Cemal ve Selva çifti Sidra, Halit, Omar çocuklarıyla
birlikte 4 yıl önce Kahramanmaraş’a geldi. Doğup büyüdüğü Suriye’nin Humus
kentini bırakarak Türk topraklarına girdiğini dile getiren Selva Matar her gün
Türk Devletine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Türk milletine dua ettiklerini
söyledi.
Kahramanmaraş’taki sayıları 90 bine ulaşan Suriyelilerle
ilk defa Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesi röportaj yaparak duygularını sayfa
sütunlarına taşıdı. 90 bin kişiden biri olan Selva Matar yaşadıkları
topraklardan Kahramanmaraş’a uzanan kurtuluş serüvenini, burada karşılaştıkları
insancıl tutumu, Türk devletinin kendilerine sahip çıkışının duygularını Bugün
Gazetesine anlattı.
Matar; “eşim Humus’ta bir handa çalışıyordu, eşimin iyi
bir kazancı vardı. Arabamız iki katlı evimiz vardı. Huzur içerisinde yaşarken
bu olaylar oldu. Biz bomba atan uçaklardan asla korkmadık fakat İranlılar gelip
komşularımızı kesmesiyle irkildik. Yaralılara bile acımıyordu, sıra bize
gelmesin diye kaçarak Kilis’e yerleştik.
Oradan bizi Kahramanmaraş’a getirdiler, ilk geldiğimizde
ne yapacağımızı bilmiyorduk fakat halkın bize kardeş gibi davranması
umutlarımızı yeşertti. Savaş psikolojisini Türk halkının yardımseverliği ve
bize bağrına basmasıyla kısa sürede atlattık. Sanki kendi ülkemize gelmiştik.
Türk milleti bize yabancılık hissettirmedi” Dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk halkına övgüler yağdıran
Selva Matar, “her gün hem ülkenize, hem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a
hem de Türk milletine namaz kılıp dualar ediyoruz. Bizim gibi 3 milyon insana
kucaklarını açtı. Allah Cumhurbaşkanımızın, Türk Milletini muvaffak eylesin,
düşmanlarını helak etsin’ dedi.
TÜRK MİLLETİNDEN
ALLAH RAZI OLSUN
Suriyeli Selva Matar; “Savaştan önce hayatımız çok
güzeldi, ailemiz, komşularımız ve akrabalarımızla huzur içerisinde yaşıyorduk.
Eşim Han’da çalışıyordu, işi rahattı güzel de kazanıyordu. İki katlı geniş bir
evimiz vardı ve sadece biz yaşıyorduk. Ama savaş bütün geleceğimizi elimizden
aldı” dedi.
Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesi sayıları 90 bine ulaşan
Suriyelilerden sadece biri olan Cemal Udi ve Selva Matar çiftiyle röportaj
yaptı. Medya kuruluşları tarafından ilk defa bir Suriyeli ailenin duygularını
sayfa sütunlarına taşıyan Bugün Gazetesi sorularına bir birinden ilginç
cevaplar aldı.
4 yıl önce eşi ve çocuklarıyla birlikte Suriye’nin Humus
kentinden kaçarak önce Kilis’e ardından da Kahramanmaraş’a yerleştirildiklerini
belirten Selva Matar 4 yıldır Kahramanmaraş halkıyla iç içe huzur içerisinde
yaşadıklarını dile getirdi.
Humus’taki uçakların attıkları bombalardan
korkmadıklarını fakat İranlıların gelip komşularını kesmesiyle en acı vahşeti
yaşadıklarını da ifade eden Matar, ülkesindeki katliama anlatırken ara ara
duygulandı, orada bıraktıkları akrabaları hakkında hala endişeli olduklarını
belirtti.
Tam Türkçe’yi konuşamadığı için sorularımızı Tercüman
aracılığıyla sorduk, her sorumuzu cevaplandırırken içerisinde mutlaka
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk devleti ve Türk Milletiyle ilgili dualar ve minnet
duygusu vardı.
