Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür
ve Kongre Merkezi'nde, Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenen "Vefatının
14. Yılında Aliya İzzetbegoviç'i Anma Programı"na katıldı.
Anma programına Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan,
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak üyesi Bakir İzetbegoviç ve eşi
Sebiya İzzetbegoviç ile geldi.
Konuşmalar öncesinde, Emir Nuhanoviç şefliğinde Lejla
Jusic solo performansıyla "Srebrenitsa
ve 15 Temmuz Ağıtı", "Sevdalinka",Türkçe ve Boşnakça ilahiler seslendirildi. Ardından Kur'an-ı Kerim tilavetiyle
devam eden programda, Aliya İzzetbegoviç'in biyografisinin olduğu özel video
gösterimi yapıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra yaptığı konuşmaya "Böylesine anlamlı bir
program vesilesiyle siz Aliya dostlarını Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde,
milletin evinde, bu gazi mekanda ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum.
Birkaç gün önce 14'üncü vefat yıl dönümünü idrak ettiğimiz Bosna Hersek'in
kurucu lideri, ilk cumhurbaşkanı, bilge lider Aliya İzzetbegoviç'i rahmetle yad
ediyorum." diyerek başladı.
Geçen mayısta hayatını kaybeden Bosna aşığı gazeteci Akif
Emre'ye Allah'tan rahmet dilen Erdoğansalondakileri Fatiha suresini okumaya
davet etti.
İzzetbegoviç'in ailesi ve yakınları başta olmak üzere tüm
Boşnaklara bir kez daha başsağlığı dileklerini ileten Erdoğan, "Peygamber Efendimiz, hadisi
şeriflerinde bize, 'alimlerin, peygamberlerin varisleri ve yeryüzünün
kandilleri' olduklarını müjdeler. 'Bir alimin ölümü de alemin ölümü gibidir.'
diye buyurur." dedi. Erdoğan, bu hikmetli sözlerin adeta ete kemiğe
büründüğü isimlerden birisinin merhum Aliya İzzetbegoviç olduğunu vurguladı.
ALİYA, YÜKSELEN
BİR ÖZGÜVEN ABİDESİ
Aliya İzzetbegoviç'in sadece bir siyasetçi, düşünür ve
aksiyon adamı olmadığına dikkati çeken Erdoğan, "Merhum Aliya, bunların tamamıdır. Hatta çok daha ötesidir,
fazlasıdır. O, sırf Müslüman olduğu, Müslümanca düşündüğü için atıldığı
zindanda fikrini ilmek ilmek dokuyan genç bir mütefekkirdir. O yüreğinin bir
yarısında Bosna'yı, diğer yarısında Fas'tan Endonezya'ya, Türkiye'den Cezayir'e
bütün İslam dünyasını taşıyan bir gönül adamıdır." diye konuştu.
Erdoğan, 1970'lerin kasvetli ortamında kaleme aldığı
İslam deklarasyonuyla İzzetbegoviç'in yükselen bir özgüven abidesi olduğunu
ifade ederek, şöyle devam etti:
"O, savaş
meydanlarında cesur bir asker, ailesine müşfik bir baba, arkadaşlarına aziz bir
dost, milletini bağımsızlığa taşıyan bir bilge liderdir. Günümüzde çokça
rastladığımız, fildişi kulelerinde ahkam kesen kifayetsizlere inat, yeri
geldiğinde üniformasını giyip, cenk meydanlarına atılan bir uç beyidir Aliya.
Biz Aliya'yı, 'Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip
gelirler.' tespitiyle hatırlıyoruz. Biz onu, 'Ey teslimiyet, senin adın
İslam'dır.' niyazıyla biliyoruz. Biz onu 'Asla intikam peşinde koşmayın, adalet
arayın ama yapılanları da kesinlikle unutmayın.' tavsiyesiyle hatırlıyoruz.
Biz Aliya'yı 'Her
şeye kadir olan Allah'a hamd olsun ki köle olmayacağız.' haykırışıyla
biliyoruz. Biz onu 'Boşnaklar ülkelerinde kendilerini özgür hissetsinler,
sadece Allah'tan korksunlar, gururlu olsunlar, çok çalışsınlar, gerçeği
konuşsunlar.' vasiyetiyle hatırlıyoruz. Biz o büyük gönül insanını vefatından
birkaç gün önce yazdığı 'Dik dur, yıldızların altında nasıl başı eğik durursun.
