Bugün sadece Kahramanmaraş ile kalmadıklarını, öncesinde
Tersane İstanbul ile adımı attıklarını dile getiren Erdoğan, Haliç'in kıyısında
muhteşem bir projenin 2020 yılının kasım ayında hayata geçeceğini, bugün bu
projenin temel atma törenini gerçekleştirdiklerini anımsattı.
Erdoğan, bataklık, çamur yığını, kokudan geçilmeyen
Haliç'i temizlediklerini, temizledikten sonra da Haliç Kongre Merkezi'ni
yaptıklarını hatırlatarak, "Orası sakatatçıların merkeziydi. Ama Haliç
Kongre Merkezi ile bütün o çevre farklı bir değer kazandı. Şimdi bu Haliç
Tersanesi, bilim, sanat, kültür merkezi olacak." diye konuştu.
Buranın eski Camialtı Tersanesi olduğunu hatırlatan
Erdoğan, orada amatör kümedeyken 6 yıl futbol hayatının olduğunu anlattı.
Erdoğan, kendi semtinin bir bölgesi olduğu için çok çok
iyi bildiği bir yer olduğunu aktararak, "Şimdi orada gerek o tarihi
eserleriyle, gerekse yapılmış olan bu proje kapsamında gerçekten muhteşem bir
eser meydana gelecek. Burada üç tane müzenin içinde olduğu Sadberk Hanım Müzesi
gibi, ilk defa çok güçlü bir kadın müzesi burada yer alacak. Bir de İslam Türk
Sanat Eserleri Müzesi burada yer alacak. Bunun dışında da gerek oteliyle, gerek
oradaki marinasıyla, gerek oradaki markalarla, yürüyüş yollarıyla çok farklı
Türkiye için çok büyük bir kazanım olacak. Bu Haliç'e farklı bir zenginlik
katacak." diye konuştu.
"BU SÜREÇTE
MİLLETİMİZLE ÇOK CİDDİ KARARLI BİR KUCAKLAŞMA ŞANSINI BULDUK"
Erdoğan, seçim atmosferinin sorulması üzerine de
meydanların şu anda gayet iyi olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: "Meydanlar
gayet iyi ama tabii bütün bu meydanların dilinin yanında, halkın özellikle şu
anda seçimi hazmetmesi hangi konumda bunu da bir geneli itibarıyla masaya
yatırmak lazım. Şimdi gün geçtikçe bu kızışıyor. Gün geçtikçe tabii ki vatandaşın
özellikle verilen mesajları alması, verilen mesajlar üzerinden istikametini
belirlemesi bir bunlar var, bir de ideolojik bir formatlamayla siyasi partileri
değerlendiren kesim var. Tabii burada acaba marifet iltifata tabiidir
anlayışıyla yapılan yatırımlar, eserler üzerinden değerlendirenlerin durumu mu,
yoksa ideolojik formatlamayla bakanların durumu mu önemli? Beklentimiz şu,
benim aziz milletim diyoruz ki bu ülkeye en ufak bir yatırımı olmayan, herhangi
bir kazanım sağlamayanların ideolojik formatlamasına, benim halkım bu tezgaha,
bu tuzağa düşmemeli. Benim halkım burada bize kim ne kazandırır veya bugüne
kadar bize hangi iktidar, hangi yerel yönetim ne kazandırdı buna bakması
gerekir diye düşünüyorum. Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de, Kayseri'de,
Konya'da, Diyarbakır'da, Antalya'da, Adana'da, Mersin'de kimler ne kazandırdı?
Trabzon'da, Samsun'da kimler ne kazandırdı. Velhasıl bu yerel yönetimin bu
bakımdan çok önemli olduğunu düşünüyorum. Onun için biz bu süreç içerisinde
milletimizle çok ciddi kararlı bir kucaklaşma şansını bulduk."
