Erdoğan, "Ama şu gerçeği kimsenin unutmaması lazım.
Biz oraya önümüze geleni yakıp yıkmak için gitmedik. Biz orayı halen ülkemizde
yaşayan yüz binlerce bölge halkı için güvenli ve yaşanılabilir bölge olabilmesi
için bu hale getirmek için girmiş bulunuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Adım atılan her yerin bundan sonra güvenli olarak
kalmasının çok önemli olduğunun altını çizen Erdoğan, "Aynı şekilde sahada
belirli hazırlıkların da yapılması zaman alıyor. Önümüzdeki günlerde çok daha
hızlı bir şekilde Afrin şehir merkezinin kuşatmasına geçilecektir. Böylece hem
şehre ve bölgeye dışarıdan gelen yardımların önü kesilecek hem de terör
örgütünün kimseyle pazarlık yapabilme imkanı kalmayacaktır." diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'yi güneyinde oluşturulacakları terör
koridoruyla çevrelemeye ve esir almaya kalkanlara, bu işin öyle kolay
olmadığını göstermekte kararlı olduklarını vurguladı.
"İFTİRACILARI
HAKİKATLERLE TERBİYE EDİYORLAR"
"Türkiye'nin ve Türk milletinin kırmızı çizgilerini
yok sayanlara, gerekiyorsa alınlarının ortasına bu çizgileri nakşederek var
olduğumuzu göstermek boynumuzun borcudur." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan,
şöyle devam etti:
"Birileri Osmanlı tokadının ne olduğunu soruyormuş.
Bu soruyu soranlar, bizim tarihçilerimize itibar etmezler de en azından Batılı
tarihçilerin yazdıkları Osmanlı tarihiyle ilgili kitapları okusunlar.
Dedelerinden veya onların babalarından, Birinci Dünya Savaşı'nda, Çanakkale'de,
Kut'ül Amare'de veya diğer cephelerde savaşmış olanlar varsa onlara sorsunlar,
Osmanlı tokadının ne olduğunu. Daha da merak ediyorlarsa buyursunlar Afrin'e
gelsinler. Bu tokadın, hak edenden başka kimseye atılmadığını da sorup
soruşturup öğrensinler. Bu aziz milletin geçmişinde ne sömürge lekesi ne de
soykırım ayıbı vardır. Kendini savunurken bile vicdanını ve ahlakını
kaybetmeyen bir millete aksi yönde ithamlarda bulunmak bühtandır."
Erdoğan, şu anda da Zeytin Dalı Harekatı'nı gölgelemek
için pek çok yalan ve iftiranın ardı ardına ortaya atıldığına dikkati çekerek
"Gerek Anadolu Ajansımız gerek Basın Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğümüz gerekse diğer medya kuruluşlarımızın hepsi de bu yalanları süratle
ortaya çıkartarak iftiracıları hakikatlerle terbiye ediyorlar. Bizi
kendileriyle karıştıranların riyakarlıklarını ifşa etmeyi de bu büyük
mücadelenin bir parçası olarak görüyor ve önemsiyoruz." ifadesini
kullandı.
"SINIRLI
OLMAKSIZIN BÖLGENİN TAMAMINDAKİ MÜCADELEMİZ SÜRECEKTİR"
Tüm vatandaş ve dostlardan Türkiye'ye yönelik bu tür
iftiraları tespit edip doğruları ortaya koyarak etkisiz hale getirmelerini
beklediklerine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye, askeri operasyonları daima en son ihtimal
olarak, adeta mücbir sebep olarak, görmüş ve kullanmıştır. Yıllarca Suriye'deki
terör örgütlerinden, ülkemize yönelen tehditlerin, ülkenin kendi dinamikleri ve
uluslararası koalisyonun gücüyle önlenmesini bekledik. Baktık ki bu tehditler
azalacağı yerde sürekli artıyor ve sınırlarımızı aşıp, topraklarımızın içinde
bize zarar veriyor. Artık harekete geçmekten başka çare görmedik, göremedik.
