Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi'nde düzenlenen 41. Muhtarlar Toplantısı’nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ardahan, Bayburt, Bolu, Bursa,
Erzurum, Gaziantep, Kayseri, Niğde, Osmaniye, Sinop, Şırnak, Trabzon, Uşak,
Van, Yozgat ve Zonguldak'tan gelen muhtarlarla bir araya geldi.
Konuşmasına "Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi'ne, milletin evine, bu gazi mekana hoş geldiniz." diyerek
başlayan Erdoğan, 41. toplantıyı gerçekleştirdiklerini anımsattı. Erdoğan, "41
kere maşallah. 2015 yılı 27 Ocak'ında başlattığımız buluşmalarımızda geldiğimiz
bu seviyeye ben bir kez daha '41 kere maşallah' diyorum." ifadesini
kullandı.
Tüm muhtarlara ulaşıncaya kadar bu programları
sürdüreceklerini dile getiren Erdoğan, "Ülkemize
mahsus bir yönetim birimi olan muhtarlar, 1830'lu yıllardan beri seçimle göreve
gelirler, atanarak değil. Ülkemizde gerçek anlamda demokrasi işte bu muhtarlık
seçimleriyle boy vermeye başlamıştır. Diğer düzeylerdeki seçimler çok sonraları
yapılmıştır. Zaten kelime kökeni olarak muhtar da seçme, tercih etme sözcüğünün
ismi mefuludur, Arapça'dan tevarüs ederek söylüyorum, yani seçilmiş, tercih
edilmiş demektir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kavrama daha eski kaynaklarda
rastlamanın mümkün olduğunu belirterek, "1360
yılında yazılmış Danişmendname'de rastlamak mümkündür. Dolayısıyla ülkemizde
muhtarlıkları ve muhtarları görmezden gelerek hiçbir işi hakkıyla başarmak,
hiçbir reformu güçlü bir şekilde hayata geçirmek mümkün değildir." dedi.
Muhtarlara "Türkiye
2019 yılında yeni bir yönetim sistemine geçiyor, buna hazır mıyız?" diye
soran Erdoğan, "16 Nisan'da kabul
edilen anayasa değişikliğiyle milletimiz cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini
onayladı. Şimdi bu sistemin uygulamada nasıl işleyeceği konusundaki
hazırlıkları yürütüyoruz. Yeni yönetim sisteminde muhtarlarımızın yine çok
önemli bir görev üstleneceklerine inanıyorum. Artık çoğunluğu köy statüsünden
çıkıp mahalle statüsüne geçmiş olan yerleşim birimlerimizde muhtarlarımızdan
beklentimiz sorumluluk alanlarındaki yerleşim birimlerine her anlamda sahip
çıkmalarıdır." ifadelerini kullandı.
HAYATIN HER
ALANINDA MUHTARLARIMIZI GÖRMEMİZ LAZIMDIR
Mahalli idareler ve merkezi yönetim organlarıyla mahalle
arasındaki ilişkinin yine muhtarlar üzerinden yürüyeceğini dile getiren
Erdoğan, "Eksik olan kaldırım
taşının takibinden, susuzluktan kuruyan ağacın yeşertilmesine, kalemi, defteri
olmayan öğrencinin ihtiyacının karşılanmasından, yüreği yanan ananın, babanın
tesellisine kadar hayatın her alanında muhtarlarımızı görmemiz lazımdır. Köyden
mahalle haline dönüşmek, bu tür görevleri ortadan kaldırmaz tam tersine daha
fazla emek vermeyi, daha fazla gayret göstermeyi gerektirir." diye
konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:"Bu süreçte ülkemizin yaşadığı
gelişmelere, şehirlerimizdeki yerleşim birimlerimizde meydana gelen değişimlere
uygun şekilde mahalle kavramını da yeniden tarif etmemiz gerekiyor. Öyle 20
nüfuslu, 50 nüfuslu,100 nüfuslu muhtarlıklar bizim hayalimizdeki hizmet
birimleri olarak görev yapamaz. Belki mahallelerin teşkili için bir alt ve üst
nüfus sınırı getirilebilir, bunu yapmamız lazım. Maliyetleri artırıyoruz, 50
nüfuslu muhtarlık maliyeti artırır, 100 artırır, öyle mi? Bizim nüfus
itibarıyla sınırı yükseltip ve buralarda muhtarın da hizmet verirken hem gücünü
artırmak hem de oradaki hizmette kaliteyi artırmasına imkan hazırlamamız lazım.
