Acıbadem
Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşe Sena Binöz, vücudun
ihtiyacını karşılamada yetersiz kalan tek tip beslenme modelinden mümkün
olduğunca uzak durmamız gerektiğine dikkat çekerek, “Beslenme örüntümüzün
dengeli ve vitamin ile minerallerden zengin olması, güçlü bir bağışıklık
sistemi için büyük bir öneme sahip. Ayrıca öğünlerimizin hazır gıdalardan uzak
olması, mevsimine uygun besin seçimlerinin yapılması ve besin hijyeni için
tüketilen yiyeceklerin evde pişirilmesi de çok önemli” diyor. Peki hangi
beslenme alışkanlıklarımız bizi koronavirüse karşı savunmasız bırakıyor? Acıbadem
Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşe Sena Binöz beslenme
alışkanlıklarımızda yaptığımız 10 önemli hatayı anlattı, önemli öneri ve
uyarılarda bulundu.
Hata: Kahvaltıyı
atlamak
Doğrusu: Günlük
enerji ve protein ihtiyacımızın sağlanabilmesi için ana öğünler atlanmamalı,
ara öğünler ise beslenmemizin olmazsa olmazları olmalı. Özellikle altın öğün
olan kahvaltının atlanması; diğer öğünlerde porsiyon miktarını arttırarak kan
şekeri dengesizliklerine yol açabiliyor. “Bu durumda aç kalınan sürede vücut
direncimizin düşmesi kaçınılmaz oluyor” uyarısında bulunan Beslenme ve Diyet
Uzmanı Ayşe Sena Binöz şu önerilerde bulunuyor: “Her gün kahvaltıda
tüketeceğiniz kaliteli protein kaynağı olan yumurta içeriğindeki demir ve A vitamini
ile bağışıklığınızın desteklenmesine yardımcı olacaktır. Yanına ekleyeceğiniz C
vitamini (yeşillikler, biber, portakal gibi) de yumurtanın demir emilimine
katkı sağlayacaktır”
Hata: Ara öğünü
ihmal etmek
Doğrusu: İştah
kontrolünde, kan şekeri dengesinde ve günlük besin gereksinimlerinin karşılanmasında
ana öğünlere destek olan ara öğünleri atlamamak ve protein/karbonhidrat
dengesini sağlamak oldukça önemli. Meyve-yoğurt/süt/kefir;
meyve-badem/ceviz/fındık; tahıllı ekmek-peynir gibi seçeneklerle alınan
protein, vitamin/mineral ve lif dengesi vücut direncinin artmasına yardımcı oluyor.
Hata: Tek tip
beslenmek
Doğrusu:Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşe Sena Binöz her besinin enerji, protein, vitamin
ve mineral içeriğinin farklı olduğunu vurgulayarak, “Besinlerin doğru şekilde
ve birlikte tüketilmeleri vücuttaki kullanılabilirliklerini arttırarak bağışıklık
sistemimizi destekliyor” diyor. Bu durumda öğünlerimizin içeriğinin kaliteli
protein, demir, çinko içeren; et, tavuk, balık, yumurta gibi proteinlerden; lif
ve B grubu vitamin içeriği yüksek tam tahıl ürünleri ve kurubaklagillerden; antioksidan
içeriği yüksek meyve ve sebzelerden; omege-3 ve omega-6 kaynağı olan ceviz, fındık, badem gibi yağlı
tohumlardan zengin olmasına dikkat etmemiz gerekiyor.
Hata: Yetersiz ve
sıcak su içmek
Doğrusu: Besinlerin
sindirimi, emilimi ve sonrasında oluşan zararlı atıkların vücuttan
uzaklaştırılmaları ile diğer metabolik olaylar için yeterli su tüketmek çok
önemli. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşe Sena Binöz vücudumuzun günlük olarak kilo
başına 30 ml su ihtiyacı olduğuna dikkat çekerek, “Suyun yetersiz tüketimi
sonucunda bağırsaklarda gelişebilecek olan kabızlık, bağışıklık sistemini
doğrudan etkileyen bağırsak sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Bu nedenle su
tüketimi bireyin ihtiyacı doğrultusunda günün her saatine dengeli olarak
dağıtılmalı” uyarısında bulunuyor. Ayşe Sena Binöz virüsler ölür düşüncesiyle
yüksek ısıda su tüketiminin boğaz ve ağız mukozasına vereceği zararların da göz
ardı edilmemesi gerektiğini belirterek, “En ideali ılık su tüketmek” diyor.
