Genel Başkan Yardımcısı Ünal, 15 Temmuz ele alınırken bir
adamın etrafında birilerini toplayarak devlete ve siyasete karşı girişiminin
değil, daha kapsamlı ve karmaşık bir şeyin konuşulduğunu söyledi.
Darbe girişiminde, AK Parti'nin hedef alınmasının temel
sebebini, millet iradesinin bu siyasetin etrafında konsalide olmasına bağlayan
Ünal, hiçbir gücün insanları tankların, topların karşısında çıplak elle
mücadele etmeye itemeyeceğini, ortaya çıkan insanların cesaret timsali
gösterdiği muhteşem duruşun tarihin içinden akıp gelen bir ruhu temsil ettiğini
vurguladı.
AK Parti'nin bu insanların hayallerinin, iddialarının,
tasavvurlarının temsilcisi olduğunu ifade eden Ünal, demokrasi tarihinin adeta
darbeler tarihi gibi olduğunu, 15 Temmuz'un da nihayetinde vesayet
mücadelesinin de bir yönüyle tasfiyesi olduğunu dile getirdi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ünal, vesayetle siyasetin genetiğinin çok iyi ayrıştırılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Vesayetle siyasetin bir arada olması düşünülemez. Hani diyorlar ya, 'Bu yapının siyasi ayağı nerede, neden açıklanmadı?' Şimdi işin doğası gereği vesayet oluşturmak isteyen odaklar siyasetin içerisinde, siyasetin değerlerini ve ilkelerini yaşayamazlar. Yani bir vesayet odağının siyasetin içerisinde de barınması mümkün değil. Yani siyasetin doğası buna müsaade etmez. Bu yapı, siyasetin içerisinde, belli noktalarda her yere sızdığı gibi siyasetin içerisinde de bulunmuş mudur? Evet, siyasetin içerisine girme çabası göstermiş ama siyasetin içerisinde tutunma imkanı bulmamıştır. Çünkü siyaset herhangi bir şekilde vesayet gözetmek isteyen bir yapıyı doğası gereği kendi içerisinde barındırmaz. Kaldı ki 17/25 Aralık sonrası sivil toplum örgütü görünürlü bu yapının kendi maskesinin düşmesiyle beraber AK Parti yaptığı kongrelerde, yerel ve genel seçimlerle bu yapıya dönük ciddi bir hassasiyet geliştirdi. Bu yapının tasfiyesi yönünde de sadece siyasette değil, bütün alanlarda tasfiyesiyle ilgili ciddi bir mücadele başlattı. Daha doğrusu bu mücadelenin taşıyıcılığını üstlendi."
Mahir Ünal, 17-25 Aralık'tan sonra Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan, "paralel devlet yapısı" olarak, tehdit ve riskleri
üzerinden bu yapıyı bir terör örgütü olarak nitelendirdiğinde, bunları son
derece masumane bulan, onların televizyonları ve finans kuruluşları önünde
adeta kalkan olan bazı siyasiler olduğunu anlattı.
"SİYASAL MUTABAKAT DÜZEYİNDE 15 TEMMUZ'A YETERİNCE SAHİP ÇIKILMADI"
AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal, demokrasinin güvenliğinin
siyasi hassasiyetler üzerinden doğal olarak bir siyasi akıl şeklinde devlete
yansıdığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Zaten devlet aklı dediğimiz şey, bir siyasi aklın
ürünü değilse o devlet aklı kaçınılmaz olarak vesayet üretir. Yani milletin
iradesi dışında o devlet aklı, başka akılları temsil ediyor demektir. Bizim
için devlet aklı, kıymetli bir şeydir. Bir ağırlığı, bir merhameti, bir adaleti
temsil eder. Ama siyasetin ve milletin hassasiyetlerini, toplumsal talepleri ve
ihtiyaçları bir siyasi akıl olarak devlete yansıtmıyorsanız ve o siyasi akıl
bir devlet aklına dönüşmüyorsa, o devlet aklı kaçınılmaz olarak vesayet ve
zulüm üretir. O siyasi akıl Recep Tayyip Erdoğan'ın dilinden ve mücadelesinden
bu hassasiyeti ifade ettiğinde maalesef bunun abartıldığı söyleniyor. Şimdi
yine benzer bir durumla karşı karşıyayız. Yani siyasi açıdan benzer bir durumla
karşı karşıyayız. 15 Temmuz yaşanmış, 15 Temmuz gibi bir gece yaşanmış, her şey
çok ayan beyan ortaya çıkmış, uluslararası boyutu, içerideki ve dışarıdaki
bağlantıları, hukuki anlamda bir açıklığa kavuşmuş, bugün hala eğer birileri 15
Temmuz'la ilgili hem siyaset hem medya üzerinden bir itibarsızlaştırma
oluşturuyor ve biz daha 15 Temmuz gecesinin sabahı şehitlerimizi konuşmak ve
acılarımızı yaşamak için yeni nefes almışken birileri 'Köprüde askerleri
katlettiniz.' diye söylüyorsa burada açıkçası başka bir şeyi de aramak
gerekiyor. 15 Temmuz ruhuna, geçen yıl ve bu sene millet muhteşem bir coşkuyla
cevap veriyorsa bu bizim daha üst düzeyde yani toplumsal mutabakatın bir üstü
olan siyasal mutabakat düzeyinde yeterince 15 Temmuz'a sahip çıkmadığımızı
gösteriyor."
Mahir Ünal, 15 Temmuz ve sonrası ortaya çıkan sonuçların
bir adamın kalkışmasının siyasete çarpması, siyasetin ve devletin buna tedbir
alması şeklinde görülmesinin bu olayı küçük değerlendirmek olduğunu belirterek,
"Bugün hala ana muhalefet lideri, 15 Temmuz gibi bir kırılmadan sonra
Anayasa'nın amir hükmü gereği, Meclis İç Tüzüğü'nün bir sonucu ve gereği olarak
ilan edilmiş OHAL'i, 20 Temmuz'u bir sivil darbe olarak nitelendiriyorsa işte
bu noktada bizim durup düşünmemiz gerekiyor." dedi.
Demokrasi ve millet egemenliğini hakim kılma
mücadelesinin Erdoğan ve AK Parti'yle kendi mecrasını bulduğunu ve yoluna
girdiğini, bunun da milletin kararından görüldüğünü ifade eden Ünal, 15
Temmuz'un bizzat siyasetin kendisine dönük bir darbe olduğu o gece AK Parti'ye
saldırı yapıldığını anlattı.
YORUMLAR