105. Dönem Kaymakamlık Kursu Kura Töreni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirildi. 105. Dönem Kaymakamlık Kursu’nu başarıyla
tamamlayan 97 kaymakam, törenin ardından görevlerine başladı. Programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
yanında TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı
ve AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç’in olması Kahramanmaraşlı
vatandaşların dikkatini çekti.
Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne, milletin evine, bu
gazi mekana hoş geldiniz." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, kursu başarıyla tamamlayan 97 kaymakama görev
yerlerinde ve tüm meslek hayatlarında başarılar diledi.
Mevzuat bilgisinden tecrübe paylaşımına, münazaradan
etkili iletişime kadar geniş bir alanı kapsayan eğitim sürecinin her bir
kaymakamın gelişimine çok ciddi katkı sağladığına inandığını belirten Erdoğan,
yurt dışı dil eğitimi dahil toplam 29 ay süren eğitim öğretim döneminin
devletin kaymakamlık mesleğine verdiği önemin bir işareti olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "kaim" ile
"makam" kelimelerinin birleşmesinden oluşan "kaymakam"
ifadesinin yönetim sisteminde temel devlet görevlerinden biri olduğunu
belirterek, "Kaymakam anayasamıza göre ilçelerde cumhurbaşkanı adına görev
yapan en yüksek devlet görevlisidir. Ülkemizdeki 81 vilayetimize bağlı 922
ilçenin her biri bizim gözümüzde değerlidir, kıymetlidir, en iyi hizmeti almaya
layıktır. İlçelerimizi mahalleleriyle, köyleriyle, buralarda yaşayan
vatandaşlarımızla ne kadar ileriye taşıyabilirsek ülkemizi de topyekün o derece
geliştirmiş, kalkındırmış oluruz. Bu hedefi inşallah sizlerle birlikte hayata
geçireceğiz." diye konuştu.
İlçe sınırları içindeki tüm iş ve işlemler ile
hizmetlerden sorumlu olan kaymakamlar çalışmalarında ne kadar başarılı olursa
devletin de o derece güç kazanacağına işaret eden Erdoğan, pek çok kurum gibi
kaymakamlık müessesesinin de Osmanlı Devleti'nden devralındığını hatırlattı.
"İSMİ
UNUTULAN KAYMAKAM KENDİNİ SİGAYA ÇEKMELİ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim gözümüzde başarılı
kaymakam görev yaptığı ilçeden ayrıldıktan sonra da uzun yıllar boyunca
ismi hayırla yad edilen kişidir. Görev süresi içinde varlığı ile yokluğu belli
olmayan, ilçeden ayrılır ayrılmaz da ismi unutulan kaymakam kendini sigaya
çekmelidir. Sizlerin her birinin Cumhurbaşkanı olarak şahsımı ilçenizde en iyi
şekilde temsil edeceğinizden, hayırla yad edilecek başarılara imza
atacağınızdan şüphe duymuyorum." ifadelerini kullandı.
"Ne istiyorum biliyor musunuz?" diye soran
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kaymakamlarımız, bekar veya evli, şoförün yanına
oturmalı, kamyonete erzak mı koyacak, kışın kömür mü koyacak, hepsini yüklemeli
ve ondan sonra da ev ev dolaşmalı. Yani adeta bir Ömer gibi kapıyı çalmalı
veya içeriden gelen sese kulak vermeli. Kim geldi dendiğinde de
'kaymakam' denmeli. 'Kaim' dedik ya ve kaymakam ondan sonra da hemen kolileri
veya kış mevsimiyse kömürü, odunu vesaire hemen oraya indirivermeli. Bununla
siz Cumhurbaşkanınızın orada gören gözü, duyan kulağı, konuşan dili
olmalısınız. Bunu yapacağınıza inanıyorum, önce buna hazır mıyız bu çok
önemli."