Hangi yoldan gidersen git sonunda ölüm bekliyor. Ve her şey felaketle
sonuçlanıyor. Sen de öleceksin, bu dünya da ölecek. Bu yüzden dik dur.'
mesajıyla hatırlıyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Aliya İzzetbegoviç'i ölümünden kısa süre önce, Viyana'dan dönerken,
sağlık durumunun sıkıntılı olduğunu öğrenmesi üzerine Saraybosna'da tedavi
gördüğü hastanede ziyaret ettiğini anlattı. Ziyarette, Bakir İzzetbegoviç'in de
yanlarında bulunduğunu ifade eden Erdoğan, "Yanına
çıktığımda elimi, avuçlarının içine alıp 'Buralar evlad-ı Fatihan'dır. Bosnamı
koruyun, Bosnama sahip çıkın' emanetiyle hatırlıyoruz. İnşallah biz de Bosna'yı
korumaya ve oradaki kardeşlerimizle beraber Bosna'yı yüceltmeye devam edeceğiz.
Orada birkaç önemli siyasi, stratejik vasiyetleri de olmuştu ama onları burada
söylemem uygun düşmez." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, bu anlamlı merasim sebebiyle Aliya
İzzetbegoviç'in teslimiyetine, cesaretine, bilgeliğine ve sarsılmaz imanına hep
birlikte şahitlik ettiklerini belirtti.
TRT yönetimini böylesine abidevi bir şahsiyetin hayatını
diziye aktardığı için gönülden tebrik eden Erdoğan, "Özgün ve yoğun bir çalışmanın ürünü olan bu dizinin Aliya'nın çok
daha geniş kitlelerce tanınmasına vesile olacağına inanıyorum. Bilhassa içinde
bulunduğumuz sancılı dönemde, Aliya'nın siyasi, sosyal ve ilmi mirasına çok iyi
sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum." diye konuştu.
Her canlının fani olduğunu, vakti saati gelince muhakkak
ölümün tadılacağını anlatan Erdoğan, "Kalmak
yok. Gidiyoruz. Hepimiz yolcuyuz ve gideceğiz ancak bu dünyadan göçse bile
insan eserleriyle yaşar, geride bıraktıklarıyla nesilden nesile aktarılır.
Aradan asırlar geçmesine rağmen bugün halen yolumuzu aydınlatan kitaplar var.
Yıllar geçse eskimeyen, her okuduğumuzda içimizi ısıtan şiirler var. Kısacık
ömrüne koca bir tarihi sığdıran, ilham kaynağımız şahıslar var." dedi.
Aliya İzzetbegoviç'in de böyle bir karakter, böyle
müstesna bir insan olduğunu vurgulayan Erdoğan, İzzetbegoviç gibi çok yönlü
birini tarif etmenin, birkaç kelimeye, birkaç cümleye sığdırmanın kolay
olmadığını söyledi.
Her insanın temayüz eden bir tarafı, diğer yönlerini aşan
bir alametifarikası bulunduğuna işaret eden Erdoğan, "Benim için Aliya İzzetbegoviç'in en büyük eseri Bosna, en
önemli mirası da asaletidir." ifadesini kullandı.
Aliya İzzetbegoviç'in her tavrında, her söyleminde
Müslüman'a has vakar, özgüven ve tevazünün bir arada olduğunu dile getiren
Erdoğan, şöyle devam etti: "Komünist
rejimin tüm şiddetiyle üzerlerine geldiği ilk gençlik yıllarından 78 yaşında
son nefesini verdiği ana kadar Aliya, Müslüman olmanın, Müslüman kalmanın,
Müslümanca yaşamanın mücadelesini vermiştir. Ne inancından ne medeniyetinden ne
de Boşnak kimliğinden hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Yeri geldiğinde en keskin
kelimelerle kendini eleştirmiş, nefis muhasebesi yapmaktan çekinmemiştir. Kutlu
mücadelesini kavmiyetçiliğin sınırlarına hapsetmemiştir.
Batı karşısında
eğilmektense, onlara benzemektense ölmeyi tercih edecek kadar asildir. Zira
onun nazarında savaş, ölünce değil asıl düşmanına benzeyince kaybedilen, bitmez
tükenmez bir mücadeledir. İçimizdeki sözde aydınların, bütün bunların aksine,
Batı karşısında el pençe divan durmayı, Batılı efendilerine şirin gözükmeyi
milletine ihanet sayar. 'Avrupalı bir Müslümanım' derken de 'Ben Avrupa'ya
giderken kafam önümde eğik gitmiyorum' der. 'Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar
öldürmedik' derken de sadece ve sadece hakikati haykırır. Çünkü Batı 7'den 70'e
öldürdü ve hala öldürüyor. "
BU HER ŞAHSA NASİP
OLMAZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aliya'nın Batı karşısında bu kadar cesur, bu kadar açık sözlü
olmasının sebebi, elbette yaşadıkları ve şahit olduklarıdır." dedi.
