Kahramanmaraş Kadın Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü münasebetiyle basın bildirisi
yayımladı.
Her yıl çeşitli etkinliklerle kadına şiddete dikkat çeken
Kahramanmaraş’ta faaliyet gösteren kadın derneklerinden oluşan Kahramanmaraş
Kadın Platformu, bu yıl pandemi nedeniyle, basın bildirisi yayımladı.
Kahramanmaraş Kadın Platformu Başkanı Zeynep Arıkan,
yayımladığı bildiride şu ifadelere yer verdi: “Günümüzde en ilkel toplumlardan
en gelişmiş toplumlara kadar bütün kadınlar geleneksel kavramların da etkisiyle
fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Kadınların ne
yapması, nasıl davranması, ne kadar eğitim alacağı, parasını nasıl harcayacağı,
kaç çocuk doğuracağı, nasıl giyineceği hatta kimle evleneceği gibi temel
seçimleri erkek egemen toplum tarafından belirlenmektedir. Kadınlar eşleri,
erkek arkadaşları ve hatta en yakın erkek akrabaları tarafından fiziksel,
cinsel ve psikolojik şiddet görmektedirler.
Ruhsal hastalıklar dünyanın her ülkesinde kadınlarda daha
çok görülmektedir. Özellikle depresyon, kaygı bozuklukları, travma sonrası
stres bozukluğu gibi hastalıklar kadınlarda erkeklerden neredeyse iki kat fazla
görülmektedir. Kadınlarda ruhsal hastalıkların daha sık görülmesinin nedeni biyolojik
ve hormonal farklılıklarla açıklanamaz. En sık görülen neden; kadına yönelik
psikolojik, fiziksel şiddettir.
Toplumsal yaşamda barışçıl gibi görünen sosyal süreçlerle
kadınları tahakküm altına alan, ekonomik, sosyal ve siyasal ilişki biçimlerinin
dışında bırakan, kadın kimliğini güçsüzleştiren tüm bağımlılık ilişkileri,
şiddet bilinci çerçevesinde ele alınmalıdır.
Cinsiyetçi, ayrımcı değer ve “norm”lar, kurallar,
gelenekler incelemeye tabi tutulmalıdır. En yaygın şiddet biçimi, tahakküm
altında olanların, kendilerini tahakküm altında tutanların yaratıp hakim
kıldığı ilişki biçimlerini benimsemesi ve sürdürmesidir. Tahakkümün tüm
görünümlerinin ortaya serilerek sorgulanması, şiddetin kendini yeniden
üretmesine engel olur. Şiddetten korunma stratejileri uzun süreli ve kalıcı
kazanımlar için bütüncül olmalıdır.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF), geçtiğimiz aylarda 2020
Cinsiyet Eşitliği Raporu’nu yayınladı. Dünya ülkelerinin cinsiyet eşitliğine
göre sıralandığı listenin ilk sıralarında İzlanda, Norveç, Finlandiya ve İsveç
bulunurken Türkiye listenin sonlarında yer aldı. Geçen yıl 149, bu yıl ise 153
ülkenin bulunduğu sıralamada Türkiye yine 130. sırada bulunuyor. Cinsiyet
eşitliği listesi hazırlanırken, kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği,
eğitim imkânları, sağlık ve kadının siyasi güçlendirilmesi gibi kriterlere
bakıldı. Batı Avrupa, ortalama yüzde 76,7 ile cinsiyet eşitliğinin en yüksek
olduğu bölge olurken, Türkiye'nin de yer aldığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika
bölgesi, yüzde 60,5 ile cinsiyet eşitliği konusunda en geride.
Rapora göre kadınların erkeklerle eşit haklara sahip
olması için en az 100 yıl, erkeklerle eşit ücrete sahip olması için ise 257 yıl
geçmesi gerekiyor.