Çalışmalar kapsamında illere gittiklerini, fırsat
bulduklarında ilçelere de gittiklerini aktaran Erdoğan, dün Muğla'da
olduklarını, önce Fethiye'ye uğradıklarını, oradan sonra planda yokken Bodrum'a
geçtiklerini ve herhangi bir hazırlık olmadığı için duvarın üzerinde Bodrumlu
vatandaşlara seslenme fırsatı bulduklarını aktardı.
Erdoğan, yoğun bir çalışmayla devam ettiklerini
vurgulayarak, yarın da en önemli iller arasında yer alan Kayseri ve Hatay'a
gideceklerini belirtti.
"BİRİNCİ
SIRADA ÖZELLİKLE ŞEHİR PLANLARI BÜYÜK ÖNEM ARZ EDİYOR"
Erdoğan, yol haritalarının, çalışmalarının hatırlatılması
üzerine de "Aslında sizin bu sorunuzdan ben şunu anlıyorum. Aslında bizim
manifestodaki başlıkları anlıyorum. Ama bunların tekrarında tabii çok büyük
faydalar var." diyerek, şöyle devam etti:
"Birinci sırada özellikle şehir planları büyük önem
arz ediyor. Ne tür sıkıntılar çekiyorsak bakıyorsunuz plansızlıktan çekiyoruz.
Tabii plansızlık, kaçak yapılaşma vesaire bütün bunlar uzun vadeli ve
hakkaniyete uygun şekilde hazırlanmadığı için çok bedel ödedik. Ama bundan
böyle bizim yerel yönetim anlayışımızda bunlar uzun vadeli ve kesinlikle de
hakkaniyete uygun şekilde bu planlar hazırlanacak. İkincisine gelince alt yapı
ve ulaşım sorunları. Bizde bir anlayış var. Her evde bir tane otomobil olsun.
Şimdi iki otomobil olsun, yetmez üç otomobil olsun, böyle bir anlayış var.
Böyle bir fazla otomobil sayısı olunca da bu neyi getiriyor? Aracını park
edecek yer bulmada sıkıntılar yaşıyorlar. Tabii apartmanların altında otopark
olması lazım. Ancak yeni dikey mimarinin getirdiği bir anlayışla onların altında
otoparklar falan oluyor. Ama daha önceki yapılaşmada maalesef mecburiyet
olmasına rağmen apartmanların altında otopark yok. Ne yapıyor? Sokakta,
kaldırımın üstüne aracını çekiyor. Bunlar tabii Allah göstermesin en ufak bir
yangında, vesairede oraya da itfaiyenin girmesini engelleyen durumlar."
KARTAL'DA YIKILAN
BİNA
Kartal'da son yaşananlara da değinen Erdoğan, "En
son bir felaket yaşadık, Kartal... Kartal'da yaşadığımız felaketteki sıkıntı
nereden kaynaklanıyor? Buraya 3 kat izin almış, 3 kat izni, 8-10 kata çıkarmış.
Bu tabii tamamen bir kaçak yapılaşma. Ama sadece o değil ki İstanbul'un da
Türkiye'nin de değişik yerlerinde, her yerde İzmir, Ankara, aklınıza ne gelirse
hepsinde buna benzer kaçak yapılaşmalar var ve bu kaçak yapılaşma bizi tehdit
ediyor. Hele hele deprem bölgelerinde İstanbul'u, bütün bu deprem bölgelerinde
bu sıkıntılar var. İzmir'de şu anda Karabağlar olsun, Bornova olsun buralar
deprem bölgesi. Buralarda bu sıkıntılar var. Bu tehdit bir büyük depremde yani
faturası bunun ne olur belli değil. Ama ben bundan endişeliyim, korkuyorum.