Böylece kimi yerlerde olduğu gibi muhtarlıklarımızı sadece bir mühürden ibaret
yerler olmaktan çıkartıp etkin ve işlevsel yönetim birimlerine dönüştürebiliriz."
Tüm bu meselelerin ele alınacağına ve 2019 yılındaki
seçimlere yeni bir heyecanla, yeni bir anlayışla gireceklerine inandığını dile
getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Meclisimizden,
Başbakanlığımızdan, İçişleri Bakanlığımızdan ve diğer ilgili birimlerimizden bu
çalışmaları süratle başlatıp neticelendirmelerini bekliyorum. Türkiye'nin
kaybedecek tek bir dakikası, tek bir günü yoktur. Geçmişte kimi zaman
hantallıktan, kimi zaman çekişmelerden, kimi zaman iş bilmezlikten çok zaman
kaybettik. Son 15 yılda ülkemiz her alanda ciddi bir derlenme, toparlanma,
büyüme, gelişme kaydetti. Şimdi bunu çok daha büyük reformlarla taçlandırma
zamanıdır. Muhtarlıklarımızı da bu sürecin dışında görmüyoruz, bırakmıyoruz.
İnşallah el birliğiyle bu meselelerin de üstesinden gelecek, ülkemizi 2023
hedeflerine ulaştıracağız."
Erdoğan, nadide güzelliklerin çoğunu bağrında toplayan
bir vatana sahip olunduğunu, her vilayetin bir başka güzelliğe sahip olduğunu
söyledi.
Binlerce yıldır herkesin sahip olmak için can attığı, can
verdiği bir coğrafyada kurulan son devletin 94'üncü yıl dönümünün önceki
haftalarda geride bırakıldığını anımsatan Erdoğan, "Böyle kıymetli bir mücevhere sahip olmanın bir bedeli var. Biz bu
bedeli, ecdadımızın ayak bastığı ilk günden beri hep ödedik, ödüyoruz." ifadesini
kullandı.
Erdoğan, bugün de vatanın birliğini, milletin
beraberliğini korumak için birlikte çalışıldığını ve mücadele verildiğini
belirterek, bugün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ülkenin dört bir yanından
muhtarların bulunduğunu dile getirdi.
"Türkiye'yi
sevmek" demenin, 81 vilayetin ve 80 milyon vatandaşın tamamını yüreğe
sığdırmak demek olduğunu ifade eden Erdoğan, şair Turgut Uyar'ın "Türkiyem" isimli şiirinin "Seni boydan boya sevmişim, Ta Kars'a
kadar Edirne'den. Toprağını, taşını, dağlarını, Fırsat buldukça övmüşüm. Sen
vatanımsın, ekmeğimsin benim." dizelerini okudu.
Erdoğan, "Türk
milletinin bir ferdi olmak" demenin, umudunu ve gözlerini Türkiye'ye
dikmiş yüz milyonlarca kişinin, dünyanın tüm mağdurlarını ve mazlumlarını aynı
yürekte buluşturmak demek olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için şair Arif Nihat
Asya'nın "Fetih Marşı" isimli
şiirinde milletin gençlerine, "Delikanlım.
İşaret aldığın gün atandan. Yürüyeceksin. Millet yürüyecek arkandan. Sana selam
getirdim Ulubatlı Hasan'dan. El de sensin, dil de sen. Gönüldesin, baştasın.
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın." dizeleriyle seslendiğini
aktardı.
KUKLALAR MAALESEF
İÇERİDENDİ
Ecdattan devralınan mirasın korunması ve daha ileriye
taşınması için verilen mücadelede, milletin karşısına kimin çıkacağının
bilinmez olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yeri geldi darbeci, cuntacı kılığında
karşımıza çıktılar. Yeri geldi vesayet, yeri geldi uluslararası kuruluş
kisvesine büründüler. Yeri geldi silahlı terörist, yeri geldi ekonomik tetikçi
olarak göründüler. Aslında hepsi de aynı prizmanın birbirinin eşi olan farklı
yüzleriydi. Amaç bu ülkeye ve millete diz çöktürtmekti. 15 Temmuz ihaneti. Bu
sinsi ihanetin, bu sinsi niyetin artık gizlenemez, saklanamaz, üzeri örtülemez,
tevil edilemez hali olarak karşımıza çıktı.
