Hükûmet tezat
yaşıyor
Hükûmetin küçük ortağı askıda ekmek kampanyası başlattı.
Aynı günlerde “eve ekmek götüremiyoruz“ diyen vatandaşımızın sözlerini
Cumhurbaşkanı abartılı buldu. Hangisi doğru? Hükûmet kendi içinde tezat
yaşıyor. Genel Başkan şapkasıyla, AK Parti teşkilatlarına “Aman ha akraba falan
almayın” diye talimat veriliyor. Devlet Başkanı şapkasıyla, en yakın akrabası
bakanlık pozisyonuna gelebiliyor. Bunlardan hangisi doğru?
Türkiye’de
üretilen ürünleri de mi boykot edeceğiz?
Küreselleşen bir dünyada herhangi bir ürün sadece bir
ülkenin malı değildir. O ürünün içinde pek çok ülkeden girdiler vardır. Diyelim
ki, bir gün Japonya’yla ilişkiler bozuldu ve ürünlerini boykot çağrısı yaptık.
Bir Japon otomobil üreticisinin dünyadaki en büyük fabrikalarından birisi
Türkiye’de. Çok önemli bir yerli katkı. Bunu nasıl yapacaksınız? Türkiye’de
üretilen Fransız markalı ürünler var. Onları da mı boykot edeceğiz? Orada bizim
vatandaşlarımız çalışıyor. Bunlar çocukça şeyler. Hangi ürün olursa olsun o
üründe daha çok yerli katma değer oluşması önemlidir. Daha çok bizim
insanımızın emeği olsun, daha çok bizim teknolojimiz olsun, bizim kaynaklarımız
kullanılsın. Onun haricindekiler tamamen hikaye.
Bakkal çırağı
ekonomide bu hataları yapmaz
Ekonomide öyle hatalar yapılıyor ki… Bırakın uzun yıllar
iş hayatında olmayı, ortaokul ve lise yıllarında bir bakkalın yanında iki aylık
çıraklık yapanlar bu hataları yapmaz.
Megafon
diplomasisiyle dış politika olmaz
Dış politikayı şahsileştirirseniz, “Ben onun elini
sıkmam, onun oturduğu masaya oturmam” diye sürekli “ben, ben” derseniz olmaz.
Dış politika şahsileştiği zaman sorunlar büyüyor. O ülkelerin iç siyasetlerine
bilinçsiz bir şekilde dar ideolojik bir bakışla müdahale edildiği için de
ilişkiler bozuldu. İktidar partisinin seçim kampanyasını yapan bir şirketi
başka ülkedeki bir partiyi desteklemek üzere gönderirseniz, diğer parti seçimi
kazandığında o ülkeyi kaybettiniz demektir. İlişkilerinizin daha iyi olacağını
düşündüğünüz taraflar varsa özel diyaloglar geliştirebilirsiniz. Ama bunu
megafon diplomasisiyle yapmazsınız. Bunun usulleri vardır.
S-400 ve F-35:
Kaybet-kaybet
Türkiye milyarlarca dolar para verdi S-400’e ve
kullanamıyor. F-35’te dört ana ortaktan birisiydik. Türkiyesiz yürüyemeyecek
bir proje olarak başlamıştı. Şu anda F-35 de alamıyoruz. Milyarlarca dolar ver
S400 al, kullanama. Milyarlarca dolar ver, F35’e ortak ol, ortaklıktan atıl:
Kaybet-kaybet.
Müslümanların
hakkından bahsetmeyip, ’kışkırtma’ diyorlar
Çin’de yaşayan Müslümanlar eziyet çekiyor. Çok ciddi
insan hakları ihlalleri var. Türkiye niye sesini çıkartamıyor? İktidarın üçüncü
ortağı ’Uygur kışkırtması’ diyor. Müslüman nüfusun haklarından bahsetmiyor, bu
tabiri kullanıyor. Kendileri biz ortağız diyorlar. Bizim içimiz kan ağlıyor.
Sadece kendimize değil, dünyanın nerelerinde kimlere zarar veriyoruz.
DMO’nun alımları
ihale yasasından istisna
Büyük projelerin hepsi şu anda istisna maddesiyle
yürüyor. Normalde açık ihale yapılması lazım. Önceden belirlenmiş üç şirkete
“Teklifi yaz gönder” deniliyor. Zaten arka odalarda düzenlenmiş durumda. Kamuda
ihale, yarışma kalmadı. Yeni Ekonomik Programın yapısal reformlar kısmında
başka hiçbir dert yokmuş gibi, Devlet Malzeme Ofisi uluslararası çapta devletin
merkezi satın alma birimi haline getirilecektir, yazmışlar. Çünkü DMO’nun
kanununda diyor ki, yaptığı bütün alımlar ihale yasasından istisnadır. DMO
satın alırken hiçbir şeye tabi değil. Kamu ihale yasasından tamamen istisna.
İstedikleri malı, istedikleri fiyattan, istedikleri yerden alacaklar. Bütün
devlete dağıtımı oradan yapacaklar. Bunu ikinci önemli reform maddesi olarak
yazıyorlar. Bu kadar olmaz. Beyinlerinden geçen işlerin yüzde kaçı memleket
meselesi, yüzde kaçı şahsi mesele?
Cumhurbaşkanı, AYM
kararına uymayan mahkemenin arkasında duruyor
Anayasa Mahkemesinin aldığı kararlar bile artık
uygulanamıyor. Bu durumda Cumhurbaşkanı maalesef kararı uygulamayan mahkemenin
arkasında durabiliyor. Bu çok vahim bir tablo. Bırakın yasayı, kural bazlı
yönetimi; Anayasa Mahkemesini bile takmayacak yönetim anlayışından iyi sonuç
çıkması mümkün değil.
Gençler “Ömür boyu
harçlıkla mı geçineceğim” diyor
Gençler, her gittiğimiz yerde yanımıza geliyor. Daha
üniversite birinci sınıfta, mezuniyetine daha üç yıl var çocuğun. “Bizim
halimiz ne olacak” diyor. “Ömür boyu ailemden aldığım harçlıkla mı geçineceğim?
Nasıl ev, yuva kuracağım?” diyor. Liseli gençler yanımıza gelip, “Başımıza iş
gelir diye sosyal medya kullanmaya korkuyoruz” diyorlar. Bu memleketi bu duruma
düşürmek büyük insafsızlık.
YORUMLAR