Onun için de sürekli bu uyarılarımızı yapıyoruz." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, kentsel dönüşüm diye çalışma başlattıklarını
aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi kentsel dönüşümle ilgili
olarak biz bu çalışmamızı başlatırken dedik ki bak kentsel dönüşümde biz burada
oturanlara kiralarını verelim, kendileri hemen kiraya geçsinler ondan sonra da
biz burayı gönüllük esasına dayalı olarak bu bölgeleri yıkalım. TOKİ ile
olmazsa müteahhitlerle ama TOKİ'nin koordinesinde buralarda konutlar yapalım ve
bu yaptığımız konutlara kendilerini tekrar çekelim oturtalım. Yok başka yerde
TOKİ'nin konutları var, buyursunlar oralarda otursunlar. Ama bu kaçak ve her an
tehdit altında olduğumuz binalara yerleşmesinler. Çünkü bu kentsel dönüşüm aynı
zamanda şehirlerimizin güzelliğini de getirecek."
Seçim Manifestosu'nda yer alan "Benzersiz
Şehirler" anlayışına ilişkin konuşan Erdoğan, "Şehirlerimizi biz,
tarihten gelen kendi hikayeleri var ya kültür noktasında da, ona uygun şekilde
bunları imar edelim, inşa edelim. Eğer bunu da yaparsak bu bir başka güzellik
katacak. İşte ülkemizin değişik yerlerinde buna uygun olarak yapılan bütün
şehirleşmede bakıyorsunuz özellikle buralar turistler için bir çekim alanı
oluyor. Çok da ilginç olanı ben belediye başkanlığım döneminde de bunu yaşadım.
Bu dönemde de bir çok yerde biz bunun adımlarını atıyoruz. Bu adımlara uyanlar
ve bu mimariye uyanlar bir defa hem oraya kazandırıyor, hem kendisi kazanıyor
ve böylece de böyle bir deprem riskinden endişe duymuyor."
değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, Akıllı Şehir uygulamaları ile "teknolojinin
tüm imkanlarını insanımızın ayağına getirelim" dediklerini kaydederek,
"Akıllı şehirlerle bu adımı attığımız zaman burada bütün yani internet
bağlantılarına varıncaya kadar her şey orada olacak ve o binalarda vardı yoktu
böyle bir endişe taşınmayacak. Böyle bir adımı da atmaya, altyapıyı da ona
göre, yani bütün fiberoptik ne gerekiyorsa her şeyini oraya o şekilde getirmiş
olacağız." dedi.
Bir başka önemli adımın da çevreye saygılı şehirler
olduğunu anlatan Erdoğan, "Millet bahçeleriydi, millet kıraathaneleriydi
bütün bunlar da... Bir defa şu anda düşünün siteleri. Sitelerde aynı dikey
mimari. Apartmanda komşular birbirini tanıyor mu? Tanımıyor. Fakat geçmişe
bakalım çocukluğumuza. Biz bırakın apartmanı falan. O zaman tabii dikey mimari
falan yok. Biz mahallede, sokaklarda çocuklar, arkadaşlarımız hep beraber
oynardık. O zamanın kendine has oyunları vardı. Bu oyunları aramızda oynar ve
çocukluğumuzu yaşardık. Ama şimdi çocuklar çocukluğunu yaşayamıyor. Artık
bunlar yok. Sitenin ortasında şöyle bir oyun parkı varsa, o onlar için en büyük
zenginlik. Bu adımları da tabii atmamız gerekiyor diye düşünüyorum."
şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Millet
bahçeleri tuttu. Şu anda AK Partili belediyeler hemen zaten buna başladılar.
Büyüklüğüne göre, bir de bahçenin bir köşesinde 250 metrekare, 500 metrekare
1.000 metrekare büyüklükte millet kıraathaneleri yapılıyor. Belediye bu millet
kıraathanelerinde gerek oralardaki kitaplarıyla ki Üsküdar'ın yaptığı eser,
Nevmekan muhteşem bir eser oldu. Şu anda geleni gideni çok çok fazla. 24 saat
anlayışıyla çalışıyor. Burada tabii simidiydi, kekiydi, çayıydı, kahvesiydi
vesaire bütün bunları da belediye oraya gelen giden gençlere ikram ediyor.
