Üsküdar Üniversitesi
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd.Doç.Dr.
Mine Elagöz Yüksel, çocukların
korku ve kaygılarının ortaya çıkmasında ebeveynlerin yanlış tutumların etkili
olduğunu söyledi.
Korku ya da kaygının
tıpkı mutluluk, üzüntü, öfke gibi normal bir his olduğunu ifade eden Yrd. Doç.
Dr. Mine Elagöz Yüksel, “Biz büyükler gibi çocuklar da kimi zaman özellikle
yeni veya bilinmeyen nesnelerden/ durumlardan korkarlar. Özellikle 2 yaş
sonrası çocukların çevrelerini ve bununla beraber büyüklere göre
yetersizliklerini daha fazla algılamaya başlamaları ile beraber korkuları da
artar. Ancak büyüklerin aksine özellikle okul öncesi dönem çocukların gerek
kendini ifade etmekteki yetersizlikleri, gerek hayal dünyalarının zenginliği,
gerek zihinlerinde soyut kavramları bütünüyle algılayamamaları korkularıyla “normal”
olarak baş edememelerine sebep olmaktadır” diye konuştu.
Tırnak yeme belirti olabilir
Yrd.Doç.Dr. Mine Elagöz
Yüksel, “Çocuğun kaygı duyduğu, çoğu zaman korktuğunu dile getirmesiyle net
olarak anlaşılabileceği gibi kimi zaman tırnak yeme, okula gitmek istememe,
inatçılık, içe kapanma ve hatta karın ağrısı gibi dolaylı belirtiler ile de
karşımıza çıkabilir” uyarısında bulundu.
Çocukların yabancı bir
kişi, yüksek ses, hayvanlar, havuz gibi var olan durumları tehdit olarak
algılayabildiklerini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, şunları
söyledi:
“Çocukların hayal
dünyaları oldukça zengindir: Korsanlar, canavarlar, uzaylılar onları sıkça
hayallerinde ziyaret ederler. Hayatlarında onlara endişe verecek olaylar
yaşanıyor olabilir: Ayrılık, tıbbi müdahale, taşınma vb. Okul öncesi dönem
çocukları oldukça kolay etkilenebilmekte olup ailenin ve arkadaşlarının korkuları kendisine
“bulaşabileceği” gibi televizyon karakterlerinden, abla/abilerinin
korkutmalarından etkilenebilirler. Bununla beraber şahit oldukları belki sadece
duydukları bir şey korkmalarına sebep olabilir. Korkular zaman zaman
şiddetlenebilir, örneğin en sık yaşanan korkulardan biri olan ayrılık
anksiyetesi 1-3 yaş arası en yoğun olmakla beraber, daha büyük yaşlarda da okula
başlama, farklı bir yerde konaklama gibi tetikleyiciler ile tekrar başlayabilir.”
Çocukların korkularıyla alay etmeyin
Ailelerin istemeden bazı
yanlışlarla çocuğun kaygısını arttırdıklarını vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Mine
Elagöz Yüksel, “Bir ebeveyn korkuyu bir zayıflık belirtisi olarak görebilir,
bunun sonucu alay etme, küçümseme olabilir, örneğin ‘Erkek adam korkar mı?’
söylemlerine rastlamaktayız. Ailelerin çocuğun kaygıları nedeniyle ağlamasına
tahammül edememeleri, sabırla beklememeleri sık karşılaştığımız bir durum.
Mesela ayrılma korkusu yaşayan çocuğun ailesinin ayrılırken örneğin işe
giderken döneceklerini söyleyerek vedalaşmak yerine bir anda ortadan yok olması
daha sonra çocuğun kaygılarının
artmasına neden oluyor” diye konuştu.
Hemen müdahale etmeyin
Kimi ailenin çocuğu
korkutarak söz dinlemesini sağlamaya çalıştığını, kimi ailenin ise kendi
korkuları nedeniyle çocuklarını oldukça sakınarak yetiştirmeye eğilimli olabilidiğine
dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel “Örneğin korktuğunu ifade etmeyen
ve ağlamayan bir çocuğa korkmuştur diyerek müdahalede bulunulabilir. Her iki
yaklaşım da çocuklarda kaygıyı arttırabilir. Çocuk her problem yaşadığında
müdahale edilmemeli, yardım talep etmesi beklenmeli ve çocuk yapabileceği
şartlarda desteklenmelidir. Çocuğa dini eğitim yaşına uygun verilmelidir,
örneğin soyut kavraması yeteri kadar gelişmemiş bir çocuğa cinlerden bahsetmek
yahut korkulu masallar anlatmak kaygının artmasına neden olabilmektedir”
uyarısında bulundu.