Atalarımız ne
güzel söylüyor; 'Hırsız içeriden olunca, kapı kilit tutmaz'. Bu alçak işgal
girişiminde kullanılan kuklalar maalesef içeridendi. Dışarıdan olanı halletmek
kolay ama içeriden olunca iş berbat. Devletin namuslarını emanet ettiği
silahları millete çeviren bu hainler, Türkiye'yi teslim alacaklarını sandılar.
Ama milletimiz daha tanklar köprüye çıktığı, uçaklar alçaktan uçmaya başladığı
anda meseleyi çözdü, hainleri teşhis etti. Aynı anda da istiklaline ve
istikbaline sahip çıkmak için harekete geçti."
BEN BU MİLLETLE
İFTİHAR EDİYORUM
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllardır Türkiye'ye yönelik adı
konmamış işgal teşebbüslerinin, "terörle
mücadele" adı altında millet için bu ihanetin, adeta bardağı taşıran
son damla olduğunu dile getirdi.
FETÖ ihanet çetesine ve arkasındaki güçlere karşı
başlatılan kıyamın, milletin ayaklarına vurulmak istenen prangalara karşı
isyanın adı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Ben bu milletle iftihar ediyorum. Bu milletin bir ferdi, bir
evladı olmakla gurur duyuyorum." dedi.
Bir asır önce Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında görülen
ruhun o gece bir kez daha tüm Türkiye'yi sardığına şahit olunduğunu vurgulayan
Erdoğan, bilhassa sıcak çatışmaların yaşandığı Ankara ve İstanbul'da tankların,
uçakların, helikopterlerin karşısında aslanlar misali dimdik duran
vatandaşların kahramanlığını anlatmaya kelimelerin kifayet etmeyeceğini
söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şair Mehmet Akif Ersoy'un "Birlik" şiirindeki, "Cehennem olsa gelen, göğsümüzde
söndürürüz. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz. Düşer mi tek taşı
sandın harim-i namusun. Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun. Şu
karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa. Denizler ordu, bulutlar donanma
yağdırsa. Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar, taşıp da kaplasa afakı bir
kızıl sarsa. Değil mi cephemizin sinesinde iman bir. Sevinme bir, acı bir, gaye
aynı, vicdan bir. Değil mi sinede birdir vuran yürek yılmaz. Cihan yıkılsa emin
ol bu cephe sarsılmaz." dizelerini okudu.
‘FETO' DENİLEN
ALÇAĞIN ARKASINDAN GİDEN KULLARI, ONLAR NEREDELER
Erdoğan, 15 Temmuz gecesi tüm Türkiye'nin "dökülün caddelere, meydanlara"denildiği zaman hiç tereddüt etmediğini, genciyle yaşlısıyla meydanlara
çıktığını hatırlattı.
F-16'ların, helikopterlerin yukarıdan bomba yağdırdığını,
tankların halkın üzerine geldiğini belirten Recep Tayyip Erdoğan, şunları
kaydetti: "Ama halkım bunların
hiçbirinden yılmadı, kaçmadı. 250 şehidimiz oldu, 2 bin 193 gazimiz oldu ama
onlar geri adım atmadılar. Üzerine üzerine gittiler, ölümüne ölümüne gittiler.
Çünkü onlar biliyordu ki biz yokluğa gitmiyoruz, biz yok olmaya gitmiyoruz.
Onlar biliyorlardı ki biz, şehadete gidiyoruz ve onlar şehadete gülerek
gittiler. Ne mutlu bu millete, ne mutlu bu milletin annelerine, babalarına.
Ertesi gün akşam
olmadan bu ihanet girişimi bastırıldı. Türkiye geleceğine çok daha güvenle
bakan, eskisinden çok daha güçlü, çok daha azimli bir ülke olarak yoluna devam
ediyor. Peki o 'Feto' denilen alçağın arkasından giden kulları, onlar
neredeler? İşte bir kısmı şu anda cezaevinde, bir kısmı yurt dışına kaçtı, öyle
veya böyle. Ama Pensilvanya'daki oradan ayrılamıyor. O nereye sığındı? O da
Amerika'ya sığındı. 1999 yılından beri kendisine ayrılmış olan bir yerde, 400
dönümlük arazide, orada kendi, adeta köleleriyle beraber yaşıyor. Nereye kadar
yaşayacaksın? Er veya geç hak yerini bulacaktır. Çünkü çok mazlumun ahını
aldın. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. Bu çıkacak. Seninle beraber bu
zulme ortak olanlar da bunun hesabını verecekler. Onun için de biz PKK'lıyı
nasıl inine kadar sürüyorsak izini, bunların da izini inine kadar sürmeye devam
edeceğiz."
