NATO Liderler Zirvesi'nin sonuçlarının sorulması üzerine Ünal,
NATO'nun yeniden yapılanması, tehdit ve güvenlik algısını yeniden oluşturması
ve burada yaşanan ve Türkiye'nin de zaman zaman dile getirdiği temel sorunları
olduğunu söyledi.
Bu sorunlardan birinin NATO müttefiki ülkelerin teröre
karşı ortak iş birliği olduğunu belirten Ünal, şöyle konuştu: "Türkiye'nin
de en çok muzdarip olduğu ve terör karşısında ortak bir tavır almaları konusunu
her seferinde Almanya'ya, İngiltere'ye, Fransa'ya, ABD'ye defalarca ilettiğimiz
bir konuydu. Bu zirvede bizim ısrarla Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği ve NATO
ülkelerine dönük her türlü terör saldırısında 'Birimiz hepimiz için'
anlayışının egemen kılınması. Bizim burada baştan beri söylediğimiz bir şey
var. Türkiye'nin güney sınırları, NATO'nun da güney sınırları. NATO'nun beşinci
maddesine göre bu sınırlara dönük hem
silahlı saldırı hem de sivil ölümler doğrudan NATO'yu ilgilendiriyor.
Müttefikimiz olan birçok ülke bal gibi biliyor ki terör örgütü olarak kabul ettikleri PKK'nın
Suriye uzantısı PYD ve YPG. Özel toplantılarda bunu ifade ediyorlar ama
kameraların karşısına geçtiklerinde özellikle Suriye'deki vekalet savaşlarından
ve bu vekalet savaşlarının Rusya ve İran faktörü dikkate alındığından oradaki
pozisyonlarını pek değiştirmek istemiyorlar. Bu zirvede Cumhurbaşkanımız hem Makron, Merkel ve Johson ile yapılan
görüşmede hem de diğer toplantılarda bunları açık bir şekilde dile getirdi ve
bu kaygılarımızı açık bir şekilde ifade ettik."
Ünal, Türkiye'nin NATO için vazgeçilmez bir müttefik
özelliğinde olduğunu ifade ederek, "Türkiye, bir NATO ülkesi olarak
uluslararası sorumluluklarının tamamını yerine getirdi." ifadesini
kullandı.
Mahir Ünal, AK Parti iktidarlarıyla Türkiye'nin kendi dış
politikalarını bağımsız şekilde belirlemeye başladığını vurguladı.
Termik santrallere
filtre takılmasını erteleyen yasanın veto edilmesi
Ünal, termik santral bacalarına filtre takılmasında süre
uzatılmasına yönelik yasa tasarısının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
tarafından veto edilmesine ilişkin de "Ben burada bir çelişki değil süreç
görüyorum. Çünkü önemli olan bu konunda hukuki yolların kullanılmasıdır. Yani
TBMM'de bu bir torba yasa içinde geldi ve orada yasalaşması hukuki bir süreçse
aynı şekilde Cumhurbaşkanımız tarafından
bir hafta sonra veto edilmesi de bir hukuki yol ve süreç. Dolayısıyla bu ikisi
arasında ben bir çelişki görmüyorum." diye konuştu.
Seçim bölgesi olan Kahramanmaraş'ta Afşin-Elbistan Termik
Santrali olduğunu ve bu santralin çevreye verdiği zararla hep ilgilendiğini
dile getiren Ünal, şöyle devam etti: "Sırtınızda eğer yumurta küfesi yoksa
bir şekilde konuşursunuz ama bir tarafta kaçınılmaz olarak Türkiye'nin elektrik
üretimi, istihdamdan kaynaklanan sorunlar var. 1997'de Afşin-Elbistan Termik
Santralinin özelleştirilmesi ile 39 vatandaşın işsiz kalması sorunu ile
uğraşıyorsak 2 bin 500 kişi aileleri ile yaklaşık 10 bin kişiyi etkileyen bir
durum ortaya çıktığında ne yaparız? Bunu düşünmemiz gerekiyor. Bir taraftan da
çevre sorunları var. Kül ve duman filtresinin yapılmamasından kaynaklana çevre
sorunları var. Burada sizin siyasiler olarak çözüm ve orta yol bulmanız
gerekiyor."
Yasa TBMM'den geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'a
tekrar bilgilendirme yaptıklarını aktaran Ünal, "Kendi bölgesinde termik
santral olan milletvekilleri olarak bu sorunları kendisiyle paylaştık. Siyasi
partiler doğal olarak siz bir konuya karşı çıksanız bile kendi kurullarınızda
bir konuyu konuşursunuz sonra ortak bir karar alınır. Ortak karar hepinizin
kararı olur. Sizin bu kararla ilgili muhalefet şerhiniz o kararla ilgili bir
sonuç doğurmayabilir. Nihayetinde bu TBMM'den geçti. TBMM'den geçtikten sonraki
süreçte bizim önümüzde hukuki bir yol olarak Cumhurbaşkanımızın anayasal bir
hak olarak veto hakkını kullanması. Bizim bu hukuki yolu kullanmak için
girişimlerde bulunmamız ve Cumhurbaşkanımızı tekrar tekrar bilgilendirmemiz son
derece doğal değil mi?" ifadesini kullandı.
Ahmet Hakan'ın, "Siz bu yasayla baştan beri mutabık
değildiniz" ifadesi üzerine Ünal, "Partilerde karar çoğu zaman oy
birliği ile değil oy çokluğu ile çıkar. Kişisel olarak tabii ki bu konuda
mutabık değildik. Bunu Cumhurbaşkanımızla da paylaştık." dedi.