Hata: Turşu
tüketimini abartmak
Doğrusu: Bağırsak
florası için yararlı olan probiyotik besinler (yoğurt, kefir, ev yapımı turşu
gibi) bağışıklık sistemimizi güçlendirerek vücut direncimizi arttırıyor. “Ancak
virüsün yok edilmesi amacıyla turşu tüketimini abartmak doğru bir yaklaşım değildir”
uyarısında bulunan Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşe Sena Binöz bunun nedenini
şöyle açıklıyor: “Turşunun içeriğindeki yoğun tuzun mideye zarar verdiği unutulmamalı.
Kronik hastalığı (hipertansiyon ve kalp hastalığı gibi) olan belli yaşın
üzerindeki kişilerin yüksek miktarda turşu tüketmeleri birtakım sağlık problemlerine
yol açarak bağışıklık sistemini zayıflatıyor” diyor. Probiyotiklerin etkisini
arttıran muz, elma, enginar, kereviz, kuşkonmaz, soğan, sarımsak, pırasa, kurubaklagiller,
tam tahıllar, keten tohumu, badem, ceviz gibi prebiyotik besinlerin tüketimi
ise bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı oluyor.
Hata: Hamur işleri
ve tatlılara yönelmek
Doğrusu: Paketli
gıdalar, kek, şekerleme, hamur işleri gibi içeriğinde lif (posa) bulunmayan basit
karbonhidrat içeriği yüksek besinlerin tüketimi kan şekeri dengesini bozuyor.
Oluşturdukları tokluk hissinin kısa olması nedeniyle bir sonraki öğünde besin
tüketimimizin artmasına ve yüksek kalori içerikleri sebebiyle kilo alımınıza
neden olabiliyor. Aynı zamanda günlük protein, vitamin/mineral ihtiyacımızı karşılamadığı
için bağışıklık sistemini güçlendirme sürecini olumsuz etkileyebiliyor. Vücut
direncinizin artması için B grubu vitaminleri ve liften zengin tam tahıl
ekmekleri, bulgur, çorba ve tam tahıl ürünleri gibi sağlıklı karbonhidrat
içeren besinleri tüketmeye özen gösterin.
Hata: Yetersiz
protein tüketmek
Doğrusu: Proteinler
vücut dokusunu oluşturmak, onarmak ve viral, bakteriyel enfeksiyonlarla
savaşmak için yaşamsal öneme sahip. Ancak dikkat! Alınan düşük protein
bağışıklık sistemimizin zayıflamasına neden olduğu gibi, yüksek protein
tüketimi de böbreklere zarar vererek taş oluşumuna yol açabiliyor.
Hata: C vitaminini
az veya çok almak
Doğrusu: Enfeksiyon
durumunda ve enfeksiyonlardan korunmada C vitamini önemli bir rol üstleniyor. C
vitamini vücut tarafından depolanamadığı için turunçgiller, yeşillikler, biber,
kivi ve domates gibi kaynakları her gün düzenli olarak tüketmeniz çok önemli. Ancak
C vitamini takviyelerini bilinçsizce kullanmak böbrek taşı oluşumuna sebebiyet
verebiliyor. Dolayısıyla C vitamini alımını abartmadan besinlerle sağlamayı
alışkanlık haline getirin.
Hata: Besinlerin hazırlama
aşamasına dikkat etmemek
Doğrusu: Besinlerin
değer kaybına uğramamaları için hazırlama aşamalarına dikkat etmek şart.
Örneğin C vitaminin hassas yapısı nedeniyle hazırlama ve pişirme aşamasında
kayba uğrayabileceği için meyve/sebzeleri mümkün olduğunca kısa sürede, metal
bıçak darbesi değdirmeden hazırlamalı ve yine kısa sürede bekletmeden
tüketmelisiniz.
Hata: Besinleri
çiğ ve az pişmiş tüketmek
Doğrusu: Beslenme
ve Diyet Uzmanı Ayşe Sena Binöz az pişmiş ve çiğ besinlerden mümkün olduğunca
uzak durmamız gerektiği uyarısında bulunarak, “Et çeşitlerinin pişirilirken
bakterilerin ölebilmeleri için iç sıcaklığının 70 derece ve üzerinde olması
gerekiyor. Etlerin iyi pişirilmeleri büyük önem taşıyor, çünkü iyi pişmemiş
etler E.coli, Salmonella gibi bakteriler ve koronavirüs (covid-19) ile gıda
güvenliğini riske atabiliyor” diyor. Aynı şekilde tükettiğiniz yumurtanın da
tam pişmiş olması hem içeriğindeki vitamin ve protein kalitesinden daha iyi
yararlanmamızı sağlıyor, hem de bakteri oluşumunun önüne geçiyor.
YORUMLAR