Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 101. Yıl dönümü
münasebetiyle düzenlenen program okul öğrencilerinden Aysima ÇOLAK ve
Güneş TOPTAŞ ‘ın hazırladığı slayt ve şiir dinletisi ile başladı. Daha sonra
okul tarih öğretmeni ve aynı zamanda programın moderatörü İsmail KEÇELİ; Hayati
Vasfi TAŞYÜREK’in; aşağıdaki dizelerini okuyarak katılımcıları selamladı
“Maraşlım,
Bir Hamaset Destanı Nakşedildi Bağrına,
Yurdumun Arslanları Öldü İman Uğruna,
Ruhlarda Bayraklaşan Allah İçin Savaştır,
Bu Şehitler Diyarı, İşte bu yer Maraş’tır.”
KEÇELİ daha sonra Tarihçi-Yazar Mehmet IŞIK ‘ın özgeçmişi
hakkında bilgi verdi.
Program daha sonra Okul Müdürü İbrahim Halil Kaymaz’ın
selamlama konuşması ile devam etti. Kaymaz özetle şunları söyledi:
“2004 yılında lisans eğitimi için Gaziantep’ten
Kahramanmaraş’a geldiğimde “çete bayramı
yaklaşıyor” dediklerinde ne olduğunu anlamamıştım. Biz üniversite öğrencileri
çetelerin daha sonra sokaklarda davul-zurna ve silahlarla dolaştıklarını
gördük. Biraz tedirgin olduk. Yerel esnaf; “Korkmayın korkmayın çetelerden
korkulmaz. Ancak onların varlığından güven duyulur.” dediler. Şuna inanıyorum:
“Gaziantep, Şanlıurfa ve Kahramanmaraş’ın kurtuluşu bir noktada tüm Türkiye’nin
ve Anadolu’nun kurtuluşuna vesile olmuştur.” Bu vesile ile programımıza teşrif
eden bütün katılımcılara teşekkür ederim. Hassaseten Mehmet IŞIK hocama da
bizleri kırmayıp davetimize icabet ettiği için minnettar olduğumuzu ifade
ederim.”
Konuşmacı Mehmet IŞIK; programa davet edildiği için
teşekkür edip, Kahramanmaraş işgali ve Kahramanmaraş’ın
işgalden kurtuluşu hakkında önemli bilgiler verdi.
Işık konuşmasına neden Maraş, neden Antep, neden Urfa sorusu ile başladı. Ve
bunu şöyle açıkladı: “Fransa ile İngiltere’nin arasında gizli antlaşma ile
Çukurova Bölgesi Fransızlara bırakılmıştır. Çünkü İngilizler daha önce Mısır’ı
işgal ettiler ve buradan pamuk hammadde ihtiyaçlarını karşıladılar. Hammaddeye
ihtiyaçları kalmadığı için Çukurova Bölgesi’ni de Fransızlara bıraktılar.
Daha sonra İngilizler MUSUL-KERKÜK petrol bölgesi
karşılığında Antep, Maraş, Urfa bölgelerini Fransızlara bırakırlar.
İngilizler işgal ettikleri yerlerin kimliği ile oynarlar.
Tapu, nüfus ve müzeleri yağmalarlar. Kimliksiz bir toplum inşa etmek için
çalışırlar.
Bu coğrafya, Amik Ovası, Kudüs’ten başlayıp Ahir Dağı’na kadar geniş ve zengin bir coğrafya
Anadolu’nun kapısı demektir. Fransızlar, maalesef emelleri için Maraş’ta bulunan
21000 Ermeni nüfusu kullandılar.
Sekiz ay İngiliz işgalinde Maraş’ta önemli olaylar
yaşanmadı. Ermeniler tehcir olayından dolayı Türkleri suçlamışlardır. Maraş en
az Ermenin tehcir edildiği yerdir.
Maraş’a Fransızların geleceği öğrenildiğinde Maraşlı İngilizlere
gösterdiği kibarlığı Fransızlara göstermemiştir. Bunun gerekçesi Fransızlar Cezayir’de
ve Tunus’ta milyonlarca kişiyi katletmişlerdir. Maraşlılar bunu bildiği için
hazırlık yaptılar. 29 Ekim günü Fransızlar Maraş’a giriş yaptılar. Fransızları Maraş’ta
Ermeniler ve bazı Türk Müslüman aileler de karşıladılar. Ermeniler “Yaşasın Fransa,
Yaşasın Ermenistan, Yaşasın Kilikya Ermeni Krallığı, Kahrolsun Türkler,
Kahrolsun Türklerin Padişahı “şeklinde bağırmaya başladılar.
