SANKO Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Uzmanı da olan
Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, dünyanın öncelikli gündemi haline gelen COVID-19 salgınının
yaşamın her alanını etkilediğini belirterek, “Ekonomi, barınma, sağlık, eğitim,
hukuk, spor, sosyal faaliyetler kısacası insan yaşamına dair ne varsa bu krizden
en az zararla çıkılması için yeni çözümler ve alternatifler üretilmeye devam
ediliyor” dedi.
Her uygulamanın avantajları ve dezavantajları da beraberinde
getirdiğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, “COVID-19 salgını döneminde yeni
eğitim-öğretim yılı başlarken, Millî Eğitim Bakanlığı farklı eğitim modellerini
masada tutuyor ve salgının gidişatına göre hayata geçirmeyi planlıyor. Bu
planlardan birisi de belirli sınıflarda ve belirli günlerde bir dizi önlem
altında yüz yüze eğitime geçiş” ifadelerini kullandı.
BELİRSİZLİK DOĞRU YÖNETİLMELİ
Söz konusu çocuklar olunca belirsizlik altında veli
olarak sürecin yönetilmesinin daha da güçleştiğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi
Öztürk, şöyle konuştu: “Bir yandan bu belirsizliğin getirdiği kaygı, korku ve
yetersizlik hissi gibi olumsuz duygularla baş etmeye çalışırken diğer yandan ise
çocukların eğitimleri aksamadan fiziksel ve ruhsal sağlıklarını korumaya
çabalıyoruz. Tüm veliler, öğretmenler ve yöneticiler aynı amaç için uğraşıyor,
yalnız değilsiniz.”
Yaşamın kendisi belirsizliklerle doluyken salgının neden
olduğu, belki de şimdiye kadar rastlanmayan büyüklükteki bu belirsizliği
tamamen ortadan kaldırmanın en azından şu an için mümkün olmadığına vurgu yapan
Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, şu önerilerde bulundu:
“Bu durumda asıl odaklanılması gereken belirsizliğin doğru
yönetilebilmesi olmalıdır. Bunun da ilk koşulu mümkün olduğunca ‘an’ da kalabilmekten
geçiyor. Bu dönemde gelecekteki felaket senaryolarıyla zihnimizi meşgul edip
hayıflanmak yerine, bugününün şartlarında yapılması gerekenlere odaklanmak daha
işlevsel olacaktır. Tedbirlere uyarak adım adım, yalnız kalmadan diğer veli,
öğrenci ve öğretmenlerle ortak hareket etmek, sorumlulukları yerine getirmek belirsizliğin
yönetiminde çok daha yararlı sonuçlar verecektir.”
YANLIŞ VE ABARTILI BİLGİDEN KAÇININ
Çocukların salgınla ilgili meraklarının, yaş gruplarına
göre anlayabilecekleri dilde giderilmesinin çok önemli olduğunu anlatan Dr.
Öğr. Üyesi Öztürk, şu değerlendirmeyi yaptı: “Konuyu kapatmak ya da yok saymak sorunu
ortadan kaldırmayacak, çocuğun kendisini daha güvende hissetmesini
sağlamayacaktır. Aksine farklı kaynaklardan yanlış, abartılı bilgiler edinen çocukların
kendileri ve sevdikleri için korkuya kapılmaları olasıdır. Yine çocuklarla salgın
konuşulurken gerçekçi olmayan abartılı sözler de verilmemelidir. Örneğin tanıdıkları
hiç kimsede hastalık olmayacağı gibi bir söz verilmemelidir.”
Uzaktan eğitim, yüz yüze eğitim ya da ikisinin karması
hibrit eğitim modellerinin hangisi uygulanıyorsa uygulansın, olabildiğince rutinlerin
yani yaşamın doğal seyrinin korunması gerektiğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi
Öztürk, “Çocukların arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle iletişimde kalmaları, dijital
olanaklar kullanılarak görüntülü görüşmeleri desteklenmelidir” ifadelerine yer
verdi.
OKULA DÖNEN ÇOCUKLAR
Uzun bir aradan sonra okullarına dönen bazı çocuklarda
uyum ve okul reddi gibi sorunlar görülebileceğini anımsatan Dr. Öğr. Üyesi
Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu
sorun ancak öğretmen, veli ve çocuğun iş birliği ve uzlaşı yoluyla çözümlenebilir.
Çok sert ya da tam tersi sınırları belirsiz, değişken kurallar, yaptırımlar sorunu
daha da karmaşık hale getirebilir. Bu durumda çocuk ruh sağlığı profesyonellerinden
yardım almaktan kaçınılmamalıdır. Her zamankinden daha çok emek vermemiz, özen
göstermemiz gereken yeni eğitim ve öğretim yılı başlarken, tüm öğrencilere,
öğretmenlere, eğitim çalışanlarına ve velilere sağlıklı, verimli bir yıl diliyorum.”
YORUMLAR