Fırat Kalkanı Harekatı'ndan sonra teröristlerden
arındırdığımız bölge, hem bizim hem oranın asli sahipleri için huzur ve güven
ikliminin hakim olduğu yer haline geldi. Dikkat ederseniz bu harekattan sonra
ülkemizin içindeki DEAŞ kaynaklı saldırılar da adeta ortadan kalktı. Afrin'de,
İdlib'de de, Münbiç'te de aynısı olacaktır. Tel Abyad'dan Kamışlı'ya kadar
sınırlarımız boyunca her yerde aynısı olacaktır. Hem oralardaki kardeşlerimizin
geleceği hem de kendi güvenliğimiz için tek bir terörist kalmayıncaya kadar, şu
veya bu şehirle sınırlı olmaksızın bölgenin tamamındaki mücadelemiz
sürecektir."
Türkiye'nin varlığından sadece terör örgütleri ve onları
destekleyen güçlerin hoşnutsuz olduğuna işaret eden Erdoğan, bölge halkının
Türkiye ile ilgili en küçük bir sıkıntısının, sorununun, tepkisinin söz konusu
olmadığının altını çizdi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tabii sahadaki varlığımızı etkin bir şekilde
sürdürürken diplomasinin imkanlarını da asla ihmal etmiyoruz. Geçmişte ülkemize
ne kadar yalan söylenmiş, verilen sözler ne kadar tutulmamış olsa da
muhattaplarımızla diyaloğu hiçbir zaman kesmemeye özen gösterdik. Bize, 'Terör
örgütlerine silah vermiyoruz' dedikleri anda bile silah teslimatlarının
yapıldığını belgelediğimiz halde, büyük bir pişkinlikle iddialarını
sürdürdüklerini görmekten elbette üzüntü duyuyoruz. Biz, bütün video
kayıtlarıyla beraber bu tespitlerimizi kendilerine tek tek gösterdik. Bunlar
kimin askeri? Bunlar batıdan geldi. Bunlar Suriyeli değil. Bunlar bizim
askerimiz değil. Bunlar işte sizin askerleriniz, bak sizin bayrağınız, sizin
kokartlarınız. Hala 'yok' diyorsunuz. İşte buyur, sizin zırhlı taşıyıcılarınız,
sizin tanklarınız, toplarınız. Bunlar buraya havadan zembille inmedi. İşte bunlar
buraya 5 bin tırla taşındı, 2 bin kargo uçakla buraya geldi. Şimdi burada
bunlar kime karşı kullanılıyor? Önemli olan bu. Biz bunları biliyoruz,
görüyoruz. Onun için de madem ki stratejik ortağız, sizi de uyarıyoruz. Bunları
tespit edip yüzlerine vurduğumuz yanlışları karşısında bize, 'Üç, beş gün
içinde çözeceğiz. Üç, beş hafta içinde çözeceğiz' dedikleri halde hala aynı
işleri yaptıklarını görmekten dolayı üzüntünün ötesinde öfkeliyiz."
"DİYALOG
YOLLARINI KAPATMAYI DÜŞÜNMÜYORUZ"
Erdoğan, Türkiye'nin diyalog yollarını açık tuttuğunu ve
muhataplarıyla görüşmeleri sürdürdüğünü belirterek, "Diyalog yollarını
kapatmayı da asla düşünmüyoruz. Geçtiğimiz günlerde pek çok muhatapla, çeşitli
seviyelerde görüşmeler yapıldı, yapılıyor. Önümüzdeki dönemde de bu görüşmeler
sürecektir. Aynı şekilde sahadaki operasyonlarımızı da kesintisiz devam
ettireceğiz. Öte yandan sadece belli bir kesimle değil, Suriye meselesinin tüm
taraflarıyla kesintisiz iletişim halinde olmaya çalışıyoruz." diye
konuştu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı
Hasan Ruhani ile dün Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken telefonla
görüştüğünü aktaran Erdoğan, muhataplarıyla hem Suriye hem de diğer ikili
meseleleri konuştuklarını bildirdi.
