SANKO
Üniversitesi Yaşam Rehberim Kulübü tarafından Diyetisyenler Günü nedeniyle
düzenlenen “Diyetisyenlik Mesleğinin Dünü, Bugünü ve Yarını” konulu sanal
konferansa katılan Dr. Öğr. Üyesi Ayhan Dağ, Kulüp Başkanı Meltem Demirci’nin
sorularını yanıtladı.
Babil’de bulunan
taş tabletlerde, M.Ö. 2500 yıllarında hastalıklarda beslenmede yapılacak
uygulamalara ilişkin bilgilerin yer aldığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Dağ, “Beslenme
ve sağlık üzerine ilk eğitimin MÖ 6000 yıl önce Eski Mısır’da yapıldığı bilinmektedir.
M.Ö. 1600 -1500 tarihlerini yansıtan bilgilerin yer aldığı Edvin Smith ve Ebers
Papiruslarında, sağlık için bitki ya da hayvan organlarından elde edilen
yaklaşık 600 tarifin yer aldığı bildirilmektedir” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi
Dağ, tıbbın babası olarak bilinen Hipokrat’ın (M.Ö. 460-377), hastaların
tedavisinde istirahatla birlikte beslenmede yapılacak düzenlemelerin önemli
olduğuna dikkat çektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: “Hipokrat, ‘Besinle
tedavi edebileceğiniz hallerde ilaç tavsiye etmeyiniz’ diyor. Hipokrat’ın
beslenmeye ilişkin bir diğer önemli bir sözünde de ‘Gıdanız ilacınız, ilacınız
gıdanız olsun’ diyor. İbn-i Sina (980-1037), ‘Perhiz yeterli olduğu sürece
ilaca başvurmayınız’ diyerek beslenmenin ve diyetin önemini vurgulamış, şişmanlığın
birçok hastalığa sebep olduğunu ve zayıflamayı temin için sebze yemeklerinin
tüketilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Beslenme, 18. yy
kadar ampirik (deneysel) düzeyde kalmıştır. 19. yy ortalarına doğru tüketilen besinlerin
analizi ve besin ögelerinin vücuttaki fonksiyonları yapılan araştırmalarla
belirlenmiştir.
Hastalıklardan
korunma ve hastalıkların tedavisinde nasıl bir beslenme uygulanacağı konusunun
açıklıkla ortaya konulmasıyla da diyetetik bilimi gelişmiştir. Bu gelişmeyle insanların
beslenmelerinin kontrolü, diyetlerinin planlanması konusunda yardımcı olacak meslek
mensupları ihtiyacını doğurmuştur. Diyetisyen / beslenme uzmanı gibi meslek
mensupları ve onların çalışma alanları tanımlanmaya başlanmıştır.”
Hastaya uygun diyetlerin
20. yy sonuna kadar hekimler ve diyet hemşireleri aracılığı ile hastaya
ulaştırılmaya çalışıldığını anlatan Dr. Öğr. Üyesi Dağ, hekimlerin / hemşirelerin
hastanın tedavi sürecinde işlerinin yoğunluğu ve diyetin başka bir sağlık
personeli tarafından kontrole alınması zorunluluğunun 1870’li yıllarda ABD’de
gündeme geldiğine vurgu yaptı.
Dr. Öğr. Üyesi
Dağ, “Amerikan Tıp Derneği 1877 yılında kendisine bağlı bir Diyetetik Komitesi oluşturmuş.
Bu tarihten sonra hastanelerde diyet mutfağı yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu
gelişmelerden sonra diyet alanında çalışacak kişi gereksinimi ağırlık kazanmış
ve ilk kez 1899 yılında diyetisyen unvanıyla yeni bir meslek tanımı yapılmıştır”
ifadelerine yer verdi.
TÜRKİYE’DE DİYETİSYENLİK EĞİTİMİ
Türkiye’de
diyetisyenlik eğitiminin 1962 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde Prof. Dr.
İhsan Doğramacı tarafından başlatıldığına işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Dağ, sözlerini
şöyle sürdürdü: “Diyetetik adı ile açılan program, 1963’te Beslenme ve Diyetetik
olarak değiştirilmiştir. Beslenme ve Diyetetik Bölümü ilk mezunlarını 1966
yılında vermiş ve 1969 yılında diyetisyenlik mesleğinin meslek örgütü olarak Türkiye
Diyetisyenler Derneği kurulmuştur. Bugün Türkiye’de 20 bin civarı diyetisyen,
beslenme ve diyetetik bölümlerinde okuyan öğrencilerle birlikte 40 bin kişilik
büyük bir camiadır.
TDD 1994 yılında
Avrupa Diyetetik Dernekleri Federasyonuna (EFAD), 2000 yılında ise Uluslararası
Diyetetik Dernekleri Konfederasyonuna üye olmuştur. Diyetisyenlik mesleği 24
Nisan 2011 yılında çıkan 6225 sayılı yasa ile Sağlık Meslek Mensubu olarak
tanımlanmış ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Tarzı San’atların İcrasına dair
kanuna eklenmiştir. “
Diyetisyenlik
mesleğindeki gelişmeye paralel olarak diyetisyenlerin çalışma alanlarının da arttığının
altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Dağ, çalışabildikleri alanları şu şekilde sıraladı:
“Eğitim kurumlarında eğitici diyetisyen, araştırma kurumlarında araştırıcı diyetisyen,
hastanelerde tedavici / klinik diyetisyen (diyabet, renal, onkoloji, enteral-parenteral
ünite, poliklinik diyetisyenliği vb), toplu beslenme yapılan kurumlarda yönetici
diyetisyen (okul, banka, kamu kurumu vb. yiyecek içecek servislerinde, lokanta,
otel vb. yiyecek servislerinde, yaşlı bakım evlerinde, yemek fabrikalarında),
toplum sağlığı diyetisyeni (bakanlıklar, ana-çocuk sağlığı merkezleri,
uluslararası yardım kuruluşları vb yerlerde), besin endüstrisinde özel
danışmanlık ofislerinde, sağlık kulüpleri, fitness merkezleri vb. yerlerde
danışman olarak, gazete, dergi yazarlığı, radyo, TV gibi medya programlarında
danışman ve program yapımcısı olarak çalışmaktadır.”
TDD’nin topluma,
mesleğe, meslektaşlarına ve diğer sağlık çalışanlarına ilişkin birçok görevi olduğunu
kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Dağ, sözlerini şöyle tamamladı: “Bunların yanı sıra beslenme ve diyetetik biliminin uygulayıcısı
olarak diyetisyenlik mesleğinin toplumun yararına üst düzeyde çağdaş, nitelikli
ve güvenilir hizmet vermesi için çalışmak, mevzuat bakımından
diyetisyenlerin bağlı oldukları kurumlardaki yetki ve sorumluluklarını
saptamak, tanımlamak, diyetisyenlerin meslek etiğine uygun çalışmasını
denetlemek, çalışma sahalarını hazırlamak, yasal güvencelerini sağlamak,
üyelerinin istihdam, özlük hakları ve çalışma koşullarının iyileştirmek,
üyelerinin mesleki yönden yasal haklarının korunması ve/veya
iyileştirilmesi için çalışmalar yapmak da görevlerimiz arasındadır.”
YORUMLAR