İkram ederken tabii bütün bunların hepsiyle milletin kendi imkanlarının kendine
dönüşümü. Bu tabii kaynaşmayı da sağlıyor. Orada gençler birbirleriyle
kaynaşıyorlar, tanışıyorlar, derslerini çalışıyorlar vesaire. Zaman zaman orada
seminerler, sohbetler bunlar yapılıyor. Bunlarla beraber Üsküdar için gençliğin
en büyük kazanımlarından bir tanesi oldu."
Bir diğer konunun da sosyal belediyecilik olduğunu ve
bunu çok önemsediğini anlatan Erdoğan, "AK Parti belediyeciliği zaten
tanımında bir sosyal belediyeciliktir. Yani fakiri, fukarayı, garibi, gurebayı
bulan bir anlayış ve doğrudan insana dokunan, insana saygılı olan bir
belediyecilik anlayışıdır." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dikey mimariden bir an önce
sıyrılarak, yatay şehirleşmeye öncelik vermek istediklerini anlatarak,
"Zaten bizim medeniyetimizde, bizim kültürümüzde yatay şehirleşmeyi
görürsünüz. Bakın şimdi Süleymaniye'nin etrafı şu anda yenileniyor. Bütün o
tarihi eserler vesaire, oralar şu anda Katar-Türkiye-Kiptaş işbirliğiyle
yıkılıp, aslına uygun olarak inşa edilecek. Orası mesela çok ciddi bir çekim
haline gelecek. Ama bitince bambaşka olacak." ifadelerini kullandı.
Bir diğer adımın da "halkla birlikte yönetim"
olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Burada tüm muhtarlarla, vatandaşla herhangi
bir karar mı alınacak. Onlarla beraber alınacak. Bir diğer yönü tasarruf,
şeffaflık. Yani israftan çok çok uzak, tasarruflu bir belediyecilik. Bir diğer
adım da değer üreten şehirler. Yani rüşvetle, suistimalle değil. Kültür ve
ekonomi başta olmak üzere her alanda, hayat kalitesini yükseltmek suretiyle
oraya bir değer kazandıran bir belediyecilik anlayışını biz bu seçimlerde
Türkiye'nin her yerinde getirelim." dedi.
"YÜZDE 100
BAŞARILI OLAMADIK. EKSİKLER VAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AK Parti'nin bugüne kadar
elindeki belediyeleri niye böyle yönetmedi" şeklinde eleştiriler
yapıldığının sorulması üzerine, bu eleştirilerin geneli itibariyle doğru
olmadığını ifade ederek, şunları söyledi: "Bu saydığım manifestodaki 11
başlık içerisinde uyguladıklarımız var, maalesef uygulayamadıklarımız var.
Tabii bu konuyla ilgili olarak da biz sürekli olarak belediyelerimize bu
ikazları hep yapmışızdır. İşte bu ikazları yaptığımız içindir ki bir Nevmekan
çıkmıştır. Bu ikazları yaptığımız içindir ki örneğin Başakşehir'de muhteşem bir
millet bahçesi vesaire ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde yerel yönetim değil,
gerçi bizim gayretimizle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak Ataköy'de sahilde
biz bir yere ruhsat vermedik ve orayı mesela tarihi bir eserdir. O tarihi
eserin olduğu bölgeyi biz bir millet bahçesine dönüştürdük. Yani buna benzer
bir çok adımları attık. Ama yüzde 100 bu konuda başarılı oldunuz mu derseniz.
Yüzde 100 başarılı olamadık. Eksikler var. İşte bu dönem bu tespit ettiğimiz
eksikleri de gidermek suretiyle bu adımları atalım diyorum."