Kaymakamlar ile görev yaptıkları yerlerdeki kamu
görevlileriyle aralarında oluşan özlük hakları ayrışmasının giderilmesi için
bakanlık tarafından yürütülen çalışmanın tamamlanmak üzere olduğunu belirten
Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak daima yanlarında olacaklarının bilinmesini
istediğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Milletimizin bu topraklardaki bin yıllık varlığının
neredeyse her günü mücadeleyle geçmiştir. İşte şimdi de yine uluslararası bir
mücadelenin içindeyiz değil mi? Yedi düvel adeta saldırıyor, biz de yedi düvele
karşı dimdik ayakta duruyoruz, ayakta durmaya devam edeceğiz. Kolay değil
911 kilometre sınır, bu bağıranlar, çağıranlar, konuşanlar bunların hiçbirinin
burada sınırı var mı? Yok. Peki niye bunlar buralarla bu kadar ilgileniyor?
Dert başka, onlara şimdi girmeyeceğim, gündemimizde değil ama biz 911
kilometre sınırı olan Türkiye olarak eğer taciz ediliyorsak buna karşı sessiz
kalamayız, sessiz duramayız. Gereken neyse onu yapmaya mecburuz, yaptık,
yapıyoruz ve yapacağız. Her kazanımımızın gerisinde çok büyük emek ve
fedakarlık, her kaybımızın gerisinde çok büyük acı vardır. Malazgirt'ten girip
Viyana önlerine kadar giden sonra da Meriç Nehri'ne kadar çekilmek zorunda
kalan ecdadımız bu uzun tarihi süreç boyunca vakarlı duruşundan asla taviz vermemiştir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde yaşananların bu
hakikatler ışığında değerlendirilmesi gerektiğine değinerek, "Küresel
düzeyde bir yeniden yapılanma sancılarının yaşandığı şu dönemin sembol mücadele
alanı hiç şüphesiz az önce ifade ettiğim gibi Suriye topraklarıdır. Biz Suriye
krizi başladığı günden beri bir yandan hayatlarını kurtarmaya çalışan masumlara
kucak açarken diğer taraftan sınırlarımızın güvenliğini sağlamanın çabası
içinde olduk. Meselenin suhuletle Suriye halkının özlemini duyduğu şekilde
çözümü için rejimden bölgeye müdahil olan güçlere kadar herkese çağrıda
bulunduk çaba gösterdik." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 yılında Antalya'da yapılan
G20 zirvesinde tüm dünya liderlerine güvenli bölge dahil somut ve sonuç alıcı
tekliflerde bulunduklarını anımsatarak, şunları kaydetti:
"Güvenli bölge bizim gündemimize bugün girmedi,
Obama'nın döneminde girdi ve o zaman tüm dünya liderlerine söyledim, Sayın
Obama ile orada yaptığımız görüşmelerde bunu özellikle gündeme getirdim, çünkü
ülkeme yönelik milyonlarca insan iltica ediyordu. Biz bunu nereye kadar
kaldıracağız? Hadi siz de gelin elinizi taşın altına sokun dedik, hepsi lafta
kaldı. Atalarımızın güzel bir lafı var, ne diyorlar bize bunlar biliyor
musunuz, 'dünyada hiçbir ülke sizin bu yaptığınızı yapmadı.' Ya iyi güzel de
bal bal demekle ağız tatlanmıyor, balı getir de bir yiyelim, orada bunlar
yoklar."
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'nun Suriye'de uçuşa
yasak bölge teklifi yaptığını hatırlatan Erdoğan, "Biz bu teklifi, Suriye'nin
dört bir yanında yüz binlerce masum insan rejimin ve diğer güçlerin savaş
uçaklarının bombardımanlarının altında can verirken gündeme getirmiştik. Oluk
oluk kanın aktığı o günlerde kimse bu teklife dönüp bakmamıştı. Şimdi Türkiye,
Suriye'yi terör örgütlerinden temizleyip asıl sahiplerinin dönüşüne hazır hale
getirirken birden bu tür konular akla geliyor." ifadesini kullandı.
Avrupa Birliği'nin sonunun samimiyetsizliği ve iki
yüzlülüğü yüzünden geleceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu gidiş
iyi değil, işte Brexit. Bunlar durup dururken olmadı. Bunun için Avrupa'dan
yükselen ve buram buram riyakarlık kokan sözlerin bizim nezdimizde zerre kadar
kıymeti yoktur. 'Kapıları açarız' dediğimde tutuşuyorlar. Tutuşmayın, vakti
saati gelince bu kapılar da açılır. Hadi bakalım, yüz binleri bir de siz
ağırlayın. Bu iş nasıl oluyormuş, sizden de görelim. Paranız var,
güçlüsünüz ama Yunanistan'a denizde 100-200 kişi gidince hemen bizi arayıp,
'Adalara 100, 200, 300 gitti' diyorsunuz. Burada 4 milyon var, 4 milyon. Buna
sesiniz çıkmıyor. Kararlıyız." diye konuştu.