İşte sıradan bir Suriyeli ailenin Türkiye ile ilgili
düşünceleri;
Humus’tan
Kahramanmaraş’a nasıl geldiniz?
Bu olaylar önce Humus’ta başladı. Humus’ta ailemizin
neredeyse hepsi şehit oldu. Bizi de alıp götürmesinler diye çok korktuk. Biz
uçak bombardımanından korkmadık, İranlılar halkımıza yaptığı zulümden korktuk.
İranlılar geldi komşularımızı kesti, yaralı olanlara bile acımadılar. Etrafımız
kan gölüydü artık sıra bize gelmişti ve oradan kaçmaya karar verdik. Eşim ve 3
çocuğumla birlikte önce Halep’e geldik. Halep’ten araçla Kilis sınır kapısına
ulaştık. Kilis’te 1 aydır Türkiye’ye girişleri bekleyenler vardı ama biz 3 saat
içerisinde Türkiye’ye giriş yaptık. Giriş yapıp yapmaz bizi büyük araçlarla
Kahramanmaraş’a getirdiler. Kamp hazır olana kadar Mezarlığın oradaki bir
okulda (Hoca Ahmet Yesevi Lisesi) 15 gün konakladık. Sonra kamp hazırlanınca
kampa yerleştik. Kamp o zaman tam hazır değildi ama savaş bölgesine göre bizim
için kamp bir saray gibiydi.
Suriye’de
akrabalarımız var mı, akıbetlerinden haber alabiliyor musunuz?
Benim Humus’ta bir yeğenim vardı, eşi rejim güçleri
tarafından götürülüp işkence ile öldürülmüştü. Savaşın ortasında 3 çocuğuyla birlikte
ölüm kalım savaşı veriyordu. Çok şükür Başbakan Yardımcımız Veysi Kaynak’ın eşi
Şule Kaynak’ın girişimleriyle yeğenimi buraya getirdik. Humus’ta eşimin
kardeşleri var, eşimin kardeşlerinin çocuklarından 6’sı şehit düştü. 6 şehit
vermemiz sonrasında eşimin ablası şehitlerimizin üzüntüsüne dayanamayarak kalp
krizi sonucu yaşamını kaybetti. Benim ağabeyim ise Esad tarafında kaldığı için
oradan çıkamıyor. Fakat yine akrabalarımdan birisi Lübnan’a geçti, şuan hava
koşulları çok soğuk olduğu için hayatlarını zor idame ettiriyorlar. Her zaman
telefonla görüşüp haberleşiyoruz. Burada da hava çok soğuk ama Türk
yetkililerin sayesinde biz sıcak yuvalarımızda soğuğu hissetmiyoruz.
Onlar yardım
alıyor mu nasıl geçiniyorlar?
Sadece orada aileniz ister 5 kişi olsun ister 10 kişi
olsun 1 tane aile başına sadece bir ekmek dağıtıyorlar. Kadın erkek ayrı ayrı
sıraya geçiyor ve aldığınız bir ekmekle yemek ihtiyacınızı karşılamak zorunda
kalıyorsunuz. Hayatları çok zor şartlar altında geçiyor.
Humus’ta hayat
standartlarınız nasıldı, bugünkü Suriye’yi nasıl görüyorsunuz?
Savaştan önce hayatımız çok güzeldi, ailemiz,
komşularımız ve akrabalarımızla huzur içerisinde yaşıyorduk. Eşim Han’da
çalışıyordu, işi rahattı güzel de kazanıyordu. İki katlı geniş bir evimiz vardı
ve sadece biz yaşıyorduk. Yeğenimin ise 4 katlı evleri vardı, onlarında geçim
sıkıntısı yok eşinin işi de rahat ve kazançlıydı. Bizim de yeğenimizin de
arabaları vardı.