Atık sular meselesiyle ilgili de konuşan Erdoğan,
"Bakın biz bu atık suların kesinlikle denize deşarj edilmemesi noktasında
çok çok büyük burada ikazlar, uyarılar yaptık. Şimdi İzmir Körfez'de kokudan
geçilmiyor. Bu kadar konuşulduğu halde, söylendiği halde bir dönem orada
belediye başkanlığı yapılmıyor. Kaç dönemdir burası Cumhuriyet Halk
Partisi'nde. Ama kalkıp da bu hassasiyet orada gösterilememiştir. Mesela
ulaşımda ciddi manada sıkıntılar yaşadık, yaşıyoruz ama İstanbul'da bütün bu
sıkıntılı ulaşımı, biz gerek metroyla, raylı sistemlerle, bunun yanında
metrobüs anlayışını getirmek suretiyle, yani toplu taşımacılığı öne çıkararak
bunu büyük oranda hallettik. Şimdi bu aşamadığımız, bu yeni dönemde de bu
kalanları inşallah süratle gidermenin gayreti içinde olacağız."
Bazı yerel yöneticilerin, "Benim arsam buradaki
nüfusa cevap vermiyor. Onun için de biz burada yatay mimari ile hareket edecek
olursak buradaki vatandaşın konut ihtiyacını karşılayamayız. Onun için dikey
mimari inşa etmeye mecburuz." dediğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunların bir yere kadar haklılık payı var ama bu
konuda devletin güçlü bir kuruluşu var. Nedir? TOKİ. TOKİ ile uyum içerisinde
olmak suretiyle vatandaşlarımıza ve medyanın da desteğiyle bir şeyi işlememiz
lazım. Gelin siz de bize yardımcı olun, bakın TOKİ'nin şurada yapmış olduğu
inşaatları var. Gayet kaliteli güzel... Bunun yanında KİPTAŞ'ın İstanbul'da mesela
yaptıkları var. Aynı şekilde Türkiye genelinde Emlak Konut'un yapmış olduğu
birçok konutlar var. Biz buralarda halkımızla, vatandaşımızla rahatlıkla uyum
içerisinde bu adımları atabiliriz."
İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde
nüfusun 8 milyon olduğunu bugün ise nüfusun 15 milyonu aştığını aktaran
Erdoğan, şunları kaydetti: "Ben o zaman bir ifade kullanmıştım, demiştim
ki 'İstanbul'a gelene soralım, 'Niye geliyorsun?', 'Paran var mı? 'Evin var mı?
veya 'Burada başlayabileceğin bir işin var mı?'... Hemen dediler ki 'Belediye
Başkanı pasaport soruyor'. Ben pasaport filan sormuyorum. Buraya gelen
insanımızın karşılaşacağı zorluklar sebebiyle bunu söylüyorum. Eğer bunu
yapabilseydik bugün bu sıkıntıları çekmezdik. Örneğin bugün Londra'da siz
kalkıp da rahatlıkla her yere gidip yerleşemezsiniz. Otomobilinizle Londra'nın
şehir merkezine giremezsiniz ama Türkiye'de bu konuşulduğu zaman olay farklı
yerlere çekiliyor."
TOPLU TAŞIMA
KÜLTÜRÜ
Erdoğan, Türkiye'de toplu taşıma kültürünün yeterince gelişmediğini
ifade ederek, "Şimdi biz, işte özellikle metro, metrobüs bunlarla beraber
toplu taşıma kültürünü yaygınlaştıralım ki benim vatandaşım otomobille vesaire
her yere gitme anlayışı içerisinde olmasın. Belli bir noktaya kadar eğer illa
otomobille gidecekse gelsin, oradan toplu taşımaya geçsin ki çok daha kısa
zamanda rahatlıkla gitmesi gereken yere gidebilsin." dedi.
Toplu taşıma konusunda Marmaray'ın örnek bir proje
olduğunu, projenin İstanbul'daki toplu taşıma kültürüne olumlu katkıda
bulunduğunu aktaran Erdoğan, vatandaşı kısa sürede İstanbul'un bir ucundan
diğer ucuna taşıyarak zamanını en değerli şekilde kullanmasına da katkı
yaptığını söyledi. Toplu taşıma kültürünün artık gelişmeye başladığını kaydeden
Erdoğan, bunun her yönden bir tasarruf sağladığını dile getirdi.