"BÖLGE
POLİTİKALARIMIZDA KÖKLÜ BİR DEĞİŞİM KARARI ALDIK"
Türkiye'nin yıllardır gösterdiği çabaya rağmen Suriye
krizinin çözülmek bir yana terör örgütü DEAŞ'ın da ortaya salınmasıyla iyice
içinden çıkılmaz bir hal aldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam
etti:
"Suriye'de faaliyet gösteren terör örgütlerinin bir
süre sonra doğrudan ülkemizi hedef aldıklarını da gördük. Bir yandan sınır
bölgelerimizdeki şehirlerimiz taciz edildi, bir yandan da büyükşehirlerimizdeki
PKK ve DEAŞ canlı bomba eylemleriyle canımızı yaktı. Bu saldırıların son 6
yılda ülkemizde ardı ardına patlak veren pek çok hadisenin bir parçası olduğunu
da biliyoruz. Karşımızdaki bu tablo üzerine terörle mücadelemizde ve bağlantılı
olarak bölge politikalarımızda köklü bir değişim kararı aldık. Ülkemize yönelen
terör tehditlerini, sınırlarımızda ve sınırlarımız içinde değil doğrudan
kaynağında ortadan kaldırma stratejisine geçtik. Irak'tan Suriye'ye kadar
Türkiye'ye yönelik terör saldırılarının yaşandığı her yerde bu doğrultuda
kritik adımlar attık.
İşte sizler de görev yerlerinize gittiğiniz andan
itibaren her an bunlarla karşı karşıya geleceksiniz. Terör örgütlerini
inlerinde vurarak adeta felç ettik. Yurt içinde de teröristlere göz
açtırmadık. 15 Temmuz darbe girişiminin hedeflerinden biri de Türkiye'nin
terörle mücadeledeki bu etkili stratejisini çökertmekti. Allah'ın yardımı ve
milletimizin cesaretiyle darbe girişimini başarısızlığa uğratarak bu büyük
oyunun bir hamlesini de boşa çıkarttık. Hemen ardından da Fırat Kalkanı
Harekatı ile karşı cevabı verdik. Daha sonra Zeytin Dalı Harekatı ile büyük
planın bir ayağını daha kırdık. Bu bölgelere geri dönen 365 bin sığınmacı
Türkiye'nin Suriye'deki gerçekten insani duyarlılıkla adımlar atan tek ülke
olduğunu gösterdi. Tüm bu süreç, siyasi ve diplomatik çabalarımızı kesintisiz
sürdürmemize vesile oldu."
"SURİYE'NİN
TOPRAKLARINDA GÖZÜMÜZ YOK"
İdlib'de Rusya ve İran'ın desteğiyle oluşturulan stabil
durum sayesinde yüz binlerce insanın hayatının kurtarıldığını ve milyonlarca
insanın da yerlerinden edilmesinin engellendiğini vurgulayan Erdoğan,
"Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine olan saygımızı her
fırsatta tekrarladık. Bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yok, böyle bir
şeyi de düşünmüyoruz. Şurada bir inceliği de özellikle ifade edeyim, bizim
Suriye'de de Türkiye'de de Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok, bizim
sorunumuz terör örgütlerinin ta kendisiyledir." dedi.
Batılı devletlerin "Yatıyor kalkıyor Kürtler aşağı
Kürtler yukarı" dediklerini belirten Erdoğan, "Bizim Kürt
kardeşlerimle bir işimiz yok, bizim işimiz terör örgütleriyle. Hedefi
saptırmayın. Böyle söyleyerek, terör örgütlerinin adını vermeyerek Kürtler
dediğiniz zaman Kürt kardeşlerimizi adeta teröristler olarak vasıflandırmış
oluyorsunuz. Bu yanlış bir şey, bunu çözmemiz lazım. Zira ta İdris-i
Bitlisi'den alınız Selahaddin-i Eyyubi'ye kadar bizler Kürt kardeşlerimizle bu
bölgede barış için adımlar attık. Bugün de öyleyiz, yarın da öyle
olacağız." ifadesini kullandı.
