Kalabalık yaşayan toplumlarda, çevre düzenlenmesinin bozuk
olduğu ülkelerde, kişisel hijyenin iyi olmadığı toplumlarda, virüs bulaşmış su
ve besinlerin bulunduğu ortamlarda sık görülür. Etken vücut salgıları ile veya
bu enfekte salgılarla temas etmiş yüzeylerden bulaşabilir. Solunum yolundan
damlacıkla, direk salgı teması ile, oyuncaklarla, ellerle, dışkı ile
bulaşabilir’’ dedi.
Vücuda burun veya ağızdan giren virüs mukozal bölgeden
lenf nodlarına ulaşır. Burada çoğalır ve viremi meydana getirir. Sinir
sistemine, deriye, kalp dokusuna ve diğer sistemlere kan yolu ile ulaşır.
Viremi sonunda gittiği organlarda hücre hasarı sonucunda hastalığı meydana
getirir. Birçok farklı organı tuttuğu için klinik bulguları da çeşitlilik
gösterir. Çocuklarda bu virüslere karşı koruyuculuk düzeyi düşük olduğundan
enfeksiyon hastalık semptomları ile seyrederken, erişkinlerde asemptomatik de
olabilir.
Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ferit Durankuş, El-Ayak-Ağız Hastalığı hakkında merak
edilenleri anlattı.
El-Ayak-Ağız hastalığının en tipik özelliği çocuk yaş
gurubunda özellikle de üç yaş altında görülmesidir. Bulaşmayı takiben kuluçka
dönemi 5-7 gündür. İlk klinik bulgular halsizlik, kırgınlık halidir. Bunu düşük
düzeyde bir ateş takip eder. Ateş 38-38,5 C dir. Ateşin süresi ortalama 3
gündür. Bu süre 7 güne kadar da uzayabilir. Bu ateşli dönemde boğaz ağrısı,
yeme sorunları iştahsızlık eşlik eder. Bunun neticesi oral alım kısıtlanır ve
çocuklarda sıvı kayıpları görülebilir. IV sıvı vermeyi gerektirecek düzeyde
olabilir.
Döküntüler ateşle beraber veya ateşten kısa süre sonra
çıkabilir. Döküntüler ağız boşluğunda daha sonra da deride gözlenir. Eğer
deride döküntü olmaz sadece ağız boşluğunda kalırsa “herpangina” olarak
adlandırılır. Ağız boşluğunda sıklıkla arka kısımda yer alır. Küçük, yuvarlak
karakterde, sarımsı renkte, zemini eritemli, hemen hemen hepsi birbirinin aynı
boyutunda, fazla ağrılı olmayan yaralar şeklindedir. Bu lezyonlar ağız boşluğu
çevresinde de görülebilir.
Derideki döküntüler makülopapüler, veziküler karakterde
olur. Elde avuç içinde, ayak tabanında, ekstremitelerde ve gluteal bölgededir.
Zemini yine kırmızı renkte, içi sarımsı renkte sıvı ile dolu, elipsoid
lezyonlardır. Geç dönemde bazı çocuklarda tırnaklar kendiliğinden yatağından
sökülür ve düşer. Tanı için bu tariflenen üç bulgu önemlidir: Ateş, ağız
bulguları ve döküntü olması tanı için yeterlidir. Hastalık 7-10 gün kadar
sürer. Ancak virüsün vücut salgılarında ve dışkıda atılımı ile haftalar
sürebilmektedir.
Tanı klinik bulgulara dayanır. Viral tetkikler
gereksizdir. Ancak herhangi bir komplikasyon gelişmiş, kritik bulguları olan,
yoğun bakımda tedavi gören vakalarda istenebilir. Virüs ağız salgısından,
dışkıdan, derideki lezyonlardan izole edilebilir.
Tedavide direk etkin bir antiviral ajan yoktur.
Antipiretik analjezikler kullanılabilir. Aspirin kullanılmamalıdır. Ağızdaki
yaraların bakımı için lokal uygulamalar, ağız spreyleri, vitamin ve eser
element (çinko) desteği verilebilir. Deri lezyonlarının bakımında serum
fizyolojik ile yapılacak bakım çoğu kez yeterlidir. İlave bakteriyel bir
enfeksiyon yoksa antibiyotik verilmemelidir.
Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ferit Durankuş,
El-Ayak-Ağız Hastalığından korunma yollarını anlattı.
El yıkama alışkanlığının çocuklara kazandırılması
önemlidir. El yıkamak en önemli koruyucu uygulamadır. Oyuncakların ve
çocukların bulunduğu ortamların temizliği önem taşır. Virüs çok fazla dayanıklı
değildir. Sabunla dahi etkisiz hale gelebilmektedir. Hasta çocukların özellikle
ateşli olduğu dönemlerde izolasyonu önem taşır. Ancak uzun süre dışkı ile virüs
atılabildiği için çok sıkı bir izolasyon yapılmaz. Ateşsiz çocuğun yuvaya,
kreşe gitmesinde bir sakınca bulunmamaktadır. Bu etkene karşı bir aşı
bulunmamaktadır. Hastalık düzeldikten sonra diğer aşıları uygulanabilir, bir
engel teşkil etmez.
YORUMLAR