklarımızda karşılamak yerine bizzat kaynağında bu sorunları çözme stratejimizi adım adım hayata geçiriyoruz. İşte Fırat Kalkanı bunun ilk adımıydı. Şimdi İdlib'de az önce ifade ettiğim operasyon yürütülüyor. Bize dostluk gösterene yüreğimiz de kollarımız da sonuna kadar açıktır. Bize husumet besleyenlere sözümüzü ise burada bir kez daha tekrarlayayım, bir gece ansızın gelebiliriz."

Erdoğan, cephedeki yetkililerle sürekli irtibat halinde olduklarını ve bilgi alışverişinde bulunduklarını belirterek, gelişmelerin sonunun hayırlı olacağını aktardı.

Türkiye genelinde devam eden kongre süreçlerinin büyük kongreyle nihayete ereceğini dile getiren Erdoğan, alınan neticelerle 2019 seçimlerinde partinin yükünü omuzlayacak teşkilatın da kesinleştirmiş olacağını söyledi.

Erdoğan, 2019'un mart ayında gerçekleşecek mahalli idareler seçimlerinin çok iyi neticelenmesi gerektiğine işaret ederek, "Mahalli idareler seçimlerinden ne kadar güçlü çıkarsak, kasım ayındaki milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine o kadar morali yüksek gireriz. AK Parti'nin mahalli idareler ile milletvekili seçimlerindeki oy oranları arasında daima bir fark bulunduğunu biliyoruz. Amacımız bu farkı mahalli idarelerdeki oylarımızı yukarıya doğru çıkartarak kapatmaktır. Aksi taktirde mecliste sıkıntıya düşeriz." ifadelerini kullandı.

 Bu silsilenin en tepesinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Biliyorsunuz yeni sistemde yürütme tamamen cumhurbaşkanlığına geçiyor. Dolayısıyla bu seçimde sadece bir cumhurbaşkanı seçimleyecek, onunla birlikte hükümeti, üst düzey bürokrasiyi ve icraya yönelik tüm kararları da belirleyen bir tercih söz konusudur." dedi.

Erdoğan, eğer cumhurbaşkanlığı seçiminde arzu edilen netice alınamaz ise diğer başarıların da havada kalacağını belirterek, boşa geçirilecek tek bir saniyenin olmadığını ve kendisi de dahil olmak üzere herkesin çok çalışması gerektiğini kaydetti.

 

MESELE KEMİYET DEĞİL, KEYFİYET MESELESİDİR

Hizmetler çalışmalarına ara vermeden devam edeceğini dile getiren Erdoğan, "Gidemediğimiz yer bizim değildir, bunu da böyle bileceğiz. Hem ülkemizin meselelerinin çözümü hem partimizin seçimlerde elde etmek isteği neticeler için hep birlikte çok çalışmalayız. Türkiye'yi 2023 hedeflerine bu kadro ulaştıracak." ifadesini kullandı.

İstişare toplantılarında yapılan sunumlar ve yöneltilen soruların, her alanda gerçekleştirilen büyük icraatların yanında çözüm bekleyen pek çok sorunun da olduğunu gösterdiğinin altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu konuda miletvekillerimizle ikili görüşmeler yaptım. Kendi illeriyle ilgili bazı sorunları benimle de paylaştılar. İnşallah bütün bu krizleri de süratle, yoğun bir şekilde aşarız ve geleceği çok daha güçlü bir şekilde inşa ederiz. Kadın kollarımız, gençlik kollarımız, aman çok gayretli olacağız. Üye sayılarımız güzel ama yeterli değil. Sayımız ne kadar fazla olursa olsun, mesele kemiyet meselesi değil, keyfiyet meselesidir. Hem krizlerle mücadele edebileceğimizi hem de hedeflerimiz doğrultusunda programlarımızı adım adım uygulama başarısını ortaya koyabileceğimizi herkese ispat edeceğiz."