Kahramanmaraş İl Müftülüğü
düzenlediği programlarla personellerinin verimliliğini artırmak amacıyla
alanında profesyonel isimler tarafından eğitim seminerleri verilmeye devam
ediyor. Din görevlilerinin etkili din hizmeti ve din eğitimi vermeleri
noktasında çalışmalarına bir yenisini daha ekleyen Kahramanmaraş İl Müftülüğü,
Diyanet İşleri Başkanlığı Denizli Müftü Ahmet Hulusi Efendi Eğitim Merkezi
Müdürü Dr. Mustafa Acar’ın konuşmacı olarak katıldığı “Kurum Aidiyeti, Etkili
Din Hizmeti Ve Din Eğitimi” konulu konferans düzenledi. Mehmet Akif Ersoy
Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansa din görevlileri ve Kur’an Kursu
öğreticileri yoğun katılım gösterdi. Program Abdülhamit Han Camii İmam Hatibi
Muzaffer Güneş‘in okuduğu Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
“BİRİ DİNİ, BİRİ RESMİ İKİ GÖREVİMİZ VAR”
Kur’an tilavetinin ardında
kürsüye Kahramanmaraş İl Müftüsü Celal Sürgeç geldi. Müftü Sürgeç, biri dini
biri de resmi olmak üzere iki önemli görevlerinin olduğunu söyledi. İslam’ı
usul, erkân ve üslubuyla insanlara sunmak zorunda olduklarını dile getiren
Sürgeç, “Bizim biri dini, biri de resmi olarak iki tane görevimiz vardır.
Aslında ikisi de aynıdır. Dini görevimiz Allah’ın dinini insanlara sahip olarak
Hz. Peygamber’e gelen ve Hz. Peygamber’in o emaneti yine sahih bir şekilde
insanlara tebliğ ettiği Allah’ın ve Peygamberin en büyük emaneti olan Kur’an,
onun ilkelerini, onun dinini toplumlara eğriltmeden, bükmeden doğru bir şekilde
usul ve üslubuyla vermektir. Zira Kur’an-ı Kerim bu konuda bizi şöyle uyarır,
içinizden bazıları bu konuda mütehassıs bir ekip kurulsun ve insanlara Allah’ın
dinini usul, erkân ve üslubuyla anlatsın. Dolayısıyla bu ayeti kerime bize bir
görev veriyor ki müfessirlerin çoğu da bunu bu şekilde anlıyor. İkinci
görevimiz resmi görevimiz, devletimizde bize bu görevi veriyor. Anayasa’nın
136. Maddesine göre halkı din konusunda aydınlatma ve eğitme bizlere, Diyanet
İşleri Başkanlığı’na veriliyor. Gerçekten bugün biz hem Rabbimizin hem de
devletimizin yüklediği bu iki görevde eksikler, boşluklar bırakırsak bu
boşlukları birileri doldurmaya başlar. Ama yanlış doldurur. Öyleyse önce biz
kendimiz, ne yapacağız? İşimizi çok doğru yapacağız. Yani Allah’ın dinini en
güzel şekilde bizler bileceğiz, sadece bilmek yetmez. Bu dini usul, erkân ve
üslubuyla da insanlara sunacağız. Dini çok iyi bilir ama sunmayı bilmezse yine
sorun var demektir. İşte bu vesileyle hocamız bu konunun uzmanı, çok güzelde
bir doktora tezi var, Allah’a İmanın Ahlaki Boyutu isimli. Gerçekten iman da en
büyük ahlaksızlık nedir? Allah’a ortak koşmak yani şirk koşmaktır. Her şeyin
ahlaksızlığı olduğu gibi imanın da ahlaksızlığı var. Biliyorsunuz peygamberler
dinsiz olan toplumlara gelmedi. Aslında dindar toplumlara geldi ama dinde
ahlaksızlık yapan toplumlara geldi. Allah inancında eksen kayması yaşayan
yörüngeden çıkarılan o insanlara gerçek Allah inancı yerleştirmek için geldiler”
ifadelerini kullandı.
