Göze uygulanacak girişimler, kişiye ve göze ait faktörler dikkate alınarak belirleniyor. Erken tedavi edilmezse retinopatinin ciddi görme kayıplarına yol açtığını söyleyen Liv Hospital Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tuğrul Altan diyabet teşhisi konan hastaları hiçbir şikayetleri olmasa dahi her yıl göz muayenesi olmaları gerektiği konusunda uyarıyor. Prof. Dr. Tuğrul Altan göz kusurlarının düzeltilmesi, lazer operasyonları ve retinopati hakkında bilgi verdi.
Tedavi çeşitlilik gösteriyor
Diyabet 21. yüzyılın en önemli sorunlarından biri. Şehir yaşamının getirdiği sağlıksız beslenme, hareketsizlik ve yaşam süresinin uzaması diyabet sıklığında beklenenden daha da hızlı bir artışa neden oluyor. Diyabetik retinopatinin tedavisinde lazer fotokoagülasyon uzun yıllar altın standart olarak kabul edildi. Lazer tedavisi aslında ışık enerjisi kullanarak sinir tabakasını yakma işlemi. Bu işlem görme kaybı riskini yarıya indiriyor ve etkisi genellikle kalıcı oluyor. Fakat sinir tabakasında oluşturulan etkiye bağlı olarak bir miktar fonksiyonel kayıp kaçınılmaz oluyor. Diyabetik makula ödeminde 2002 yılından itibaren kortizonlu ilaçların göz içine uygulanmasıyla tedavide önemli bir aşama kaydedildi. Bu ilaçlarla lazerle elde edilemeyen görme artışları sağlanıyor. Ancak katarakt gelişimi, göz tansiyonundaki artışlar gibi ciddi yan etkilerin ortaya çıkması ilacın etkinliğini sınırlandırıyor.
Yeni tedavilerin yan etkisi daha düşük
Tedavi seçeneklerine bir yenisi daha eklendi:Bu, damar büyüme faktörü karşıtı olan bir antikordur (Anti-VEGF). Bunun göz içine enjeksiyonuyla daha yüksek görme kazanımları ve korunması elde edilirken yan etkileri de kortizona göre çok daha az olmaktadır. Yakın zamanlarda yan etkisi daha düşük, etki süresi daha uzun göz içi kortizonların da piyasaya çıkmasıyla tedavi seçenekleri daha da artmıştır. Tedavi seçiminin yapılmasında muayene ve tetkik sonuçları olduğu kadar kişinin genel sağlık durumu, geçirmiş olduğu göz ameliyatları, daha önceki tedaviler gibi faktörler de etkilidir.
YORUMLAR