Erdoğan, ülkeye diz çöktürmek için başlatılan bir
saldırının ülkeyi şaha kaldıran bir direnişe vesile olduğunu belirtti.
Böyle bir milletin evladı olmaktan iftihar duyduğunu dile
getiren Erdoğan, terörle mücadele ederken ve 15 Temmuz'da hayatını kaybeden
şehitlere Allah'tan rahmet, gazilere sıhhat ve afiyet diledi.
GAZİLERİ
DARBEDENLER EN İDEAL CEZAYI ALACAK
Ankara'da iki gazi ve ailelerine yapılan saldırıyla
ilgili üzüntülerini ifade eden Erdoğan, "Şehit
yakınlarımız ve gazilerimiz, 80 milyon vatandaşımızın tamamının namusuna emanet
edilmiş yadigarlardır. Ülkesinin ve milletinin özgürlüğü, geleceği, korunması
için gözünü kırpmadan ölümün üzerine giden, kimi şehit, kimi gazi olarak bu
mücadeleden çıkan insanları başımızın üzerinde taşısak yeridir. Gazisine
saldıran, şehit yakınına terbiyesizlik eden bu şehir magandaları, bu
teröristler, bu zihniyetin bu ülkede nasıl barınabildiğini, ellerimizi
başımızın arasına alıp düşünmemiz, sorgulamamız lazım." diye konuştu.
Tek tük de olsa benzer hadiselerin daha önce yaşandığını
bildiğini, bir yerlerde eksik, hatta yanlışlığın olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Gaziliğin, şehitliğin ne demek
olduğunu, ezanın, bayrağın, vatanın, milletin, devletin ne anlama geldiğini ana
sınıfı çağından başlayarak tüm çocuklarımıza en güzel şekilde öğretmeliyiz.
Aksi takdirde bu tür vandallıkların, bu tür cehaletlerin, bu tür ayıpların
önüne geçemeyiz. Bu, hukuk meselesinden ziyade bir kültür meselesidir." ifadelerini
kullandı.
Erdoğan, Ankara'daki olayın failleri hakkında gereken
işlemlerin yapıldığını, yapılacağını, bu kişilerin hak ettikleri cezayı da en
ideal şekilde alacaklarını dile getirdi.
Çocuklara, gençlere, tüm topluma bu bilinç aşılanmadığı
takdirde benzer ayıpların önüne geçilemeyeceğini anlatan Erdoğan, her fırsatta
şehit yakınları ve gazilerle beraber olan bir Cumhurbaşkanı olarak bir daha
benzer hadiselerin tekerrür etmemesi için elinden geleni yapacağının altını
çizdi.
FETÖ'NÜN BİR
İLLEGAL ÖRGÜT OLDUĞUNU İLAN ETMİŞTİM
İnsanların terör örgütleri için sadece bir sarf
malzemesi, terör örgütlerinin de kendilerini kullanan güçler için birer sarf
malzemesi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Raf ömürlerini tamamlayınca hemen
çöpe atılırlar. FETÖ'nün durumu da aynıdır. Onun da kimin sarf malzemesi
olduğunu ben açıklamayacağım. Benim milletim zaten aklıselimiyle onların kimin
sarf malzemesi olduğunu bilir. Bu örgüt 40 yıl boyunca eğitim, hizmet, himmet
diyerek devşirdiği insan kaynağını kendi amaçları, daha doğrusu kendisine
verilen görevler için birer araç, birer malzeme olarak görmüş ve kullanmıştır.
Darbe girişiminden çok önce bu yapı için, hep söyledim bunu, tabanı ibadet,
ortası ticaret, tavanı ihanet teşhisinde bulunmuştuk. FETÖ'nün bir illegal örgüt
olduğunu ilan etmiştim. Hatta 2010'dan itibaren meydanlarda hep söyledim. Kimse
bahane uydurmasın. Çocuklarınızı bunların okullarından alın, bunların
bankasında, bankalarında paralarınız varsa paralarınızı alın. Sanki biz bunları
dememişiz gibi arabasını, evini satıp o bankaya yatıran, elinde, yastığının
altında ne var ne yok oraya götürüp yatıranlar vardı. Şimdi gelip 'E
bilmiyorduk...' Bunca zaman bunları söyledik meydanlarda, haykırdık."