94 ÖNCESİ İSTANBUL
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1994 öncesi İstanbul'u hatırlattı.
O dönemde İstanbul'un yaşanılabilir bir kent olmadığını anlatan Erdoğan,
"çöp, çukur ve çamur" probleminin çok yoğun yaşandığını kaydederek,
şöyle devam etti: "Çöp dağları vardı. Çukurlar... Yolları güzel yapalım,
edelim diye bir anlayış yoktu. Çamurdan geçilmiyordu. Böyle bir İstanbul vardı.
Ben bot giyip, Bağcılar'da, Güngören'de seçim kampanyası yaptım. Londra
Asfaltı'nın altı Bakırköy, orası biraz daha farklıydı, yine bugünkü Bakırköy
yok tabii, yukarıda Esenler, bütün oralar çukurdan, çamurdan geçilmiyordu ve
biz oradaki seçimleri de 5 ilçeyi bir arada kazandık. Ondan sonra oralar
süratle değişmeye başladı. İşte bugünkü Bağcılar, Güngören, Esenler bütün oralar
şu anda o günün eseridir. Bu başarı, bir şeye inanmanın neticesidir. Büyükşehir
Belediyesi olarak biz tabii ilk hamleyi çöp üzerinden yaptık. Çöp dağlarını bir
defa kaldırdık. Bir yıl içerisinde biz orada neticeye vardık ve HABİTAT 2
toplantısı yapıldığında İstanbul'da, sonuç bildirgesinde dünyanın en temiz
şehri olarak İstanbul girdi. Bunu başardık. Çünkü, bizim temel felsefemizde
zaten temizlik vardı. Bunu halledeceğiz dedik."
O dönemde hava kirliliğinin felaket bir noktada olduğunu
kaydeden Erdoğan, "İstanbul'da doğal gazın girdiği ev miktarı, 50 bindi.
Ben Belediye Başkanlığını bıraktığımda 1 milyon 250 bin eve biz o zaman doğal
gazı verdik. Bu neyi getirdi? Hava kirliliğinin büyük oranda azalmasını
getirdi. Çünkü hava kirliliğinin en önemli sebebi kullanılan o kömürlerdi. Onun
için de bazı gazeteler o zaman maske dağıtıyordu. Bu maskelerle kirli havalarda
korunmak için." şeklinde konuştu.
"İSTANBUL'UN
2050'YE KADAR SU İHTİYACI GİDERİLMİŞ VAZİYETTE"
Recep Tayyip Erdoğan, en büyük sorunlarından birinin de
susuzluk olduğunu, İSKİ'nin tankerle su taşıdığını anımsatarak, şöyle devam
etti: "O çamurların içerisinde o anneler, ellerinde el arabalarıyla
gelirler tankerde sıraya girerler oradan bidonlarını doldururlar tekrar eve
dönerlerdi. Böyle bir süreci yaşadık. Tabii biz bunu süratle ele aldık ama
Istranca'dan, 140 kilometreden İstanbul'a su getirdik, Terkos'a, aynı şekilde
180 kilometreden Ömerli'ye getirdik. Bununla kalmadık. Dedik ki; Boğaz'ın
altından bir de dev bir tünel yapalım ama bu su tüneli olacak ve bunun içinden
Renault araçla, o zaman Veysel (Eroğlu) Bey, İSKİ genel müdürüydü, onunla
beraber oradan bir geçtik. Daha sonra buradan deplase etsin diye bu suyu
halledelim dedik, onu hallettik. Bir anda bu Istranca, Melen bunların gelişiyle
beraber 2040'a kadar, o zamanki hedefti, 2040'a kadar İstanbul'un susuzluğu
giderildi. Şimdi bu hedefi daha da büyüttük, şimdi ise İstanbul'un 2050'ye
kadar su ihtiyacı giderilmiş vaziyette. İşte fark, susuzluktu, hava
kirliliğiydi, çöp dağlarıydı, ulaşım diye bir şey İstanbul'da maalesef yoktu. O
zaman İstanbul'un nüfusu da 8 milyondu. Bunların hepsi büyük oranda
aşıldı."