Aliya İzzetbegoviç'in hapis, baskı, yıkım ve savaş dahil
belki de görülebilecek bütün acıları 78 yıllık ömrüne sığdırmış birisi olduğunu
ifade eden Erdoğan, "Cezaevini de
görmüştür, bunun yanında savaşı da görmüştür. Bu, her şahsa nasip olmaz. İşte
bu, asaletinin en temel bana göre harcıdır." değerlendirmesinde
bulundu.
Medeni Avrupa'nın göbeğinde, tüm dünyanın gözü önünde tam
3,5 yıl boyunca İzzetbegoviç'in yüz binlerce vatandaşının vahşi bir şekilde
katledildiğini kaydeden Erdoğan, "Srebrenitsa
aslında bunlardan bir tanesi. O, Srebrenitsa'daki tarihin en utanç verici
soykırımlarından birine şahit olur." dedi.
Erdoğan, şöyle konuştu: "Birleşmiş Milletler'in güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa'ya
sığınan çoğu kadın ve çocuk 8 bin 372 kişi, Hollandalı askerler tarafından
onların yamyamlarına teslim edilir. Ne yaptı Batı? Bu olaylar karşısında ses
çıktı mı? Hala bu yamyamlar yaşamıyor mu? Hala yaşıyor. İşte son seçimlerde,
Hollandalıların o yamyamlarıyla bizim insanlarımıza nasıl saldırdıklarını,
hatta hatta bayan bakanımıza varıncaya kadar nasıl saldırdıklarını gördük.
Benim Trabzonlu Hollanda'da çalışan işçimin, köpeklerle saldırtmak suretiyle
nasıl üzerine çullandırdıklarını gördük. Bakın şimdi yine aynı şey oldu.
Türkiye'ye gelecek olan Batı'daki benim vatandaşıma kalkıyorlar, köpeğe üzerini
arattırıyorlar. Böyle bir rezalet olabilir mi? Sen kendin arayamıyor musun,
kendin arasana. Bayansa, bayan polisine arat. Niye? Çünkü bunların karakterinde
var, bunların cibilliyetinde bu var ama bir Müslüman'da bu olamaz çünkü
Müslüman zulmetmez, edemez."
ALİYA, MÜSLÜMAN
DURUŞUNDAN DA ASLA TAVİZ VERMEDİ
Aliya İzzetbegoviç'in her fırsatta diğer ülkelere
demokrasi, insan hakları, özgürlük dersi verenlerin karanlık ve kanlı yüzüne
bizzat tanık olduğunu aktaran Erdoğan ancak bütün bunlara rağmen
İzzetbegoviç'in hakikatin onurunu, hiçbir hesaba, hiçbir diplomatik manevraya
feda etmediğini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzzetbegoviç'in Müslüman
duruşundan da asla taviz vermediğini vurgulayarak, şunları kaydetti: "Şahsının ve halkının yaşadığı onca
zulme, şiddete ve vahşete rağmen intikam peşinde koşmamıştır. Duygularının
aklını esir almasına izin vermemiştir. Savaş kolaydır, barış ise çok daha zor.
Barış için akıl gerekir, fedakarlık gerekir, vizyon gerekir. Hepsinden önemlisi
affedebilecek yüce bir gönül gerekir. Aliya, Bosna'nın geleceği için, barış,
huzur ve istikrarı için bu fedakârlığı göstermekten çekinmemiştir. O başkomutan
olarak halkının önüne düştüğünde de Dayton'da barış masasına oturduğunda da hep
zor olanı seçmiştir.
Dayton'la ilgili
şu ifadeyi kullandı; 'Kabul etmek zorundaydım' dedi ve şu anda üç parçalı bir
Bosna var. Ben ne sıkıntı çektiklerini biliyorum. Böyle bir devlet anlayışının
neler getirip götüreceğini bir siyasetçi olarak biliyorum. Temenni ederim ki
Dayton, masaya yatırılır ve oradaki sıkıntılar da bir an önce hayırlısıyla
aşılır."
Erdoğan, Aliya İzzetbegoviç'in hayatında, siyasetinden,
duruş ve asaletinden öğrenecek çok şey olduğunu söyledi.