Diğer ülkelerin liderleriyle de her fırsatta bizzat
görüştüğünü anlatan Erdoğan, "Sözün gücünü en iyi biz biliriz. Sahadaki
varlığımızla sözümüzün gücünü birleştirerek, hem kendimiz hem de kardeşlerimiz
için en iyisini, güzelini, doğrusunu başarmanın çabası içindeyiz." dedi.
"ECDADIN BİZE
YÜKLEDİĞİ MİRAS VE SORUMLULUK VAR"
Türkiye'nin coğrafi konumu itibariyle çok yönlü
politikalar geliştirmesi gerektiğini dile getiren Erdoğan, "Türkiye her
hal ve şart altında çok yönlü bir politika izlemek mecburiyetindedir. Çünkü biz
yıllarca birlikte yaşadığımız güneyimizdeki komşularımızla, kardeşlerimizle
hala çok yakın ilişkilere ve bunun gerektirdiği sorumluluklara da sahibiz. Bu
bakımdan Ortadoğuluyuz. Aradan bir asır geçmiş olmasına rağmen, bugün Kuzey
Afrika'yı boydan boya geçen herkes bizden oralarda bir parçaya rastlar.
Dolayısıyla biz aynı zamanda Kuzey Afrikalıyız. Aynı zamanda Orta Afrikalıyız.
İşte hafta başı inşallah oralara dört ülkeyi kapsayacak bir seyahate
çıkıyoruz." şeklinde konuştu.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kafkasya'dan başlayıp, yukarıda Sibirya'ya, doğuda
Japon Denizi'ne, aşağıda Hindistan'a kadar olan geniş coğrafyada ecdadımız
yıllarca hüküm sürmüştür. Demek ki biz diğer hususiyetlerimizin yanı sıra,
tarihi olarak da Orta Asyalıyız, Güney Asyalıyız. Kimi zaman Doğu Avrupa
üzerinden, kimi zaman Balkanlar üzerinden ulaştığımız hep daha ilerisine
gitmeyi hedeflediğimiz Avrupa da bizim yurdumuz olmuştur. Bu da bizim aynı
zamanda Avrupalı olduğumuzu da gösterir. Dünyada böylesine geniş bir sahada
varlık göstermiş, temel atmış, eser ve iz bırakmış bir başka millet yoktur.
Tarihe baktığımız zaman yaklaşık 18 milyon kilometrekarelik bir alanda
hükmetmiş bir ecdada sahibiz. Onun bize yüklediği bir miras, sorumluluk var. Bu
sorumlulukla hareket ediyoruz. Üstelik bunları söylerken milattan önceki
tarihlerden de bahsetmiyorum. Daha birkaç asır öncesini konuşuyorum. Bugün bizi
her kim neresi olursa olsun, 'Sizin burada ne işiniz var' diye eleştiriyorsa
bilin ki bizim orada olmamız şarttır. Zaten bizim olmamamız gereken hiçbir yerde
de biz bulunmayız."
Türk vatandaşlarının yaşadıkları ülkelerin maddi, beşeri
ve kültürel zenginliğine katkıda bulunmaktan başka bir şey yapmadığını ifade
eden Erdoğan, buna rağmen düşman oklarının onlara yöneliyor olmasının, Avrupa
değerlerinin içinin hızla boşaldığını gösterdiğini dile getirdi.
Erdoğan, 60-70 yıldır Avrupa'da yaşayan bu kişilerin
güvenliği, huzuru, esenliği ve haklarının korunmasının Türkiye'nin namusu
olduğunu vurgulayarak, bu vatandaşların gittikleri ülkelere emanet edildiğini,
bu emanete gerektiği gibi sahip çıkılmasını sağlamanın, Türkiye'nin en başta
gelen görevi olduğunu bildirdi.