"İSTANBUL
GAYYA KUYUSUNDAN BÜYÜK ORANDA ÇIKTI"
İETT'nin bin 500 civarında Ikarus otobüsü bulunduğunu hatırlatan
Erdoğan, şöyle konuştu: "İçinde mazot kokusundan geçilmezdi. Zaten klima
sistemi söz konusu değil. Ben göreve geldim ne dedim biliyor musunuz? Reklamı
olacak ama ben dedim halkıma, artık bunları yasaklıyorum, kaldırıyorum,
'Mercedes alacağım' dedim. Biz Mercedes otobüsleri aldık ve Mercedes
otobüslerle hizmete başladık. Bin 500 küsur o zaman Ikarus otobüsler varken şu
anda İETT'nin 6 bini aşkın elinde bu hizmeti veren otobüsleri var, raylı
sistemlerin dışında. Şimdi bunlarla bu yürütülüyor. Göreve geldiğimizde
yanılmıyorsam 40 tane İDO'nun deniz otobüsü vardı ama şimdi bu sayı fevkalade
artmış vaziyette. Deniz taşımacılığı bu şekilde yürüyor. İşte fark, oradan
buraya geldi. Tabii yapılacak, anlatılacak çok çok şeyler bu arada var ama
İstanbul gayya kuyusundan büyük oranda çıktı ve şimdi artık modern bir şehir
olmanın bütün o başlıklarını yakalamış vaziyette."
Erdoğan, konuşmasını şöyle devam ettirdi: "Tabii
bazı yerlerde öyle güzellikler var ki, onları da bir kenara tabii koyamazsınız,
alışveriş merkezleri, vesaireler filan. Bunlar da tabii arz-talep meselesi.
Talebin doğurduğu arzlar, bu adımlar tabii atılıyor. Buna da özellikle turizmde
çok ciddi bir çekim alanı oluşuyor. Bir diğer taraftan İstanbul şu anda
otelleriyle vesaire çok ciddi bir potansiyel oluşturuyor. Rezidanslar, ister istemez
devreye girmiş vaziyette. Bunlar da tabii uluslararası kongrelerde İstanbul'un
önemini her geçen gün artırıyor. Geçenlerde yine bu konuyla ilgili olarak
uluslararası kongrelerde İstanbul bir çekim alanı oldu. Bu durup dururken
olmadı. Altyapıyı oluşturacaksınız ki bu olsun. Oluşturmazsanız bu da
olmaz."
DEPREM
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul depreme ne kadar
hazır? Mevcut hazırlıkları hızlandırmak yönünde acaba ne yapmamız lazım."
şeklindeki soru üzerine ise "Bu konuyla ilgili olarak her şeyden önce bir
defa tabii depremin sebepleri, sebep netice ilişkisi açısından çok çok önemli.
Biz böyle gerçekten şu anda kentsel dönüşüme niye geldik? Niye gündemimize bu
geldi? Bu soruya bir cevap bulmamız lazım. Eğer biz bu kaçak yapılaşmayla devam
edersek tabii ki bu deprem faturası bize çok çok ağır olur." ifadelerini
kullandı.
Japonya'daki depreme dayalı binaları örnek veren Erdoğan,
"Japonya'da bakıyorsunuz, 8,5, 9 şiddetinde icabında depremler oluyor ama
neticeye baktığınız zaman böyle bedeli ağır bir durum söz konusu değil. Niye
değil? Çünkü zemin etütleri ona göre yapılıyor. Zemin etütlerinin yanında
inşaatlar ona göre yapılıyor. Bütün bunlar depreme karşı alınan tedbirler
muaccelesinde yapıldığı için de orada bu depremlerde ağır faturalar ortaya çıkmıyor."
dedi.