“KURUMSAL HEDEFLER YÜREKTE HİSSEDİLMELİ”
Müftü Celal Sürgeç’in
selamlama konuşmasının ardından konferansını sunmak için kürsüye gelen Diyanet
İşleri Başkanlığı Denizli Müftü Ahmet Hulusi Efendi Eğitim Merkezi Müdürü Dr.
Mustafa Acar, salonda bulunan din görevlilerine uyarılarda bulundu. Personelin
kurumsal hedefleri yüreğinde hissetmesi amacıyla eğitim verdiklerini dile
getiren Acar, konuşmasına şu şekilde devam etti; “Biraz derdimiz var,
dertlenmemiz ve bu derdi paylaşmamız gerekiyor. Bu tür seminerlerde iki şeyi
önemsiyorum. Bir farkındalık eğitimi, sizler hepiniz hocasınız, tereciye tere
satacak halimiz yok, biliyorsunuz ama bir farkındalık oluşturmak önemli. Bazen
hocam derdi ki adı başka olanın tadı da başka olur. Hocalarımız
hatırlatıyorlar, burada bir farkındalık oluşturabilirsek hizmete yansıyacak bir
şeyleri zihinlerde bırakabilirsek eğer, bu iş karımız olacak. İkincisi de bu
dertlenme meselesini önemsiyorum. Üstad Mehmet Akif bir beytinde, “Gitme ey
yolcu beraber ağlaşalım, Elemin bir gönül karı değil paylaşalım” diyor.
Türkiye’de, ümmet coğrafyasında şuanda dini anlamda bizim hizmet sunduğumuz
alanda ne tür sıkıntılar var. Bugün gençlik hangi sorunlarla uğraşıyor. 5-10
yıl sonra bizim geleceğimiz gençlerimiz dinle ilişkisini hangi seviyede
tutacaklar. Dert çok. Bugün ben iki tane sorun alanında gündeminizi arz edeceğim.
Sorun alanları olarak gördüğüm bugün inanç düzleminde gerçekten sorun var.
Ülkemizin son iki yıldır yaşadığı ve artık devam edip gelen süreçte 15
Temmuz’dan sonra ayyuka çıkan sıkıntılar, kendi içimizdeki iç çekişmeler,
Diyanet İşleri Bakanlığı’mızın içinde bulunduğu durum ve bu kurumun sunduğu
hizmet alanı içindeki sahanın başkaları tarafından doldurulması, bunun ortaya
çıkardığı problemler yaşıyoruz. Yine etrafımıza baktığımız zaman ümmet
coğrafyasının içerisinde her tarafımız kan ve gözyaşı. Kim dindirecek ve
Müslümanız diyen insanlar birbirlerini boğazlıyor. Şimdi bu işin çözüm noktası
ne? İki tane çözüm noktası söyledim inançla ilgili, birincisi deizm bir uçta,
diğer tarafta da radikalizm. Deizm dediğimiz zaman, yani pratik ateizm.
Malumunuz ateizm dediğimiz hadise, tanrı tanımazlık, Allah’sızlık yani toplum
arasında söylenen şekliyle. Tarihin hiçbir döneminde ateist bir devlet kurulamamış,
bireysel anlamda olmuş ama insanlar inanmanın fıtratında olduğu için insanlık
açısından bir tehdit oluşturmamış.”
“SINIRSIZ VE SORUMSUZ BİR ÖZGÜRLÜK TALEBİ”
Gençliğin içinde bulunduğu
durumdan yakınan Acar, insanların Allah’ı hayatlarına karıştırmak istemediğini
söyledi. Batı tarzı özgürlüklerin gençliği tehdit ettiğine vurgu yapan Acar, “Bugün
bizim derdimiz Müslüman olarak her birimizin sahayı okuması lazım, gençlik ne
durumda diye. İşte deizm dediğimiz olay Allah yokmuşçasına yaşamını sürdürmek.
Ülkemiz açısından bakarsak yüzde 90, oranlar değişebiliyor şu kadar Müslüman
ama dinin hayatta görülmesi anlamında insanlar Allah’ı hayatlarına karıştırmak
istemiyor. Hele yeni jenerasyon, bunu sadece başkaları açısından dinlemeyin.