"Siyaset, toplumsal talep ve tepkileri dikkate alma
işidir." diyen Ünal, şunları kaydetti: "Parti olarak verdiğimiz bu
kararın ardından arada 1 haftalık süre var. Bu 1 haftalık zamanda özellikle
bölgelerden gelen tepkiler, insanların tepkileri doğal olarak bu
hassasiyetlerin dikkate alınması sonucunu doğurmuştur ve ben burada herhangi
bir çelişki görmüyorum. Siz karar mercisisiniz. Asla gözardı edemeyeceğiniz
insan sağlığı ile ilgili, çevreyle ilgili bölgedeki endemik bitkiden su
kaynaklarına kadar burada da başka bir sorun alanı var. İki sorun alanının
ortasında bir karar veriyorsunuz. Kararı verdikten bir haftalık sonraki
süreçte bakıyorsunuz ki bu durumla
ilgili sizin kaygınızı haklı çıkaran başka durumlar ortaya çıkıyor. Siz bu defa
Anayasa'nın size tanıdığı bir hakkı, hukuki yolu tercih etme yolunu seçiyorsunuz.
Ben burada açıkça bir çelişki görmüyorum ve ben de diğer milletvekili
arkadaşlarımla beraber bu konuya karşı çıkan birisi olarak da sevincimi
paylaşıyorum. Çünkü zaten başından beri bu sonucu almak istiyorduk ama kamuoyu
işin arka planını bilmiyordu. Şimdi ben diğer taraftan da kara kara seçim
bölgemde 2 bin 500 kişi işsiz kaldığı zaman ne yapacağım?
Mahir Ünal, muhalefet partilerini bu konuda yıkıcı değil
yapıcı bir siyaset yapmaya davet etti.
"Bir
üniversitenin bir siyasi kişilikle anılmasını doğru bulmam"
Ünal, Ahmet Hakan'ın İstanbul Şehir Üniversitesi ile
ilgili tartışmaları hatırlatarak, "Şehir Üniversitesi Ahmet Davutoğlu'na
yakın bir üniversite mi? Siz nasıl tanımlıyorsunuz Davutoğlu ile İstanbul Şehir
Üniversitesi arasındaki ilişkiyi?" sorusu üzerine, şu değerlendirmede bulundu:
"Bir üniversitenin bir siyasi kişilikle anılmasını doğru bulmam. Fakat
şimdi bu konu siyasallaştırıldı. Yani AK Parti ile siyasetle hiçbir ilgisi
olmayan bir konu. Maalesef bunun üzerinden de birilerinin siyaset devşirme ve
bir mağduriyet oluşturup kendi siyasetini haklılaştırma gibi bir yola
girdikleri için Sözcümüz Ömer Çelik, bu konuya açıklık getirmek durumunda kaldı
yoksa bu konu AK Parti'nin ya da siyasetin meselesi değil.”
Konuyla ilgili Mimarlar Odasının bir dava açtığına
dikkati çeken Ünal, durumun Danıştay’a kadar gitmesi üzerine Danıştay’ın bir
karar verdiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı
döneminde diğer üniversitelere olduğu gibi buraya da bir arazi tahsisi olduğunu
aktaran Ünal, "Bu arazi tahsisi hukuksuz bir şekilde Cumhuriyet tarihinde
hiçbir örneği olmayan bir şekilde bilabedel bu üniversiteye verilmiş. Bu
üniversiteye verilmesine Mimarlar Odası itiraz etmiş ve bunu yargıya taşımış,
daha sonra da yargı bir karar vermiş.” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, hukuksuz bir
şekilde bilabedel üniversiteye verilen arazinin teminat gösterilip bir kredi
çekildiğini dile getirerek, yargı kararıyla söz konusu arazi teminat olmaktan
çıkınca yaklaşık 300 milyonun üzerinde bir krediyle ilgili yeni teminat
istendiğini kaydetti.
Bu sorunun kendileriyle bir ilgisinin olmadığını belirten
Ünal, şunları anlattı: "Şimdi sistem açısından baktığımızda da hami bir
üniversite var. Hami üniversite olan Marmara Üniversitesi ve YÖK’ün,
Danıştay'ın ve ilgili bankanın meselesiyken maalesef bu mesele siyasetin
meselesi haline getirildi ki bu hoş bir durum değil. Öyle bir hava oluşturuldu
ki 'Üniversitenin akademik bilgi birikimi sanki yok ediliyormuş, öğretim
görevlileri, öğrencileri üniversitenin tüzel kişiliği yok ediliyormuş gibi' bir
hava oluşturuldu."
Mahir Ünal, hami üniversitenin görevinin yönetim zafiyeti
ortaya çıkması halinde doğal olarak buranın tüzel kişiliği, akademik yapısı,
ilmi birikimi ve öğrencisini muhafaza etmek olduğunu söyledi.
Bunun üzerinden siyaset üreten bir siyasal aklın, bunu
kendi siyasetinin malzemesi haline getirdiğini vurgulayan Ünal, "Bu siyasi
akıl geçen gün kendisini bir kez daha ele verdi. Ömer Çelik Bey de bu konuda
açıklama yaptığında baktık ki ses tekrar oradan geliyor. Oradan cevap geliyor.
Dolayısıyla bu meselenin nasıl siyasallaştırıldığını anlamak için oraya bakmak
gerekir. Meselenin bizimle bir ilgisi söz konusu değil." ifadesini
kullandı.
Mahir Ünal, üniversitenin borçlarının yapılandırılmasının
da kendi işleri olmadığını vurgulayarak, burada açık bir siyasal istismarın söz
konusu olduğunu kaydetti.
YORUMLAR