Suriye’deki savaşı
nasıl görüyorsunuz bir gün biteceğine inanıyor musunuz?
Televizyonlardan takip ediyoruz, Suriye için yapılan her
toplantıdan sonuç alınmayacağına inanıyoruz. Bu zamana kadar batılı ülkeler
birçok kez toplantı fakat hiç olumlu bir sonuç alınamadı. Bundan sonra da
yapılan toplantılarda olumlu bir karar alınacağına inanmıyorum ve hiçbir
faydasının olmayacağını düşünüyorum. O ülkeler ülkenin huzura kavuşması için
değil Suriyeli vatandaşları öldürmek için anlaşırlar. Barış, uzlaşma ve savaşın
bitmesi üzerinde uzlaşmıyorlar.
Ateşkes ilan
edildi buna rağmen çatışma devam ediyor mu?
Şimdiki durumda daha kötü, biz kaçmadan önce bombalamak
için bir uçak kalkıyordu, daha birkaç hafta öncesine kadar telefonla
görüştüğümüzde 3 uçak kalkıyormuş. Türk devletinin girişimleriyle ateşkes oldu
deniliyor ama akrabalarımızla yaptığımız telefon görüşmeleri neticesinde
Rusya’nın Halep bölgesine uçak kaldırmadığını fakat Halep’te uçakların
kalktığını söylüyorlar. Halep bölgesinde ise uçak kalkmıyor ama füzelerle
vuruyorlarmış.
Kahramanmaraş’a
ilk geldiklerinde halkın davranışları nasıldı?
Biz 4 yıl önce kaçarak Kahramanmaraş’a geldik. İlk
geldiğimiz günü daha dün gibi hatırlıyorum. Kendi memleketimizden kaçıp başka
bir ülkeye gelmişiz fakat sanki kendi ülkemizin başka bir bölgesine gelmiş
gibiydik. Burada kendi memleketimizde gibi hissettik. Türkiye’nin bize kucak
açtığı gibi hiçbir devlet bizim insanlarımıza böyle davranmadı. Yani
Türkiye’nin ve Türk halkının bize yaptığını hiçbir devlet yapmadı.
Kahramanmaraş
halkıyla bir uyum sorunu yaşadınız mı?
Hiçbir uyum sorunumuz olmadı, biz Türkiye ile geçmişten
gelen tarihi bağlarımızın da olduğunu biliyorduk. Bugün, Kahramanmaraş’ta
dostluklarımız oluştu, düğünler yaparak akrabalıklarımız oluştu. Her zaman bir
birimize misafirliğe gelip gidiyoruz. Türkiye’nin her insanı, her ili bize çok
güzel ama Kahramanmaraş’ın insanları bize bir başka daha güzel davranıyor.
Bizler Türk halkına ve Türk milletine tabiki
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a minnet duygumuzu kelimelerle ifade
edemeyiz. Bize kucak açan Türkiye’de huzur içerisinde yaşıyoruz fakat Suriyeli
vatandaşları Türk devletine ve milletine karşı kötü göstermek için Beşar Esed
güçleri bizlerin arasında kendi adamlarını da göndermiş olabilir. Türk halkının
bu konuları da göz önünde bulundurması gerekir. Biz halis bir niyetle bize
kucak açan Türk devletine ve Türk milletine her zaman şükran borçluyuz.
Suriye’nin Halep
kenti ile Maraş’ın tarihi bağlarından bilginiz var mı?
Maraş’ın, İskenderun’un, Hatay’ın geçmiş tarihte
Suriye’nin Halep kentine bağlı olduğunu biliyoruz. Biz aynı bölgenin de
insanıyız ve bunu burada fark ediyoruz. Burada sanki Türkiye’de değil Suriye’de
yaşıyor gibi kendimizi hissediyoruz.
Çadırkentteki yaşam
standardınız ile konteynırkentteki yaşam standardınız arasında ne fark var?