Bu vatandaşların Avrupa'da herkese tanınan çalışma,
eğitim, kültür, ibadet haklarını kullanmalarından daha tabii bir şey
olamayacağına fakat oradaki vatandaşların, ibadethaneleri ve okullarının
kundaklandığına, aralarında şehit edilenler olduğuna işaret eden Erdoğan,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Avrupa'daki ve dünyanın her köşesindeki
vatandaşlarımız müsterih olsunlar, arkalarında tüm gücüyle, imkanlarıyla,
kurumlarıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti vardır ve olacaktır. Suçlu dahi olsa
kendi vatandaşları için dünyayı ayağa kaldıran hiç kimsenin de Türkiye'nin bu
hassasiyetinden rahatsız olmasını kabul edemeyiz. Dün faşizm ve komünizm gibi
ideolojilerle sınanan dünya, bugün terörizm imtihanındadır. Açık konuşmak
gerekir ki istisnalar hariç dünya bu imtihanı başarıyla veremiyor. Demokrasinin
safında olduğunu iddia eden ülkelerin, son çeyrek asırdır terör yöntemlerini
kullanan örgütler ve gruplar karşısında sergiledikleri ikircikli politika,
artık gizlenemez hale gelmiştir. Eğer bir ülkede, üstelik de resmen terör
örgütü olarak tanınan bir yapının mensupları, sırf kendileri gibi düşünmüyor,
davranmıyor diye, masum insanlara şiddet uygulayabiliyorsa orada sözün bittiği
yere gelinmiştir. Pek çok Avrupa ülkesinde, bölücü terör örgütü mensubu
yandaşlarının yaptıkları işte budur. Meşru bir ülkenin askerleri, diplomatları,
sivil görünümlü görevlileri terör örgütlerinin kamplarında görüntü vermekte,
onları destekleyen açıklamalar yapmakta mazur görmüyorsa vay dünyanın
haline."
Erdoğan, terör örgütünün adını eğip bükerek açıkça itiraf
ettikleri gibi onların üzerinde imaj çalışması yaparak gerçekleri
gizlediklerini sananların, sadece kendilerini kandırdığını aktardı.
"SALDIRILARA
MUHATAP OLDUKLARINDA SIRÇA SARAYDA OTURDUKLARINI ANLAYACAKLAR"
Ne terör örgütünün asıl kimliğini inkar ettiğini ne de
başta Türkiye olmak üzere diğer ülkelerin bu gerçeği her seferinde ortaya
sermekten geri durduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Adeta bir orta oyununa, tiyatro müsameresine dönen
bu rezilliği bitirmek yerine daha ileriye taşıyanlar kimseye değil sadece kendi
itibarlarına darbe vurduklarını bilmelidirler. Bu gidişle dünya üzerinde
böylesine ikiyüzlü, yalancı, düzenbaz bir ülkeye güvenip de yol yürüyecek,
ortak politika izleyecek devlet kalır mı bilemiyoruz. Daha bize söylediklerinin
yankısı dinmeden arkalarını dönüp bambaşka sözler edenlere bizim vereceğimiz
değer de işte bu kadar olur. Türkiye olarak sınırlarımız boyunca ve
sınırlarımız içinde başımıza musallat edilen terör örgütleriyle öyle veya böyle
baş eder hepsinin de hakkından Allah'ın izniyle geliriz. Palazlandırılan,
cesaretlendirilen, teçhiz edilen bu terör örgütleri, faaliyetlerini başka
yerlere doğru genişlettiklerinde işin rengi çok değişecektir. Kendilerine suni
bir güvenlik ve refah dünyası kuranlar terör örgütlerinin saldırılarına muhatap
olduklarında aslında bir sırça sarayda oturduklarını çok çabuk anlayacaklardır.
"
Geçen yıllarda, DEAŞ'ın Irak ve Suriye'deki yapılarıyla
irtibatlı görülen 60 bininin üzerinde yabancıya Türkiye'ye giriş yasağı
konulduğunu, 6 binin üzerinde yabancının da sınır dışı edildiğini anımsatan
Erdoğan, "Bu ne demektir biliyor musunuz? Çoğunluğu özellikle bu suni güvenlik
ve refah dünyası içerisinde yaşanan ülkelerde olmak üzere bu kadar potansiyel
DEAŞ'lı yaşıyor, faaliyet gösteriyor demektir. Buna bir de PKK'lısından ırkçı
terör örgütlerine kadar diğer tehlikeli yapıları ekleyin, işte o zaman
karşımıza adeta patlamaya hazır bir bombanın çıktığını görürüz." dedi.