Devlet adamından akademisyene, öğrenciden askere kadar
farklı kesimlerin Aliya İzzetbegoviç'in mirasını çok iyi idrak etmesi
gerektiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu: "Çünkü Aliya'nın ömrü hepimiz için bir ibret vesikasıdır.
Aliya'nın uğruna hayatını adadığı kavga günümüzde de sürmektedir. Zaman değişse
de mekanlar ve aktörler değişse de maalesef benzer acılar bugün de yaşanıyor. 7
senedir komşumuz Suriye'de şahit olduklarımızın bundan 25 sene önce Bosna'da
yaşananlardan Allah aşkına ne farkı var? Aynı şeyleri yaşıyoruz. Dram aynı, acı
aynı. Değişen bir şey yok ama emperyalistler, kan emiciler sömürüyü devam
ettiriyor. İşte Arakan'ın halini görüyorsunuz. 650 bin Müslüman şu anda
Bangladeş'te yaşam mücadelesi veriyor. Çözemezler mi bu işi, o güçlü
bildiklerimiz çözemezler mi? Bal gibi de çözerler. Ama ölen Müslüman olduğu
zaman umurlarında değil. Peki terör estirenler kim, bir kısım Budistler.
Müslümanların içerisinden çıktığı zaman terörist, yaygara büyük ama
Hristiyanların içerisinde çıktığı zaman ses yok. Musevilerin içerisinden
çıktığı zaman ses yok. Ama Müslümanların içerisinden çıktığı zaman yaygara
büyük."
KATİLLERE ALAN
AÇANLAR, BUGÜN DE TERÖR ÖRGÜTLERİNİ SİLAHA BOĞUYOR
Türkiye'nin terörist olarak tanımladığı DEAŞ'a karşı
savaş verdiğini ve mücadele yürüttüğünü belirten Erdoğan, şöyle konuştu: "Çünkü biz onların İslam ile alakası
olmadığını açıkça haykırıyoruz bütün dünyaya. Zira biz, bir insanın
öldürülmesini veya öldürmesini tüm insanlığın öldürülmesi olarak görüyoruz.
Bosna'daki vahşeti görmeyenler, Arakan'daki vahşete de kör, sağır değiller mi?
O gün Srebrenitsa'daki soykırıma ses çıkartmayanlar bugün de Halep'teki,
Hama'daki, Guta'daki soykırıma da ses etmiyorlar. Halep'ten İdlib'e insanlar
kaçarken, sürülürken ses çıkarttılar mı? Hayır. O gün kadın ve çocukların
vahşice katledilmesine kayıtsız kalanlar bugün de Myanmar'daki bu Budist
terörüne benzer bir tavır takınıyor. O gün katillere alan açanlar, bugün de
terör örgütlerini silaha boğuyor. Bir kuruş para almadan onlara 3 bin 500 tır
silah gönderiyorlar. İnsan hakları, demokrasi, millet iradesi ve özgürlükler
dün Boşnaklara çok görülüyordu. Bugün de Suriyelilere, Filistinlilere,
Libyalılara lüks görülüyor. Mazlumlar ve zalimler değişse de zulmü tribünden
seyredenler değişmedi, değişmiyor."
İLKELERİNİ KENDİ
ELLERİYLE BOĞAN BİR AVRUPA'NIN GELECEĞİ KARANLIKTIR
Avrupa'nın Bosna'da öldüğünü, Suriye'de ise gömüldüğünü
ifade eden Erdoğan, "Sahile vuran
çocuk bedenleri ise Batı medeniyetinin mezar taşlarıdır." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 7 yılda kadim Avrupa
değerlerinin Avrupalılarca itibarsız hale getirildiğini ve tek tek yok
edildiğini kaydederek, sözlerine şöyle devam etti:
"Açık
söylüyorum bugün Avrupa'nın dünyadaki milyarlarca insan nazarında hiçbir
inandırıcılığı kalmamıştır. Mevcut siyasi tablo devam ederse korkarım ki
gelecek bugünden de çok daha kötü olacaktır. Irkçılığın yükseldiği,
ayrımcılığın arttığı, Neo Nazi partilerin hükümet ortağı olacak güce ulaştığı
bir Avrupa felakete doğru sürükleniyor demektir. İlkelerini kendi elleriyle
boğan bir Avrupa'nın geleceği karanlıktır. Şu anki manzara istikbalimiz
açısından bir kıyamet senaryosunu çağrıştırmaktadır. Tabii ki bu kötü gidişatı
engelleyecek olanlar öncelikle Avrupalı siyasetçiler, akademisyenler ve topluma
rol model olan sanatçılardır. Çünkü sanatçılar bir toplumun rol modelleridir.
