Anne karnındaki fetüs, bir zar tabakası tarafından
kaplanan kese içinde bulunur. Bu keseye amniyon kesesi, çevreleyen zara amniyon
zarı, içindeki sıvıya ise amniyon sıvısı adı verilir. Amniyon gebelikte oldukça
önemli işlevleri olan dinamik bir sıvıdır adeta hidrolik bir basınç
dengeleyicidir. Amniyon kesesi, gelişen fetüsü dış tesirlere karşı korur ve
içerdiği sıvı fetüsün güvenli bir şekilde anne rahminde rahat hareket etmesine
olanak sağladığından kas-iskelet sisteminin düzenli gelişmesine yardımcı olur.
Sıvıya herhangi bir yönden gelen basınç, küresel olarak her tarafa yayılır,
böylece fetüs olumsuz etkilerden korunmuş olur.
Bebeği Ses Darbe
ve Enfeksiyondan Koruyor!
Amniyon sıvısının fetüse rahat hareket ortamı
sağlamasının yanı sıra, enfeksiyon hastalıklarına karşı da koruduğu kabul
edilmektedir. Amniyon sıvısının etrafını çeviren zarlar; fetüsü, vajina ve
rahim ağzındaki mikroorganizmalardan ve diğer potansiyel zararlı maddelerden
koruyucu bir engel oluşturur. Ayrıca su içindeki bebek dış travmalardan ve ısı
değişikliklerinden de korunur. Amniyon sıvısı hidrolik bir basınç dengeleyici
olarak bebeğin simetrik olarak büyümesi ve gelişmesini destekler. Bebeğin beyin
gelişimine katkıda bulunur. Bebeği ses, darbe, ışık, basınç gibi dışarıdan
gelen etkenlere karşı korur. Bebeğinin vücut ısısını düzenler. Amniyon
sıvısının fetüse sağladığı bir diğer hayati imkan ise, sabit ısının
korunmasıdır. Günde 8 defa 3 saatte bir devamlı değişen amniyon sıvısı belirli
bir sıcaklıkta olup, fetüsün gelişimi açısından ihtiyacı olan ısıyı her tarafa
eşit olarak dağıtır. Sıvının içerisindeki maddeler bebeğin duyu organlarının
gelişimine yardımcı olur. Kas ve sinir sistemi başta olmak üzere akciğerler,
böbrekler gibi pek çok organ sisteminin gelişiminde rol oynar. Amniyon
sıvısının varlığı anne sağlığı için de önem taşımaktadır. Bu sıvı rahmin boşluklarını
doldurur. Bu sayede zamanla büyüyen ve ağırlık kazanan fetüs, annenin rahmine
ağırlık yapmaz. Aksi halde fetüs büyüdükçe rahme baskı yapacak, böyle bir
durumda da rahim duvarlarının ters baskısı sebebiyle, fetüs normal gelişimini
tamamlayamayacaktı.
Amniyon Sıvısının
Kaynağı Nedir?
Amniyon sıvısı; yüzde 99 su, inorganik tuzlar, organik
maddeler ve fetüsten dökülen epitel hücrelerden oluşur. Organik bileşiklerin
yarısı protein diğer yarısı ise karbonhidrat, enzim, yağ, hormon ve
pigmentlerden ibarettir. Ayrıca fetüsün cilt, solunum sistemi, sindirim sistemi
ve boşaltım sisteminden dökülen hücrelerin olduğu bir sıvıdır bu.
Az Olduğunda Hangi
Problemler Ortaya Çıkar?
Amniyon sıvısının miktarı bebeğin iyilik halini, gösteren
bir göstergedir. Bebeğin suyunun miktarı bebeğin yeterince kanlandığının,
dolaylı oksijenlendiğinin işareti olarak kabul edilir. Gebelik döneminde
bebeğin suyunun azalmasına(gebelik sonunda 500 ml’ den az olmasına)
“Oligohidramnios” denir. Hamilelerin yaklaşık yüzde 4’ünde görülen bir
problemdir. Bu durum genelde hiçbir belirti vermez ve ultrason incelemelerinde
tespit edilir. Normalde doğum başlarken zarlar yırtılır, gebenin suyu gelir ama
“Erken Membran Rüptürü” denen zarların doğum eylemi başlamadan günlerce önce
yırtılması ve sızıntı şeklinde suyun gelmesi durumunda anne suyunun azaldığını
fark edebilir. Bebeğin hareketlerinin sürmesi, simetrik olarak gelişiminin
devam edebilmesi ve kordonun uygun şeklinde kalabilmesi için kesenin içerisinde
yeterli miktarda amniyotik sıvının bulunması önemlidir.
Sıvı Azlığının
Nedenleri Neler?
Pek çok neden “oligohidramnios”a yol açabilir. Çoğunlukla
plasental yetersizliğe bağlı gelişir.Bebek kan dolaşımının yetersiz olduğu,
sıkıntıda olduğu durumlarda dolaşan kan kalp ve beyin gibi daha hayati
organlara giderken böbrek akımı azalır, böylece bebeğin idrar miktarı da azalır
(bu durum az su içen bir kişinin az miktarda idrar çıkarmasına benzetilebilir).