Fransızlar 1900 kişi olarak şehre geldiler. Bunlar
dışında Beyrut’ta yetiştirilmiş 2000’e yakın Ermeni Lejyoner Birliği de vardı. Amaç
Türk nüfusunu katlederek Ermeni nüfusuna eşitlemek. İleride bir oylama
yapılırsa Ermeni nüfusun Türklerden daha çok olduğunu ileri sürerek bir Ermeni
devletine zemin hazırlamaktı.
İşgalden bir gün sonra Ermeniler Fransız kıyafetleri
giyerek Uzunoluk’ta hamamdan çıkan kadınlara saldırıyorlar. “Burası artık
Fransız yurdudur. Burada böyle peçeyle çarşafla gezemezsiniz ”derler. Ermeniler
burada Fransız kıyafetleri giyerek Fransızlarla Türkleri karşı karşıya
getirirler. Zira “Türkler İngilizler gibi Fransızlarla da düşman olmazlarsa biz
Ermeni devleti kuramayız” diye düşünürler. Fatma Hanım “İçinizde bir Müslüman,
Allah korkusu olan biri yok mu? Bizim iffetimize namusumuza el uzatıyorlar”
diye vaveyla koparır. Bu olaydan sonra işte Maraş’ın gençleri ortaya çıkmaya
başlar. İlk tepkiyi 17 yaşında Çakmakçı Sait “Kırarım sizin elinizi ”diyerek
düşman askerlerine saldırır orada şehit edilir. Bunun üzerine Gaffar Kabuloğlu
Osman, Sütçü İmam ayağa kalkar. Sütçü İmam elindeki silahla ateş eder ve
Fransız kıyafetli Ermenileri öldürür. Sütçü İmam’ın attığı bu kurşun
Fransızların karizmasını yerle bir eder. Bundan sonra Maraş’ta olaylar daha
şiddetli geçer. Sütçü İmam korkup kaçmaz. Öyle bir şey yoktur. Bertiz’in
Maksutlu köyüne gider ve orada Bayazıdlı Muharrem Beyin çetesine dahil olur ve
savaşmaya devam eder. Fransızlar kapı kapı arayıp Sütçü İmam’ı bulamayınca
yakınında kim varsa öldürmeye, zarar vermeye başlarlar. Nasuh Oğlu Mehmet’i, 19 yaşında sırtından bıçaklayıp hükümet
konağının önüne atarlar. O gece bir kişiyi daha, Tiyeklioğlu Kadir’i (Sütçü İmam’ın
dayısının oğlu) 21 yaşında işkence ederek öldürürler. Hükümet konağının önüne
atarlar. Maraşlılar, “bunun fotoğrafını çekelim dünyaya Fransızların işkenceci
olduklarını gösterelim” derler. Fakat o dönemin korkak hükümeti olan Mutasarrıf
Ata Efendi, “başım belaya girmesin” diye müsaade etmez.
Tarihçi Yazar Mehmet IŞIK sözlerine şöyle devam etti: “Bu
olaylar üzerine Kayabaşı Mahalle’sinde zengin bazı aileler toplanıp bir
teşkilat kurmalıyız demeye başlarlar. Şekerli Mahallesi’nde ise gençler
toplanmaya başlarlar. Bu gençlerin başında Tapucu Faik, Evliya Efendi gibi
cevval delikanlılar gelir.
Sütçü İmam Olayı, Maraş’ta İstiklal mücadelesinin il
kıvılcımı olur. Fakat bu olaydan sonra Fransızların desteğini alan Ermeniler,
silahlanmaya başlar. Zeytun, Fırnız, Fındıcak ve Kişifli gibi Ermeni nüfusun
yoğun olduğu bölgelerden şehre gelen Ermeni çeteler, şehrin dışındaki ıssız
yerlerde halka saldırmaya, geceleri sokaklarda Türklere ateş etmeye başlarlar.
Bir müddet sonra şehir içerisinde asayiş tamamen bozulur. Bunun üzerine
Fransızların Adana Askeri Valisi Albay Bremond, Maraş’ta asayişi sağlaması için
Osmaniye askeri valisi Yüzbaşı Andre Maraş’a gönderir.
Yüzbaşı Andre 26 Kasım 1919 günü yanında Osmaniye’den
bazı misafirler ve az sayıdaki askerle birlikte Maraş’a ulaşır. Şehre geldiği
gün Mutasarrıf Ata Efendi, Kadir Paşa ve Agop Hırlakyan ile görüşür. Bir gün
sonra Ermeniler, Adana valisi Bremond ve Yüzbaşı Andre’nin şerefine, 27 Kasım
1919 Perşembe akşamı, Hırklakyanların konağında bir balo tertip ederler.
Fransız komutan Yüzbaşı Andre, çok sayıda misafirin
katıldığı baloda Hırklayan’ın torunları Helena ve Victor ile tanışır. Oldukça
çekici ve güzel olan Helena’yı dansa davet eder ancak dans teklifi,
Helena tarafından net bir şekilde reddedilir. Hırlakyan’ın oğlu Hovsep’in kızı
Helena, Fransız Komutan Andre’ye “ Sizinle dans etmemekten dolayı beni mazur
görünüz, üzgünüm. Çünkü kendimi hala esaret ve zillet içerisinde bir kadın
olarak görüyorum. Kalesinde Türk bayrağı dalgalanan bir memlekette Fransızların
ya da Ermenilerin hâkim olduğuna inanmıyorum. Büz yüzden sizinle dans edemem.”
