Günümüz koşullarında ebeveynlik, modern yaşamın getirdiği
olanaklar ve çalışma koşullarıyla birlikte farklı yönlere doğru ilerliyor.
Teknolojinin hayatın her alanında var olması, oyun ve oyuncak seçimini de
etkiliyor. Duyguların, düşüncelerin paylaşımına imkan sağlayan oyunlar ve
oyuncakların yerini tablet ve bilgisayar oyunlarının, elektronik oyuncakların
alması giderek artıyor. Geleneksel çocuk oyunlarının yerine ise daha hızlı,
sonuca odaklı ve kazanmaya yönelik oyunların tercih edildiği gözlemleniyor… Bir
taraftan modern yaşama uyum sağlamak, teknolojiyi takip etmek gerisinde
kalmamak, diğer taraftan yalnızlaşmak, sosyal olarak izole olmak, eve kapanıp
ilişki ve etkileşimden uzak kalmak ancak unutulmaması gereken insanın, ’
biyopsiko sosyal bir varlık’ olduğu gerçeği… Biyolojik olarak sağlıklı olmak en
başta gelirken, psikolojik yönümüz; duygularımız, sevinçlerimiz, üzüntülerimiz
vb. ruhsal yönümüzü, sosyal yönümüz ise ilişkilerimize, ailemize, çevremize,
ait olma ihtiyacımıza ve bir arada olma isteğimize işaret ediyor. İnsan bu
özelliğinden dolayı tüm yönlerden dengeli ve uyumlu olarak gelişmeye ihtiyaç
duymaktadır. Nasıl ki, hasta bir çocuk ihmal edilmeden doktora başvurulması
gerekli ise; psikolojik ve sosyal gelişimi için de benzer yaklaşıma sahip olunmalı,
gerekli ilgi ve imkanlar sağlanmalıdır.
Tüm yönüyle dengeli ve uyumlu bir çocuk yetiştirmek için
sadece biyolojik ihtiyaçların karşılanması yerine psikolojik ve sosyal yönünün
gelişimine yönelik etkileşimler oldukça önem kazanmaktadır. Çocuklar çevrelerinin
ürünüdür, bulunduğu kültürden ve ailesinden bağımsız düşünülemez. Psikolojik ve
sosyal yönünün gelişimi de ailesine ve çevresine bağlı olarak değişmektedir.
Psikolojik ve sosyal yönünün kuvvetlenmesi, çocukla kurulan ilişki ve ilişkinin
niteliğine bağlıdır. Birlikte geçirilen zamana yapılan vurgu son dönemde sıkça
karşımıza çıkmaktadır. Evet birlikte zaman geçirmek çok önemli, etkili ve
gerekli. Peki zamanın süresi mi yoksa niteliği mi önemli?
Uzm. Klinik Psikolog Emel Güler, ‘’Yapılan bir araştırmaya
göre; bir gün içerisinde babanın çocukla elli saniye, annenin ise en fazla beş
dakika birebir zaman geçirmekte olduğu görülmüş. Her ne kadar birlikte uzun
zaman geçirildiği düşünülse de etkileşimin olduğu süre, yani dikkatin tamamen
çocuğun üzerinde olarak farkındalığın olduğu sürenin düşünülenden çok daha kısa
olduğu görülmekte. Bu demek oluyor ki; aynı ortamda bulunuyor olmak aynı ortamı
paylaşıyor olmak birlikte vakit geçirildiği anlamına gelmez’’ dedi.
Çocukla birlikte
olduğumuz süre içerisinde çocuğa vermek istediğimiz mesaj;
‘senin için buradayım’,
‘seni dinliyorum’,
seni anlıyorum’,
‘seni önemsiyorum’ olmalı…
paylaşılan süre kısa olsa bile etkileşimin ve
farkındalığın olması çocukla olan birlikteliği anlamlı kılacaktır. Çok pahalı
ve kompleks oyuncaklar yerine birlikte zaman geçirmek çocukluk anılarında daha
fazla yer alacaktır.
Mutlu Çocuklar
İçin;
- Çocuğumuzla duygu paylaşımında bulunun, mutluluğunuzu
onunla paylaşın
- Çocuğunuzla konuşurken göz teması kurarak O’nu
dinleyin. Dikkatiniz farklı bir yerde olmadan tamamen çocuğun ne söylediğine
odaklanın.
- Çocuğun güçlü yönlerini takdir edin.
- Yemeğe ailece birlikte oturun.
- Başkalarının hislerine önem vermeyi öğretin
- Çocuğun duygularını ifade etmelerine imkan sağlayın
- Çocuğunuza sevginizi gösterin
- Başka çocuklarla arkadaşlık kurmalarına olanak sağlayın
- Ekrana bakma süresini azaltın
YORUMLAR