Korkan çocuğa nasıl yaklaşılmalı?
Her çocuğun farklı ve
özel olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, çocuğun korkuyla başa
çıkmasında kullanılacak yöntemleri de şöyle sıraladı:
“Bazı çocuk korkmaya daha
yatkın olurken bazı çocuk daha cesaretli ve atılgan olabilir. Öncelikle aile
çocuğa saygı duymalı ve onu kabullenip beklentilerini çocuğa göre
ayarlamalıdır. Korkusu olan çocuğu zorlayarak ya da ısrar ederek korkuyla
yüzleştirmeye çalışmak genellikle korkunun artmasına ya da yer değiştirmesine
neden olur. Örneğin yabancı bir çocuktan ya da büyükten korkmuş bir çocuk
onunla tanışmaya /oynamaya zorlanmamalıdır. Çocuğun alışması için gözlem
yapmasına olanak sağlamak yeterli olabilir. Sarılmak, sırtını okşamak gibi
fiziksel temaslar çocuğu oldukça rahatlatacaktır. Sakin bir ses tonu kullanarak
korktuğunu anladığınızı gösterebilirsiniz. Çocuğun anlaşıldığını hissetmesi
kendini ifade etme isteğini de arttıracaktır. Korkusu olan çocuğa ‘ağlama’, ‘geçer’
ya da ‘korkma’ demek fayda etmez.”
Kaygıları yatıştıran en
önemli unsurun düzenli ve tahmin edilebilir bir hayat olduğunu kaydeden Yrd.
Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, “Bu nedenle değişik bir yere gidileceği zaman
önceden haber vermek, o yeri anlatmak, belki yanında çok sevdiği bir oyuncağını
da bulundurmak faydalı olabilir. Unutmamalıyız ki çocukların hayal dünyası
kullanabildikleri kelimelerden daha geniştir. Bu nedenle bazen çocuğun yerine
korkuyu adlandırmak gerekebilir. Çocukların yaşları küçüldükçe oyun konuşmaktan
daha etkili olabilir. Bol kahkahalı saklambaç, ce-e gibi oyunlar ayrılık
kaygısını yenmekte faydalıdır” diye konuştu.
Oyun yöntemi kullanılabilir
Ailenin de hayal
dünyasını kullanması gerekebildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel,
“Örneğin şimşeklerden korkan bir çocuğa, bu şimşekleri bir kralın yarattığı bir
hikaye anlatılabilir. Ya da canavarlardan korkan bir çocuğun eline “canavarsavar”
verilebilir. Özellikle yaşanan bir olay
sonrası başlayan korkularda bebeklerle- peluş oyuncaklarla kurulan
canlandırmalar, yaratılan hikayeler çocuğun korkusunu atlatmasına yardımcı
olacaktır. Bunlarla beraber çocuğun televizyonda izlediği içeriğin ailenin
kontrolünde olması, etkilenebileceği içeriklerden uzak tutulması gereklidir”
uyarısında bulundu.
Hayatının akışı etkileniyorsa uzmana danışılmalı
Okul öncesi dönem
korkularının çoğunun gelişimsel olarak normal kabul edildiğini ifade eden Yrd.
Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, çocuğun hayatının akışı etkilendiğinde mutlaka
uzmana danışılması gerektiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
“Eğer ebeveynleri bu durumun normal olmadığını hissediyorsa, çocuğun bir travma sonrasında 1 ay geçmesine rağmen etkilenmesi devam ediyorsa, korkuları çocuğun arkadaş edinmesini engelliyorsa, okula gitmesine engel oluyorsa, uykudan uyanma, gün içi başka davranış problemleri yaşanıyorsa profesyonel yardım almakta fayda olabilir. Öncelikle bir çocuk-ergen psikiyatrisi uzmanı tarafından durumun saptanması ve sebeplerinin araştırılması önemlidir. Örneğin okul reddinin altta yatan nedeni, okulda yaşanan bir durum olabileceği gibi ayrılma kaygısı da olabilir. Okul öncesi dönem korkularının tedavisinde sebebe yönelik aile eğitimi ve çocukla terapi ön plandadır.”
YORUMLAR