Bizim kendi çocuklarımız, dindar kesim diye nitelenen kesimlerde bile oradaki
gençlikte bile kendi çocuklarımızda insanlar hayatlarına kimseyi karıştırmak
istemiyor. Batı tarzı özgürlükler inanın bizim gençliğimizi götürme
tehlikesiyle hızlı bir şekilde üzerimize geliyor. Anne, baba, öğretmen hayata
karışmasın herkes bir şeyleri bildiğini söylüyor kimseyi esasında Allah’ı
karıştırmıyor. Yaratıcı karıştırmadığın zaman kimse hesap vermek istemiyor ama
azap var, hesap var ve bunlar olacak. Dolayısıyla sınırsız ve sorumsuz,
özgürlük adı altında bugün batının bizim gençliğimize tasallut olduğu bir
noktada Allah’ı hayatın dışına itmek, yaratıcı gücün kontrolünü insanın zihninden
ve gönlünden çıkarmak bu ciddi bir tehlike. İşte bu deizm tehlikesi, özellikle
üniversite gençleri arasında ciddi anlamda yayılıyor. Bunun adının ve
kavramların konulması çok ta önemli değil. Çevrenize baktığınız zaman bunu
rahat bir şekilde görebilirsiniz. İnsanlar kimseyi hiçbir otoriteyi hayatına
karıştırmak istemiyor. Sınırsız ve sorumsuz bir özgürlük talebi bu işte başta
yaratıcıyla ilişkinin kopması demek. Öbür tarafta da radikalizm belası Müslüman
toplumların altını oyuyor. Şimdi şu coğrafyada Irak’ından Suriye’si ne, DAEŞ’i,
El Nusra’sı radikal ve selefi her türlü akımlar bizim coğrafyamızdan da belki
de Kahramanmaraş’ımızda da birçok gencimiz güya cihat adı altında bu adamların
içerisinde yer alıyor. Neleri eksik de bunlar neyin cihadını yapmaya
gidiyorlar. Bunu konuşmamız düşünmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
“BİR DAHA 15 TEMMUZ’A MARUZ KALMAMAK İÇİN”
15 Temmuz hain darbe
girişimine de değinen Acar, “Arkadaşlar, imkânlarla imtihan olunuyoruz. Hangi imkânlar
verilmedi de milletimize karşı görevlerimizi yapamadık? Aidiyetimizi, bilgi ve
birikimlerimizi (kurumumuz içinde kalarak) hizmete dönüştürmeliyiz. Beslenme
kaynağı helal olan şeyler; bize sıkıntılar karşısında koruyucu olacaktır. Onun
için üç şey önemli. Birincisi doğru bilgi, kaynağı Kur’an ve sünnet olacak. Bu,
Din ile kültürü birbirine karıştırmaz. Çünkü dinin kaynağı Kur’an’dır. O’nu
indiren ise Allah’tır. Din Allah’ın bilgisidir. Kültür, toplumla ilgilidir.
Kaynağı toplumdur. Dini kültürün kaynağı vahiydir. O’nun için sürekli
okumalıyız. İki samimiyet, hepimiz bu noktada imtihandayız. Üçüncüsü ise söz ve
eylem bütünlüğü. Arkadaşlar, bir daha 15 Temmuz hain darbe girişimlerine maruz
kalmamak için, bizi dinle vuran anlayışlara fırsat vermemek için, doğru İslam’ı,
doğru dini anlamak ve anlatmak mecburiyetindeyiz. “Nerede bir ahlak sorunu
varsa, orada yanlış veya eksik bir Allah inancı vardır” Allah’a güvenmeliyiz.
Allah için sevmeliyiz, kardeş olmalıyız. İyilik ve güzellikte yardımlaşmalıyız”
ifadelerini kullandı.
Konferans sonrası Müftü
Celal Sürgeç tarafından Mustafa Acar’a Kahramanmaraş yöresel bakır tepsisi
hediye edildi. Program, Mustafa Acar’ın kitap dağıtım ve imza töreninin
ardından sona erdi.
YORUMLAR