"DEVASA
ÜLKELERİN LİDERLERİ, TERÖRİST BAŞLARINI YANLARINA ALIYOR"
Türkiye'nin, askeri seçeneği daima en son çare olarak
gördüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye, Barış Pınarı Harekatı aşamasına işte böyle
bir sürecin sonunda geldi. Afrin'i teröristlerden temizlediğimiz günden beri
Fırat'ın doğusundaki terör oluşumuna izin vermeyeceğimizi her platformda ve en
yüksek sesle belki yüzlerce defa anlattık. Bir şeye üzülüyoruz, o da nedir biliyor
musunuz? Devasa ülkelerin liderleri, bu teröristlerin başlarını yanlarına
alıyorlar, onlarla masaya oturuyorlar, onlarla bu sorunu çözmeye çalışıyorlar.
Bu ne menem iştir? Böyle bir şey olabilir mi? Teröristi
muhatap olarak karşınıza aldığınızda terörle mücadele olur mu?
Uluslararası terörle mücadele toplantılarını neden yapıyoruz? Bunlara prim
veriyorsunuz, şımartıyorsunuz, azdırıyorsunuz. Böyle yapa yapa zaten iş buraya
geldi. Biz de diyoruz ki verilen sözlerin tutulmaması halinde planlarımızı kendi
imkanlarımızla hayata geçireceğimizin altını çize çize ifade ediyoruz."
Barış Pınarı Harekatı'nda yaşanılan süreci
anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Suriye ile ilgili
uluslararası topluma çağrılarının karşılık bulmadığına dikkati çekerek
"Baktık ki kendimiz söyleyip kendimiz dinliyoruz. Kolları sıvayarak
'Bismillah' diyerek harekatımızı başlattık." dedi.
Türkiye'nin siyasete ve diplomasiye olan saygısı gereği
attığı her adımdan önce muhataplarına niyetini ve hamlesini açıkça söylediğini
ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Barış Pınarı Harekatı'na başlarken de buradaki
muhatabımız olan Amerika'yı gerektiği şekilde bilgilendirdik. Rusya'yı
aynı şekilde bilgilendirdik. İran'ı bilgilendirdik. Birleşmiş Milletler aynı
şekilde bilgilendirildi. Sonradan anlaşılıyor ki kendilerinden izin almak
yerine sadece bilgi vermemizden de bayağı rahatsız olmuşlar. Halbuki
Türkiye'nin sınırları boyunca oluşturulmak istenen bir terör koridorunu yıkıp
geçmek için kimseden izin almaya ihtiyaç yoktur."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bu kararlılığını
sahada da gösterip 120 kilometre genişlik ve 32 kilometre derinlikteki harekat
bölgesinin 3'te 2'sine yakın bölümünü sadece 9 günde ele geçirdiğini
hatırlattı.
"KONTROLÜMÜZE
GEÇEN ALAN 4 BİN 220 KİLOMETREKAREYE ULAŞTI"
Şu ana kadar Türkiye'nin bölgede kontrolüne geçen alanın
büyüklüğünün 4 bin 220 kilometrekareye ulaştığını vurgulayan Erdoğan,
şöyle konuştu:
"Elbette bu kolay bir başarı olmadı. Teröristlerin
sınır şehirlerimize attıkları havanlar ve füzeler sebebiyle 20 sivil insanımız
hayatını kaybetti. 184 vatandaşımız da yaralandı. Suriye tarafında
teröristlerle yaşanılan çatışmalarda 7 askerimiz bizimle birlikte mücadeleye
katılan Suriye milli ordusundan 96 kardeşimiz de şehit oldu. Ayrıca 90
askerimiz ile 369 Suriye milli ordusu mensubu kardeşimiz de yaralandı."
