Sabri Ülker Vakfı kurulduğu 2009 yılından bugüne, gıda,
beslenme ve sağlıklı yaşam bilincinin gelişmesine katkı sağlamak, topluma bu
konulardaki en doğru, güncel ve bilimsel bilgiyi aktarmak hedefiyle
çalışmalarını sürdürüyor. Vakıf bu çerçevede hayata geçirdiği Türkiye’nin
sağlıklı yaşam ve beslenme alanında ilk dijital bilimsel bilgi platformu “Bilim
Bunu Konuşuyor” ile sağlık ve beslenmeyle ilgili gündemdeki konuları, bilimsel
ve en güncel bilgileri tarafsız bir yorum ve anlaşılır bir dille kamuoyuyla
paylaşıyor. Sabri Ülker Vakfı, “Bilim Bunu Konuşuyor”da bu kez kahve ve çayın
sağlığa olan etkilerini gündeme taşıyor. Dünyada sudan sonra en fazla tercih
edilen içeceklerin başında çay ve kahve geliyor. Peki çay mı, yoksa kahve mi
tercih edilmeli? Bu iki içeceğin sağlığa olan etkileri neler? Bu konudaki
bilimsel veriler neler söylüyor?
Çayın kronik
hastalıkları önleyici etkileri bulunuyor
Çin ve Hindistan’dan dünyaya yayılan çay, kendine has
tadı, kokusu ve rengiyle, sudan sonra en fazla tüketilen içecek. Çay
bitkisinden yeşil çay, oolong çayı ve siyah çay olmak üzere üç çeşit çay
üretiliyor. Yeşil çay fermantasyona uğramadan, oolong çayı yarı fermante
edilerek ve siyah çay tam fermantasyonla elde ediliyor. Çayın olası sağlık
etkilerini bileşiminde bulunan ve antioksidan etki gösteren polifenolik
bileşenlerin sağladığı belirtiliyor.
Araştırmalar, siyah çay ve yeşil çayın benzer sağlık
etkileri gösterdiği ortaya koyuyor. Çayın insülin direnci, tip 2 diyabet, kalp
damar hastalıkları, hipertansiyon, mide ve bağırsak gibi kanser türleri olmak
üzere çeşitli hastalıklara karşı koruyucu etkileri olabileceğini destekleyen
çok sayıda araştırma bulunuyor. Çayın kronik hastalıkları önleyici etkilerinin
yanı sıra bilişsel işlevleri etkileyebileceği de belirtiliyor.
Son yıllarda yapılan çalışmalar çayın yapısında bulunan
ve aslında bir amino asit olan teanin bileşiğinin seratonin ve dopamin
seviyelerini düzenleyip hafıza ve öğrenme becerilerini geliştirebileceğine
işaret ediyor. Bu etkilerinin yanında çay içeriğinde bulunan florür ve çeşitli
bileşikler yardımıyla diş çürüklerini önleyebiliyor, böbrek taşı riskini
azaltabiliyor. Ancak çayın sağlığa olan potansiyel etkilerini açıklayabilmek
adına daha fazla çalışma yapılması gerekiyor.
Kahve kan
şekerinin düzenlenmesine yardımcı oluyor
Etiyopya’dan tüm dünyaya yayıldığı düşünülen kahve,
Coffea bitkisinden elde ediliyor. Kahve magnezyum, potasyum mineralleri ile B3
vitaminini içeriyor. Ayrıca kahvede klorojenik asit olmak üzere çeşitli
polifenoller ve kafein gibi sağlığı geliştirmeye yardımcı bileşenler de
bulunuyor. Kahvenin olası sağlık etkilerinin, bileşiminde bulunan ve
antioksidan etki gösteren bu bileşenlerden kaynaklandığı belirtiliyor.
Kahvenin temelde antioksidan etkinliği ile kan basıncının
ve kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olduğu ve bunun bir sonucu olarak da
şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları, kanser gibi hastalıklardan ve
şişmanlıktan korunmada etkili olabileceği bildiriliyor. Kahvenin kronik
hastalıklarla olan ilişkisinin yanı sıra içerdiği kafein bileşeni ile bilişsel
performans ve modu iyileştirebileceği de belirtiliyor. Ancak tıpkı çayda olduğu
gibi kahvenin de sağlığa olan potansiyel etkilerini açıklayabilmek adına daha
fazla araştırmaya yapılması gerekiyor.
Ne zaman ve ne
kadar tüketmeli?
Bu iki sevilen içeceğin yararlı etkilerinden bahsederken
tüketilen kahve ve çayın türü, miktarı, hazırlama şekli ve nasıl tüketildiği de
önem taşıyor. Örneğin, çay ve kahveyi kremalı veya fazla şekerli tercih etmek
içeceğin enerji içeriğini arttırabilir veya uzun süre demlenmiş bir çayda
artmış tanin demir emilini olumsuz etkileyebilir. Kahve ve çayın içeriğinde
bulunan kafeinin sağlık etkileri üzerinde de sıkça duruluyor. Aşırı kafein
alımının, uykusuzluk, gerginlik, çarpıntı ve kemik erimesi gibi sorunlara yol
açabileceği belirtiliyor. Aşırı kafein alımının yol açabileceği bu sonuçlar
nedeniyle Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA), gebe ve emziren annelerde çay
ve kahve tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor.
EFSA, yetişkinler için günde 400 mg kafein alımının
güvenli olduğunu bildirirken, gebe kadınlar için bu değeri 200 mg ile
sınırlıyor. 1 fincan filtre kahve ortalama yaklaşık 100 mg, 1 fincan siyah çay
ise ortalama yaklaşık 50 mg kafein içeriyor.
Çay içerdiği kafein ve tanin gibi bileşikler nedeniyle
demir emilimini olumsuz etkileyebiliyor. Çay tüketiminin demir düzeyine
etkisinin incelendiği çalışmalar, sağlıklı bireylerin, çay tüketimini
sınırlandırmasına ilişkin herhangi bir öneri getirmiyor ama demir eksikliği
olan bireylerde yemeklerden hemen önce ve hemen sonra çay tüketilmemesine
dikkat edilmesi tavsiye ediliyor. Kısacası çay ve kahve, yeterli ve dengeli
beslenmenin bir parçası olarak uygun miktar ve zamanda tüketildiğinde sağlığı
destekliyor.
YORUMLAR