Erdoğan, kim bu tehlikenin en erken farkına varırsa onun
en az zararla, bu işten çıkacağına işaret ederek, zaten bu tehlikenin farkına
varan ülkenin, ilk yapacağı işin gelip Türkiye ile iş birliği yollarını aramak
olacağını ifade etti.
"TERÖRİZME
YÜZ VERMEYİN"
Bu durumun en kötü tarafının ise kimi ülkelerin, gerçek
tehdidin farkına varamayıp meseleyi yine ırkçılık, yabancı ve İslam düşmanlığı
gibi sığ korkulara bağlamaya çalışması olduğunun altını çizen Erdoğan,
"Biz, ikaz görevimizi şimdiden yerine getiriyor, müttefiklerimizi,
dostlarımızı iş birliği yaptığımız ve yapmadığımız tüm ülkeleri bu büyük tehdit
konusunda uyarıyoruz. Bugün, terörizme yüz vermeyin, kucak açmayın ki yarın
kendinize korku içinde saklanacak yer aramayın. Yaşadığımız tecrübeler ışığında
daha bundan fazla ne denebilir, onu da bilmiyoruz. Türkiye'nin terörle artarak
sürecek ve Allah'ın izniyle mutlaka ve mutlaka zaferle neticelenecektir."
diye konuştu.
Son günlerde bu konudaki haberlere dikkati çeken Erdoğan,
"Canımızdan birer parça olan bu masumların sadece yaşatılması,
yetiştirilmesi değil, her türlü tehdit ve tehlikeden korunması da bizlerin
sorumluluğundadır. Son günlerde ardı ardına karşımıza çıkan, çocuklara yönelik
alçakça saldırılarla ilgili haberler bizi bu sorumluluklarımız konusunda
düşünmeye, kendimizi sigaya çekmeye yöneltmelidir. Her ne kadar genellikle
istismar sözüyle ifade ediliyorsa da çocuklara yönelik bu alçaklıklar istismar
değil, alenen izmihlaldir, toplumumuzu çöküşe götürecek birer dinamittir,
alçaklıktır. Böyle bir duruma asla kayıtsız kalamayız, göz yumamayız."
ifadesini kullandı.
Dünkü Bakanlar Kurulu toplantısında da konunun etraflıca
ele alındığına değinen Erdoğan, gerek Adana'da gerek Antalya'da yaşanan
olayların kendilerinde ciddi yaralar açtığını söyledi.
"EN AĞIR
CEZAİ MÜEYYİDELER NEYSE ALINACAKTIR"
"İnsanı yaratılmışların en şereflisi olarak gören
bir medeniyetin mensupları olarak çocuklar konusundaki hassasiyetimizi mutlaka
eğitimden yasaların uygulanışına kadar her düzeyde ortaya koymak
mecburiyetindeyiz." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dün Beştepe'deki başkanlığımda toplanan Bakanlar
Kurulunda, bu meseleyi detaylı bir şekilde ele aldık. Gerek kanunların
kendilerinde gerek uygulamada olan boşlukların giderilmesi gerek ailelerden
okula kadar tüm kanalları kullanarak bu konudaki bilincin artırılması hususunda
bir çalışma başlattık. Konuyla ilgili 6 bakan arkadaşımız hemen çalışmaya
başladılar. Bu heyetimiz çok kısa bir süre içerisinde yaptıkları
değerlendirmeler ışığında geliştirecekleri çözüm tekliflerini Sayın Başbakan'a
ve şahsıma getireceklerdir. Ardından meseleyi ilk Bakanlar Kurulu'nda tekrar
görüşüp idari tedbirleri ve yasal düzenlemeleri derhal hayata geçireceğiz.
