Bunların en başında; rino virüsü,
parainfluenza ve özellikle kreşe giden çocuklarda görülen RSV virüsü geliyor. Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı
ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Sokullu “Herhangi bir enfeksiyon hastalığına
yakalanan çocukların, enfeksiyonu diğer çocuklara bulaştırmamaları için evde
istirahat etmeleri, okula gitmemeleri en ideal önlem” açıklamasında bulunurken,
Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. N. Kemal
Akpınar ise “Anne ve babaların aşırı koruyucu tutumları, çocuğun doğal
mikroorganizmalarla tanışmasını engelliyor. Bu da çocuğun o mikroorganizmalara
yanıtının daha düşük seviyede kalmasına ve daha şiddetli enfeksiyon geçirmesine
sebep olabiliyor” açıklamasında bulundu
Çocuklarımızın yanımızda olduğu sürece
enfeksiyonlara karşı önlem almamızın çok daha kolay olduğunu ve müdahale etme
şansının olmadığı okulların söz konusu olduğunda ebeveynler için durumun daha
zor olduğuna değinen Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Uzmanı Dr. Ayşe Sokullu ve Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Uzmanı Dr. N. Kemal Akpınar “Parainfluenza virüsü, ses tellerinde yakın yerleri
tutuyor ve köpek havlama sesine benzer bir öksürüğe neden olabiliyor. Rino
virüsü daha çok burun kısmını tutarken, özellikle baş ağrılarıyla belirti
veriyor. Yine solunum yoluyla bulaşan kızamık, kızamıkçık, halk arasında
“öpücük hastalığı” dediğimiz “enfeksiyöz mononükleoz”, parvovirüs ve suçiçeği
vücudun çeşitli bölgelerinde döküntülere neden olabiliyor. Ayrıca kızamığa
bağlı zatürre gibi su çiçeğine bağlı birtakım rahatsızlıklar da meydana
gelebiliyor. Mide bağırsak sistemini etkileyen virüs enfeksiyonlarında ise, su
gibi bir gaita (dışkı) çıkışı mevcuttur. Bu da ateş ve kusma olarak belirti
verirken, bakteriyel olan bir enfeksiyon söz konusuysa, içinde kan ve sümüksü
görünüme yüksek ateş eşlik ediyor” dedi.
Çocuklara
hijyen konusunda sorular sorarak kontrol etmek mümkün
Çocukların beslenme alışkanlıkları,
hasta olduklarında yapılması gereken davranış ve tutumlar ya da hasta olmadan
önce alınacak önlemlerin okula göre evde daha kolay olduğunu vurgulayan Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanları Dr. Ayşe Sokullu Dr. N. Kemal Akpınar “Ancak
ebeveynler çocuklarını okuldayken göremeseler de kontrolü elden bırakmamalılar.
Okulda ne yaşadıklarını anlatmaları istendiğinde çocuklardan laf almak
neredeyse imkansızdır. Dolayısıyla bunu yaparken okuldan eve gelen çocuklara
dolaylı sorular sorulabilir. Örneğin; “Ellerini yıkıyor musun?” yerine,
“Okuldaki sabununuzun kokusu güzel mi?”, “Sınıfınızı temizliyorlar mı?” yerine,
“Sınıfınızı temizleyen teyzenin/amcanın adı ne?” gibi hem çocuğu hem de okulu
hijyen konusunda test edecek sorularla olası yanlış tutumlara müdahale
edilmeli” açıklamasında bulundu.