Onların tavırları, onların mesajları tüm gençliği etkileyecektir. Bunun da
böyle bilinmesi lazım."
YABANCI
DÜŞMANLIĞINI TIRMANDIRMAK, HİÇ KİMSEYE BİR FAYDA SAĞLAMAZ
"Biz Türkiye olarak önce vatandaşlarımız ve
dindaşlarımızın güvenliği sonra da tüm Avrupa halklarının esenliği için doğru
bildiklerimizi açık yüreklilikle söylüyor, tıpkı Aliya gibi hakikati hesaplara
kurban etmiyoruz." diyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: "Avrupalı liderlerden de Türkiye'yi
hedef almayı artık bir tarafa bırakıp, sağduyuya, aklıselime dönmelerini
bekliyoruz. Yabancı düşmanlığını tırmandırmak, hiç kimseye bir fayda sağlamaz.
İslam karşıtlığı üzerinden iktidar hayali kurmak kimseyi bir yere taşımaz.
Türkiyesiz bir Avrupa'nın varacağı yer yalnızlıktır, çaresizliktir, iç
çekişmelerdir. Türkiye, Avrupa'ya muhtaç değildir. Asıl muhtaç durumda olan
Avrupa'dır. Onlar görmek istemese de giderek kronikleşen sorunlarının reçetesi
Türkiye'dir, Türkiye'nin tam üyeliğidir."
BİZE DİZ
ÇÖKTÜRECEKLERİNİ SANANLAR YANILGI İÇERİSİNDE
Tam üyelik için Türkiye'nin şahsiyetinden, değerlerinden
ve onurundan asla taviz vermeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Biz, kimsenin oyuncağı değiliz, olmayacağız. Biz, birilerinin
keyfine göre muamele edeceği kapıkulu değiliz, olmayacağız. Çünkü biz, tıpkı Bosnalılar
gibi kanlarıyla tarih yazan, hürriyetin bedelini, gencecik fidanlarını toprağa
vererek ödeyen bir milletiz. Tehditlerle Türkiye'yi esir alacaklarını
zannedenler kendi tarihlerinden bihaber gafilleridir. Yaptırımlarla bize diz
çöktüreceklerini sananlar büyük bir yanılgı içerisinde olduklarını pek yakında
anlayacaklardır. Her zaman ifade ettiğim gibi havlu atmayacak, pes etmeyeceğiz.
Ucuz ayak oyunlarına prim vermeyeceğiz, kendini bilmez siyasetçilerin
provokasyonuna gelmeyeceğiz. Milli gururumuzdan da stratejik hedeflerimizden de
taviz vermeyeceğiz." diye konuştu.
Türkiye'nin gösterdiği sabır ve sağduyunun meyvelerini en
kısa sürede toplayacağını dile getiren Erdoğan, her imkandan alnının akıyla
çıkan Türk milletinin, bu kuşatma teşebbüslerini de boşa çıkaracağını
vurguladı.
Erdoğan, Bosna Hersek'in bağımsızlığı için canlarını feda
eden tüm şehitlere Allah'tan rahmet dileyerek, "Bu süreçte tıpkı Aliya'nın dediği gibi hatırlayacağımız şey
düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır. TRT'ye
böylesine anlamlı bir proje için teşekkürlerimi, tebriklerimi sunuyorum. Aliya
dizisinde görev alan tüm sanatçılarımıza, kameramanından şoförüne kadar bütün
emektarlara şükranlarımı sunuyorum." dedi.
Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde,
Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenen "Vefatının 14. Yılında Aliya
İzzetbegoviç'i Anma Programı"nda Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş,
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç ve
Sancak Medya Yönetim Kurulu Başkanı Muhammed Hakan Sancaktutan da konuşma
yaptı.
Programa katılanlara Cumhurbaşkanlığı tarafından
hazırlanan 187 sayfalık "Aliya
İzzetbegoviç 1925-2003" kitabı takdim edildi.
Konuşmalar sonrasında Sancak Medya Yönetim Kurulu Başkanı
Sancaktutan tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, programın başlangıcında Emir
Nuhanoviç şefliğinde Lejla Jusic tarafından seslendirilen parçaların notaları
takdim edildi, ardından günün anısına fotoğraf çektirildi.
YORUMLAR