Burada caydırıcı olması bakımından en ağır cezai müeyyideler neyse bu cezai
müeyyideler de kesinlikle alınacaktır. Bunun adımlarını da atacağız."
Bu tür konuların beklemeye, uzatmaya, uzun uzun
toplantılarla sürdürülmeye tahammülü olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı
Erdoğan, hızlı ve etkin çözümlerin peşinde olduklarını bildirdi.
"BU SUÇU
İŞLEYENLERİN TÜM İNDİRİMLERİN DIŞINDA TUTULMASI ŞARTTIR"
Erdoğan, bu tür suçları işleyenlerin, kesinlikle infaz
sistemindeki tüm indirimlerin, tüm kolaylıkların dışında tutulmasının da şart
olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Milletimizin gözünde bir çocuğun bedeninde ve
ruhunda açılan yaralar bir insanı taammüden öldürmekte aynıdır, bu böyle
bilinsin. Dolayısıyla bu tür suçlara verilen cezaların ve infazının da
hissiyatımıza uygun olması gerekir. İnşallah en kısa sürede bu meseleyi hem
inancımızın gerekleriyle hem milletimizin değerleri ve beklentileriyle
mütenasip bir şekilde çözüme kavuşturacağız."
Fırat Kalkanı Harekatı'nda 72 şehit verdiklerini
anımsatan Erdoğan, Zeytin Dalı Harekatı'nda şu ana kadar 32 şehit verdiklerini,
Özgür Suriye Ordusu'ndan da 60'ı aşkın şehit olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlerin ve gazilerin her
birinin, birer şeref levhası olarak kalplerdeki yerlerini koruduklarını ifade
etti.
Çanakkale Şehitlerine şiirinin, "Şüheda gövdesi, bir
baksana dağlar, taşlar.../O rüku olmasa dünyada eğilmez başlar/Vurulup tertemiz
alnından, uzanmış yatıyor/Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor"
dizelerini okuyan Erdoğan, "Şehitlerimiz bir hilal uğruna cennete
uğurlandı." dedi.
"HİLAL İÇİN
BATMAYI GÖZE ALAN DAHA NİCE GÜNEŞLER VAR"
Erdoğan, "Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek
devlet" diyerek çıkılan yolda, hilal için batmayı göze alan daha nice
güneşler olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimizdeki bu azim, bu
kararlılık, bu cesaret, bu dirayet olduğu müddetçe, Allah'ın yardımıyla bu
ülkenin bileğini bükecek bir terör örgütü tanımıyoruz. Buna niyetlenenlerin
hepsi de birer birer toprağa gömülüyor, gömülmeye de devam edecektir. Karıncayı
bile incitmek bize yakışmaz ama söz konusu olan istiklalimiz ve istikbalimiz
olduğunda kimseyi de gözümüz görmez." ifadelerini kullandı.
Bütün bu güvenlik ve diplomasi meseleleriyle uğraşırken,
ülkenin ve milletin sıkıntılarını ve beklentilerini de asla ihmal etmediklerini
vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çalışacak işi, karnını doyuracak, her şeyin daha
iyiye gideceğine dair umudu, evladına gösterecek güzel bir geleceği olmayan
insanları sadece güvenlik politikalarıyla ülkelerine bağlayamazsınız. Bunların
hepsi de birbiriyle iç içe olan, biri diğerini destekleyen hususlardır.
Türkiye'nin 2014'e kadar yakaladığı güçlü büyüme performansı, ardı ardına
yaşadığımız kimi hadiselerle bir parça gölgelenir gibi olmuştu. Özellikle 15
Temmuz darbe girişiminin bir parçası olarak ortaya çıkan, ekonomimiz üzerinde
estirilen olumsuzluk havası, ihracatta, turizmde, istihdamda, finansta farklı
sonuçlar doğurmuştu.