Şubat 2019'da Dünya Bankası'nın yayınladığı
"cinsiyet ayrımcılığı ve buna karşı verilen mücadele" adlı raporda
ise 187 ülke arasında Türkiye 87. sıradaydı. Araştırma sonucu hazırlanan
raporda, son 10 yılda kaydedilen ilerlemenin altı takdirle çizildi. Cinsiyet
ayrımını sonlandırmak için 131 ülkenin yasalarında 274 reform yapıldığı belirtilen
raporda, ülkelerin kadın-erkek eşitliği karnesi de çıkarıldı.
Raporda, "Danimarka, Fransa, Letonya, Lüksemburg,
Belçika ve İsveç'te kadın ve erkeklere, ölçülen kriterlerde aynı haklar
sunulurken, bu ülkeler 100 üzerinden 100 puan alarak cinsiyet eşitliğini
kanunlarla güvence altına aldı. Geri kalan ülkelerin ortalamasında kadınlar,
erkeklere verilen hakların dörtte üçüne sahip olduğu açıklandı.
Bu listede Türkiye 79,38 puanla 87’nci sırada yer
alırken, yasalara göre en çok ayrımı yapan ülke 25,63 puanla Suudi Arabistan
oldu. Listenin son 6 sırasını Suriye, Katar, İran, Sudan, Birleşik Arap
Emirlikleri ve Suudi Arabistan oluşturdu.
Cumhuriyetimizin kurucusu, ulu önder Gazi Mustafa Kemal
Atatürk yukarıda saydığımız 100 puanlı ülkelerden çok daha önce kadınlarımıza
önemli haklar vermesine rağmen bugün onlar arasında olamamamız üzüntü verici…
ZİHNİYET DEĞİŞMELİ
Tam eşitliği elde etmek için kanunların doğru
uygulanmasıyla birlikte bireyin ve toplumun zihniyet değişimi adına büyük bir
çaba da gerekmektedir. Ülkemizde ailenin korunması ve şiddete ilişkin yasal
iyileştirilmeler yapılmasına rağmen halen cinsel taciz olayları ve şiddet tüm
hızıyla devam etmekte, defalarca koruma talep eden ve koruma altında olan bir
kadına eşi işyerinde bıçakla yaklaşabilmektedir. Ve maalesef her yıl yüzlerce
kadın şiddet kurbanı olarak katledilmektedir. Sadece 2020 yılı başından Kasım
ayı sonuna kadar 335 kadın şiddet kurbanı olmuştur.
Yasalar, sürdürülebilir politikalarla siyasi irade ve toplumların tüm
kesimlerinden kadın ve erkeklerin öncülüğünde tam anlamıyla hayata geçirilmeli;
cinsiyet eşitliği için ihtiyaç duyulan değişimin kültürel normlara ve
zihniyetlere işlenmesi gerekmektedir.
Kadına yönelik şiddeti azaltmanın tek yolu Anayasamızın
10. Maddesinde de “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu
eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” şeklinde gördüğümüz ve
Devlete bir yükümlülük olarak verilmiş toplumsal cinsiyet eşitliğinin
sağlanmasıdır. Bu bağlamda kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle ilgili
ulusal ve uluslararası düzenlemelerin, sözleşmelerin ve kanunların gereği gibi
uygulanması zaruridir.
İslamiyet ile şereflendirilmeden önceki dönemlerde kız
çocuklarının diri diri toprağa gömülmesiyle bugün kadınlarımızın öldürülmesi
arasında ne fark var? Günümüzde toplumda kadına uygulanan şiddet, Yüce
Peygamberimizin emaneti olan kadınlara ne kadar ihanet edildiğinin de en acı
kanıtıdır.
“ŞİDDET BİR HAK İHLALİDİR VE HİÇBİR HAKLI GEREKÇESİ
YOKTUR…”
TÜM CANLILARA ŞİDDETSİZ BİR YAŞAM DİLEĞİYLE...”
YORUMLAR