Çevreye, doğaya karşı bu
anlayışa ve bu duruma ses çıkarılmamasına, sürecin sessizce izlenmesine isyan
ediyorum. Bu dünya hepimizin ve maalesef cennet ülkemiz AKP’nin para derdi
nedeniyle bitiriliyor. “
Öztunç, söz konusu ihaleden halen vazgeçilmemiş olmasına
tepki göstererek “çevresel etki değerlendirmesi, bütüncül etki değerlendirmesi,
sağlık etki değerlendirmesi yapmadan, yangından mal kaçırırcasına
topraklarımızı satılığa çıkarıyor. Çevre örgütleri bu ihaleyle ilgili dava
açtılar ama bu sadece çevre örgütlerinin görevi değil. Tüm yurttaşlarımızı, bu
talana karşı ses çıkarmaya çağırıyorum” yorumunda bulundu.
TORBA İHALELER AÇIKÇA KANUNA AYKIRI
Öztunç, “ Çevre
Kanunu açıkça söylemiş. ÇED raporu hazırlaması gereken projelerle ilgili onay,
izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; bu projeler için yatırıma
başlanamaz ve İHALE EDİLEMEZ. Buna rağmen Mart ayında 305 adet, Temmuz ayında ise
766 adet maden sahası ihalesi ilanı yapıldı. Torba kanun yapar gibi torba
ihalelerle sayısı bine yakın maden sahasını bir anda ihaleye açmanın hukukla
bağdaşır yanı bulunmamaktadır. Yargılama makamlarının, Çevre Kanunu’na
aykırılık nedeniyle ivedi bir şekilde bu ihalelerin yürütmesini durdurmalıdır”
AÇILAN DAVALARA TÜM YURTTAŞLAR MÜDAHİL OLMALIDIR
Çevre Örgütleri tarafından söz konusu ihalelere dava
açıldığını hatırlatan Öztunç, “Anayasanın 56. Maddesine göre sağlıklı çevrede
yaşamak bir hak; çevreyi korumak tüm yurttaşların ve devletin ödevidir. Bu yükü
sadece çevre örgütleri yüklenmiş vaziyette. Bu adil bir durum değildir. Tüm
toplum kesimlerinin bu meseleye kulak kabartması, bu mücadeleye sahip çıkması,
dahil olması gerekmektedir. Bu nedenle sayısı 40’ı aşkın sivil toplum örgütü
tarafından açılan davalara müdahil olunmalıdır” yorumunu yaptı.
TOPLUMSAL VE HUKUKİ UYUŞMAZLIKLARA KONU OLUYOR
Öztunç açıklamasında; Madencilik çalışmalarının su
kaynaklarına, tarımsal yaşama, canlı yaşamına olumsuz etkilerinin olduğunu
ileri sürerek, “madencilik faaliyetleri için ayrılan sahaların ezici
çoğunluğunun hatalı yer seçimine dayanması, bir çok maden sahasının yerleşim
yerleri ve doğal yaşam alanları üzerinde can ve mal yönünden tehditler oluşturması,
binlerce ağacın kesilmek zorunda bırakılması, su kaynaklarının yok olmasına
neden olması, tarım ve meralık alanların vasıf değişikliğine uğratılması ya da
maden faaliyeti nedeniyle kirlenmesi sorunları, bir çok toplumsal ve hukuki
uyuşmazlığa konu olmaktadır” yorumunda bulundu.
YORUMLAR