Enfeksiyon
rahatsızlığı olan çocuklar evde dinlenmeli
Çocukların tuvalete, suya ulaşımının zor
olduğu kalabalık okullarda enfeksiyon riskinin daha yüksek olduğunu vurgulayan
Dr. Ayşe Sokullu ve Dr. N. Kemal Akpınar “Çünkü enfeksiyonlar en çok elle
bulaşıyor. Özellikle grip virüsleri plastik ya da tahta gibi çocukların okulda
dokundukları bazı eşyalarda 24 saate yakın barınabiliyorlar. En çok da damlacık
enfeksiyonuyla bulaşan virüsler; öksürme, aksırma ile havaya asılı kalan
tükürük parçalarında yaşıyor. Dolayısıyla kalabalık olduğunda çocukların bu
havayı soluması da kolaylaşıyor. Herhangi bir enfeksiyon hastalığına yakalanan
çocukların, enfeksiyonu diğer çocuklara bulaştırmamaları için evde istirahat
etmeleri, okula gitmemeleri en ideal önlem. Ayrıca hastalıkların artış
gösterdiği kış döneminde çocukların da okullardaki hasta olan arkadaşlarıyla
öpüşmemesi veya sarılmaması, hasta olan arkadaşlarının kullandığı materyalleri
kullanmaması da oldukça önemli. Genellikle istirahat, sıvı ve beslenme desteği
ile üst solunum yolu enfeksiyonları ilaçsız bir haftada atlatılabiliyor. Fakat
çocuğun ateşini düşürmede ve besin desteği konusunda zorlanma söz konusuysa,
kusma oluyorsa ve ailede havale öyküsü varsa evde tedavi yönetimi zor
olacaktır. Bu noktada tedavinin donanımlı bir sağlık merkezinde yapılması daha
uygundur. Tedavi için, ağızdan ilaç vermek zor olduğu için ateş düşürücüler
damardan verilerek çocuğun daha kısa sürede toparlanması sağlanır” dedi.
İlk çocuklar
daha sık hastalanıyor
Okul çağı çocukların enfeksiyona neden
olan mikroorganizmalara duyarlılıklarının, anne ve babaların bazı tutumlarına
göre de değişkenlik gösterebildiğini belirten Dr. Ayşe Sokullu ve Dr. N. Kemal
Akpınar “Aşırı koruyucu tutumlar; örneğin, çocukların parkta, sokakta veya
bahçede oynamasına engel olmak, doğanın mikroorganizmalarıyla tanışmalarını da
engelliyor. Bu da çocukların o mikroorganizmalara yanıtının daha düşük seviyede
kalmasına ve şiddetli enfeksiyon geçirmelerine sebep olabiliyor. Çocuk
mikroorganizmalarla ne kadar erken tanışırsa, okul çağında karşılaşacağı
enfeksiyonları da o kadar kolay atlatabiliyor. İkinci çocuklar genellikle,
bebekliklerinde hasta olup okula başladıklarında pek hasta olmazlar. Bunun
nedeni aslında, bebekken abi veya ablasının okuldan eve hastalık getirmesi ve
daha bebekken geçirdiği bu hastalıklar nedeniyle okul çağında karşılaşacağı
hastalıklara bağışıklık kazanmasıdır. Fakat ilk çocuklar, yuvaya ya da ilkokula
başladıklarında ilk defa kalabalık bir ortama girdikleri için bakterilerle
karşılaşıyor ve okulda daha sık enfeksiyon geçiriyorlar” açıklamasında bulundu.
Her
enfeksiyona antibiyotik tedavisi yapılamalı
Egzersizin her şeyde olduğu gibi
enfeksiyonlara karşı bağışıklık sistemini güçlendirmede de son derece faydalı
olduğunu anlatan Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanları
Dr. Ayşe Sokullu ve Dr. N. Kemal Akpınar sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak
çocuklar çok hareketli olduklarından zaten egzersiz yapmış gibi oluyorlar.
Bunun yanında haftanın bir günü 1-2 saat için çocuğu basketbol, yüzme, futbol
gibi bir aktiviteye göndermek spor değil, bir hobi olarak kabul edilmelidir.
Çünkü egzersiz, gün içinde düzenli yapılan bir aktivitedir. Düzenli egzersiz,
çocukların gelişiminde ve bağışıklık sisteminin güçlenmesinde oldukça faydalı.
Üst solunum yolları enfeksiyonlarında, örneğin çocuğun çok ateşi varsa, halsiz
ve iştahsız ise, bunlara karşın burun akıntısı ve öksürük yoksa, muayenesinde
bakteriyel enfeksiyon çıktığında, bazen erkenden antibiyotik verilebiliyor.
Ancak çocuğun ateşi 40 derecede seyrediyorsa, burun akıntısı, öksürük,
iştahsızlık, keyifsizlik, boğazda pembeleşen bir görüntü ve bademciklerde
şişlik varsa, çocuğun kendi direnciyle atlatması beklenmelidir. Çünkü bu belirtiler
bir virüs enfeksiyonuna aittir ve antibiyotik ile iğne tedavisi yapılmamalıdır.