Erdoğan, her fırsatta örgütün karanlık ve kalleş yüzünü
anlattığını, bunların devlet içinde yuvalanan paralel bir çete olduğunu da dile
getirdiğini söyledi.
BİZ, KİMİN NE
OLDUĞUNU GAYET İYİ BİLİRİZ
Bununla da kalmadıklarını, hangi sebeple olursa olsun bu
örgüte sempati besleyen, yapılarında yer alan, destek veren herkesi derhal
ilişkileri kesmeleri yönünde ikaz ettiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan,
şu değerlendirmelerde bulundu: "Biz
bu ikazla hem insani hem ahlaki görevimiz yerine getirmiştik. Bu çağrımıza
uyarak örgütle irtibat ve iltisakını kesenler bugün hayatlarını sıkıntısız bir
şekilde sürdürüyorlar ancak ikazımıza ve yaşanan onca hadiseye rağmen FETÖ
ihanet çetesi ile hareket edenler, elbette bunun hesabını vermek durumundadır.
Bazıları ısrarla bu meseleyi bizim şahsi hesaplaşmamız gibi gösteriyor. Peki
soruyorum. Şayet 15 Temmuz başarılı olsaydı ve Türkiye 81 vilayeti ve 80 milyon
vatandaşı ile FETÖ'nün eline geçseydi halimiz nice olurdu. Çanakkale'de,
Sevr'de, Kurtuluş Savaşı'nda başaramadıklarını 15 Temmuz'da başarmış
olmayacaklar mıydı? O gece sevincinden çığlık çığlığa birbirlerini arayanları
biz biliyoruz. Ama biz bunları şimdilik televizyonlarda, şurada burada
paylaşmıyoruz. Ama uluslararası toplantılarda biz bunları birileriyle özel paylaşıyoruz.
Kimse kimseyi aldatmasın. Biz, kimin ne olduğunu gayet iyi biliriz. Bundan
dolayıdır ki Türkiye'de de bundan sonra çeşitli ülkelerin bazı insanlarının
burada rahatlıkla cirit atmalarına biz de fırsat vermeyeceğiz. Ne gerekiyorsa
onu da yapacağız.
Gerçekler bu kadar
açıkça ortadayken biz nasıl ülkemizin ve milletimizin bekasını tehdit eden
böyle bir saldırı karşısında sessiz kalabilirdik, tepkisiz durabilirdik. Kimse
kusura bakmasın. Tüm ikazlara rağmen ısrarla bir örgütün yanında yer alan, ona
destek veren bunun bedelini ödemeye göze alıyor demektir. Aynı durum PKK,
DHKP-C, DEAŞ ve diğer terör örgütleri için de geçerlidir. Biz bu ülkeyi, bu
milleti 1 dolara satan, çukur eylemleriyle bölmeye çalışan şerefsizlerin emir
aldıkları yerlere boyun eğmedik, eğmeyeceğiz."
Erdoğan, İstiklal Marşı'nı yalnızca bir şiir olarak
görmediklerini, "her kelimesini
kanları pahasına uyulması gereken bir emir telakki ettiklerini"bildirdi.
İstiklal Marşı'nın, "Arkadaş,
yurduma alçakları uğratma sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın. Kim bilir belki yarın, belki yarından
da yakın." dizelerini hatırlatan Erdoğan, "Yurdumuzu alçaklara
uğratmadık, uğratmayacağız. Bu alçakların yanlarında yer alanları da affetmedik,
affetmeyeceğiz. FETÖ'süyle PKK'sıyla diğer terör örgütleriyle bu ülkenin, bu
milletin geleceğine göz diken hiç kimseye acıyamayız. Biliyoruz ki aksi
takdirde kendimiz acınacak duruma düşeriz. Biliyoruz ki o şehadet makamında
olanlar bizi affetmez." ifadesini kullandı.
Özgürlüğünü kaybedip izzetini, onurunu ve haysiyetini
muhafaza eden bir millet olmadığını söyleyen Erdoğan, hiç kimsenin Türk
milletini böyle bir duruma düşüremeyeceğini vurguladı.