Amniyon sıvısının oluşmasında en büyük katkıyı sağlayan bebek idrarının
(steril) azalması, ultrasonda amniyon miktarının düşük ölçülmesine neden
olacaktır. Ayrıca “amniyotik memran”ın erken yırtılarak sıvı sızdırması
nedeniyle de oluşabilir. Fötal böbreklerin gelişememesi ve üriner kanal
tıkanıklığı da oligohidramnios yapan nedenlerdendir. İkizlerden birinin
diğerinin aleyhine aşırı büyümesi olan ikizden ikize transfüzyon sendromunda az
kan giden ikizin amniyon mayisi de az olur. Amniyon sıvısının azalması durumunda
azalma miktarı ultrason ile yakından takip edilmelidir.
Dengelemek İçin Ne
Yapmak Gerekir?
Sıvının çok azaldığı durumlarda deneysel bir uygulama
olarak amniyon kesesi içine özel bir sıvı enjekte edilebilir bu işleme
“amniyoinfüzyon” denir. Ancak bu yöntem yüksek enfeksiyon ve düşük riski
taşıdığı için yaygın değildir. Diğer bir yol ise annenin vücudundaki sıvının
artırılması yoludur. Annenin bol sıvı tüketmesi amniyotik sıvı miktarını geçici
de olsa artırabilir. Sıvı çok azalmış ve bebek tehlikeye girmiş ve gebelik
dönemi uygun ise doğum gerçekleşebilir. Eğer oligohidramniyoz; ikinci trimester
döneminde doğuma daha aylarca zaman varken görülmüşse, ileride kalıcı
sakatlıklar yapan bir durumun sebebi olmuş ise, amniyoinfüzyon ve sıvı artırım
yolları netice vermemiş ise gebeliğin sonlandırılmak zorunda kalınır.
Fazla Olması Hangi
Sonuçlara Yol Açar?
Amniyon sıvısının normalden fazla olmasına ise
“Polihidramnios” adı verilir. Amniyon sıvısı hacminin 2000 ml. üzerinde olması
halidir. Gebeliklerin yüzde 3 ünde görülür. Hastaların yüzde 60’ında da sebep
bulunamaz. Polihidramnios saptanan bir gebelikte ilk adım, ultrasonla dikkatli
bir anomali taramasıdır. İkinci adım ise anneye ait nedenlerin
araştırılmasıdır. Özellikle kan şekeri takibi yapılmalıdır zira diyabetik anne
bebeklerinde daha sıktır. Sebebi bilinmeyen durumlarda takip süreci gebelik
boyunca devam etmelidir. Doğum sonrası kalıcı sakatlık yapacak bir durum varsa
ve erken gebelik dönemindeyse gebelik sonlandırılır. Yaşamın devam edebileceği
bir sebep var ve doğuma az bir zaman kaldıysa peş peşe yapılan amniosentezlerle
sıvı azaltılma yoluna gidilir.
Amniyon Zarının
Yırtılması Çok Tehlikeli!
Antibakteriyel faktörler bulunan ve mekanik olarak da
içindeki fetüsü saran amniyon zarları, doğum başlamadan yırtılırsa buna “Erken
Membran Rüptürü” denir. Gebeliklerin yaklaşık yüzde 10’unda görülen bu durumun
nedeni, bazı hallerde saptanamaz. Ancak bu olguya çoğunlukla enfeksiyonların
neden olduğu düşünülmektedir. Bu enfeksiyonlar; su kesesinin erken açılması ve
doğum eylemi sırasında mikroorganizmaların annenin genital bölgesinden rahmine
bulaşmasıyla ortaya çıkar. Enfeksiyon geçirmeyle amniyon sıvısında ve
zarlarında enfeksiyon olursa, anneye antibiyotik başlanır doğum olabildiğince
erkene alınmaya çalışılır. Anne karnındaki bu enfeksiyon fark edilmezse ve
tedavi edilmezse bebeğin akciğerlerinde zatürreye ve beyninde menenjite yol
açar. Anne için de bebek için de ölümcül olabilir. Doğum sonrası bebeğin uzun
süre yoğun bakımda kalmasına neden olabilir.
Annenin Hijyene
Çok Dikkat Etmesi Gerekiyor
Anne karnındaki bebeğin kakası olan; mekonyum, daha 16.
Haftada bebeğin bağırsaklarda mevcuttur. Bağırsak salgıları, bağırsak
duvarından normalde dökülen hücreler, fetüs cildinden dökülen ince tüyler,
amniyon sıvısındaki hücreler mekonyumu oluşturur. Bebeğin bağırsak hareketleri
ile 32. Haftadan sonra mekonyum, amniyon sıvısına azar azar karışır. Bu özellikle
günü geçmiş gebelerde, fetüsün anne karnında sıkıntıda olduğu durumlarda
kontrolden çıkar ve bağırsaklardaki tüm kaka amniyon boşluğuna çıkar. Böylece
ortamda fetüsün aspire edebileceği daha koyu bir mekonyum bulunur. Mekonyum
koyulaştıkça akciğer yapısına taşındığından solunum yollarının tıkanma
olasılığı artar. Doğumda bebeğin nefes alması ile mekonyum akciğerlere
gidebilir ve bebeğin kötü doğduğu ve uzun süre yoğun bakımda solunum makinesine
bağlı olarak ağır tedaviler almasını gerektirecek “mekonyum aspirasyonu” olarak
adlandırılan tehlikeli bir durum oluşur. Gebeler hamile olduklarını
öğrendiklerinden itibaren hijyen kurallarına her zamankinden daha çok riayet
etmelidirler ve doğum hekimine kontrollerini zamanında yaptırmalıdırlar.
YORUMLAR