Deprem sonrasında görülen belirtiler arasında yer alan uyku bozuklukları; kişilerde uykuya dalma güçlükleri, uykuyu sürdürme güçlükleri, erken uyanma, dingin uyumama şeklinde görülebiliyor. Depremden sonra kişilerde ruhsal bir rahatsızlık olup olmadığından bağımsız olarak görülen bu belirtiler, aslında bireyi ruhsal olarak korumaya ve kurtarmaya yönelik olarak ortaya çıkıyor. Ancak depremden sonra görülen belirtilerin kişilerin günlük işlevselliğini bozması ve bir aydan daha uzun sürmesi gibi durumlarda mutlaka bir profesyonel yardım alması öneriliyor. Memorial Ankara Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uz. Dr. Esengül Ekici, deprem sonrası görülen uyku problemleri ile ilgili bilgi verdi.
Deprem sonrası akut stres bozukluğu görülebilir
Doğal bir afet olarak deprem pek çok psikolojik tepkiye yol açabilen bir travmadır. Bu psikolojik belirtilerin işlevsellik kaybına yol açtığı ve travmadan sonraki bir ayda görülmesi durumu “Akut Stres Bozukluğu” ya da ICD-11’e göre ise “Akut Stres Tepkisi” olarak isimlendirilir. Bu psikolojik belirtiler arasında, depremin istemsiz bir biçimde sıkıntı veren anılarının akla gelmesi, tekrarlayıcı düşler, depremin yeniden oluyormuş gibi hissedilmesi, sürekli bir biçimde olumlu duygular yaşayamama ve sürekli olumsuz duygusal durum, kendi, çevre ve dünyaya karşı olumsuz düşünceler, kişinin kendini yabancı gibi hissetmesi, zamanın hızlanması, yavaşlaması, deprem anını hatırlatan içsel olarak anı, duygu ve düşüncelerden ve dışsal olarak durum ve faaliyetlerden kaçınılması, uyku bozuklukları, kızgın davranışlar, her an tetikte olma, irkilme tepkisi ve odaklanma güçlüğü gibi durumlar yer alır.
Deprem sonrası görülen psikolojik belirtiler bireyi korur
Depremden sonra bu belirtilerin ruhsal bir rahatsızlık olsun olmasın görülmesi normaldir ve ruhsal olarak bireyi korumaya, kurtarmaya yönelik tepkilerdir. Hayat boyu bir travmayla karşılaşma sıklığı yüzde 50-60 oranındayken travma sonrası stres bozukluğu gibi bir psikiyatrik bozukluk olma olasılığı yüzde 8’dir. Bazı kaynaklara göre ise bu oran yüzde 2-5 aralığındadır. Deprem gibi bir doğal afette ise bu oran yüzde 20’lere kadar çıkabilir. Bu durumda her travmanın psikiyatrik bir bozukluğa yol açmadığı ve akut stres tepkisinin genel olarak yüzde 90-95 oranında tam olarak iyileştiği görülebilir.
Psikolojik ilk yardım travmanın etkilerinin azaltılmasını sağlar
Depremle ilişkili travmanın etkilerinin azaltılmasında ilk bir ayda yapılacak olan en önemli şey; kişinin temel gereksinimlerinin karşılanması, güvenliğinin, barınmanın ve temel hayat şartlarının sağlanmasıdır. Bunlar psikolojik ilk yardımın ana kısımlarını oluşturmaktadır. Psikolojik ilk yardım bireyin duygularının dinlenilmesi ve anlaşılması, duyguya değer verilmesi ve bireyin yanında olduğunun hissettirilmesini içerir.
Deprem korku ve kaygısı uyku bozukluklarını tetikleyebilir
Depremde travmaya doğrudan ya da dolaylı yollardan maruz kalan bireylerde, yani deprem bölgesinde kendi ya da yakını bulunanlar ile yaşananlara dışarıdan tanıklık edenlerde görülen psikiyatrik belirtilerden biri de uyku bozukluklarıdır. Uyku bozuklukları; uykuya dalma güçlüğü, uykuyu sürdürme güçlüğü, erken uyanma, dingin uyuyamama, kabus görme, gece uyurken ani irkilme gibi durumları kapsamaktadır. Bu belirtileri yaşayan bireyler uykuda kendilerinin de depreme yakalanabileceğini düşünebilir, korkabilir ve kaygılanabilir. Depremden sonra yaşanan bu korku ve kaygılar kişinin uyku düzeninin bozulmasına ve uyku problemleri yaşamasına neden olabilir.
Güvenli bir ortam ve uyku hijyeninin sağlanması uyku sorunlarını hafifletebilir
Toplumda örseleyici etki gösteren deprem varlığı, kendisine maruz kalanları daha çok etkiliyor. Ancak yazılı, görsel ve sosyal medyanın yaygınlaşması aslında yaşanan felaketin acısının ve kaygısının daha geniş kesimlerce hissedilmesini de sağlıyor. Depreme direkt maruz kalanlar başta olmak üzere, bu felaketin acısını ve korkusunu içinde hisseden kişilerde ortaya çıkabilecek uyku sorunlarının çözümü için uygulanabilecek uyku hijyeni önerileri şu şekilde sıralanabilir:
-Güvenli ve sıcak bir ortam sağlanmalı
-Yatma-kalkma saatleri düzenli olmalı
-Uyku saatine yakın çay-kahve tüketilmemeli
-Yatak odası karanlık, sessiz ve serin olmalı
-Yatak odası başka bir etkinlik için kullanmamalı
-Uykuya dalınamadığında uykuyla inatlaşmayıp yataktan kalkıp başka bir odaya geçilmeli ve karanlık ya da loş ışıkta oturulmalı
-Eğer uykusuzluk kişinin günlük işlevselliğini bozacak düzeye gelmişse profesyonel yardım alınması önerilmelidir
YORUMLAR