Bir 4 yıl önce Kahramanmaraş’a geldiğimizde 15 gün bir
okulda barındıktan sonra Çadırkente getirildi. Çadırkentte daha yeni yeni
kuruluyordu. Savaştan bölgesinden kaçarak buraya sığınan bir insan olarak
çadırkent bizim için bir saraydı. Ama Konteynırkent daha lüks ve daha sıcak.
Çadırkentte çamaşırhane vardı ve sıraya girer çamaşırlarımızı öyle yıkardık.
Burada kendi evimizin içerisinde çamaşır makinesi var ve bize yetiyor. Temizlik
açısından burası eski çadırkente göre daha temiz ve daha iyi.
Biz savaş durumundayız ve savaştan kaçarak buraya geldik.
Bazı vatandaşlarımıza göre biraz küçük olabilir fakat bizim için büyük bir
nimettin ve saray gibidir.
Kahramanmaraş’ı
seçmenizde özel bir neden var mıydı?
Halep’ten sınıra geldik ve Kilis sınır kapısından
Türkiye’ye giriş yaptık. Nereye götüreceklerini bilmiyorduk. Türk yetkililer
bizi Kahramanmaraş’a getirdi, kendi seçimimiz değildi. Bugün yineki Maraş’a
gelmişiz diyoruz. Ablam İstanbul’da oturuyordu, İstanbul’a gelmemiz konusunda
bize çok ısrarcı oldu. Fakat biz Kahramanmaraş’ı bırakıp hiçbir yere gitmedik.
Ablam da sonra Avrupa’ya gitti. Biz Kahramanmaraş’ta olmaktan memnunuz,
vatandaşları bize öyle davranıyor ki, sanki kardeşlerine davranıyor. Ayrıca
buradaki fiyatlar da İstanbul’a göre daha ucuz.
Bu süreçte hiç
Suriye’ye gidip geldiniz mi?
Suriye’deki savaş devam ediyor, Suriye’ye gidip gelmeyi
hiç düşünmedik. Şuan gitmeyi de düşünmüyoruz. Orada bulunan akrabalarımızla
sadece telefonda konuşuyoruz.
Kahramanmaraş
esnafı size nasıl davranıyor?
Sadece Kahramanmaraş’ta değil her hangi bir yerde nereye
giderseniz gidin saygıyla giderseniz sizi saygıyla karşılarlar, art niyetle
giderseniz art niyetle karşılanırsınız. Bize kucak açan Türk halkına saygıyla
gidiyoruz ve saygıyla karşılanıyoruz.
Eşiniz çalışıyor
mu? Çocuklarınız okula gidiyor mu?
Eşim gündelik işlerde çalışıyor, şuan kış mesaisi olduğu
için iş bulamıyor. Türk devleti konteynırkentin içerisinde okulda yaptırdı.
Çocuklarımız buradaki okula gidiyor, Türkçe eğitim alacakları için de
sevinçliyim. Türkçe’yi de iyice öğrenecekler. 9’ıncı sınıfa gitmesi gereken bir
çocuğumu da evlendirdim, onun için o çocuğum okula gitmiyor.
Kahramanmaraş halkının
Suriyelilere yardımlarını nasıl görüyorsunuz?
Benim gibi savaştan kaçarak buraya yerleşen çok
arkadaşlarımız var. Onlardan da sık sık duyuyoruz, Kahramanmaraşlıların
geldikleri günden beri her ihtiyaçlarını karşıladıklarını söylüyorlar. Şu soğuk
günlerde bile gıda ve yakacakları olmayan bir ailenin olduğunu duymadım. Allah
razı olsun Türk devletinden ve milletinden. Kahramanmaraş’ta tam olarak kaç
kişi olduğumuzu bilmiyorum ama hepsi hem Türk devletinin hem de milletinin
şefkatli kolları arasında hayatlarını huzurlu bir şekilde sürdürüyor.
Suriyeliler Türk
devleti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı nasıl görüyor?
