Kurulduğu 2009 yılından bu yana sağlıklı yaşam bilincinin
gelişmesine katkı sağlamak, toplumu beslenme ve sağlık alanlarında bilimsel ve
güvenilir bilgiyle aydınlatmak üzere birçok projeyi hayata geçiren Sabri Ülker
Vakfı, bakteriyel enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılan antibiyotikler ve
beslenme ilişkisine dikkat çekiyor. Antibiyotik kullanımının bağırsaklarda
yaşayan yararlı bakterilerin sayısının azalmasına, yararlı ve zararlı
bakteriler arasındaki dengenin değişmesine yol açabileceğinin altını çizen
Sabri Ülker Vakfı, bu noktada doğru beslenmenin son derece önemli olduğunu
hatırlatıyor. Vakıf, antibiyotik kullanırken beslenmede dikkat edilmesi gereken
noktalara ilişkin önemli bilgiler paylaşıyor.
Antibiyotiklerin her tür soğuk algınlığı durumunda hekime
danışılmadan kullanılmasının sıkça yapılan hatalardan biri olduğunu hatırlatan
Sabri Ülker Vakfı, gereksiz antibiyotik kullanımının sağlığı olumsuz
etkileyebileceğine ve antibiyotik direncine yol açabileceğinin de altını
çiziyor. Vakıf, bu nedenle antibiyotiklerin mutlaka hekim kontrolünde
kullanılması gerektiğini belirtiyor.
Herhangi bir bakteriyel enfeksiyonu önlemek için
kullanılan antibiyotikler, bağırsaklarda yaşayan diğer bakterilerin de sağ
kalımlarını etkileyebiliyor. Antibiyotik kullanımı böyle bir durum neden
olduğunda genellikle mide bulantısı, ishal, iştah kaybı gibi gastrointestinal
belirtiler ortaya çıkabiliyor. Antibiyotik kullanırken yan etkilerin
azaltılması ve antibiyotik tedavisi sonrası bağırsaklardaki bakteri dengesinin
geri kazanılması son derece önemli. Antibiyotik kullanımı sırasında yeterli ve
dengeli beslenmenin yan etkileri önlemeye ve iyileşme sürecinin hızlanmasına
yardımcı olabileceğinin altı çiziliyor. Antibiyotik kullanımı sırasında ve
sonraki dönemde özellikle probiyotik ve prebiyotikler, K vitamini, posa ve
liften zengin besinler büyük önem taşıyor.
Probiyotik ve
prebiyotikler: Antibiyotik
kullanımının bir sonucu olarak bağırsaklardaki yararlı bakterilerinin sayısı
azaldığı için zararlı organizmalar çeşitli sorunlara yol açabiliyor. Bu nedenle
antibiyotik kullanımı söz konusu olduğunda, probiyotik besinlerin de
tüketilmesi öneriliyor. Probiyotik bakterilerden laktik asit bakterilerini
içeren yoğurt, peynir, kefir, tarhana ve turşu gibi fermente besin tüketimi,
antibiyotik kullanımı sonrası değişen bakteri dengesinin yeniden kazanılması ve
yan etkilerin azaltılmasında etkili olabiliyor.
Prebiyotikler bağırsaklardaki probiyotiklerin besinidir
ve sindirilmeyen besin bileşenleridir. Dolayısıyla bağırsaklarda canlı
bakterilerin sağlık etkilerinden faydalanabilmek için beslenmede prebiyotik
besin kaynaklarına da yer verilmesi gerekiyor. Hindiba, enginar, yulaf, soğan,
muz ve kuşkonmaz gibi prebiyotik besinler, probiyotik besinlerle birlikte
tüketildiğinde antibiyotik kullanımı sonrasında bağırsaklardaki dengeyi geri
kazanmaya yardımcı olabiliyor.
K vitamini:Bazı bağırsak bakterileri vücutta kanın pıhtılaşmasında görev alan K vitaminini
üretir. Antibiyotik kullanımı bağırsaktaki bakteri dengesini bozduğu için uzun
süreli antibiyotik kullanımlarında K vitamini eksikliği de görülebiliyor.
Antibiyotik kullanımında ve sonraki dönemde iyi bir K vitamini kaynağı olan
koyu yeşil yapraklı sebzelerden zengin besinler tüketilmesi faydalı oluyor.
Posa/Lif:Posadan zengin besinler antibiyotiklerin vücutta kullanımını etkileyebiliyor.
Besin öğesi-ilaç etkileşimi olmaması için antibiyotik aldıktan hemen sonra
meyve ve sebzeler gibi posa içeriği yüksek besinlerin tercih edilmemesi
öneriliyor. Ancak antibiyotik tedavisi tamamladıktan sonra, posa ve liften
zengin beslenmek yararlı bakterileri geri kazanmaya ve sindirim sistemini
desteklemeye yardımcı oluyor.
YORUMLAR