Türkiye'nin Suriye milli ordusu ile yaptığı iş birliğini
eleştirenlere tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hani şimdi içeriden birileri konuşuyor ya Suriye
milli ordusu ile ne işiniz var? Anladın mı şimdi ne işimizin olduğunu? Bak
onlar benim Mehmedimi yalnız bırakmayanlar. Onlarla beraber o arazide göğüs
göğüse savaşanlar. Bunlar ne siyasetin dilini bilirler ne arazinin dilini
bilirler? Sadece konuşurlar. Ve teröristlerin kayıpları da 795'i buldu. Barış
Pınarı Harekatı'na uluslararası alanda verilen tepkilerle ülkemizdeki kimi
kesimlerin tutumları ileride ayrıca uzun uzun üzerinde durulması ve
değerlendirilmesi gereken bir konudur. İşin bu kısmına şimdilik
girmiyorum."
"NİHAYET
MUHATAPLARIMIZ SESİMİZE KULAK VERDİ"
Erdoğan, harekat alanında ortaya çıkan bu tablo
karşısında Türkiye'nin muhataplarının nihayet sesine kulak verdiğini
belirterek, şunları kaydetti:
"Ülkemize gelen Amerikan heyeti ile oturduk,
konuştuk. Niyetimizi, amacımızı ve hedefimizi açıkça belirttik. Sonuçta
harekatımıza 120 saatlik bir ara verilmesi halinde teröristlerin belirlediğimiz
bölgenin dışarısına çıkarılacağı sözünü aldık. Bunu da 13 maddelik bir
mutabakat metni ile kamuoyuna duyurduk.
Salı günü akşamı 22.00 itibarıyla sona eren bu sürenin
bitiminde Amerika tarafı bize tüm teröristlerin harekat bölgemizden çıktığının
garantisini yazılı olarak verdi. Şimdi askerlerimiz ve Suriye Milli Ordusu
karış karış harekat alanını tarıyor, tuzakları etkisiz hale getiriyor. Şayet
bu arada karşımıza teröristler çıkarsa onları tepelemek de en tabii
hakkımızdır. Çünkü bu yazılı kayda girmiştir."
Böylece Barış Pınarı Harekatı'nın başarıya
ulaştırıldığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Resulayn ve Tel Abyad arasında güvenli hale
getirdiğimiz bu alan sınırlarımızı teröristlerden arındırma planımızın ilk
aşamasını oluşturuyor. Bu batıya doğru Tel Rıfat aşağıda Münbiç bunların hepsi
bu planlamanın içinde var. Terör örgütünün ve Amerika'nın telaşla attığı
adımlar harekat bölgemizin dışında ama asıl planımızın içinde kalan bölgelerde
karmaşık bir durumun ortaya çıkmasına yol açtı. Harekat alanımızın
doğusundaki Kamışlı ile batısındaki Ayn El Arap bölgesi hızla Rusya
desteğindeki rejim güçlerinin kontrolüne bırakıldı. Aynı oyun Münbiç bölgesinde
de oynandı."
Türkiye'nin amacının sınırları boyunca terör
örgütünden arındırılmış bir bölge oluşturmak olduğunu hatırlatan Erdoğan,
"Karşımızdaki bu yeni duruma göre yeni değerlendirmeler yaptık. Salı
günü Rusya lideri Putin ile gerek ikili gerekse heyetlerarası yaptığımız
görüşmeler sonunda Fırat'ın doğusunda yer alıp da harekat alanımız dışında
kalan sınır bölgeleriyle ilgili bir mutabakata vardık." diye
konuştu.
Erdoğan, terör örgütünün sınırdan tamamen
uzaklaştırılması konusundaki uzlaşmayı içeren 10 maddelik mutabakatın da
kamuoyuyla paylaşıldığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buna göre terör örgütü mensupları dün 12.00'de
başlamak üzere 150 saat içinde tıpkı Barış Pınarı Harekatı bölgesinde olduğu
gibi sınırlarımızın 30 kilometre dışına çıkarılarak buralardan
uzaklaştırılacaktır. Bu 30 kilometrelik alanın ilk 10 kilometresi Kamışlı
şehir merkezi hariç, Türkiye ve Rusya ortak devriye bölgesi olacaktır.
Belirlenen süre sonunda terör örgütü bölgeden tüm unsurlarıyla uzaklaştırılabilirse
bu mutabakat da başarıyla hayata geçirilmiş olacaktır."