Geçtiğimiz yıl bu olumsuz havayı dağıttımız, yeniden
geleceğimize güvenle bakılmasını sağladığımız bir dönem oldu. 2017'de büyüme
oranımızın yüzde 7,5'lar düzeyinde olacağının anlaşılması, ihracatta 157 milyar
doları geride bırakmamız, turizmde yeniden 32 milyon turist, 26,5 milyar dolar
turizm geliri seviyesine yükselmemiz tüm dünyaya çok ciddi mesajlar vermiştir.
Bu dönemdeki en önemli başarılarımızdan biri de istihdamdaki kırılmanın önüne
süratle geçerek, ibreyi yukarıya doğru çevirmemiz olmuştur."
"28,6 MİLYON
KİŞİLİK İSTİHDAM SEVİYESİNE ULAŞILDI"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin tarihinde ilk defa
28,6 milyon kişilik istihdam seviyesine
ulaştığını belirtti.
2007'den 2017'ye kadar geçen 10 yıllık dönemde iş gücüne
9,5 milyon kişi ilave olurken, istihdamda 8,3 milyonluk artış sağladıklarına
işaret eden Erdoğan, "Başlattığımız istihdam seferberliği ile bir yıllık
dönemde yaklaşık 1,5 milyon kişiyi ilaveten istihdam içerisine almış
bulunuyoruz. Şimdi hedefimiz, yeni bir seferberlikle bu sayıyı katlayarak
artırmak ve işsizlik oranını yeniden tek haneli rakamlara indirmektir. İlk
kampanyada artı 1 demiştik, şimdi artı 2 diyerek, çok daha iddialı bir kampanya
başlattık." değerlendirmesini yaptı.
AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, istihdamın
desteklenmesine yönelik teşviklerin süresi de buna uygun şekilde uzatıldığını
ve yeni programlarla genişletildiğini bildirdi.
"Biz bu işleri kendi kafamıza göre yapmıyoruz.
İşverenlerimizin, esnaflarımızın, sanatkarlarımızın, sendikalarımızın,
çalışanlarımızın ve elbette işsizlerimizin seslerine kulak vererek yol
haritamızı belirliyoruz." diyen Erdoğan, özellikle stratejik olarak
belirledikleri sektörlerde çok ciddi desteklerle hem işverenlerin hem de
çalışanların önünü açtıklarını bildirdi.
"TOPLUMA YÜK
OLAN DEĞİL DESTEK VEREN KİŞİLER"
İmalat ve bilişim sektörlerini stratejik olarak belirlediklerini,
bu sektörlerde sigorta ve prim desteklerinin tutarının 2 bin liranın üzerine
kadar çıkabildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Diğer sektörlerde de 833 liraya kadar sigorta ve
prim desteği uygulanabiliyor. İstihdamın tabanını genişletebilmek için
teşviklerde kadınlara ve gençlere öncelik veriyoruz. Asgari ücret desteği ile
yeni istihdam alanı açanların üzerindeki yükü devlet olarak kendileri ile
paylaşıyoruz. Hatta az sayıda eleman çalıştıran esnaflarımıza yönelik olarak
başlattığımız 'Bir Senden Bir Benden' uygulamasıyla, işe yeni alınanların
maaşını, sigortasını ve vergilerini, bir ay devletin bir ay kendilerinin
ödemesini sağlıyoruz.
İş başı eğitimleri ve meslek edindirme kursları gibi bu
tür uygulamalarla gençlerimizi hayatları boyunca sürdürebilecekleri meslek
sahibi yapıyoruz. Engellilere yönelik hibe programlarıyla, bu kardeşlerimizin
topluma yük olan değil, destek veren kişiler haline dönüşmesini temin ediyoruz.
Allah'ın izniyle, yakında ülkemizde işsizlik değil çalışacak eleman bulma
sorunu yaşanmaya başlayacaktır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özel sektörün istihdam imkanını
artırmak için ekonomi yönetiminden adalete, gümrükten maliyeye, çevre ve
şehircilikten enerjiye kadar ilgili tüm bakanlıklarda reform programları
üzerinde çalışıldığını aktardı.