Çocuğun bağışıklık sistemi zayıfsa virüslerin olduğu zemine bakteriyel etkenler
yerleşebilir. Buna bağlı olarak, sinüzit, ortakulak iltihabı, zatürre, bronşit
gibi rahatsızlıklar da gözlemlenebilir. Bu, fırsatçı mikroorganizmaların
kolaylıkla enfeksiyon yapabilme potansiyelinden kaynaklanır. Bu durumda
antibiyotik tedavisinin gerektiğini söyleyebiliriz. Virüs enfeksiyonlarına
yakalanmış çocuklarda bağışıklık sistemi savaşı söz konusudur. Bazı çocuklar bu
savaşı 1-2 günde, bazıları ise 10 günde yenebiliyor. Fakat erken atlatanın
bağışıklık sisteminin daha kuvvetli, geç atlatanın daha zayıf olduğunu gösteren
bilimsel çalışmalar mevcut değil. Her çocuğun -özellikle 5-6 yaş altında- en az
bir defa ateşlenme veya enfeksiyon geçirme olasılığı vardır. Fakat çok sık
bademcik enfeksiyonu geçiren, bundan dolayı yataklara düşen, hatta bronşit ve
zatürre olan bir çocukta, tekrarlayan ishaller, normalde sağlıklı bir bireyde
sıklıkla görülmeyen osteomyelit (kemik iltihabı, eklem iltihabı), tekrarlayan
menenjit, bronşit ve zatürreler “Bağışıklık sisteminde zayıflık var mı?”
sorusunu akla getiriyor. Böyle durumlarda ve gelişimsel olarak da akranlarından
geri olan çocuklarda birtakım incelemeler yapmak gerekebiliyor.”
Günde bir
bardak süt çocukları koruyor
Günde bir bardak sütün, özellikle
ilkokul çağındaki çocuklarda, kemik gelişimi, genel sağlık ve boy uzama için
gerekli olduğunu aktaran Dr. Ayşe Sokullu ve Dr. N. Kemal Akpınar “Eğer çocuğun
süte karşı özel bir reaksiyonu yoksa günde bir bardak sütle desteklenmesi
gerekir. İkinci bir bardak süt, çocuk isterse verilebilir ancak daha fazlası
hem iştahı kapatma hem de kabızlık ya da kansızlığa neden olabileceğinden
verilmemelidir” dedi.
ENFEKSİYONLARDAN KORUYUCU BESLENME
ÖNERİLERİ
Okul çağındaki çocuklarda bağışıklık
sisteminin güçlenmesi için;
• Güne
mutlaka kahvaltıyla başlanmalı, biraz karbonhidrat, protein ve yağ alınmalıdır.
Bunun için; meyveli yoğurt, tahıllı karışım veya evde yapılmış çok şekerli
olmayan bir kek uygundur. Alınması gereken günlük kalori için kahvaltıyı
tatlandırmak da önemli; pekmez ve bal menüde olabilir.
• Kış
mevsiminde özellikle; lif içeriği açısından armut, C vitamini açısından zengin
narenciye, yeşilliklerden en az biri (ıspanak, pazı, brokoli, maydanozlu
yemekler) yenmelidir.
• Peynir,
süt ya da yoğurt gibi süt ürünlerinden en az biri tercih edilmelidir. Ayrıca
demir bakımından zengin yiyeceklerin yanında yoğurt yenmemelidir. Aksi takdirde
besinin demir değeri azalacaktır.
• Mısır
gevrekleri de içinde şeker olduğundan, çok fazla abartılmamak şartıyla
yenebilir.
• Yapılan
yemeklerin içine nane gibi birtakım faydalı otlar eklenebilir.
• Hazır
paket gıdalar, şekerlemelerden uzak durulmalıdır (Bu anlamda çocuklara abur
cubur reklamları izletilmemelidir).
• Güneşe
çok çıkmamış çocuklarda D vitamini desteği yapılmalıdır.
• Haftada
iki kez balık gibi Omega 3’ten zengin yiyecekler yenmeli ancak kış boyunca
Omega 3 tabletleri alma mecburiyeti yoktur. Özel dönemlerde, sınav gibi stresli
durumlarda ya da dönemsel beslenme bozukluğu olduğunda balık yağıyla Omega 3
takviyesi yapılabilir.
• Kuru
meyve ve yemişler yenmelidir.
YORUMLAR