"TACİZ DEVAM
EDERSE KENDİ HAREKAT PLANIMIZI HAYATA GEÇİRİRİZ"
Erdoğan, terör örgütünün bu bölgelerden Türkiye'yi taciz
etmeyi sürdürmesi halinde Türkiye'nin kendi harekat planını buralarda da
hayata geçirmeye devam edeceğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Fırat'ın doğusundaki yaklaşık 480 kilometrekarelik
alanın 120 kilometrekaresini şu anda doğrudan kendimiz kontrol
ediyoruz. Kalan kısmında Rusya ile birlikte durumu kontrol altında tutma
kararını verdik. Elbette her anlaşma gibi Rusya ile vardığımız mutabakat da her
iki tarafın özellikle ulaşabilecekleri askeri şartları
içeriyor. Türkiye'nin tavrı halen aynıdır."
Sınır boyunca ve Suriye toprakları içinde bölücü terör
örgütünün Türkiye'yi tehdit eden bir hakimiyet alanı kurmasına izin
verilmeyeceğinin altını çizen Erdoğan, "Zaten böyle bir durum
herkesin üzerinde mutabık olduğu Suriye'nin toprak bütünlüğü ilkesine de
aykırıdır. Güvenli hale getirilen yerlerde ülkemizden 1 ila 2 milyon
arasında mültecinin geri dönüşünü sağlayacağız. Uluslararası toplumun
desteği ile yürüteceğimiz bu proje için hemen temaslara başlıyoruz." diye
konuştu.
Erdoğan, Suriye konusunda asıl çözümün Suriye'deki tüm
kesimlerin katılımıyla oluşturulacak yeni anayasanın teşkilinden ve buna göre
yapılacak özgür seçimlerle şekillenecek yeni yönetimin iş başına gelmesinden
geçtiğini, dolayısıyla 30 Ekim'de Cenevre'de yapılacak buluşmanın çok
büyük önem arz ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek Astana gerek Cenevre'de
yürütülen görüşmelerin herkesin kabul edebileceği makul bir anlaşmayla
sonuçlanması gerektiğine dikkati çekerek, "Suriye'nin toprak bütünlüğünün
ve siyasi birliğinin sağlanması ancak bu sürecin başarısıyla mümkündür. Aksi
takdirde ne Şam yönetimini kimse muhattap alır ne de ülkedeki kaos sona erer.
Gerçekten derdi Suriye'nin ve Suriye halkının geleceği olan herkesin bu sürecin
başarısı için gayret göstermesi şarttır." diye konuştu.
Yeni anayasa çalışmaları ve sonrasında ülkenin yeni
yönetiminin belirlenmesi sürecinin Suriye konusundaki niyetlerin ortaya
konacağı bir test olacağını belirten Erdoğan, "Türkiye olarak
bizim bu konudaki samimiyetimizi ve gayretimizi kimse inkar edemez. Süreci
terör örgütlerini veya rejimi kullanarak sabote etmeye kalkacak herkesi dünya
kamuoyuna ifşa edeceğimizin bilinmesini istiyorum. Suriye halkının hayatını ve
geleceğini bölge ile ilgili büyük planların mezesi olarak kullanmaya
kalkanların karşısına önce biz dikileceğiz. Çünkü bu işin en büyük yükünü
taşıyan biziz, en büyük bedeli ödeyen biziz." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika ve Rusya ile varılan
mutabakatların amacına ulaşmasının, PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerinin Türkiye
sınırlarından başlayarak, Suriye topraklarındaki varlığının tamamen sona
erdirilmesine bağlı olduğunun altını çizerek şöyle devam etti:
"Bunu muhataplarımıza da her fırsatta ifade
ediyoruz. İster Amerika ister Rusya ister rejim isterse bir başka güç olsun,
terör örgütlerinden herhangi birini, isim, bayrak veya üniforma değiştirerek
yeniden karşımıza dikmeye kalkarlarsa biz bu oyuna gelmeyiz. Bu durumda hiç
kimse kusura bakmasın, kendi bildiğimiz yolda ilerlemeye devam etmekten asla
çekinmeyiz. Bu yolda ödeyeceğimiz bedelin büyüklüğünü de küçüklüğünü de asla
hesap etmeyiz."