"Bizim
milletimize sözümüz var; Gerekirse baş vereceğiz ama asla baş eğmeyeceğiz. Bu
da böyle bilinmeli." diyen Erdoğan, ülkenin içinden geçtiği kritik
süreçte herkesin siyaset ve partiler üstü hareket etmesi, milli bir duruş
sergilemesi gerektiğine dikkat çekti.
MHP'Yİ TAKDİRLE
KARŞILIYORUM
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, böylesine büyük
badirelerle boğuşurken yanlarında yer alan, desteğini esirgemeyen herkese
teşekkürlerini iletti.
Erdoğan, şöyle devam etti: "Özellikle MHP'nin ülkemiz ve milletimiz için hayati önem taşıyan
konularda yanımızda yer almasını takdirle ve memnuniyetle karşılıyorum. Buna
karşılık ana muhalefet partisinin tutarsız, temelsiz, fırsatçı, her türlü
kavramı ve değeri istismar eden, bunlarla kalmayıp FETÖ'den PKK'ya tüm terör
örgütlerinin borazanlığını yapan tavrı karşısında üzüntümü de ifade etmek
isterim. Daha da öte kalkıp şahsımı faşist ve diktatörlükle tavsif eden bu
zihniyeti ben halkıma özellikle havale ediyorum.
Eğer bu ülkede
şahsım veya bir diktatörlük olsaydı, sen kalkıp da ne Tekirdağ'ın meydanında
konuşabilirdin... Adamı alır götürürlerdi. Hiç şakası yok. Diktatörlüğün olduğu
bir yerde sen öyle konuşamazsın. Ne senin genel başkanın öyle konuşabilir ne de
sen öyle konuşabilirdin. Faşist bir sistemin içerisinde bunlara yer yok.
Bunlar, özgürlük zemininde bunları bu kadar rahat konuşabiliyorlar. Gerçek
manada demokrasinin olduğu bir Türkiye'de bunları bu kadar rahat
konuşabiliyorlar ama bunlara demek ki bu gömlek çok geniş geldi. Onun için 2019
büyük bir imtihan. Ben inanıyorum ki 2019'da Mart, arkasından Kasım
seçimlerinde halkım bunlara gereken dersi gerektiği şekilde verecektir."
180 DERECE ÇARK
ETTİLER
Düne kadar FETÖ yapılanması konusunda ağızlarına geleni
söyleyenlerin, bugün "FETÖ'nün en
büyük yol arkadaşı kesildiğini" belirten Erdoğan, "Çünkü onlar, 17/25
Aralık emniyet, yargı darbe girişimine kadar FETÖ'yü dini bir yapı,
milletimizin değerlerinin savunucusu bir cemaat sanıyorlar ve onun için karşı
çıkıyorlardı. Sonra gördüler ki FETÖ'nün dinle, imanla, ezanla, bayrakla bir
ilişkisi yok. Tam tersine bu yapı değerlerimize savaş açanların kullandığı bir
araç. İşte o zaman 180 derece çark ettiler. Hemen gidip gazetesine sahip
çıktılar, televizyonuna sahip çıktılar. Meclis kürsüsündeki, grup
toplantılarındaki söz haklarını FETÖ'nün emrine sundular." ifadesini
kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefete yönelik eleştirilerini
şöyle sürdürdü: "15 Temmuz'dan beri
de FETÖ'nün uluslararası alanda kendini ibra etmek için ihtiyacı olan hangi
argüman, hangi söz, hangi iddia hangi iftira, hangi senaryo varsa şimdi onu
anlatıyorlar. En son 15 Temmuz'a ne dediler? 'Kontrollü darbe girişimi',
'tiyatro', 'senaryo' diyecek kadar alçaldılar. Bu nasıl kontrollü darbe? Madem
kontrollü darbeydi, niye o zaman Yeşilköy'e gidip de oturuverdin? Tankın oradan
gitmesini niye bekledin? Onlarla gidip niye anlaştın? Onlarla anlaştıktan sonra
Bakırköy Belediyesi'ne gidip, belediye başkanının kahvesini niye yudumladın?