Der.
Fransız Komutan Yüzbaşı Andre, beklemediği bir cevapla
karşılaşmıştır. Şaşkınlığı üzerinden atar atmaz, yakındaki adamlarına derhal
emir verir. Yüzbaşı Andre’nin Türk Bayrağı’nın kaleden indirilmesi ve yerine
Fransız bayrağının çekilmesi emri kısa süre emri harfiyen yerine getirilir.
Ermeniler ve Fransızlar coşku içerisinde balodaki eğlencelerini sürdürürler.
Türk Bayrağı’nı kalede göremeyen Mehmet Ali Kısakürek’in
“Âlem-i İslam’a hitap beyannamesini hazırlar. Beyanname “Korkma! Kelimesi ile
sona erer. Bu kelime ileriki zamanlarda Mehmet Akif ERSOY’un İstiklal
Marşı’mızı yazmasına ilham olur. Mehmet Ali Kısakürek, 15 yaşındaki oğlunun
Şahap Kısakürek’in şalvarının cebine şifre yazılı beyannameleri koyar. Şalvarın
da cebini deler. Şahap beyannameleri sokakta döke döke gider. Şifre Ulu Cami’de
toplanılacağı anlamına gelmektedir. Maraşlılar Ulu Camide toplanırlar. Rıdvan
Hoca “bir şehirde din yaşasın istiyorsanız hürriyet olması lazım “der.
Şeyh Ali Sezai “Hürriyet olmayan yerde namaz kılınmaz! Ben
buna mührümü basarım “der. Halk toplanır, kaledeki Fransız Bayrağı’nı indirmek
için kaleye doğru harekete geçer. Onbaşı Osman Erşan kaleye girer ve Fransız
bayrağını indirip Türk bayrağını diker. Fransızlar kalenin dışına baktıklarında
bir Maraş’ın ayaklanıp kaleye doğru geldiğini görürler.
Âşıklı Oğlu Hüseyin, Nakıp Cami önünde kendisine “Bizden
korkmuyor musunuz?” diyen Fransız Yüzbaşı Andrie “Sizden Korkmuyoruz! Maraş
Bize Mezar Olmadan Düşmana Gülizar Olmaz” diye cevap verir.
Mıllış Nuri; Ermenilerin toplandığı Bilezikciyan’ın evine,
eline bombayı alır ve çatıdan girer. Bomba patlar, Mıllış Nuri çok ağır
yaralanır. “Seni evine mi hastaneye mi götürelim?” sorusuna, “hastaneye
götürmeyin ben zaten öleceğim. Ellerinde zaten az olan narkozu bana
kullanmasınlar. İyileşme ihtimali olan birisine kullanırlar. Eve götürmeyin
nişanlım beni böyle hatırlamasın!”der ve orada şehit olur.
Şehit Evliya, “Gitme! Arkada iki tane çocuğun var” diyen
karısına, “ben gitmezsem, o gitmezse, kim kurtaracak bu şehri?” der. Çatışmada
Ermeni Avadis Efendi, Fransızlara
“Türklerin zaafı vardır. Af dileyene, aman diyene el kaldırmazlar.” deyince. Cezayirli
bir Müslümanın eline beyaz bayrak verirler. Cezayirli “ene Müslim “diyerek aman diler. Yanındakiler
Şehit Evliya’ya bu tuzak deseler de “Ben,
“Türkler aman diyene el kaldırdı” dedirtmem” der ve saklandığı yerden çıkınca
orada şehit edilir.
I. Dünya Savaşı’nda Maraş 316 şehit vermiştir. Bunun 232
‘si yani % 74 gençlerdir. Bu şehrin geç gelişmesinin en büyük sebeplerinden
biri de genç beyinlerini kurtuluş savaşında kaybetmesidir.”
Program Okul Müdürü İbrahim Halil KAYMAZ’ın “Bu şehrin
her sokağında, parkında Kurtuluş Savaşı’nda yaşanan bir kahramanlık veya
halkımıza reva görülen bir zulüm vardır. Bizler şehrimizin sokaklarında
yürürken “Bastığımız yerleri toprak diyerek geçmemeli, bu yerlerdeki hatıralara
saygı göstererek, hayâ ederek yürümeliyiz.” sözleri ile sona erdi.
YORUMLAR