Çevrede doğal olarak bulunan toksik bir metal
olan cıvanın yüzey balığı dediğimiz somon ve sardalye gibi balıklarda daha
düşük oranda görüldüğüne dikkat çeken araştırma sonuçlarına göre deniz
ürünlerini tüketirken mümkün olduğunca dip balığı olarak nitelendirilen
balıklardan uzak durmamız gerekiyor. Hastane Derindere Nöroloji Uzmanı Dr.
Keriman Oğuz’la ALS hakkında merak edilenleri konuştuk…
ALS kimlerde görülür?Amiyotrofik lateral skleroz, beyin, beyin sapı ve
omurilikte hücre harabiyetine bağlı olarak kaslarda zayıflık ve erimeye yol
açan; Motor nöron hastalığı olarak da bilinen ALS, genellikle 40-60 yaşlar arasında
ve erkeklerde daha sık görülen bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. Dünyanın her
yerinde ve her kesimden insanda ortaya çıkabilir. Nüfusun yüz binde 2-6
kadarında ALS hastalığı görülmektedir. ALS’nin sebebi nedir?Hastalığın sebebi tam olarak bilinmese de genetik
yatkınlığın da etkili olabileceği düşünülmektedir. Tüm ALS hastalarının %90’ı
ailesel geçişli değildir, %10’u ise ailesel ALS hastasıdır. Genetiğin dışında tarım
ilaçları ve ağır metaller gibi çevresel toksinler, viral enfeksiyonlar ve
kişilerin bağışıklık sisteminin kendi vücut antikorlarını yabancı olarak
algılayarak ona göre reaksiyon göstermesi yani otoimmüniteden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Özellikle son yıllarda Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre cıva içeren dip
balıklarını tüketenlerin, tüketmeyenlere göre ALS görülme riskinin iki katına
sahip olabileceği verisi elde edilmiştir. Katılımcılara, deniz ürünleri
tüketiminden ve kendilerinin yakalayıp yakalamadan ya da satın alıp almadıkları
sorulmuş. Ardından araştırmacılar, katılımcıların yılda ne kadar cıva
tükettiğini tahmin etmişler. Ayrıca, katılımcıların tırnak renk değişimleri incelenmiş.
Sonuçta ALS'li olanların yüzde 61'i, ALS olmayanların yüzde 44'ünün cıva
tüketiminin en üst çeyreğinde olduğu görülmüş. Araştırmacılar, düzenli deniz
ürünleri yiyenler arasında cıva tüketiminin üst çeyreğinde olanlarda iki kat
fazla ALS riski bulunduğunu göstermiştir. Belirtileri nelerdir?•
Her hastada başlangıç belirtileri aynı değildir.•
Genellikle ilk belirti bir kolda ya da bacakta güçsüzlük ya da incelmedir.
Örneğin yazı yazarken veya poşet ve çanta taşırken zorlanabilir. •
Bazı hastalarda ise hastalık, konuşma bozukluğu veya yutma güçlüğü şeklinde
başlar. Hastanın kendisi ya da yakınları peltek, genizden konuşma fark eder.•
Bazı hastalar hastalığın başlangıcında özellikle geceleri belirginleşen
kramplardan yakınırlar. Kaslarda seyirme ve ağrı bu belirtilere eşlik edebilir. ALS nasıl teşhis
edilir?Hastalığa tanı koyduran özel bir test yoktur. Teşhisi
klinik belirti ve bulgulara dayanılarak konulur. Ancak hastalığın diğer kas ve
sinir hastalıklarla ayırıcı tanısının yapılabilmesi için bazı tetkiklere
ihtiyaç duyulur. Tanı koymada en yardımcı yöntem elektromiyogramdır (EMG). Hastalığın seyri
nasıldır?ALS’nin seyri hastadan hastaya farklılık gösterir.
Ortalama yaşam süresi tanı konulduktan sonra 4-6 yıl olarak belirtilmiştir.
Ancak tanı konulduktan sonra 10 yıl üzerinde yaşayan pek çok hasta vardır. İyi
bir tıbbi ve sosyal destek ile bu ortalama tanı konulduktan sonra 20 yıla kadar
uzamıştır. Zaman içinde hastalık tüm
vücut kaslarında tutulum yapabilir. Tüm vücuttaki kasların tutulmasıyla
birlikte hasta günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştiremez. Çoğu zaman yardım
için bir bakıcıya ihtiyaç duyar. Solunum kaslarının tutulması hastalığın kritik
dönemidir. Solunum ve beslenme
yetersizliği ortaya çıktığında hastanın hızlı ve yakın tıbbi desteğe ihtiyacı
vardır. Hastalıktan etkilenmeyen
kaslar var mıdır?ALS vücuttaki tüm kasları etkilemez. Kalp kası
etkilenmez. Barsak ve idrar kontrolünü devam ettirebilir. Göz kasları
genellikle en son etkilenen kastır, bazen de hiç etkilenmez. ALS’nin tedavisi var
mı?ALS'nin nedeni tam olarak bilinmediği için semptomatik
olarak tedavi edilebilir. ALS'nin kesin bir tedavisi yoktur. Ağızdan alınan bazı
ilaçların hastalığın ilerlemesini yavaşlattığı, hastanın ömrünü uzattığı,
hastanın daha uzun süre iş görmesini sağladığı kanıtlanmıştır. İlaç dışında hastanın
mümkün olduğunca rahat ettirilip, normal yaşantısını devam ettirecek tedbirler
alınması, rehabilitasyonlarına yönelik gerekli ek tedavilerin yapılması çok
önemlidir. Özellikle bu tür hastaların bakımını ve rehabilitasyonunu üstlenecek
kişilerin hastalıkla ilgili iyi bir eğitimden geçmesi gerekir.
YORUMLAR