Eğer bir kontrollü
darbe varsa kontrollü darbenin, o senaryonun aktrislerinden veya artistlerinden
biri sensin. Niye? O tankın başındakiler sana yol verdiler. Onlar çekildiler ve
sen ondan sonra Bakırköy'e arabanla gittin. Hani darbe olduğu zaman tankın
üzerine ilk çıkacak olan sendin? Televizyon programı var, radyo programı var.
Hani sen çıkardın? Ne oldu? Sana kaçmak yakışır. Sen çıkmazsın. O gün de sana
yakışanı yaptın. Bu yiğit işidir, er işidir. Sende o yürek yok. Kürekçi başı
olmak başka şey, yürek sahibi olmak başka şey. Şaşırmadık ama üzüldük."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu, 7 Ağustos
2016'da Yenikapı Meydanı'nda düzenlenen Demokrasi ve Şehitler Mitingi'ne davet
ettiğini hatırlatan Erdoğan, kendisinin önce gelmeyeceğini bildirdiğini sonra
baskı yapılınca geldiğini bildirdi. Erdoğan, "O gün, orada bir başka konuştu, ardından hemen malum çarkçı ya
yine çark etti." dedi.
MİLLETİMİZİN
DEĞERLERİNE SAVAŞ AÇANLARLA İŞİMİZ OLMAZ
Erdoğan, ana muhalefet sıfatını taşıyan partinin içine
düştüğü durumun bununla kalmadığını belirterek, şunları kaydetti: "Milletimizin değerleriyle bağları
öylesine kopmuş durumda ki şu anda aramızdaki temsilcilerinin de bulunduğu bir
büyükşehirimizde CHP'li ilçe belediyesi, mahalle komiteleri için yapılacak
seçimde beşte bir oranında eşcinsel kotası koyabiliyor. Allah şaşırtmasın. Şu
hale bak. Bir partide ölçü kalmayınca, muvazene kaybolunca işte böyle nereye
savrulacağı belli olmuyor. Varsın bunlar böyle devam etsin. Şimdi biz, bu partinin
hangi söylediğini dikkate alalım, oturup konuşmaya değer bulalım?
Bizim terör
örgütlerine yoldaşlık yapanlarla, milletimizin değerlerine savaş açanlarla, ne
söylediğinden ne yaptığından habersiz bulunanlarla işimiz olmaz. Ahlaki
değerlere varıncaya kadar biz, biz olacağız. İnşallah 'Ahlakın izmihlali ne
müthiş bir izmihlal. Ne millet kurtulur, zira ne milliyet, ne istiklal.' Ahlak
o kadar önemli. Onları her zaman olduğu gibi milletimize havale ediyoruz. En
büyük er meydanı olan seçim sandığında milletimiz kendilerine hak ettikleri
dersi, ben inanıyorum bir kez daha verecektir."
Erdoğan, "tek
millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" ilkesine dikkati çekerek,
80 milyonun "tek millet" olduğunu
belirtti.
Türkiye'nin bayrağının rengini şehidin kanından aldığını
dile getiren Erdoğan, hilalin bağımsızlığın ifadesi, yıldızın ise şehidin
kendisi olduğunu söyledi.
"Tek
bayrak" vurgusu yapan ve başka bayrak asla tanımadıklarını ifade eden
Erdoğan, sağda solda paçavralar bulunduğunu aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bakın artık Türkiye'de
barınamıyorlar. Şimdi gidip Berlin'in caddelerinde dolaşıyorlar. Paris'te,
Avusturya'da, oralarda dolaşıyorlar. Avrupa Birliği'nde de güya, malum örgüt,
terör örgütü olduğu için kabullenilmiyordu. Nasıl geziyorlar? Polisin nezaretinde
nasıl dolaşıyorlar? Devletin binalarına bölücü örgütün başının posterlerini
asıyorlar. Nasıl asıyorlar? Bunlar, birbiriyle danışıklı dövüş içerisindeler,
hepsi hikaye. Biz bunların ne olduğunu, kim olduğunu gayet iyi biliyoruz ve
gereğini de gerektiği gibi yapıyoruz, yapacağız." değerlendirmesinde
bulundu.