Şirket kuruluş ve icra iflas işlemleri, inşaat, altyapı,
tapu izinleri, finansman meseleleri ve vergi ödemeleri gibi tüm hususlarda
yürütülen hazırlıkların bir kısmının Meclise geldiğini, bir kısmının da
geleceğini ifade eden Erdoğan, "İş yapmak, ticaret yapmak, üretmek, istihdam
etmek isteyenleri öyle kapı kapı dolaştırarak yoran, bezdiren, adeta burnundan
getiren tüm işlemleri tek çatı altında toplamaya gayret ediyoruz." diye
konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bir başka ifadeyle girişimci müracaatını bir yere
yapacak, orası diğer kurumlardan olan sorgulamaları ve bilgi akışlarını
doğrudan kendisi sağlayacak. Böylece iş adamlarımızın daha işin başında kırk
kapı dolaşıp enerjilerinin tükenmesine yol açan süreçleri ve süreleri de
azaltıyoruz. Aynı şekilde mevcut durumda istismarlara yol açan kimi
uygulamalar, daha adil ve sürdürülebilir bir zemine oturtuluyor. Hem yerli hem
uluslararası yatırımcılar için ülkemizi yeteri kadar cazip hale getiremezsek
büyümemizde, ihracatımızda, istihdamda ve diğer alanlarda 2023 hedeflerimize
ulaşamayız. AK Parti, kurulduğu günden beri bu ülke ve bu millet için tuğla
üstüne tuğla koyan herkesin yanında olmuştur, bundan sonra da olmaya devam
edecektir."
"DÜNYADA
VAHŞİ BİR KATLİAM ARAYAN VARSA İŞTE O HOCALI'DIR"
Erdoğan, bugün 26. yılı olan Hocalı Katliamı'nda şehit
edilen tüm Azerbaycanlıları rahmetle ve tazimle yad ettiğini dile getirerek,
"Şayet dünyada vahşi bir katliam arayan varsa işte o Hocalı'dır. Son dönem
insanlık tarihinin en büyük zulümlerinden biri bundan 26 yıl önce Hocalı'da
yaşanmıştır. Dünyada her fırsatta demokrasiden, insan hak ve hürriyetlerinden
bahsedip Hocalı katliamının faillerine yönelik yaptırımlar talep eden veya
uygulayan herhangi bir ülke duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü bunların gözleri,
kulakları ve vicdanları söz konusu olan Müslümansa, hele hele bir de Türkse
kapanır, görmez, duymaz, hissetmez." diye konuştu.
Hocalı katliamını herkes unutsa da unutmayacaklarını ve
unutturmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Hocalı katliamını da
kardeşlerimize karşı işlenen diğer tüm insanlık suçlarını da hep hatırlayacak
ve hatırlatacağız." dedi.
Asker kıyafeti giymiş çocuklar grup toplantısına katıldı
AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda, izleyici locasındaki
partililer, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yoğun sevgi gösterisinde bulundu. Grup
toplantısına gelen misafirlerin çok olması nedeniyle basının bulunduğu bölüme
de izleyiciler alındı.
Erdoğan'ın konuşması sırasında, zaman zaman izleyiciler
ile basın mensupları arasında gerginlik yaşandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kürsüde konuşmaya başlamadan önce,
oturduğu milletvekili sıralarında bir kız çocuğu ile fotoğraf çektirdi.
İzleyici locasında asker kıyafeti giymiş çocuklar
yerlerini aldı. Çocuklar, "Reis bizi yanına çağır" sloganı attı.
Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasının ardından kürsüye gelen
bu çocuklarla sohbet etti, onlarla hatıra fotoğrafı çektirdi. Asker selamı
veren çocuklar, Rabia işareti de yaptı. Erdoğan, çocuklara hediyeler verdi.
Grup toplantısında, "İşte ordu işte komutan"
ile "Şehitler ölmez vatan bölünmez" sloganları atıldı.
Erdoğan'ın Hocalı katliamı ile ilgili sözleri sırasında,
izleyici bölümünde Azerbaycan bayrağı açıldı.
YORUMLAR