Erdoğan, geçmişte bu oyunun çok oynandığını ama gelinen
noktada tüm dünyanın, PKK ile YPG'nin aynı örgüt olduğunu kabul ettiğini dile
getiren Erdoğan, "Yine DEAŞ'ı, yıllarca PKK/YPG'yi koruyup,
kollamanın bahanesi olarak görenler bugün aslında her iki örgütün tıpkı bir
madalyonun iki yüzü gibi aynı amaca hizmet ettiğini de gördü. Uluslararası
toplumun bunca vakittir iki terör örgütünün anlaşmalı şekilde kurguladığı bir
şantajın oyuncağı haline dönüşmüş olması maalesef çok acıdır. Hele hele koca
devletlerin bu trajik oyunu ciddi ciddi sahiplenmeye kalkmaları çok daha
acıdır. Türkiye'nin 9 Ekim saat 16.00'da başlattığı Barış Pınarı Harekatı bu
şantaj ve tiyatro sahnesini yıkmış, hakikatleri ortaya çıkarmıştır. Biz bu
harekatta sadece kendi sınırlarımızı güvenlik altına almakla Suriyeli
kardeşlerimizin önemli bir bölümüne ülkelerine geri dönüş imkanı sağlamakla
kalmadık, aynı zamanda bu harekatla pek çok devlete ve kesime terör
örgütlerinin kendilerini soktuğu cendereden kurtulma şansını da verdik."
şeklinde konuştu.
"BARIŞ PINARI
HAREKATI'YLA TAKKE DÜŞMÜŞ KEL GÖRÜLMÜŞTÜR"
Türkiye'yi hedef alan öfke
selinin sebeplerinden birinin de bu gerçeğin ortaya çıkması olduğunu
aktaran Erdoğan, çünkü Suriye'deki kaotik durumun uzunca bir süredir asıl
niyetleri, asıl projeleri ve asıl hesapları gizlemenin örtüsü olarak
kullanıldığını anlattı.
Özellikle Avrupalı ve Amerikalı politikacılardan rejime
kadar pek çok kesimin kendi başarısızlıklarını, terör örgütünü perde yaparak,
gözlerden saklama yoluna gittiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şimdi gel gör ki bu teröristlere ev sahipliği yapan
Amerika senatosunda, kongresindeki insanları görüyoruz. Ne zamandan beri siz
teröristlerle bu kadar dost oldunuz ya? Buna nasıl bu şekilde el verirsiniz?
Ama bunun bedelini öyle zaman gelir ki canınız yanar o zaman ödersiniz. Barış
Pınarı Harekatı'yla tam manasıyla takke düşmüş kel görülmüştür. Türkiye'ye
karşı öfke nöbetleri geçirenlere diyoruz ki artık bu oyun bitti. Gelin hep
birlikte ülkelerimiz ve Suriye halkı için en iyisi, en doğrusu, en hayırlısı
neyse onu yapacağımız yeni bir iklim oluşturalım. Türkiye'yi karşısına, terör
örgütlerinin yanına alıp çıkacak ve bu işi karla sonuçlandırabilecek kimse
yoktur. Buradan tüm dünyayı, demokrasi, hukuk devleti, insan hakları için
PKK/YPG'nin en az DEAŞ kadar tehlikeli bir terör örgütü olduğunu görmeye, kabul
etmeye ve tavır almaya davet ediyorum. İşte bunu başardığımız gün sadece
Suriye'deki krizi çözmekle kalmaz, aynı zamanda dünyanın geleceği için de çok
önemli bir kazanım sağlamış oluruz."
Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı ve ardından yaşanan
sürecin bu yönde hayırlı neticelere tebdil olması temennisinde bulundu.
Bir kez daha yeni göreve başlayacak kaymakamları tebrik
edip, gidecekleri ilçelerde başarılar dileyen Erdoğan,
"İlçelerdeki vatandaşlarımızı da sakın ha makama kapanıp, camdan
seyretmek suretiyle değil, onların kapısını çalmak suretiyle onlara misafir
olmayı veya onları da siz makama davet etme gayretiyle bu süreci
çalıştırın." ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, kursu
ilk üçte bitiren kaymakamlara sertifikalarını takdim etti. Daha sonra
kaymakamların atamaları kura çekme usulüyle gerçekleştirildi.
YORUMLAR