Kartal'daki çöken binada da görüldüğü gibi inşaatlarda
deniz kumu, hurda demir gibi malzeme kullanılmış olabildiğini belirten Erdoğan,
"Bir de tabii üç kat yapılması gereken yer 10 kat olursa, 8 kat olursa bu
bedel önümüze ağır olarak tabii ki gelir." diye konuştu.
TOKİ'nin bu konuda hassas davrandığını aktaran Erdoğan,
şunları söyledi: "Biz de tabii arkadaşlarımızı bu noktada sıkıştırıyoruz.
Burada diyoruz yani Emlak Konut da dahil olmak üzere en ufak bir taviz, en ufak
bir fire vermememiz lazım. Buna göre yapalım. Çünkü TOKİ'yi biz para kazansın
diye kurmadık. TOKİ'yi şehirleşmede güzelliği, güveni, emniyeti yakalayalım ve
benim vatandaşım da burada huzur içinde rahatlıkla yaşasın. 'Benim başıma böyle
bir şey gelmez' anlayışıyla buralarda yaşasın. Bizim kentsel dönüşüm dediğimiz
olay işte bu ama vatandaşın bize yardımcı olması lazım. Öyle ki şehir
planlarını yapıyoruz. Nerede konutlaşma olacak? Bütün bunlar tabii zemin
etütleriyle vesairesiyle yapılıyor. Mesela konuşuyoruz. Benim vatandaşım
geliyor diyor ki 'benim burada şu anda diyelim ki beş tane dairem var. Bana
diyor 5 tane daire vermeniz lazım veyahut da benim beş tane çocuğum var, 6
çocuğum var her biri için birer daire vermeniz lazım.' Şimdi benim şu andaki
binamın değeri şudur noktasından bakmıyor veya 'benim binam kaliteli değil,
buradan bakmıyor. Sizin bana vereceğiniz bina çok daha değerlidir, benimki
diyelim 50'yse sizinki 250'dir buradan bakmıyor o yine nereden bakıyor, diyor
ki 'benim şu anda işte 5 çocuğum var, beşinin de birer dairesi olması lazım,
bunu verecekseniz buna evet derim.' Olaya buradan baktıkça bu bizim işimizi zorlaştırıyor."
Erdoğan, vatandaşların daha dikkatli olması gerektiğinin
önemine işaret ederek, "Aslında olması gereken nedir? Bunun bir defa
bedeli nedir? Eğer burada bir kıymet biçmeye ki birçok yerde arsa kendinin de
değil, bütün bunların hepsi kaçak yapılmış, işgal, böyle yerler var. Böyle
olunca netice almak zorlaşıyor. Onun için de bize medyanın çok yardımcı olması
lazım. Vatandaşımızın bize çok yardımcı olması lazım. Sonra Allah göstermesin
işte Kartal'da yaşadığımız gibi hayatlar gittikten sonra 21 kardeşimiz, çoğu
birbiriyle akraba biliyorsunuz, öldükten sonra bunun bedel olarak bir bedeli
var mı? Yok. Ondan sonra 'eyvah eyvah' deniyor. Bunu yaşamadan şu tedbire
herkes yardımcı olsun. Bakın biz orada ilk etapta 10 binanın yıkım kararını
çıkarttık. Artık dedik dinleyemeyiz. Bundan sonra da dinlemeyeceğiz."
İhbarların yapıldığını aktaran Erdoğan, "81 vilayete
Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız yazılarını yazdı. Onlar vasıtasıyla da bütün
oralarda şu anda yıkım noktasında sıkıntılı olan yerlere hemen valilik onlar da
yazılarını gönderiyorlar, hemen süratle oraların boşaltılarak kirasını biz
devlet olarak vereceğiz ve gönüllülük esasına dayalı olarak biz süratle orada
oturmak istiyorsa kira süresince kirada kalacak, biz ödemesini yapacağız.
Konutlar bittikten sonra da tekrar gelip oraya yerleşme şansı var."
şeklinde konuştu.
YORUMLAR