Kanser dünyada ve ülkemizde ölüme en sık yol açan
nedenlerin başında geliyor. Dünya çapında 172 ülkenin 91’inde, 70 yaş altı
ölümlerin en sık veya 2. sık görülen nedeni olarak karşımıza çıkıyor. 2018
yılında tüm dünyada toplam 18.1 milyon kişiye kanser tanısı kondu ve 9.6 milyonu
kansere bağlı nedenlerle hayatını kaybetti. Güzel haber ise özellikle son 2 yılda
kanser tedavisinde çok önemli gelişmeler yaşanması. Bunlardan ilki, her kanser
dokusunun genetik şifresinin analiz edildiği ve alınan sonuçlara göre hedefli tedavi
protokolünün uygulandığı “kişiselleştirilmiş tedavinin” kanserli hastaların
önemli bir bölümüne uygulanır hale gelebilmesi oldu. Daha da önemlisi, 2018
yılı “immünoterapinin” altın yılı olarak tarihe damgasını vurdu. Acıbadem
Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp kişiselleştirilmiş
tedavi ve immünoterapi yöntemindeki gelişmeler sayesinde, çok değil bundan
birkaç yıl öncesine dek tedavi edilemez gözüyle bakılan kanser türlerinde bile
şifaya yakın yaşam süreleri sağlanabildiğine dikkat çekerek, “İmmünoterapi
ilaçları kemoterapi ilaçlarına bazen alternatif bazen de yardımcı yöntem olarak
yeni tedavi seçenekleri oluşturdu. Üstelik bunu hastanın yaşam konforunu
bozmadan, yaşam kalitesini koruyarak sağlıyor.” diyor.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ
“KANSERLİ HÜCRELERİ” TANIMAZSA…
Bağışıklık sistemimiz, vücudumuzda her gün üretilen,
genetik yapısı bozulmuş olan kanserli hücreleri yok ediyor. Bu türlü zararlı
oluşumlara vücudumuzun verdiği tepkiye ve yanıta “bağışıklık yanıtı” adı
veriliyor. Bağışıklık yanıtını oluşturan hücresel yapılar vücudumuza herhangi
bir tehdit geldiğinde, hasar görmüş veya tehdit altında bulunan yerlere doğru
hızlıca yönlenerek yabancı gördükleri organizma veya yapıları yok etmeye
çalışıyor. Bağışıklık sistemimiz başlangıçta kanserli hücreleri normal
dokularımızdan kolaylıkla ayırt edip yok edebiliyor. Ancak bazı durumlarda kötü
huylu hücreleri zararlı olarak algılayamıyor ve bunları yok etmesi gerektiğinin
farkına varamıyor. Bazen de kanserli hücreler bağışıklık sistemini baskılayarak
veya çevresine bir zırhlı savunma sistemi oluşturarak kendilerine yaşam alanı
oluşturmaya çalışıyorlar. Bu etkenler sonucunda kanserli hücreler kontrolsüzce
gelişerek vücudumuza yayılabilen kanser dokusu haline dönüşüyorlar.
SAVAŞÇI HÜCRELERİ
DURDURAN FRENİ KALDIRIYOR!
Yürekleri ferahlatan gelişme, kontrolsüzce oluşan kanser
hücrelerine karşı tıp dünyasının elinde artık “immünoterapi” yöntemi denilen
güçlü bir silah olması. Bağışıklık sistemini güçlendirerek kansere karşı
yapılan tüm tedavi yaklaşımlarına “immünoterapi” deniyor. Onkolojik tedavilerde
son yıllarda atılan en büyük adım olarak belirtilen immünoterapi kanserli
hücrelerle savaşmak için bağışıklık yanıtını güçlendiriyor ve yeni baştan
yapılandırıyor. Kanserin oluşturduğu bağışıklık frenini çözmesini sağlayarak
kanseri yok etmeyi hedefliyor. Üstelik bunu kemoterapi tedavisinin aksine
bulantı, kusma ve saç dökülmesi gibi ciddi yan etkiler oluşturmadan
gerçekleştiriyor.
KANSER TEDAVİSİNDE
ÇIĞIR AÇILDI
Tıp dünyasında büyük bir heyecan yaratan immünoterapi
kanser tedavisinde ilk kez malign melanom ve böbrek kanseri gibi kemoterapi ile
radyoterapi tedavilerine dirençli olan kanser türlerinde uygulandı. Ancak bu
kanser türlerinde kullanılan eski jenerasyon ilaçlar sınırlı etkinlik ve yan
etkileri nedeniyle çok geniş kullanım alanı bulamadı. Tıp dünyası pes etmedi ve
immünoterapi konusunda çalışmalarına hızla devam etti. 2018 yılında araştırmacılar
Dr. James Allison ve Dr. Tasuku Honjo’nun immünoloji konusunda yaptıkları
araştırmalar, bağışıklık sisteminin frenini çözerek vücudun savunma sisteminin
kansere karşı savaşmasını sağlayan “immun checkpoint inhibitörleri (ICI)” adı
verilen bir grup ilacın geliştirilmesini sağladı. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof.
Dr. Yeşim Eralp yapılan çalışmalar sonucunda bu ajanlarla immünoterapi
tedavisinde bir çığır açıldığına dikkat çekiyor.
TEDAVİDE ÖNEMLİ
BAŞARILAR SAĞLANIYOR
Günümüzde hemen hemen tüm kanser türlerinde uygulanan ICI
ile malign melanom ve böbrek kanserlerinin dışında, özellikle akciğer
kanserlerinde önemli başarılar sağlandı. Örneğin, kemoterapi ve ICI ile
birlikte uygulanan bazı akciğer kanserli hastalarda 3 yıl ve ötesinde yaşam
süreleri artık bir hayal değil. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp
bunun yanı sıra genetik yapısında “mikrosatellit instabilite (MSI)” özelliği
barındıran kanser tiplerinde de immünoterapilerin ağır yan etkileri olabilen
kemoterapi tedavisine alternatif bir seçenek oluşturduklarının altını çizerek,
“Örneğin, tüm kemoterapilere dirençli, bu tür bir safra yolu kanserinde,
kanserin hemen hemen tamamen yok edilebildiği görüldü” diyor.
YORUMLAR