(önce ellerini semaya açarak kısa bir dua ediyor)
Türkiye’de bulunan 3 milyon kişiyle bir devlet kurulur.
Cumhurbaşkanımız bir devlet kurulacak 3 milyon kişiye ülkesinin kapılarını
kucaklarını açtı. Suriye’ye insani yardım yapılmasında da Türkiye örnek bir
davranış sergiliyor. Bir çok Suriyeli vatandaş savaş bölgesinden kaçarak
Türkiye’ye gelmek istiyor. Lübnan’da bulunan mülteci akrabalarımızla görüşüyoruz,
oradaki yaşamın çok zor olduğunu söylüyorlar. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ı televizyonlardan izliyorum hep çadırkente giderek Suriyelilerle
konuşuyor, onlarla muhatap oluyor. Bu bizleri ziyadesiyle mutlu ediyor. Bir
cumhurbaşkanının bizimle muhatap olmasının duygusu tarif edilemez. Hem
Cumhurbaşkanımız hem Türk milleti bize kardeşleri gibi davranıyor. ‘sizler
Müslüman kardeşlerimizsiniz’ diyorlar.
Ülkenizdeki savaş
bitse geri gidermişiniz?
Ben Suriye’deki savaş dursa bile ‘erkeklik yapıp ta
giderim’ diyemem. Burası bizim vatanımız gibi oldu, huzur içerisinde yaşıyoruz.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan bir ricam var, eğer arabasına
görürsem önüne atlarım ve ‘herkesi gönderseniz de beni göndermeyim, artık
burası benim vatanım’ derim. Biz Cumhurbaşkanımızı çok seviyoruz. Allah onu
muvaffak etsin, düşmanlarını helak etsin.
Türkiye’deki terör
olaylarına nasıl bakıyorlar?
Suriye’deki olayların buraya sıçramasından korkuyoruz.
Buradaki olayları izledikçe çok üzülüyoruz.
Türkiye’ye
gelişiniz hangi yollarla oluyor?
Biz
olayların ilk çıktığı Humus’tan kaçtık. Önce Halep sonra Kilis’ten Türkiye’ye
giriş yaptık. Yeğenimde
Humus’taydı. Maddi durumunun giderek kötüleşmesi,
yolların güvenli olmayışı nedeniyle bu zamana kadar bekledi. En sonunda eşini
Esed güçleri götürüp işkenceyle öldürmesinin ardından kaçarak önce Halep’e
ardından Kilis’e getirildi. Yeğenim bir bölgeden bir bölgeye geçerken
Suriye’deki insan kaçakçılarına belli bir miktar para vererek geldi.
Yeğeninizi buraya
nasıl getirdiniz?
Yeğenim 4 ay önce Başbakan Yardımcımız Veysi Kaynak ve
eşi Şule Kaynak’ın girişimleriyle geldi. Hani az önce söylemiştim ya;
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan çadırkentleri ziyaret edip Suriyelilere
hatırlarını sorarak muhatap oluyor. Bir başbakan yardımcısı da benimle muhatap
oldu. Kaynak’ın Başbakan Yardımcısı olduğu dönemdeki ilk çadırkent ziyaretinde
kendi kendime konuşurken eşi kulak misafiri oldu. Tercüman aracılığıyla
sıkıntımı sordurdu bende Yeğenimin savaşın ortasında kaldığını söyledim ve
Başbakan Yardımcısına nasıl ulaşabileceğini sordum. O bayanda beni direk
Başbakan Yardımcısına götürdü. O bayanın Başbakan Yardımcımızın karısı olduğunu
sonradan öğrendim. Yeğenim Kilis sınırında 3 aydır bekliyordu ve Başbakan
Yardımımız Veysi Kaynak ile eşinin sayesinde 3 günde Kahramanmaraş’a getirildi.
Her gün yeğenimle birlikte dua ediyoruz. (ZEKİ
DEMİR)
YORUMLAR