Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Klinik
Psikolog Cemre Ece Gökpınar, Covid-19 hastalarının psikolojileri hakkında
değerlendirmelerde bulundu.
SÜREÇ TRAVMALI BİR
ŞEKİLDE İŞLİYOR
Covid-19 pozitif hastaları ve yakınları için sürecin
travmalı bir hale geldiğine dikkat çeken Klinik Psikolog Cemre Ece Gökpınar,
“İçinde bulunduğumuz süreçte çok fazla damgalamalar, etiketleme oluyor. Covid
pozitif hastası iyileşse dahi çevresindekilerin gözünde hatta kendi
düşüncelerinde sürekli bu hasta etiketini taşıyacak, aslında bir noktada
psikolojik yüküyle devam edecek gibi hissedebiliyor. Plazma bağışı veya taburcu
olduktan sonra kontrol için tekrar hastaneye gitme durumunda o süreçleri tekrar
yaşamakla alakalı travmatize halleri olabiliyor” dedi.
DAMGALAMALAR
TEDİRGİNLİKTEN KAYNAKLANIYOR
Virüsün hayatımızda çok yeni ve henüz keşfedilememiş
yanları olmasından dolayı kaygı yarattığını kaydeden Cemre Ece Gökpınar, bu
durumun da damgalamayı beraberinde getirdiğine dikkat çekti. Gökpınar,
“İnsanların ne olduğunu bildiği şeylere karşı başa çıkma mekanizmaları vardır.
Bilinmez bir şeye karşı çok daha fazla kaygı yaşanır. Covid-19 yeni
tanıştığımız bir virüs ve daha henüz tedaviyle alakalı netleşmeyen durumlar
olduğu için kişiler de bu konuda tedirginlik yaşıyorlar. Damgalama da bu
şekilde ortaya çıkabiliyor. Sokakta bir kişi yanımızdan geçerken öksürürse ya
da hapşırırsa hemen panik oluyoruz doğal olarak. Covid pozitif olduğunu
duyduğumuz bir kişiye karşı da sonraki süreçlerde iyileşti mi, tamamen geçti
mi, aman çok fazla yakın olmayalım gibi bir düşünce oluşuyor. Bu şekilde bir
damgalama olabiliyor” diye konuştu.
BAĞIŞIKLIĞI YÜKSEK
TUTMANIN YOLU RUH SAĞLIĞINDAN GEÇİYOR
Damgalamanın, etiketlemenin ve ayrıştırmanın tüm
toplumlarda bazı rahatsızlıklara gösterilen bir tepki şekli olduğunu belirten
Gökpınar, “Sürecin henüz başındayken 65 yaş üstü bireylere sokağa çıkma
kısıtlaması geldiğinde sokaklarda bazı yaşlılara karşı son derece olumsuz
yaklaşımlar sergilendiğini gördük. Bu da damgalamanın bir yansıması
diyebiliriz. Bu şekilde aşağılanmak, kötü hissettirilmek vedamgalanmak insan
psikolojisini ciddi şekilde etkiliyor. O yüzden bu tip davranışlardan
kesinlikle vazgeçilmeli. Covid-19’a karşı sürekli dile getirilen en önemli konu
bağışıklığı yüksek tutmak. Bu noktada bağışıklığı yüksek tutan en önemli
faktörlerden birinin ruh sağlığı olduğunu gözden kaçırıyoruz” dedi.
ÖLÜM KORKUSU
YAŞANAN BİRİNCİL DUYGU
Covid-19 hastalığını yaşayan bireylerin yaşadıkları
korkulara değinen Gökpınar, “Hastalar birincil olarak ölüm korkusu hissediyor.
Nüksetme korkusu ve damgalanmanın getirmiş olduğu dışlanma korkusunun da
yaşadıkları diğer duygular olduğunu söyleyebiliriz. İyileşme oranları gayet
olumlu, tedaviler de iyi ilerliyor fakat yadsınamayacak sayıda da vefat
gerçekleşti. Bu sebeple ölüm korkusu mutlaka oluyor. İyileşen hastaların
iyileşme sürecinde ne yaşadıkları da çok önemli. Belirtilerde nefes almada
güçlük çok yaygınca görülen bir belirti olduğu için nefes alamama, boğulacakmış
hissi kişiye aslında ölümü düşündüren ve travmatize eden bir semptom olabiliyor.
Bu sebeple aslında bu tedaviyi nerede atlattı, yoğun bakımda neler yaşadı, o
süreçte neler gördü gibi konular da kişinin iyileştikten sonraki psikolojisini
etkiliyor” dedi.
HASTALIĞI ATLATAN
KİŞİLER YAKINLARI İÇİN ENDİŞELENEBİLİR
Salgını atlatabildiğini görmenin bazı hastalara çok iyi
gelebildiğini kaydeden Cemre Ece Gökpınar, hastalığı atlatan kişilerin
yakınlarının da hasta olabileceği kaygısını yaşayabileceğini belirterek şunları
söyledi: “Virüsün bir daha bağışıklık kazanıp, tekrar aynı kişiye bulaşıp
bulaşmayacağı ile ilgili net bir bilgi bulunmuyor. O sebeple de kişi o yaşadığı
süreci zor atlattıysa, semptomlar yoğun bir şekilde çıktıysa tekrar bunu yaşar
mıyım diye tedirgin hale gelebiliyor ya da sevdiklerim yaşar mı diye düşünebiliyor.
Covid-19 geçmişi olan bir hasta, ufak temasta bulunduğu yakınlarından birinin
hastalığı kapması durumunda virüsün hangi şekilde bulaştığı yönünde net bilgi
olmasa bile suçluluk psikolojisine kapılabilir. Kendisinden dolayı olduğu
endişesini yoğun bir şekilde yaşayabilirler.”
KAYGIYLA BAŞA
ÇIKMAKTA ZORLANILIYORSA DESTEK ALINMALI
Kaygı ve korkular olmadan hayatta kalmanın zor olduğunu
söyleyen Cemre Ece Gökpınar, “Aslında belirli düzeyde kaygı son derece işlevsel
ve koruyucudur. Fakat bu korkuların ve kaygıların belli bir seviyeyi geçip
işlevselliği bozması bizim için sorundur. Kişinin bu salgınla tek başına karşı
karşıya olmadığını ve kendisinden başka insanların da bunu yaşıyor olduğunu
bilmesi rahatlatıcı histir. Genelde salgın, afet gibi toplumsal durumlarda kişi
önce bu durumu red edebiliyor veya şok tepkisi verebiliyor. Zaman ilerledikçe
ve o duruma maruz kaldıkça daha sağlıklı olan kabullenme süreci başlıyor fakat
bu yok saymak anlamına gelmiyor. Önlem almaktan vazgeçmeden yaşanılan gerçeği
kabul edip devam etmek gerekiyor. Her koronavirüs atlatan kişinin psikolojik
veya psikiyatrik destek alması gerekmiyor. Psikolojik sağlamlığı yüksek
olanların ihtiyacı olmacaktır ancak kaygıları ile başa çıkmada zorlananlar
desteğe başvurabilir” tavsiyesinde bulundu.
YORUMLAR