"Bayrakları
bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır."diyen Erdoğan, bu toprağın da uğrunda ölenlerin olduğunu, onun için 780 bin
kilometrekarenin vatan yapıldığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "tek
vatan" vurgusu yaparken de, "Bu
vatanda kimse operasyon yapamaz. Yapmaya kalkanların da başına başına
ineriz." ifadesini kullandı.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka devletimiz yok. Öyle
birileri, yok paralel devletmiş yok şu devletmiş, yok bu devletmiş; geç o işi
geç. Kimin hangi devletten olduğu belli. Neredesiniz? Gerçek devletin sahipleri
burada. Ama bu devletten nasibini alamayanlar da orada. Onun için bir olacağız,
iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye
olacağız."
"Dik dur
eğilme, bu millet seninle" sloganları atılması üzerine Erdoğan, "Hiç endişe etmeyin. Biz bugüne kadar
hiçbir gücün karşısında eğilmedik. Allah'ın huzurunda rükuda eğilmekten başka
hiçbir gücün karşısında eğilmedik. Böyle geldik, böyle gidiyoruz. Rabbim son
nefesimize kadar inşallah, kendisinin huzurunda eğilmekten başka hiçbir güce
eğilmeyi bizlere nasip etmesin. Karşımızdaki meselelerin büyüklüğüne değil,
kendi yüreğimizin büyüklüğüne, karşımızdaki düşmanların gücüne değil kendi
gücümüzün büyüklüğüne bakarak 2023'e doğru kararlılıkla ilerleyeceğiz." diye
konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019 seçimlerinin büyük önem
taşıdığını dile getirerek, muhtarlardan ve tüm milletten bu seçimlerin gelecek
çeyrek asrı, yarım asrı belirleyecek önemde olduğunun bilinciyle tercihlerini
yapmalarını istedi.
"Bunların
önüne üç koyun katsanız inanın kaybedip gelirler. Bunlara bu ülke emanet edilir
mi?" sorusunu yönelten Erdoğan, şöyle devam etti: "Onun için 15 senede ülkemizde bizim neler yaptığımızı
biliyorsunuz. Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, tarımda,
enerjide neler yaptık, dış politikada neler yapıyoruz bunların hepsini biliyorsunuz.
Daha neler yapacağız... Denizlerin altından tünelleri yaptık mı, üstünden
köprüleri yaptık mı, viyadüklerle yollarımızı birbirine bağladık mı, metrolarla
birbirine bağladık mı, bağlamaya devam ediyoruz. 25 tane havalimanı 57 oldu.
Ama bunlar ona da karşı çıkıyor."
MİLLETİN EFENDİSİ
DEĞİL HİZMETKARIYIZ
Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi'nin depreme dayanıksız
olması nedeniyle yıkılarak yerine modern bir kültür merkezi yapılacağını
hatırlatan Erdoğan, yeni binanın tanıtımının ardından yapılan eleştirilere
işaret etti.
Erdoğan, "Bir
tane mimar, mühendisler odası mı ne bir şey var, o karşı çıkmış. Ya ne yaparsan
yap, durdurmazsın. Siz buraya da karşı çıktınız. Biz yaptık mı burayı, yaptık.
Ağababalarınız da buraya geldi mi, geldi." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde milletin gerçek
evlatlarıyla beraber bu toplantıları yaptıklarını söyleyen Erdoğan, geçen hafta
Külliye'de yapılan Cumhuriyet'in 94. kuruluş yıl dönümü kutlamalarına değişik
temsil gruplarından 3 bine yakın kişinin katıldığını ifade etti.
Sanatçılar, bilim adamları, şehitler, gaziler ve
sporcuların Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde toplandığını anlatan Erdoğan,
Külliye içerisinde yapımı devam eden sergi alanı ve kütüphane hakkında da bilgi
verdi.
Erdoğan, hem dijital hem klasik beş milyon kitap hacmine
sahip kütüphanenin 24 saat tüm halka açık olacağını bildirdi.
"Bu milletin
efendisi değil, bu milletin hizmetkarıyız biz." diyen Erdoğan,
Türkiye'de böyle bir şeyin olmadığını, bugüne kadar gelenlerin hiçbirisinin
bunları yapmadığını söyledi.
Erdoğan, dünyada 150 milyon cilt kitap olan
kütüphanelerin bulunduğuna dikkati çekerek, "Biz nerede kalmışız görüyorsunuz? Ama bunları aşacağız. Biz şu
anda yol açıyoruz. İnşallah arkamızdan gelenler de bizi aşıp geçecekler." açıklamasını
yaptı.
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuk ettiği
muhtarlarla yemeğe geçti. Programa, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da katıldı.
YORUMLAR